function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

29 Aralık 2022 Perşembe

 

Yan Evin Sırrı Kitap Yorumu:

Herkese merhaba. Uzun zaman sonra (bana göre) kalın bir kitap okuyup bitirdim. Kitap gerçekten çok akıcı ve merak uyandırıcı olduğu için kitabı elime aldığımda bırakması zor oldu. Merak duygusu kısa sürede kitabı bitirmemi sağladı. Arka kapak yazısı kitabın konusu hakkında oldukça bilgi veriyor. Ben de kitap hakkında yorum okumadan direk başladım. Ters köşeler ve kitabın sonu beni çok şaşırttı.  Okuduğum için mutlu olduğum bir kitaptı benim için.
     Psikolojik gerilim seviyorsanız, hiç düşünmeden okuyun derim. Şimdiden iyi okumalar dilerim💓

YAZAR: Shari Lapena

YAYINEVİ:  Doğan Kitap

SAYFA: 311

28 Aralık 2022 Çarşamba


 FİLLER SULTANI İLE KIRMIZI SAKALLI TOPAL KARINCA KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Filler Sultanı'nda bir halk masalından yola çıkılarak güç ve haklılık arasındaki ilişki ele alınır. Filler Sultanı gücüne güvenerek karıncalara savaş açar. Haklı ya da hakız olmak onun için önmeli değildir. Gücünü kendinden milyonlarca kez küçük karıncalar üzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler.
"Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimeri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim..."
"Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimeri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim..."

YAZAR: YAŞAR KEMAL 

YAYINEVİ: YKY

SAYFA: 208 

YORUM: Herkese merhaba bugün size edebiyatımızın çınarıyla geldim. Yaşar Kemal bir fabl ile insanlara insanları ibretlik bir şelilde anlatıyor. Bu kitap Orwell'ın 1984'u kadar etkili ve eleştirel bir eser. Toplumları, asimilasyonları ve yönetici sınıfın vurdum duymazlığını çok güzel anlatıyor. 
Bir gün bir fil kralı karıncalara savaş açarak onların şehirlerini yıkar, yağmalar. Daha sonra bu karıncaları türlü bahanelerle kendisine köle eder. Bu köleliğin uzun süre devam etmeyeceğini bilen fil kral asimilayon çalışmalarına başlamıştır bile. "Her karınca bir fildir..." Karıncalara kendilerini geçmişlerini unutturarak kendi hegemonyasını kabul ettiren bu güç abideleri ile karıncaların uyanık olanlarıyla bir çatışma başlar. Kırmızı Sakallı Topal Demirci Karınca fillere boyun eğmeyip dağlara kaçıp bir örgütlenme oluşturacaktır. İşte bu örgütlenmede göreceğiz ki güç niceliksel büyüklükte değildir... 
Herkese tavsiyemdir efendim okuyalım okutalım. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 4.0 

23 Aralık 2022 Cuma


 AÇLIK KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK: Norveçli büyük romancı Knut Hamsun'un kişiliğini ve ününü oluşturan en büyük romanı Açlık'tır. Ünlü bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yanda da açlıkla pençeleşen bir gencin, gerçekten duygulandırıcı öyküsü olan bu kitap, dünya edebiyatının başyapıtları arasında anılmaktadır. Behçet Necatigil'in usta kaleminden, örnek bir çeviri okuyacaksınız bu ciltte.

YAZAR: KNUT HAMSON

ÇEVİREN: BEHÇET NECATİGİL

YAYINEVİ: VARLIK YAYINLARI

SAYFA: 158


YORUM: Herkese merhabalar, bugün size Hamsun'un en bilinene eseriyle geldim. Açlık bir otobiyografik bir eser. Kendi zor zamanlarını romanlaştıran yazar açlığı o kadar derinlemesine anlatıyor ki okurken tok olmaya dikkat edin derim... 

Yazar olmak isteyen bir gencin yaşadığı zorluklar ve para sıkıntısını anlatılıyor bu eserde. Aslında yazmak isteyenlere esin kaynağı ve motivasyon olabilir. Ben severek okudum ama dili biraz farklı. Behçet Necatigil romanı o denli çevirmiş ki gerçekten bir Türk yazmış gibi. 

Bu yoğun ve farklı dil sizi etkilemezse keyifle okuyabilirsiniz. Beni biraz etkiledi, biraz sıkıldığım bölümler olmadı değil fakat bu denli önemli bir eser kesinlikle okunmalı. 

Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın...

PUAN: 3.7

16 Aralık 2022 Cuma

EVDE ÇAT BAŞINA ‘’ TÜYLER VE DİKENLER"  KİTAP YORUMU:

Herkese merhaba.. Arife Evde Çat Başına serisinin ikinci kitabından biraz bahsetmek istiyorum size. İlk kitabı ‘’ Orada Bir Aşk Bence’’ gibi ‘’Tüyler ve Dikenler’’ inde kapağı çok tatlı. İkinci kitap devam kitabı olmaktan ziyade ilk kitap gibi küçük küçük durum karikatürlerinden oluşuyor. Bu kitabı da okurken eğlendim. Her sayfa ayrı gülümsetti beni ama ilk kitap bana göre içerik açısından daha güzel gelmişti açıkçası. İkinci kitapta sonlara doğru işlenen karantina durumlarını okurken çok sıkıldım. Artık iyice bunalttı bu durum beni ve eminim herkesi de bunaltırmıştır. O yüzden yıllar sonra okunacak kitapta bile bu konuların geçmesi de insanı sıkıyor bence. Zaten yeterince hayatımızdaydı ve yeterince maruz kaldık. O yüzden kitaplarda böyle şeyler okumak hoşuma gitmiyor.  Onun dışında  beni gülümseten okumaktan zevk aldığım bir karikatür kitabıydı. Tavsiye ederim. Şimdiden iyi okurlar dilerim.💓



12 Aralık 2022 Pazartesi

 İLHAM KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: İZAK BABEL, öykü ve tiyatro yazarı. 1894’te Odessa’da, tüccar bir Ya­hudi ailesinde doğdu. Odessa Ticaret Lisesi’nde ve Kiev Ekonomi Enstitüsü’nde okudu. 1915’te Petrograd’da yaşarken Gorki’nin Letopis dergisinde yayın hayatına başladı. Gorki’nin önerisiyle, edebiyat dışında birçok iş de yaptı: Halk Eğitim Komiserliği’nde çalıştı; matbaacılık, muhabirlik, Birinci Süvari Ordusu’nda askerlik yaptı. Kızıl Süvariler (1926) ve Odessa Öyküleri (1931) adlı öykü kitaplarıyla uluslararası ün kazandı. 1924’te Moskova’ya yerleşti. Tiyatro oyunları ve senaryolar yazdı. Kızıl Süvariler eleştirilirken Gorki onu savundu. 1939’da tutuklandı, ertesi yıl kurşuna dizildi. Bütün yazdıklarına el kondu, ismi edebiyat tarihinden çıkarıldı. 1954’te bu yasak kaldırıldı. 1957’de sansürlü ilk derlemesi çıktı. 1980’lere dek bir daha yayımlanmadı.



