function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

25 Aralık 2023 Pazartesi


 EFRASİYAB'IN HİKAYELERİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

Çok uzak zamanlarda değil, günümüzün otuz, bilemediniz elli yıl öncesinde, 

üstelik hep “ülkemizde” geçiyor Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri. Ancak... Sanki o 
zamanlardan ve o mekânlardan değil de, başka zaman ve mekânlardan, 
hatta başka dillerden aşina olduğumuz hikâyeler... Yani, Puslu Kıtalar 
Atlası’nı ve Kitab-ül Hiyel’i okumuş olanların tahmin edebilecekleri 
gibi, üzerine söz söylemesi zor, “içine dalması” keyif verici kitaplardan: 
Estetik’le oyun’un, mizah’la felsefe’nin, tarih’le mistisizm’in edebî bir 
buluşması.



YAZAR: İHSAN OKTAY ANAR

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 242

YORUM:  Herkese merhabalar. Yılın son kitabıyla geldim. Bu senenin başında Suskunlar kitabı ile Anar külliyatına başlamıştım. Bir sene olmadan yazarın tüm kitaplarını okudum ve mutluyum. Genel olarak Anar'nı edebiyat tazı ve anlayışını seviyorum. Beni en zorlayan Kitabı Yedinci Gün olmuştu. Ne yazık ki en az sevdiğim kitabı da Efrasiyab'ın Hikayeleri oldu. Bu kitap külliyata nazaran bence biraz gölgede kalmış. Ben Anar'ın romnacılığını hikayelerinden çok daha fazla sevim. Anar hikayelerinde muzip şakalar yaparak bir nevi yenidenyazım dedikleri şeyi yapmış. Kırmızıbaşlıklı Kız hikayesini farklı bir şekilde bizim topraklara uyarlarken. Süpermen ile alay etmeyi unutmamış. Fakat ne yazık ki romanlarının tadı bu kitapta yoktu. Yine de sizler bir şans verin derim. Kitap bir çatı öyküyle çevrelenmiş. Ölüm bir gün bir ihrtiyarın kapısını çalar ve ihtiyarın canını alacakken birden bazı olaylar gelişir. Ölüm ihtiyara hikaye anlattığı taktirde bir saat kadar daha yaşama şansı verecektir. Ayrıca Ölüm de hikayeler anlatır. Cennet, Aşk, Din gibi konularda fani yaşlı bir adamla Ölüm'ün hikaye yarışmasına dönüşüyor kitabımız. 

İhsan Oktay Anar şüphesiz ki çağımızın en önemli yazarlarından biri. Külliyatının okunmasını  ve o eşsiz hayal gücüyle tanışmanızı önemle tavsiye ediyorum. Önümüzdeki yıl yeni kitaplarla yeniden buluşmak üzere hoşça kalın... 

16 Aralık 2023 Cumartesi


AĞRIDAĞI EFSANESİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han'a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelerine yürekten bağlı Yaşar Kemal'in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de içerir.Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han'a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelerine yürekten bağlı Yaşar Kemal'in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de içerir.

YAZAR: YAŞAR KEMAŞ

YAYINEVİ: YKY

SAYFA: 120

YORUM: Bugün size edebiyatımızın dev ismi Yaşar Kemal ile geldim. Eserlerinde hepimizi etkileyen bir dili ve üslubu olan yazarın bu eseri de oldukça güzeldi. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere kitabımız Ağrı'da geçiyor. Bir gün Ahmet'in kapısında güneş işlemeli semeriyle oldukça güzel bir at belirir. Nereden geldiği bilinmez, kimi atıdır kimsenin haberi yok. Ahmet adet olduğu üzere atı uzak bir yere üç kere götürüp bıraksa da at sürekli dönerek Ahmet'in evinin önüne geliyor. Ahmet bundan sonra atı sahiplenerek kimsenin onu kendisinden alamayacağını söyler ve atıyla güzel günler geçirmeye başlar. Bir gün atın sahibi çıkıp gelecektir. Bu atın sahibi acımasız bir paşadır ve atını almak için Ahmet ile olmadık mücadelelere girer. Bu sırada paşanın kızı da Ahmet'e aşık olunca işler iyice karışıyor. İşte böyle, ben severek okudum kitabın içerisinde Abidin Dino'nun eşsiz güzellikte çizimleri kitabı ayrıca güzelleştirmiş. Okumak isteyenlere tavsiyemdir. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 


PUAN: 3.8 

13 Aralık 2023 Çarşamba

KAPPA KİTAP YORUMU: 
 

ARKA KAPAK: Japonya’da bir akıl hastanesinde yaşayan 23 numaralı hasta, pullu, kaygan derili, çocuk boyutlarında, sivri gagalı ve kaplan benzeri suratlı Kappaların ülkesine yaptığı masalsı yolculuğu ziyaretçileriyle paylaşıyor. Kaza sonucu düştüğü tuhaf ülkede sıkışıp kalan hasta, yaşadığı gerçeküstü deneyimleri, iki dünya arasındaki herhangi bir noktaya bir türlü yerleştiremediği zihninin süzgecinden geçirip anlatıyor.