YAZAR: İZAK BABEL 

ÇEVİREN: ERGİN ALTAY 

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 52

YORUM: Herkese merhabalar bugün Can Yayınları'nın kısa klasiklerinden biri olan İzak Babel'in "İlham" isimli ufak öykü kitabından bahsedeceğiz. Kitapta toplamda on öykü var ve bu öyküler oldukça kısa bir kaçı iki, üç sayfa iken bir kaç tanesi biraz daha uzun. Öyküler çok kısa olduğu için çok büyük beklentilere girmek yanlış olur. Çok kısıtlı sayfalarda çok derinlemesine bir konu işlemek çok zor. Fakat oturduğunuz yerde belki yarım saate bitirebilirsiniz. Boş bir zamanınızda yolculukta hemen okuyarak vaktinizi değerlendirebilirsiniz. Zaten bu kısa klasiklerin amacı da bul olsa gerek. Meraklısına önerimdir. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

Puan: 2.7 

11 Aralık 2022 Pazar

SESSİZLİKLE YIKA İÇİNİ: 

ARKA KAPAK: Modern Hint edebiyatının uluslararası alandaki ilk büyük imzalarından Rabindranath Tagore. Başta William Butler Yeats olmak üzere çağının önemli yazar ve şairleri tarafından takip edilmiş, 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldüğünde bu ödülü kazanan ilk Asyalı yazar olmuştu. Yüz binlerce dizeye imza atan, üç binin üzerinde şarkı besteleyen, ömrünün son yıllarında Avrupa ve Amerika’da resim sergileri açan çok yönlü bir sanatçıydı. Tagore, eğitimci kimliğinin yanında Hindistan’ın sosyal ve politik tarihi açısından da önemli bir figürdü.

Usta şair ve çevirmen Ülkü Tamer’in çevirip derlediği şiirlerinden, öykülerinden ve mektuplarından oluşan Sessizlikle Yıka İçini, Tagore’un büyülü dünyasını ortaya koyuyor.

“Kendi ayak izlerini bulacaksın benim şarkılarımda.”

YAZAR: RABİNDRANATH TAGORE

ÇEVİREN VE DERLEYEN: ÜLKÜ TAMER

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ YAYINLARI

SAYFA: 204

YORUM: Herkese merhaba bugün size Hint'in Nobel Edebiyat Ödüllü yazarı Tagore'nu derleme bir kitabıyla geldim. Kitabı Ülkü Tamer derlemiş. İçerisinde Tagor'un hayatı ve bazı önemli edebiyatçılarla olan mektuplaşması yer alıyor. Daha sonra seçilen şiirler ve son olarak da iki öykü ile kitabı bitiriyoruz. 

Kitap genel anlamda güzel özellikle "Satıcı" adlı öykü ve "Ben gece gibiyim adlı şiiri çok sevdim. Genel olarak şiir çeviriye çok müsait bir sanat alanı değil. Bu sebepten çeviriyle bazı kısımların anlamını yitirdiğini düşünüyorum yine de Tagor'un değindiği konuları ve bu düşüncelerin derinliğini anlamak mümkün. 

PUAN: 3.0

7 Aralık 2022 Çarşamba


 ÇELKAŞ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: MAKSİM GORKİ, 1868’de Rusya’da doğdu. Babasını beş yaşında kaybetti, annesinin yeniden evlenmesi üzerine büyükbabasının yanına gönderildi. Ancak birkaç ay okula gidebildi; sekiz yaşından itibaren çeşitli işlerde çok ağır koşullarda çalışmaya başladı. Böylece Rus işçi sınıfının yaşamını çok yakından tanıdı. Gerçek adı Aleksey Maksimoviç Peşkov yerine Rusçada “acı” anlamına gelen Gorki soyadını aldı. İlk öyküsü “Makar Çudra” (1892) Tiflis’te çalıştığı dönemde yayımlandı. Dergilerde yayımlanan ilk öykülerinin ardından, en iyi öykülerinden sayılan “Yirmi Altı Adam” ve “Bir Kız”la (1899) birlikte ünü hızla yayıldı. İlk romanı Foma’yı (1899), Üçler (1900) izledi. Ana (1906) adlı romanını Rus devrimci hareketine adadı. 1902’de Ayaktakımı Arasında adlı ünlü oyununu yazdı. 1905 Devrimi’nde önemli bir rol oynayan Gorki, 1906’da önce ABD’ye gitti, ardından İtalya’da yedi yıl siyasi sürgün olarak yaşadı. 1913’te ülkesine döndü, 1919’dan sonra Lenin hükümetiyle işbirliği içine girdi. 1913-1923 yılları arasında başyapıtı sayılan Çocukluğum, İnsanlar Arasında ve Benim Üniversitelerim’den oluşan otobiyografik üçlemesini yayımladı. Devrim sonrası yaşadığı düş kırıklıklarından ötürü 1921-1928 yılları arasında İtalya’da kaldıktan sonra Stalin döneminde Sovyetler Birliği’ne döndü. Toplumcu gerçekçilik olarak adlandırılan edebiyat yaklaşımının ortaya atılmasına katkıda bulundu. 1936’da kuşkulu bir ölümle Moskova’da hayata veda etti.


YAZAR: MAKSİM GORKİ

ÇEVİREN: ATAOL BEHRAMOĞLU

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 45 

YORUM: Herkese merhaba bugün Gorki'nin Çelkaş adlı öyküsünü konuşacağız. Gorki'nin otobiyografik üçlemesinde bir dönem denizcilikle uğraştığını okumuştum. Yazar o dönemlerin hayatında büyük etki ettiğini anlatıyordu. Bu kitapta o etkilerin yansımalarından biri olsa gerek. Çelkaş heybetli bir denizcidir. Herkesin sevdiği ve birazda çekindiği serseri denizcinin yaptığı bir hırsızlık ve sonuçlarını okuyoruz. Kısacık bir hikaye ve hemen okuyup bitirebilirsiniz. Can Yayınlarının kısa klasiklerinin en güzel yanı bu tarz önemli yazarların öykülerini okumak için kalın kalın kitapları yanınızda taşımıyor olmanız. Bir yerde beklerken hemen bitecek bir yapıda olan bu kısa klasikler boş zamanların vazgeçilmezi. Ben bu öyküsü severek okudum. Kırk beş sayfa gibi sınırlı bir yaprak sayısından çok derin bir okuma beklemeyin derim. Şimdiden iyi okumalar bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

Puan: 3.7

5 Aralık 2022 Pazartesi


 MALAFA KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: "Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşı'da, çatısı Antalya'dadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topaz'ın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir. Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiye'den çıkılır. Dışarıdan Kabe'ye, içeriden ana rahmine benzer. Topaz, üç delikli bir kasadır. Her deliğin şifresi farklıdır. Birinci delik ana giriştir. Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır. Topaz'ın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaz'a giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaz'a girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topaz'da çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer. Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."

YAZAR: HAKAN GÜNAY

SAYFA: 210

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP 

YORUM:  Herkese merhabalar bugün size en sevdiğim yazarlardan biri olan Hakan Günday'ın  "Malafa" adlı kitabıyla geldim. Bence modern Türk edebiyatının en iyi isimlerinden bir olan Günday her kitabında harikalar yaratıyor. Günday'ın bir kitabı (Zargana) hariç tüm eserlerini okudum. Her kitabında farklı bir konuyu çok incelikli bir şekilde ele alıp eleştirmesini çok seviyorum. Yazarın yazım tarzı ve karanlık havası da beni kendisine çeken özelliklerinden birisi.

Günday gençken Antalya'da bir dönem kuyumcularda çalışarak hayatını idame ettirmiş. Bu dönemde gözlemlediği ve yaşadığı şeyleri romanlaştırmış denilebilir. Kitapta çok büyük bir kuyumcu dükkanı var ismi "Topaz" Antalya'ya gelen turistleri ahlaki yönden yoksun bir şekilde kandırarak satış yapıyor ve turistleri yolunacak kaz olarak görüyorlar. 

Bu tezgahları ve turistlerin nasıl kandırılarak paralar kazanıldığını okuyoruz. Turizmin  karanlık yüzüyle birlikte kuyumculuğun deyim yerindeyse çakallıklarını okuyoruz. 

Günday eleştirel dilini acımasızca kullanıyor, bir yandan batıyı bir yandan turistlere bakış açımızı eleştiriyor. Ben çok severek okudum. Günday'ın kalemini herkese öneririm. 

Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 4.5

1 Aralık 2022 Perşembe


 İSA'YA GÖRE İNCİL KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsa’ya Göre İncil’de İsa’nın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Anne rahmine düşmesinden başlayarak bir çocuk, bir genç olarak zayıflıklarını, öfkelerini, heyecanlarını, kararsızlıklarını ve Mecdelli Meryem’le olan aşk ilişkisini romanına yansıtırken İsa’yı, Tanrı’nın oğlu ve bir peygamberden ziyade insan olarak gösteriyor. İsa’nın ve Tanrı’nın üzerindeki kutsallık örtüsünü kaldırıyor ve böylelikle soru sormanın, sorgulamanın önünü açıyor. Din ve inanç adına yapılan şiddet dolu eylemlerle karanlık bir mesel; şaşırtıcı zenginlikleriyle ve derinlikleriyle dünyevi bir İncil olan bu roman, Saramago’nun ülkesini terk etmesine yol açmıştı.

YAZAR: JOSE SARAMAGO

ÇEVİREN: E. EFE ÇAKMAK

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ YAYINLARI

SAYFA: 387

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok sevdiğim yazarlardan biriyle geldim. Saramago benim okumaktan çok keyif aldığım bir yazar. Bir çok açıdan dünya görüşümün örtüştüğü, yazdıklarıyla korkusuzca düşüncelerini ifade eden bu cesur yazara hayran olamamak elde değil. 

Saramago bu eseri yüzünden ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı. Bu açıdan yazarı tanımak açısından da önemli bir kitap. 

Eserde İsa Peygamber'in gözünden yaşadıklarını Saramago'nun muhteşem kurgusuyla okuyoruz. Kronolojik sıraya ve efsanelere sadık kalan Saramago tabii ki kendi görüşlerini de ekleyerek muhteşem ve akıcı kurgusuyla bize İsa Peygamberin gözünden İncil'i anlatıyor. 

Saramago'nun dinler tarihine çok hakim olduğunu özellikle semavi dinlerin tarihini çok iyi bildiğini bu kitapta özellikle görüyoruz. Ben bu kitaptan önce Kabil kitabının okunmasını ve arkasından bu kitabın okunmasını tavsiye ederim. Bir açıdan bir birlerini tamamlıyorlar denilebilir. 

Saramago'nun idealist kalemiyle tanışmayanlara biran önce tanışmalarını öneririm. Bir başka kitapta görüşmek üzere... 


PUAN: 4.2


22 Kasım 2022 Salı



  CEBELAVİ SOKAĞI'NIN ÇOCUKLARI 

 


  ARKA KAPAK: Mukattam Çölü'nün kıyısında, adının verildiği sokakta, yüksek duvarların çevrelediği muhteşem konağında yaşayan kudretli Cebelavi, topraklarının ve mülklerinin idaresini beş oğlundan biri olan Edhem'e bırakır. Ancak Edhem'in babasına ihaneti, konaktan kovulmasıyla sonuçlanır. Cebelavi'nin oğulları ve torunlarından Cebel, Rıfat ve Kasım, ondan aldıkları işaretler ve manevi güçle, sokağın yönetimini ele geçirir, çetelerin elindeki yoksul halklarına yardımcı olmaya, barış sağlayıp adil bir düzen kurmaya çabalarlar. Amaçları aynı olsa da yolları farklıdır. Cebelavi'nin çocukları ve torunlarının hikâyeleri, birbirine geçerek ilerler. Sokaktaki herkesin ve her şeyin sahibi olan, adı efsaneleşen Cebelavi'nin sırrını çözmeye çalışırken beklenmedik olaylara yol açan torunu Arif'in dönemi, bu tuhaf sokağın ve sakinlerinin hayatında farklı ama kalıcı bir sayfa açacaktır.