 
Japonya’nın en önemli yazarlarından Ryūnosuke Akutagawa’nın edebi sınıflandırmalara meydan okuyan, hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği öyküsü Kappa, Japon toplumuna getirdiği akıl dolu eleştirilerle göz kamaştırıcı bir hiciv klasiğine dönüşüyor. Yazar, intiharından kısa süre önce kaleme aldığı bu öyküde kendisine musallat olan halüsinasyonları, sanrıları ve bu dünyaya artık ne denli güçlükle tahammül ettiğini de gözler önüne seriyor.


YAZAR: RYUNOSUKE AKUTAGAWA

ÇEVİREN: OĞUZ BAYKARA

YAYINEVİ: ALFA YAYINLARI

SAYFA: 95

YORUM: Herkese merhaba bugün sizinle biraz Japon edebiyatı konuşacağız. Kısacık ama etkili bir kitap olan Kappa'dan söz edelim. Akutagawa bu kitapta insanı ve insanlığı eleştiriyor. Bir akıl hastanesinin 23 numaralı adasında yatan hastaya gidiyoruz. Bu kişi her gördüğü kişiye yaşadığı bir anıyı anlatıyor. Bu anlatı büyülü bir gerçeklikle harmanlanmış. Bir dağ tırmanışı sırasında Kappa gören bu adam, gördüğü Kappa'nın peşinden koşarken bir deliğe düşüyor ve kitabımız başlıyor. Kappalar insan gibiler fakat insan değiller. Kaygan tenleri var, yer yer ortama göre renklerini değiştirebiliyorlar. Bize benzeyen bir uygarlıkları var. Bu ülkeye şans ederi düşen karakterimiz burada hayatı ve insanlığı sorguluyor. Kappların kendine has inanışları, filozofları ve şairleri var. Bu  kitap Kappalar ve bir insanın kurduğu dostlukla harmanlanmış bir uygarlık, insanlık eleştirisidir. Ben kitaptaki göndermeleri yakaladığımı düşünüyorum benim için keyifli bir okuma oldu ve yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım. Sizlere de tavsiyemdir.... 

Puan: 4.3 

12 Aralık 2023 Salı




 YOL AYRIMI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Bizden bir evveli nesil mağlubiyet ve inkırazı tanımıştı. Bizden sonrakiler de yeni devrin zorluklarıyla karşılaştılar. Arada bir avuç iyimser kaldı ve kazandı.”


İnsanın fıtratı zorluklar karşısında mı ortaya çıkar yoksa zorluklar aşılıp da fırsatlar belirdiğinde mi?
Eserlerinde toplumsal süreçler neticesinde insan fıtratına dair en mahrem detayları, en gizli yanları büyük bir cesaretle ortaya döken Kemal Tahir, “Esir Şehir” üçlemesinin son halkası olan Yol Ayrımı’nda bu sorunun peşine düşüyor. Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasının akabinde 1930’lu yıllardaki Serbest Fırka deneyimini fon edinerek birbiriyle iktidar mücadelesi veren bürokrat ve aydın kadroların, eşiğine gelip durduğu yol ayrımından bakıyor dünyaya.

Maskeleri düşüren, insanın fıtratını ortaya çıkaran bir yeni dünya ihtimalinde ve oynanan köşe kapmacada Kemal Tahir’in gerçek insanlarına düşen, belki de sadece hayal kırıklığıdır.
Kemal Tahir’in hayattayken yayımlanan son romanı olan Yol Ayrımı bir yüzleşme daveti. Muharebelerin ardından barış gelir, cepheler terk edilir ve insan, yeni ve en güçlü düşmanı olan kendini karşısında bulur. Sert gerçekleri idrak etmek için cesur bir bakış gerekir. Cemil Meriç’in de değindiği gibi bu bakış, Kemal Tahir’de fazlasıyla vardır.

“Kemal Tahir; bütün kepazelikleri, bütün rezillikleri görmüştür. Hapishaneyi, yapılan rezilliği, Batılılaşmayı çıplaklığıyla, acılarıyla yaşamış ve aşağı yukarı ilk defa olarak Türkiye’de nasıl bir oyuna geldiğimizi, nasıl bir açmaza girdiğimizi söylemiştir.”

YAZAR: KEMAL TAHİR

YAYINEVİ: KETEBE YAYINLARI

SAYFA: 455

YORUM: Herkese merhaba bugün sizlere Esir Şehir üçlemesinin son kitabıyla geldim. Kemal Tahir bu roman serisini bir tarihçi titizliği ile hazırlamış buna hiç şüphe yok. Ben tüm seriyi severek okudum. İlk iki kitap çok yakın zamanlarda geçerken üçüncü kitapta on sene kadar ileriye gidiyoruz yıl 1930...  Cumhuriyet ilan edilmiş Atatürk ülkeyi yönetmek için çırpınırken halkın huzursuzlukları çerçevesinde Serbest Parti'nin kuruluşu planlanıyor. Ülkenin içerisindeki muhalefeti, halkın nelerden rahatsız olduğunu okurken bir yandan da yeni kurulmuş genç devletimizden faydalanmak isteyenlerde yok değil... 
İkinci kitapta bıraktığımız Kamil Bey artık mahpusluktan kurtulmuştur fakat çok sevdiği kızı onu öldü bildiği için on senedir göremediği kızının hasretini çekiyor. Bir yandan da diğer kitaplarda yer alan çocuklar büyümüş ve gazetecilik yapmak için uğraş veriyorlar. Bunlardan biri de Kadir. Ramiz'in oğlu kadir... İşte bu kurgusal düzlemde 30'lu yılların İstanbul'unu okuyoruz.  Ben bu üçlemeyi gerçekten çok sevdim. Tarihsel kurgusu, gerçek kişilerin karakter olarak kullanılması çok başarılıydı. Şimdiden iyi okumalar... 