Mısır'da yıllarca yasaklanan Cebelavi Sokağı'nın Çocukları, hem bütün bir soyun hem de peygamberleri, efsaneleri ve günümüze göndermeleriyle, aynı soydan gelenlerin düşmanlıkları, savaşları,
iktidar hırsları, aşkları ve mucizeleri üzerinden insanlığın evrensel ve
ruhani öyküsünü anlatıyor.

YAZAR: NECİB MAHFUZ 

ÇEVİREN: LEYLA TONGUÇ BASMACI

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ YAYINLARI

SAYFA: 453

YORUM: Merhabalar bugün size Necib Mahfuz ile geldim. Yazarı tanımada geç kaldığımı düşünüyorum. Kitapla karşılaşmamda biraz garip oldu fakat sonunda kitabı okudum ve çok beğendim. Kitap çok enteresan ve benim çok ilgimi çeken bir konuya sahip. Yazar alegorik bir şekilde peygamberlerin hayatlarını ele alıyor. Cebelavi Tanrıyı simgelerken, Cebel- Musa Rıfat- İsa ve Kasım- Muhammed  peygamberi  kutsal kitaplardaki hikayelere kısmen sadık kalarak ilerliyor eser. 
Kitap Edhem'in (Adem) konaktan (cennetten) kovulmasıyla başlıyor. Edhem kurak bir çölde yalnız başına karısıyla yaşarken o çöl yıllar içerisinde "Cebelavi Sokağı"na dönüşüyor.  Bu sokak ismini herkesin atası olan Cebelavi'den alıyor. Sokak dünyayı temsil ederken, Cebelavi'ye ait vakıf dünya nimetlerini temsil etmekte. Bu sokakta yaşayan herkes yoksullukla ve hastalıklarla cebelleşen bir halka dönüşüyor ve bu sokakta kronolojik sırayla yukarıda saydığım peygamberlerin yaşamını alegorik bir şekilde okuyoruz. Eğer dinler tarihine ve kutsal kitaplara hakimseniz her göndermeyi anlıyor ve yazarın ne yapmak istediğine daha çok vakıf oluyorsunuz bu da size daha iyi bir okuma deneyimi sunuyor. Eğer bu konularla çok ilgili değilseniz bence yaza başlamak için başka bir kitap seçin derim. 

Kitabın son bölümü Arif'e ayrılmış Arif bilimi sembolize eden bir karakter ve yazar bilimi iyi ve kötü yanlarıyla çok güzel işlemiş. Bilim gerçek bir kişi olsa sanırım aynı Mahfuz'un hayalindeki gibi biri olurdu. Beni büyüleyen ve kitabı daha çok sevmeme neden olan kısımda Arif'in bölümüydü. Diğer bölümlerde yazar kutsal kitaplara kısmi bağlı kalmayla zaten bilinen şeyleri anlatıyor. Yazar olarak Mahfuz bu bölümlerde kendi görüşlerini olabildiğince kendine saklamış durumda fakat Arif bölümü tamamıyla kurgu olduğu için ben yazarın gerçek düşüncelerini bu kısımda buldum. 

İlgili olanlara tavsiyemdir fakat sadece bir roman okumak için okunulursa çok şey kaçırılacaktır ve alışılmadık bir kurguyla karşılaşacağınız için sevmeyebilirsiniz. 

PUAN:4.7 

15 Kasım 2022 Salı


 KURTARILMIŞ DİL KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Elias Canetti, dil ve edebiyatla kurduğu organik ilişkinin temellerinin izini sürdüğü otobiyografik üçlemesinin ilk kitabı Kurtarılmış Dil’de, Balkan savaşlarının çetrefil dönemlerinde ayakta kalma mücadelesi verirken çokkültürlülüğün ve çokdilliliğin zenginleştirici atmosferinin yanı sıra, göçler ve yitimlerle tarazlanan çocukluk ve ilkgençlik dönemini tüm doğallığıyla, sözünü sakınmadan aktarıyor. Rusçuk, Viyana, Zürich, Manchester gibi Avrupa’nın birbirinden farklı şehirlerinde atlatmaya çalıştığı travmaları ve entelektüel edimlerin peşinde farkına varmaksızın verdiği kendini gerçekleştirme mücadelesini, derin bir edebi perspektif ve içe bakışla kaleme alıyor.  

 
Çağdaş Alman edebiyatının yetkin kaleminin kişiliğine yön veren en derin anılara, edebi dehasının ve yazın yeteneğinin  keşfini sağlayan ilk deneyimlere okuru ortak eden coşkulu bir dertleşme... 

YAZAR: ELİAS CANETTİ

ÇEVİREN: ŞEMŞA YEĞİN

YAYINEVİ: SEL YAYINLARI

SAYFA: 339

YORUM: Bugün size Elias Canetti'nin otobiyografik üçlemesinin ilk kitabı ile geldim. "Kurtarılmış Dil" yazarın çocukluk ve ilk gençlik yıllarındaki anılarından oluşuyor. Yazarın ilham veren hayatını okurken bu denli büyük bir yazarın nasıl yetiştiğini hangi kitaplarını okuduğunu çok merak ettim. 
Çok küçük yaşlarda annesini yardımlarıyla çok büyük yazarlarla tanışan onları okuyan Canetti, daha çocuk yaşlarda potansiyelini belli ediyormuş. 
Ailesiyle olan ilişkileri, okul anıları ve öğretmenleriyle yaşadıklarını büyük bir keyif ve akıcılıkla okuyoruz. 

Canetti'nin annesinin yazarın hayatında çok önemli bir yeri olduğunu gördüm eserde. Annesiyle çalkantılı bir ilişkisi olsa da bence entelektüel yaşamını annesine borçlu. Annesinin yeri geldiğine acımasız ve sert eleştirilerine maruz kalıyor küçük Canetti. 
Bu üçlemeyi bitirdikten sonra yazarın tek romanı olan ve ona Nobel Edebiyat Ödülü yolunu açan eseri "Körleşme" kitabını okumak istiyorum. Meraklısına önerilir. 
Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

21 Ekim 2022 Cuma


 BİR AŞK MASALI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: ÖZGÜRLÜK YOKSA AŞK DA YOKTUR

Asla sevdiğin insanın gardiyanı olma…

Bir varmış bir yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir gece beş farklı ülkede, beş prens aynı rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlık sokaklarında ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş. İşte o kızı gördükten sonra, artık ne eski hayatları kalmış ne de eski hakikatleri.

Ahmet Ümit’ten insanlığın en yüce duygusu olan aşkın doğasına dair bir hikâyat.

Bir Aşk Masalı, beş prensin sevda uğruna revan oldukları bir yol ve hal macerası. Kaf Dağı’ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına, devlerden denizkızlarına, balinalardan devasa yılanlara, cümle tabiatın ve mahlukatın geçiş yaptığı bir hayal perdesi.

“Yolculukların en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vazgeçilmez bir hal alır…”

YAZAR: AHMET ÜMİT 

YAYINEVİ: YKY

SAYFA SAYISI: 248

YORUM: Herkese merhaba bugün size Ahmet  Ümit'in yeni kitabıyla geldim. Ahmet Ümit ülkemizin en iyi polisiye yazarlarından birisi olarak bir masal kitabı yazdı. Bu durum benim için önemliydi çünkü Ahmet Ümit benim için genelde konfor alanında yazan ve bu alanı terk etmek istemeyen bir yazardı. Devamlılığı olan karakterlerle genelde benzer kurgular yazdığını düşünüyordu. Fakat Ahmet Ümit bence büyük bir cesaretle farklı bir alanda bambaşka bir kurguyla bir şeyler yazmış ve bize de alıp okumak düştü. Ben Ahmet Ümit'in birden masal diline bu kadar çabuk geçmesi ve dili iyi kullanmasına şaşırdım. Gerçekten masal havasında öğütlerle dolu güzel bir kitap okumuş oldum. 

Kitapta beş prens bir gece aynı rüyayı görüyorlar. Beş prensin beşi de aynı kızı rüyalarında görüp aşık olduktan sonra bir daha hayatları eskisi gibi olmuyor. Aşk ateşiyle yanan gençler zorluklarla mücadele ederek aşık oldukları kızın peşinden koşuyorlar. 

Denizler aşılıyor, çöllerde savaşlar yapılıyor, Kaf Dağı'nın en yüksek tepesine tırmanılıyor ve daha bir çok naif maceradan geçiyoruz. 

Farklı yazı türlerinde, tehlikeli sularda yazan yazarları seviyorum. Her zaman güvende oldukları sularda yüzen ve kendini riske atmayan bir çok yazar var. Bu yazan herkes için geçerli bir eleştiri. Yazıyla ilgilenen insanların farklı denemelerde bulunmasının büyük zenginlik olduğu kanısındayım. 

Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 3.5

14 Ekim 2022 Cuma




 BİR BİLİM ADAMININ ROMANI: MUSTAFA İNAN KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK: Ülkemizde pek benimsenmemiş bir dalda, biyografik roman türünde, Oğuz 

Atay’ın, kendine özgü üslubu ve kurgusuyla, kendi hocası da olan Mustafa 
İnan’ı anlatışı. Bir halk çocuğunun uluslararası ün sahibi bilim adamı 
oluşunun zorlu serüveni sergilenirken toplumsal eleştiri kalıplarının da 
zorlanışı. İnan’ın yaşamından kesitler veren fotoğraf albümüyle birlikte.
 
1934’te İnebolu’da doğdu. Ankara Maarif Koleji’ni, İTÜ İnşaat Fakültesi’ni 
bitirdi. 1960’ta İDMMA İnşaat -Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya 
başladı. Tutunamayanlar’ı yayımlamasının (1971-1972) ardından, önemli 
bir tartışmanın odağına yer aldı. TRT 1970 Roman Ödülü’nü kazanan 
Tutunamayanlar’ı kısa bir süre sonra, 1973 yılında Tehlikeli Oyunlar 
adlı ikinci romanı izledi. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında 
topladı. 1911-1967 arasında yaşamış hocası Prof. Mustafa İnan’ın hayatını 
romanlaştırarak Bir Bilim Adamının Romanı’nı yazdı. Oyunlarla Yaşayanlar 
adlı tiyatro eseri Devlet Tiyatrolarında sahnelendi. Atay 13 Aralık 1977’de, 
büyük projesi `Türkiye’nin Ruhu`nu yazamadan hayata gözlerini yumdu.

YAZAR: OĞUZ ATAY

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 272

YORUM: Herkese merhaba, bugün size Oğuz Atay ile geldim. Oğuz Atay edebiyatımızın çok önemli bir ismi olmasına karşın ben bugüne kadar ne yazık ki kalemiyle tanışma fırsatı bulamamıştım. İlk kitap olarak hacmi düşük ve dilinin daha hafif olduğunu okuduğum "Bir bilim adamının romanı" ile başlamak istedim. Bu kitap aslında bir roman değil, biyografik bir roman olarak tanıtılsa da bence belgesel kitap demek daha doğru. Kronolojik sıralar çoğu zaman birbirine giriyor. Mustafa İnan hakkında yapılan röportajlar tırnak içinde veriliyor. Başlarda diyalog zannederek ne olduğunu anlamamıştım fakat daha sonra bunun bir belgesel metni olduğunu fark edince okumama çok kolaylaştı. Öncelikle bilime meraklıysanız, akademisyenlik hayaliniz varsa kesinlikle okuyun. Akademideki hoş olmayan durumlar, toplum eleştirileri kitabın temelini oluşturuyor. Bu eleştirilere katılmamak elde değil. Oğuz Atay'ın ne denli iyi bir gözlemci olduğunu bu kitabı okurken fark ettim. 

Tam bir roman olmadığı için Oğuz Atay'ın bir romanını okumayı şu an daha çok istiyorum. Fırsatım olursa, "Tehlikeli Oyunlar" yada "Tutunamayanlar" ile Oğuz Atay okumaya devam etmek istiyorum. 

Kitap Mustafa İnan hakkında hatıralar ve onun yaşamındaki bazı olaylardan oluşuyor. Ne denli iyi bir öğrenci olduğu, hayatındaki maddi manevi mücadeleler ele alınarak ilerliyor. Bu kitabın hazırlanış amacı doğudaki yoksul çocuklarında Mustafa İnan gibi başararak iyi yerlere gelebileceğini göstermek ve onlara ilham vermek. Meraklısına tavsiyemdir. Bir başka kitapta görüşmek üzere, hoşça kalın. 