PUAN: 4.0

17 Kasım 2023 Cuma


     ÖLÜM BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.


İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.

Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”

YAZAR: JOSE SARAMAGO 

ÇEVİREN: MEHMET NECATİ KUTLU 

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ YAYINLARI 

SAYFA: 236 

YORUM:  Herkese merhaba bugün çok sevdiğim yazar Saramago'nun "Ölüm bir varmış bir yokmuş" kitabını anlatmak için geldim. Öncelikle şunu söylemeliyim bu kitap yazardan okuduğum diğer kitapların yanında biraz daha sönük kaldı. Fikir o kadar güzel ki okumadan önce büyük beklentilerim vardı. Belki de bu sebepten kitabın akıcılığını ve işlenişini çok da başarılı bulamadım. Halbuki büyük beklentiler ve umutlarla başlamıştım... 

Kitabın çok güzel bir konusu var. Bir gün ismi bilinmeyen bir ülkede ölüm aniden faaliyetlerini durdurur yani artık o ülkede yaşayanlar için ölüm yoktu. Bu çok güzel bir konu, iyi işlendiği taktirdi harika olabilirdi. Fakat yazar çok genel bir anlatımla çoğunluğu siyasi taraftan ele alınan bir bakışla kitabı yazmış. Bunlar beni rahatsız etmese de okurken sürekli, "Hadi şimdi," gibi kitabın asıl olarak ne zaman başlayacağını bekledim durdum. Bence bu kitap ölümün olmadığı bir ülkede bir ailenin başından geçenlere odaklansaydı çok daha iyi olabilirdi. Kitabın sonu da çok tatmin edici değildi. Bir üst kurgu tekniğiyle yazar sürekli okurla konuşup " Bu bir roman..." dese de bazı yerlerde büyünün bozulmasına neden oldu... 

Elbette Saramago tartışmasız çok büyük bir yazar sizlerde bir şans verin derim... 

Puan: 3.0 

28 Ekim 2023 Cumartesi


 ESİR ŞEHRİN MAHPUSU KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Büyük tarih romanları, bizi milletimizin ve toplumumuzun gelişmesindeki belli çatışma çağlarının doğrularında ve gerçeklerinde yeniden yaşatma gücünü taşıyan eserlerdir.”


İnsanın esareti ve toplumun esareti birbiriyle bağlantılı, birbirinin sebep ve sonucu sayılan haller midir?

“Esir Şehir” üçlemesinde Kemal Tahir, kurucu unsur olarak tarihî malzemeleri ve insan doğasına dair şaşırtıcı doğruluktaki gözlemlerini kullanır. Tarih nehrinin yoğun, hareketli ve gerilimi yüksek sularında yol alırken bireysel gerçekliği toplumsal gerçekliğe feda etmeksizin gündelik hayatın temel dinamiklerini soyutlar. Bu soyutlama, onu sıradan insanın ya da kahramanın, bir mahpusun ya da kent soylu asilzadenin ahlaki sefalet ve asalete aynı mesafede durduğu tedirgin edici bir ara yere sıçratır.

“Esir Şehir” üçlemesinin ikinci kitabı Esir Şehrin Mahpusu, Kemal Tahir’in “dar yer” dediği hapishanede geçer. İşgal altındaki şehrin mahpusları; esaretin bütün eziciliğini yaşamış, hürriyet duygusuyla kalbi burulan bu insanlar, dışarıdaki işgal ve esaret atmosferini anlamak için adeta birer laboratuvar görevi görürler.

YAZAR: KEMAL TAHİR

YAYINEVİ: KETEBE YAYINLARI

SAYFA: 356

YORUM: Herkese merhaba bugün Esir Şehir üçlemesinin ikinci kitabını konuşmak için geldim. İl kitabı çok severek okumuştum, ikinci ciltte çok güzeldi fakat ilk romana göre daha durağan ve yavaş ilerliyor hapse giren Kamil Bey mahpusluk zamanlarında karşılaştığı insanları ve o dönemin panoramasını sunuyor bizlere. Hapiste yatan naif birinin çekeceği zorluklar çok güzel anlatılmış. Bir yandan da mahpuslar Anadolu direnişi hakkında bilgi almak için çabalıyorlar. İçeride Kuva-yi Milliye tarafında olan mahpus askerler olduğu gibi padişah yanlıları da oldukça çok bunların yaşadığı çatışmalarda güzel bir şekilde anlatılmış. 

Ben seriyi çok severek okuyorum, Kemal Tahir bir tarihçi gibi ince ince işlemiş romanlarını. Son cildi de çok gecikmeden okumak istiyorum.... 

PUAN:  3.9 

13 Ekim 2023 Cuma

BADEM KİTAP YORUMU :

 


ARKA KAPAK YAZISI :  Yunjae başkalarının duygularını anlayabilmekte zorlanan, aleksitimi adlı hastalığa sahip eşsiz bir karakterdir. Diğer kişilerin sözlerini ve eylemlerini anlayamayan, korku ya da öfke hissedemeyen Yunjae, normal bir hayat sürebilmek için annesinin ve ninesinin yardımlarıyla evde duygusallık eğitimleri alır. Dünyayı sadece olduğu hâliyle görebilen Yunjae, kendi doğum gününde trajik bir biçimde ailesini kaybeder ve dünyada bir başına kalır.

 Ancak her şeyi kaybettiğinizi düşündüğünüz anda karşınıza yeni birileri çıkıverir. Karanlık yaraları olan Gon, duyarlı ve anlayışlı Dora ve Yunjae’ye yardım etmek isteyen Doktor Shim… Yunjae ve onların arasında yaşananlar, aslında başkalarının duygularını anlamanın ne kadar zor olduğunu ancak bir o kadar da değerli olduğunu farketmemizi sağlıyor.



YAZAR : Won- pyung Sohn

ÇEVİRMEN : Tayfun Kartav

YAYINEVİ : Eta Yayınevi 

SAYFA SAYISI : 252

YORUM : Herkese merhaba :) Size konusu oldukça ilginç olan bir kitaptan bahsetmeye geldim. Daha önce Kore edebiyatından birçok kitap okudum.  Bu kitaplar eski dönemlerde geçen karanlık kitaplardı.  Hepsini beğenerek okusamda aslında bu kadar karanlık kitaplar okumaktan çok da keyif olamıyorum. Empati duygusu beni zorluyor bu tür kitaplarda. Bademin de arka kapak yazısı ve ön sözü peki iç açıcı değil aslında ama dediğim gibi konusu çok ilginç ve eski dönemlerde geçen bir kitap değil. İlk defa bir yakın dönem kore edebiyatı kitabı okumuş oldum. Kitabın ilerleyişi çok akıcı. İlk bölümleri daha heyecanlı ilerliyor ve sonasında duruluyor  kitap. Zaten kısa ve öz bir kitap. İnsan duygularının varlığınında yokluğunun da yol açabileceği şeyleri çok güzel anlatmış.

Arka kapak yazısında kitabın konusu çok güzel anlatılmış. Zaten kısa bir kitap spolier vermek hiç istemiyorum ama girişte yazan bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum.

Ben de bir badem var. Sizde de var. Üzerinde en çok titrediklerinizde ya da en çok lanet ettiklerinizde de var. Fakat hiç kimse bunu hissedemez. Yalnızca bunun varlığı bilinir o kadar. Bu hikaye kısaca, bir ucubenin başka bir ucube ile tanışması ile ilgili. İşte o ucubelerden biri benim.

Benim kesinlikle tavsiye edebileceğim bir kitaptı. Yakın bir zamanda geçen ve konusu bu kadar ilginç ve anlamlı olan bir kitap okuduğum için mutluyum. Okuyacak okurlara şimdiden iyi okumalar dilerim. 💗


4 Ekim 2023 Çarşamba


 YEDİNCİ GÜN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.


YAZAR: İHSAN OKTAY ANAR

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 240 

YORUM: Herkese merhaba bugün size İhsan Oktay Anar'ın Yedinci Gün kitabını anlatmaya geldim. Ben İhsan Oktay Anar'ı çok seviyorum. Hayal gücü ve yazdıklarıyla gönlümde ayrı bir yeri var. Bu kitabıyla beraber 7 kitabını okumuş bulunuyorum. Elimde olan Efrasiyab'ın Hikayeleri'ni de kısa sürede okuyarak yazarın külliyatını tamamlamak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim Anar'ın beni en zorlayan kitabı Yedinci Gün oldu. Bu kitap nedense bana diğer tüm kitaplarından daha zor geldi. Tavsiyem Tiamat ve Yedinci Gün ile yazara başlamayın. Diğer kitaplarıyla başlayarak yazara daha güzel bir giriş yapmanızı tavsiye ederim.

Yedinci Gün Osmanlı'nın son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yılları arasında gecen bir roman. İçerisinde çok fazla karakter var ve karakterlerin geçişlerini akılda tutmak biraz zor, tabii çok da keyifli. Kitabın içerisinde Galiz Kahraman kitabının  kahramanı İdris Amil'de var. Daha doğrusu İdris Amil ilk olarak Yedinci Gün kitabında bizleri karşılıyor ve Galiz Kahraman'da tam olarak onun hikayesini okuyoruz. Birbirine tamamen bağlantılı olmasa da biraz temas ettiğini söylemeliyim. İlk olarak Yedinci Gün'ü okuyup daha sonra Galiz Kahraman'ı okumanızı öneriyorum... 

Anar'ın kitaplarının en zor yanı anlatması çok zor olmaları. Çünkü çok hızlı değişen ve gelişen olaylar biranda kafanızda bütünlük kazanmıyor.  Bu yüzden sizlere kitabın içeriğinden çok bahsetmeyeceğim. Okuduğunuza pişman olmayacağınız, zor olduğu kadar keyifli bir kitap. Tavsiyemdir, bir başka kitapta görüşmek üzere... 