PUAN: 3.5 


28 Eylül 2022 Çarşamba


 ATATÜRK HAKKINDA HATIRALAR VE BELGELER KİTAP YORUMU: 

Afet İnan, Atatürk'ün hayatının son 13 yılında her zaman yakınında bulunmuş ve yakın tarihimizin dönüm noktalarının hem aktörü hem de tanığı olmuştu:
Önyargılar ve yetersiz bilgiler nedeniyle hakkınca bilinmeyen tarihimizin, Türk Tarih Kurumu sayesinde gerçek yerini almasını sağlamak...
Türk kadınının modern toplumdaki yerini alması yolunda bizzat örnek oluşturmak ve seçme-seçilme hakkının tanınmasına öncüsü olmak...
Ve Atatürk'ün pek çok konudaki görüşlerine ilk elden tanıklık...
Afet İnan, Atatürk döneminde yaşadıklarını ve ondan dinlediklerini okuyucuyla paylaşıyor.
Dili genç kuşaklar için anlaşılır hale getirilen bu baskı, bazıları okuyucuyla ilk kez buluşan fotoğraflarla daha da zenginleştirildi.


YAZAR: AFET İNAN

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA: 536

YORUM: Herkese merhabalar, bugün size Afet İnan'ın yazdığı güzel bir tarih kitabıyla geldim. Ben Atatürk hakkında bir şeyler okumayı çok seviyorum. Bu kitabı da Ata'm hakkında bir şeyler öğrenmek için aldım ve çok güzel bilgiler edindim. Yalnız şunu söylemek gerek, ben kitabın bir anı kitabı olduğunu sanıyordum. Kitap anı kitabından çok tarih kitabı. Türkiye'nin yakın tarihiyle alakalı belgeler ve konferans konuşmaları yer alıyor. Özellikle olayları Afet İnan'ın gözünden okuyoruz. 

Ben DTCF mezunu olarak okulum hakkında da güzel şeyler öğrenmiş oldum. Meraklısına tavsiyemdir. 

PUAN:3.8 

31 Ağustos 2022 Çarşamba


İNSANLIĞIMI YİTİRİRKEN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “… Ben hâlâ, ölmeyi bile becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten, ‘yaşayan bir cesetten’ başka bir şey değildim.” 

Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının önde gelen yazarlarından, sıradışı hayatıyla da meşhur Osamu Dazai, intiharından hemen önce tamamladığı, Japonya’nın en çok okunan romanlarından İnsanlığımı Yitirirken’de topluma dahil olmayı beceremeyen, her şeyi eline yüzüne bulaştıran, çevresindeki herkesi hayal kırıklığına uğratmaya mahkûm bir ötekinin acıklı hikâyesini anlatıyor.

Dazai’nin yaşamıyla çokça paralellik taşıyan romanda, kendini çocukluğundan beri bir başarısızlık abidesi olarak gören, aristokrat bir ailenin oğlu Oba Yozo hem evde hem de okulda büründüğü “soytarı” rolüyle var olmaya çalışır. Bir itiraf niteliğindeki üç bölümden oluşan hatıratında alkolizmle, geyşalarla, sonuçsuz kalan intiharlarla dolu, “utanç” yüklü yaşamının günahını çıkarır.

İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai’nin uzun yıllara yayılan edebi intihar mektubunun son bölümü.


YAZAR: OSAMO DAZAİ 

ÇEVİREN: PEREN ERCAN

YAYINEVİ: İTHAKİ YAYINLARI

SAYFA:128

YORUM: Herkese merhaba bugün size bir başka Japon klasiği ile geldim. Asıl ismi Şuci Tsuşima olan yazarın çok çalkantılı bir yaşamı olduğunu söylemem gerek. Kitap büyük oranda otobiyografik  öğeler içeriyor ve yazar yaşadığı olayları bazı metaforlarla anlatıyor bizlere.  Kitap bittikten sonra eserin ne kadarı kurgu ne kadarı gerçekten Osamo Dazai tarafından yaşandı diye merak ederken sonsöz ile karşılaştım. Mark Gibeau bu sonsözde kafamızdaki sorulara cevap vermeye çalışıyor. Benim sorularıma büyük oranda cevap verdi. Kitap çok akıcı ve güzel bir dille yazılmış. Okumasu kolay olan bu eserin oldukça karamsar olduğunu söylemem gerek. Ben edebiyatta karanlık havaya bayılan bir okur olarak bunu çok sevdim fakat zor zamanlar yaşıyorsanız belki sonra okumanız daha iyi olabilir.  Kitabın konusuna gelirsek Obo Yazo isimli bir insanın çocukluk gençlik ve orta yaşlarını okuyoruz. Çocukluğunun nasıl geçtiğini okuyor aile ilişkilerine şahit oluyoruz. Daha sonra okul hayatı ve Obo'nun hayatının sürüklendiği alkolizm ve dramatik olaylar başlıyor. 

Ben severek okudum sizlerde bir şans verebilirsiniz. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın.


PUAN: 3.8 

24 Ağustos 2022 Çarşamba


 BİR KEDİ, BİR ADAM, İKİ KADIN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “… Lili olmayınca çok yalnız hissediyorum. O kediden başka bana dostluk edecek hiç kimse yok bu dünyada.” 

20. yüzyıl Japon edebiyatının devlerinden, büyük eserlerin yaratıcısı Cuniçiro Tanizaki, kariyeri boyunca ülkesinde döneminin en büyük yazarı olarak kabul gördü, daha sonra ise Haruki Murakami, Yasunari Kavabata ve Yukio Mişima’yla birlikte savaş sonrası Japon edebiyatının “büyük dörtlü”sünden biri olarak anıldı. Eserlerinde çoğunlukla aşkın dile getirilmeye korkulan yanlarını cesurca işleyen Tanizaki Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’da bir aşk üçgeninin ortasında kalan ve oradan oraya savrulan kedi Lili’nin etrafında şekillenen trajikomik bir hikâye anlatıyor.

Şinako, eski kocası Şozo’nun yeni eşi Fukuko’ya yazdığı mektupta sıradışı bir istekte bulunur: Şozo’nun çok sevdiği kedisi Lili. Şozo kediyi eşinin ve annesinin zoruyla Şinako’ya verince evdeki dengeler değişmeye başlar. Aklı fikri Lili’de olan Şozo, yeni eşinden gittikçe uzaklaşır ve sevgili kedisine kavuşmanın türlü yollarını arar.