PUAN: 3.9

25 Eylül 2023 Pazartesi


 DERZ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Bu hikâyeyi kimseye anlatmadım. Kayra’ya bile anlatmadım. Ne o sordu ne ben söyledim. İşlediğim ilk cinayet hakkında hiç konuşmadım. Tek kelime bile etmedim. Ama Kayra hep konuştu. Oysa gerek yoktu. Çünkü yanındaydım. O yaşlı adamı öldürdüğünde oradaydım. Kayra ilk cinayetini bir yastıkla işledi. 93 yaşında felçli bir adamdı. Ama felçli olması yetmedi. Kayra uyumasını bekledi. Kayra, 93 yaşında, felçli bir adamı uykusunda boğarak öldürdü. Sonra dönüp bana baktı. “Hiçbir şey hissetmedim” dedi. “Hiçbir şey hissetmiyorum” dedi. “Hiçbir şey hissetmeyeceğim” dedi. Ve o eski köy evinden çıkıp Abidjan’da bir bara gittik. Karşılıklı oturup birer flag istedik. O an soracak sandım. Çünkü söz vermiştik birbirimize. Afrika’daki ilk ayımızda ikimiz de birer cinayet işleyecektik. Kinyas ve Kayra katil olacaktı. Böylece asla dönemeyecektik evlerimize.

 

Derz, Hakan Günday’ın çeşitli mecralarda yayımlanmış öyküleri ile Anakara Seyir Defteri adlı fanzininden sayfaları bir araya getirdi. İyi okumalar, iyi seyirler!


YAZAR: HAKAN GÜNDAY

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA: 204 

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok sevdiğim yazar Hakan Günday'ın yeni derlemesiyle geldim. Bu kitap arka kapakta da anlatıldığı gibi eski öykülerin birleşiminden oluşmakta. Yazarın çok erken dönem öykülerini de okuyoruz ve bir yazarın yıllar içindeki gelişimi de gözler önüne seriliyor. Ben Günday'ın tarzını çok seviyorum, derdi olan yazılar yazıyor ve genelde ötekinin hikayesini anlatıyor. İçerisinde 34 ufak öykü olan bu kitabı yazarı seven herkese tavsiye ederim. yazara başlamak için ise uygun bir eser olmayacaktır. Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın... 

Puan: 3.7 

22 Eylül 2023 Cuma


 ESİR ŞEHRİN İNSANLARI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Çöküntü devrinde iki çeşit insan tipi ortaya çıkıyor: Namussuzlarla namuslular... Hele, önce ‘vatandaş’ sonra ‘insan’ olunması gereken dehşetli sıralarda felaketle alçaklığın boğuşması kadar korkunç muharebe yok. Muharebede düşman karşıdadır, üniformalıdır. Az da olsa, çok da olsa bir zaman sonra önemi kalmaz. Kaçarsın, kovalarsın... Anında ölenler, yaralananlar olur. Ama hep ileriye bakmanın bir rahatlığı vardır. Oysa esir bir şehirde, dost kim, düşman kim bilinmez!”


Bir mücadele nerede başlar? Hürriyet duygusu ne zaman kan ve kemik kadar kati bir gerçek halini alır? Kemal Tahir, esir düşmüş payitahtın insanlarını işte bu çetrefil ve kaçınılmaz sorunun karşısındaki tutumlarına göre tasnif ediyor, tanımlıyor. Kaosun hüküm sürdüğü mütareke İstanbulu’na yönelttiği keskin bakışlarıyla şehrin sokaklarını tararken ne berduşları, aylakları, işbirlikçileri ne vatanseverleri ve kendisinden kahramanlık umulmayan kahramanları gözden kaçırıyor. Gönülden köleler ve aldırmazlar arasından bir çıkış yolu arıyor.

Esir Şehrin İnsanları, yazarının “yürekli bir yalnızlığı göze alarak” yakın tarihin en önemli olaylarını çok yönlü bir bakışla, tarihsel gerçekliği içinde ele aldığı ilk “şehir romanı”dır. “Esir Şehir” üçlemesinin ilk kitabı olan bu roman, dağılan imparatorluğun ve insanlarının eş zamanlı çözülmesini derin ve sarsıcı yüzleşmelerle okura sunuyor.

YAZAR: KEMAL TAHİR

YAYINEVİ: KETEBE YAYINLARI

SAYFA: 444

YORUM: Herkese merhaba bugün size kurtuluş savaşımızı en iyi anlatan roman üçlemesinin ilk kitabıyla geldim. Esir Şehir üçlemesi Kemal Tahir'in gözüyle esir alınan İstanbul'u anlatıyor. O kadar güzel gözlemleri ve anlatımı var ki, gerçekten o dönemde yaşıyorsunuz hissi veriyor sizlere. 
Esir alınan şehre yıllar sonra dönene Kamil'in hikayesi bu. Bir paşa çocuğu olarak maddi sıkıntılar çekmemiş, zorluk nedir görmeden uzunca süre yaşamış Kamil, esir şehre gelir gelmez çok fazla zorlukla karşılaşıyor. Bu zorlukların yanı sıra kendisiyle de savaşmakta. Yıllarca yurt dışında rahat bir hayat yaşamış olmasını sorgular, harap olan kent ve halkı gördükçe bir şeyler yapmak için yanıp tutuşurken eski arkadaşlarından Ahmet ona tamda ihtiyacı olan teklifle gelir. Bir derginin yönetimine geçmesi isteniyordur. Okumuş, yazmış biri olarak siyası bir dergiyi yönetmek için biraz tereddütte düşse de Kamil bu serüvene atılıyor. 
Kitabın geneli o dönemde halkın neler yaşadığı, Anadolu direnişçileri hakkında neler düşündüğü ve dönemin iktidarının işgale nasıl tepki verdiğini irdeliyor. Bir roman olmasının yanında bence çok çok iyi bir tarih kitabı. Keşke okullarda okutulsa... 
Ayrıca bu roman biraz otobiyografik öğeler de taşımıyor değil. Çok geciktirmeden ikinci kitaba başlamak istiyorum. 
Bir başka kitapta görüşmek üzere.... 