YAZAR: CUNİÇİRO TANİZAKİ 

ÇEVİREN: ALPER KAAN BİLİR

YAYINEVİ: İTHAKİ YAYINLARI

SAYFA: 125

YORUM: Herkese merhaba, bugün size Tanizaki'nin bir romanıyla geldim. Eserin başında çevirmenin bir önsözü var ve kitabı okuyacak olanlara bu bölümü okumalarını tavsiye ederim. Kitap bir kedinin etrafında dönüyor diyebiliriz. Şozo ikinci evliliğini yapan orta yaşlı bir adamdır. Biraz silik bir karakter dersek yanlış olmaz. İnsanların yönlendirmeleriyle yaşayan ve pek sorumluluk almayan bu adam ikinci eşi ve kedisiyle yaşamakta. Adamın ilk eşinden boşanma nedenlerinden birisi kedisi Lili'ye özenli davranmaması ve onu sevmemesinden kaynaklanıyor yani Şozo dünyada her şeyden çok kedisine önem veriyor. Bir gün Şozo'nun eski karısı Şinako, Şozo'nun yeni eşine bir mektup yazarak ondan kediyi kendilerine vermesini istiyor. Şinako kediyi alarak eski eşi Şozo'ya acı çektireceğini ve tekrar ona döneceğini düşünüyor. Yeni eş   Fukuko zaten kedi ile Şozu'nun ilişkilerini kıskanıyor ve Şozo'nun kediyi kendisinden çok sevdiğini düşünüyor. İşte bu üçgen içerisinde bir kedinin peşinde aşkla koşan bir adamı ve iki kadını okuyoruz. Ben kitabı beğendim okuması kolay ve akıcıydı. Meraklılarına önerilir. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 3.3

22 Ağustos 2022 Pazartesi


 

GÖLGEYE ÖVGÜ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

“… Neden karanlığın içinde güzellik arama eğilimi sadece Doğulularda güçlüdür? Batı da elektriğin, gazın ya da petrolün olmadığı dönemlerden geçti ama bildiğim kadarıyla onlarda gölgelerden keyif alma eğilimi yok. Hayalet tasvirlerinde, eskiden beri Japon hayaletlerin ayakları olmaz ancak Batı’da hayaletlerin ayakları vardır, üstelik vücutları da seçilir. Bu kadar ufak bir farktan bile anlarız ki bizim fantezilerimizi zifiri karanlık süslerken, onlar hayaletleri bile cam gibi berraklaştırır.”
 
20. yüzyıl Japon edebiyatının devlerinden, büyük eserlerin yaratıcısı Cuniçiro Tanizaki, kariyeri boyunca ülkesinde dönemin en büyük yazarı olarak kabul gördü, daha sonra ise Haruki Murakami, Yasunari Kavabata ve Yukio Mişima’yla birlikte savaş sonrası Japon edebiyatının “büyük dörtlü”sünden biri olarak anıldı.
 
Gölgeye Övgü’de Tanizaki modernleşen dünyayı karanlık ve ışık üzerinden, Doğu ve Batı toplumlarının ilerleme karşısındaki reflekslerini de mukayese ederek masaya yatırıyor. Yalnızca gölgeye değil, apartman çatıları, tuvaletler, lambalar, kâğıt ve yemek takımı gibi günlük hayatta üzerine pek kafa yormadığımız şeylere, gösterişli olmayana kendine has üslubuyla dikkat çekiyor.


YAZAR: CUNİÇİRO TANİZAKİ

ÇEVİREN: BURCU EROL

SAYFA: 69

YAYINEVİ: İTHAKİ YAYINLARI

YORUM: 

Herkese merhaba bugün size uzun zamandır okumak istediğim Japon klasiklerinden biriyle geldim. Gölgeye Övgü kitabını bir novella sanarak almıştım. Kitap aslında bir yazarın kendi halkını eletirisi ve doğu batı karşılaştırmasından oluşuyor. Japonların mimarisine uygun olmayan eşyaların kullanılmasını pek istemeyen yazar kendi kültürünün bozulmaması için kendi teknolojisini ve kendi gelişim yolunu izlemesi gerektiğini düşünüyor. Kısacası Japonların batılılardan koparak daha içine kapalı bir yaşam sürerek gelenek ve göreneklerini korumasını önerirken bunları örneklendirerek nasıl yapılması gerektiğini de kendince açıklamaya çalışıyor.  Kitap biraz daha uzun olsa belki sıkılabilirdim fakat 70 sayfalık bu kitabı okurken sıkılmadım aksine bir Japonun neler düşündüğünü, batılılar hakkında nelere dikkat ettiğini okumak hoş oldu. Farklı bir okuma deneyimi isteyen herkese özerimdir. 


PUAN: 3.5

20 Ağustos 2022 Cumartesi


 SUS BARBATUS 2 KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Doğanın tahrip edilmediği, ütopyaların diriliğini koruduğu, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği, masumiyetin egemen olduğu zamanların romanı Sus Barbatus!.

Faruk Duman’ın Sus Barbatus! üçlemesinin ikinci cildi Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
İlk cildi 2018 yılında çıkan roman aynı yıl Orhan Kemal Roman Armağanı ile Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü alarak geniş bir yankı uyandırmıştı.

Çetin kış koşullarında geçen ürkünç olaylarla dolu ilk cildin ardından ikinci ciltte bahar mevsimi bütün görkemiyle gözler önüne seriliyor. Romanın arka planını oluşturan siyasal olaylar iyice belirginleşerek hız kazanıyor. Üçüncü ciltte mevsim yaza dönecek ve üçleme 12 Eylül darbesiyle sona erecek.

Faulkner, Yaşar Kemal gibi yazarların kaleminde destanlaşan modern romanın çağdaş bir çeşitlemesini sunuyor Faruk Duman. Gerçeküstünün dilini yaratarak siyasal, tarihsel, toplumsal gerçekleri ete kemiğe büründürüyor.

“Aysel. Aysel. Yeniden değişmişti ya, artık başına gelenleri anlamıyor değildi. –Öleceğiz sandım, dedi, adamlar arkamızdan ne çok ateş ettiler öyle. –Bizi öldüremezler, dedi Faruk, zamanında ne demiş; Pir Sultan ölür dirilir. Duyan da, duyan da bunun bir şaka olduğunu zannedecek. Ama şaka değil. Gerçek.”