PUAN: 4.7 

18 Eylül 2023 Pazartesi

Evelyn Hardcastle’ın Yedi Ölümü Kitap Yorumu :

 

ARKA KAPAK YAZISI: 2018 COSTA KİTAP ÖDÜLLERİ EN İYİ İLK ROMAN

Varlıklı, mazisi karanlık bir ailenin genç ve güzel kızı olan Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Yarın da. Ertesi gün de.

Blackheath Malikânesi’nde bir kutlama için toplanan kalabalık, partinin keyfini çıkarırken Evelyn son nefesini verecek. Tekrar, tekrar ve tekrar. Katilin kim olduğunu bulması gereken ve her gün malikânedeki başka biri olarak uyanan kahramanımız ise kendi ismini dahi hatırlamıyor. Gizem gittikçe karmaşıklaşıyor: Bugün neden ve nasıl sürekli tekrar ediyor? Salgın doktoru kılıklı adam kahramanımıza neden yardım ediyor? Ayakçı ne istiyor? Anna kim? Hardcastle ailesi neler saklıyor? Bu cehennemden kurtulmak mümkün mü?

Stuart Turton, tüm dünyada ilgiyle karşılanan, İngiltere’de iki yüz binden fazla satan ilk romanında tekrarlanan gün fikrini çetrefil bir polisiye hikâyeyle harmanlıyor. Agatha Christie romanlarını ve Bugün Aslında Dündü filmini hatırlatan bu bulmacayı çözerken her hamlede şaşıracaksınız ve oyun hiç beklemediğiniz bir noktada bitecek.

Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Peki yarın?

“Kara bir komedi; akıl yakan ters köşeleri ve inanılmaz tuhaf karakterleriyle, bambaşka bir kapalı oda gizemi.”

–Sarah Pinborough, Sunday Times çoksatanı Gözlerinin Ardında’nın yazarı

“Baş döndürücü. Orijinalliği kışkırtıcı, dehası ise şeytani. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir şeye benzemiyor, hepsinden daha iyi.” –A. J. Finn, New York Times çoksatanı Penceredeki Kadın’ın yazarı

“Büyüleyici, bir havai fişek gösterisi gibi sona eriyor.” –The Guardian

YAZAR : Stuart Turton  

ÇEVİRMEN : Özge Onan

YAYINEVİ : İTHAKİ YAYINLARI

SAYFA SAYISI :  454

YORUM :  Herkese merhaba. Bir süredir hiç kitap bitiremiyordum.  Ölüm İlanı diye bir kitap okuyordum hatta 2.  kitabı da elimdeydi ama bir türü kitaba devam edemedim, 160. sayfada bıraktım. Gerçekten devam etmek için baya zorladım kendimi. Bu yüzden de epey vakit kaybettim. Ama bırakmaya karar verdikten sonra Kerem bana Evelyn Harcastle'ın Yedi Ölümü'nün arka kapak yazısını bana okudu. O an vuruldum kitaba, aşırı ilgimi çekti ve daha fazla vakit kaybetmeden hemen başladım. Ben kitaba başlamadan önce hakkında yorum okumadım. İyi ki de okumamışım. Kitap bittikten sonra bir bakayım dedim. Biri 300. sayfadan sonra öğrendiğim, beni şoka sokan bir olayı gelmiş konu diye yorumda bahsetmiş. O yoruma denk gelip de bu kitabı okuyanlar için çok keyif kaçırıcı bir şey olmuştur eminim ki. Ben de konudan bahsetmeyeceğim. Arka kapak yazısı okura kitaba başlamadan önce ne kadarı bilmesini gerekiyorsa hepsini vermiş zaten.  Arka kapak yazısı eğer ilginizi çeker de kitabı okursanız asla pişman olacağınız bir kitapla karşılaşmayacaksınız. Kitap benim beklentimin de üstündeydi. Evet çok fazla karakter var. Ve ana karakterin her uyandığında davetteki başka biri olarak uyanması hem karakterin hem de olayların birbirine girmesine sebep olabiliyor. O yüzden kitabı okurken okuma araları uzatılmadan kısa sürede okunması gerektiğini düşünüyorum. Kitabın başında davetli listesi adı altında karakter listesi verilmiş zaten. Biraz da kendi aldığım notlarla ipin ucunu kaçırmadan bitirmiş oldum. Zor bir okumaydı ama değdi. Kitapta sürekli sizi düşündüren, şaşırtan olaylar oluyor. Hiç sıkıldığım olmadı okurken. Hatta artık dayanamadım son 135 sayfayı bir günde okuyup kitabı bitirdim . Konusu çok ilginç. Sonu çok şaşırtıcı. Umarım dizisi ya da filmi yapılır bu kitabın çok güzel olur. En son dark izlerken kafam bu kadar karışmıştı ama Dark'ı da çok sevmiştim. Dark tarzı olay örgüleri seviyorsanız bu kitabı da çok seversiniz. Size tavsiyem okuyacaksanız  hakkında hiç yorum okumamaya dikkat edin. Kitabın sihri hiç bozulmasın. Şimdiden iyi okumalar dilerim.💕

5 Eylül 2023 Salı


 GÖZLERİN OYUNU KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Elias Canetti Kulaktaki Meşale ve Kurtarılmış Dil`in ardından otobiyografik üçlemesinin son kitabı Gözlerin Oyunu`nda yirmili yaşlarını, Felaket Çağı`nın en dehşetli günlerinin yaşandığı ve dünya edebiyatının başyapıtlarından biri haline gelecek Körleşme romanı üzerinde çalıştığı dönemi konu ediyor.

Canetti, notlarında kendi entelektüel ve ruhsal dünyasını tüm açıklığıyla resmederken, dostlarının ve dönemin önde gelen figürlerinin incelikli tasvirlerine de yer veriyor: Hermann Broch, Robert Musil, Fritz Wotruba, Alban Berg ve Alma Mahler`le ilişkisini okurla paylaşan yazar, aynı zamanda yol göstericisi saydığı gizemli Dr. Sonne ile arkadaşlığını, evliliğini ve annesinin ölümünü sakınmasızca kaleme alıyor.

Gözlerin Oyunu, yalnızca Canetti`nin özyaşamöyküsü değil, modern edebiyatın en önemli eserlerinden Körleşme`nin I. Dünya Savaşı`nın gölgesinde kitaplaşmasının yolculuğu aynı zamanda...


YAZAR: ELİAS CCANETTİ

ÇEVİREN: ŞEMSA YEĞİN

YAYINEVİ: SEL YAYINLARI

SAYFA: 319


YORUM: Herkese merhaba bugün size Canetti'nin hayat hikayesini anlattığı üçlemenin son kitabıyla geldim. Bu üçlemeyi Gorki'nin üçlemesinden hemen sonra keşfetmiştim ve çok heyecanla almıştım. İlk kitap benim beklentilerimi karşılamıştı ve önemli bir yazarın çocukluğunu okumaktan keyif almıştım. Fakat ikinci kitabın sonlarına doğru biraz bunaldım ve üçüncü kitabı biraz ertelemiştim. Üçüncü kitapta çok ağır ilerliyor ve bence bazı gereksiz detaylarla uzatılmış. Evet keyifli yerleri yok değil fakat benim sıkıldığım yerler daha çok oldu. Elbet Körleşme'nin yazılma aşaması ve yayınlanması için verilen mücadeleyi okumak çok hoştu ama gereksiz bölümlerin boğuculuğu bu güzellikleri bastırdı. 

Öncelikle bu üçleme Gorki'nin hayatı gibi roman tadında ilerlemiyor. En ufak tanışmalar ve ucu çok açıkta kalan karşılaşmalar bile çok detaylı anlatılıyor. Bunlar üç seri boyunca devam edince biraz bunaltıcı oluyor. Okuyanlar belki demek istediğimi anlamıştı. Gorki'nin yaşamı ve hayat mücadelesiyle ister istemez bir kıyaslamaya giriyorum ve Canetti'nin yaşamı bana göre dönemin burjuvası gibi geliyor. Yaşam ve para derdinin olmadığı başarının çabuk ulaşıldığı bir hayat... 

Elbette önemli bir yazarın hayatını okurken edindiğim dersler olmadı değil, ama bence bu seri belki iki kitapta çok daha lezzetli bir şekilde anlatılabilirdi. Ben biyografi okumalarına alışık biri olarak bunları yazıyorum.  Eğer otobiyografi, biyografı okuma kültürünüz yoksa bu kitabı biraz erteleyin derim. 

Bu üçlemenin ardından Körleşme'yi okumak istiyorum. Fakat biraz ara vermek iyi olacak. Belki bir kaç ay sonra bu cüsseli eseri okumaya başlayabilirim. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın... 


PUAN: 3.5

22 Ağustos 2023 Salı


 SUYU ARAYAN ADAM KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Bu kitap, ilkokul öğretmeni olarak yetişmek üzereyken, Birinci Dünya Harbinde savaşa katılan ve sonra Büyük Turan`ı kurmak yolunda Kafkas, Hazer ülkelerine koşan bir Türk gencinin hikâyesidir. şimdi bu yeni baskısını sunduğumuz bu eserin yazarı şevket Süreyya Aydemir; Rusya`da, Sovyet inkılâbı cereyan ederken, aralarında Enver Paşanın da bulunduğu önemli şahsiyetlerle karşılaşmıştı. Yazar, Rusya`da tahsilini tamamlayarak memleketine dönmüş, hayatın acı ve tatlı çeşitli olaylarını yaşamıştır. Sonra devletin yüksek hizmet mevkilerinde çalışan şevket Süreyya Aydemir`in hayat hikâyesi, Orta Anadolu bozkırında bir “toprağa yöneliş“le biter. “Suyu Arayan Adam“da yüzyılımızın, Avrupa`dan Çin`e ve Himalayalara kadar uzanan çeşitli problemlerini de bulacaksınız.