“Sus Barbatus!’un, yazınımıza sunulmuş bir armağan olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim.” – M. Sadık Aslankara
“Sus Barbatus! eleştirel gerçekçi edebiyata mensup, klasik anlayışla kaleme alınmış bütün soylu romanlar gibi, bir döneme ve yöreye, zamandizinsel bir olay örgüsü izleyerek, inandırıcı karakterler yaratarak hakim olabilen bir anlatıdır. Sadece o kadar değil, ilerde görebileceğimiz gibi, nasıl bize özgü Yaşar Kemal geleneğini çeşitlendirerek aşabiliyorsa, klasik roman geleneğini de sürdürürken, çeşitli yollarla aşmaktadır.”

– Erendiz Atasü


YAZAR: FARUK DUMAN

YAYINEVİ: YKY 

SAYFA SAYISI: 586 


YORUM: Herkese merhaba bugün size çok sevdiğim Sus Barbatus'un ikinci cildinden bahsetmeye geldim. Faruk Duman çok derin ve yoğun bir işçilikle her sayfası dolu dolu bir seriye imza atmış. Sus Barbatus 2 olayların geliştiği ama birazda ağır ilerleyen bir kitap. İlk kitaba göre bir tık altta kaldığını söylemek isterim. A Dağlarının eteğinde yer alan köy ve kasabalarda geçen köy yaşamı ve 1979 yılının siyasi ortamı işleniyor kitapta. Yavaş yavaş kendini gösteren baskıcı rejim anlatılırken bir yandan da genç çocukların solculuk oyununu okuyoruz. Bu seri üç cilt ve ilk kitap kış ikinci kitap bahar ayları üçüncü kitap ise yaz mevsiminde geçiyor. 1980 darbesiyle sona erecek olan kitabın son kitabını epey merak ediyorum. Kısa zamanda okuyarak seriyi bitirerek bu uzun yolculuğa son vereceğim.  Bu seri benim Faruk Duman ile tanışma kitabım oldu. Daha önce ilgimi çeken kitapları olsa da kısmet Sus Barbatus serisineymiş. Bence doğruda bir karar vermişim. Yazarın en yoğun eseri ve sanırım en beğenilen eseri. 

Kitapta ilk ciltteki bazı karakterler yoktu. Kenan ve Zeynep'in neler yaptığını çok merak etsem de yazar bu karakterleri bu kitapta yazmamış. Kitabı detaylı anlatarak okurların zevkini kaçırmak istemem ama şunu söylemek isterim Türkçe yazılan çok kaliteli bir seri. Edebiyat açısından çok doyurucu ve herkesin bir şans vermesi gerek diye düşünüyorum. 


PUAN: 3.9



14 Temmuz 2022 Perşembe


 KARARTMA GECELERİ KİTAP YORUMU:
 

ARKA KAPAK:  Yıl 1944… İkinci Dünya Savaşı sınırlarımıza kadar dayanmıştır. Hitler faşizminin tüm Avrupa’yı ateşe attığı günler… Türkiye bu savaşa dâhil olmamak için dirense de etkileri tüm ülkede hissedilecektir. Ekmek, şeker, yakacak gibi temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlanmış, dışarıdan gelebilecek ani baskınları önlemek amacıyla geceleri her yerde karartma uygulaması başlamıştır. Ülkenin aydınlarına da baskı uygulanan bir dönemdir bu aynı zamanda.

Rıfat Ilgaz, Karartma Geceleri’nde işte bu kapkaranlık günleri anlatır. Bir aydın, şair ve edebiyat öğretmeni olan Mustafa Ural, yazdığı ve toplatılan şiir kitabı nedeniyle aranmaktadır. Sağlık problemleri vardır, bu nedenle de hemen teslim olmak istemez. İstanbul’un soğuk ve karartılmış sokaklarına, eş dost evlerine sığınır. Tutuklandığı zaman savaş bitmiştir, ama savaş yıllarının Türkiye’de bıraktığı izler uzun süre silinemeyecektir.

Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural’ın kaçış öyküsünü anlatırken, savaşın etkisindeki ülkemizin 1940’lı yıllarına da ışık tutuyor. Yurdumuzda ve uluslararası yarışmalarda birçok birincilik ödülü alan Karartma Geceleri’nin filmi de romanı kadar büyük bir ilgi görmüştür.


YAZAR: RIFAT ILGAZ

YAYINEVİ: ÇINAR YAYINLARI

SAYFA:260

YORUM:  Herkese merhaba bugün size edebiyatımızın dev ismi Rıfat Ilgaz'ın kalemiyle geldim. Karartma Geceleri gerçekten çok akıcı ve güzel bir eserdi. Bu kitap yazarın çok daha bilinen eserlerinin gölgesinde kalmış bir kitap gibi görünüyor. Bu eserde İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkemizde neler olduğunu okuyoruz. Bir hikayeden fazlasını okuyoruz, sınırlarında çok büyük bir savaş yaşanırken Türkiye ve Türk halkının portresini çiziyor bize. Kitapta gerçek olaylar ve kişilerin olduğunu da söylememiz gerek. Atsız ve Sabahattin Ali'nin çatışmaları, dönemin başbakanı Saraçoğlu ve Cumhurbaşkanı İsmet Paşa da bu kitapta yer alıyor. Yazar çok sert bir dille bir çok konuyu ve dönemin Başbakanını eleştirmekten geri durmuyor. Bu eleştirel yaklaşım beni gerçekten etkiledi. Kalemini sakınmadan kendi doğrularını yazan Ilgaz ile bir çok konuda aynı düşünüyor olmamızda kitabı sevmeme büyük bir etken oldu sanırım. 

Bir yandan Hitler faşizminden etkilenen Türkler ve bu yola meyledenleri  bir diğer yandan sol cenahın tüm zorluklarla edebiyat yapma çabasını okuyoruz. Kitabın konusu da bu yönde. Bir öğretmen olan Mustafa Ural yazdığı bir şiir kitabı yüzünden aranmaktadır. Sol görüşlü Mustafa Ural o dönemde solcu olmanın zorluklarını deyim yerindeyse dibine kadar yaşıyor. Akciğerlerinden rahatsız olan öğretmenin kaçış öyküsü bakalım ne kadar sürecek... 

Merak eden herkese tavsiyemdir. 

PUAN: 3.8