YAZAR: ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR

YAYINEVİ: REMZİ KİTABEVİ

SAYFA: 408

YORUM: Herkese merhaba bugün herkesin en azından ismini duyduğu, edebiyatımız, tarihimiz için çok önemli bir eserle geldim. Suyu Arayan Adam, yazarın otobiyografisi fakat öyle bir dönemde yaşamış ve öylesine geniş ideallerle hareket etmiş ki bu kitap artık bir biyografi kitabı olmaktan çıkmış ve tüm milletimizi ilgilendiren bir tarih kitabına dönüşmüş. Ben Aydemir'in yaşamını okurken gerçekten çok etkilendim. Çok kritik yerlerde çok önemli insanlarla bir araya gelmesi, olayları objektif değerlendirebilmesi ve bunları aktardığı dil bu kitabı bir şaheser yapmış... 
Hem kendi dünya görüşüm hem de diğer insanların yaklaşımlarıyla alakalı çok şey öğrendim. Sovyet Rusya'nın kuruluşunu daha önce bu kadar detaylı okumamış, araştırmamıştım. Bu açıdan bana çok şey kattı. Ayrıca Aydemir'in Ankara'ya gelmesiyle benim için kitap daha da keyiflendi. Hemen her gün yollarını arşınladığım yaşadığım yere çok yakın mekanlarda bulunmuş. Ayrıca mezarı da evime çok yakın bir ara tüm hayatını kendi ağzından dilediğim bu aydınımızı ziyaret etmek istiyorum...

Herkese öneririm. Bir başka kitapta görüşmek üzere.... 

PUAN: 5.0

28 Temmuz 2023 Cuma


 GÖRÜNMEZ KENTLER KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Modern dünyanın masal anlatıcısı Italo Calvino'nun Türkçede uzun süredir görünmeyen kitabı Görünmez Kentler, tekrar elimizin altında... Kubilay Han'ın atlasında yolculuk eden Marco Polo... Batının doğuyu gören gözünün kurduğu hayaller bir yanda, modern kentin içinden çıkılmazlığı ve geleceği öte yanda...


"Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı."
Okur, kitabı eline aldığında, yazarın kentleri arasında dolanacağından, önüne altın harflerle sunulan olasılıkları yutacağından, sonunda okuduklarını kendi zihnindeki ideal kentlere ekleyeceğinden emin olmalı. Okur, kitabı, mümkünse, büyük bir caddenin kenarına dizilmiş kahve masalarından birine ilişerek, okumalı; göz önündeki gerçekle, göz önündeki kurguyu daha iyi görebilmek için...

"Belki de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya."

YAZAR: ITALO CALVİNO

ÇEVİREN: IŞIL SAATÇIOĞLU

YAYINEVİ: YKY

SAYFA: 204

YORUM: Herkese merhaba bugün size modern masalcı Calvino ile geldim. Kendisinin en enteresan ve en bilinen kitabı sanırım Görünmez Kentler. Bu kitabın özelliği, anlatılmak istenenler çok güzel bir şekilde kitabın başında özetlenmiş. Yazarın önsözleri ve çevirmenin detaylı açıklamasıyla kitabı daha iyi anlıyorsunuz. Girişteki açıklamaları kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. 
Calvino eşsiz bir hayal gücüne sahip. Masalsı kentler ve bu kentleri anlatma biçimiyle büyülü bir dünyanın içine sizleri bir anda içine çekiyor. 
Kitabın konusu şu şekilde, Marco Polo, Kubilay Han'a hayal gücünü kullanarak olmayan kentleri varmış gibi anlatıyor. Burada şunu belirtmek gerek bu kitaptaki Polo veya Kubilay Han tarihteki ile alakasız. Yani tamamen bir kurgu ile karşı karşıyayız. Kubilay Han gücün simgesiyken Polo hayal gücünü simgeliyor. Han'ın sorularına verdiği cevaplar ve anlattığı kentlerle bize sorular sorduruyor. Kitabı okumak bazen zorlaşıyor. Keskin geçişler ve tam bir konu bütünlüğünün olmaması odaklanma sorunu yaratmakta. Fakat emek verilirse, içindeki mesajlar doğru alınırsa okumak daha keyifli hale geliyor. Bu kitap herkese önerilecek türden değil. Herkese hitap ettiğini düşünmüyorum. Bu sebeple ilgisi olana önerimdir. 

PUAN: 3.0
 

25 Temmuz 2023 Salı


 TİAMAT KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: "Başlangıçta her şey soğuk, boş ve anlamsızdı. Kutsal Rüzgâr sular üzerinde okşar gibi anaforlarla esiyor, güneş ve ayın, burçlar ve yıldızların henüz yaratılmadığı zifirî gecede, gözleri mucizevî bir dokunuşla açılmış halde bizzat kendini, yani

karanlığın yine ta kendisini gören kör tabiatı sanki teselli ediyordu.
Onun uyanıp cisimleşmiş hâli olan diğer çelik canavarın belirsiz silueti ise satıhtaki zayıf aydınlığın hemen altında âdeta kımıltısızdı.”

İhsan Oktay Anar’ın derin denizlerde kurduğu âlemde, o belirsiz, kımıltısız siluetin hem içinde hem dışında, olağanüstü bir hikâyede, hikâyeyiz.

YAZAR:  İHSAN OKTAY ANAR

YAYINEVİ: EVEREST YAYINLARI

SAYFA: 156

YORUM: Herkese merhaba bugün bir Anar kitabıyla geldim. Anar'ın  edebiyatımızdaki yerinin önemini edebiyatla ilgilenen herkes az çok biliyordur. Eserlerinin lezzeti ve üslubu o kadar farklı ki edebiyatta farklı bir soluk katıyor. Bizlere bilmediğimiz diyarlara, hayallerimizin ötesindeki dünyalara gitme fırsatı veriyor. Onun kalemiyle tanışıp hayran olmamak zor. 

Bugün son çıkan eseri olan Tiamat hakkında konuşacağız. Öncelikle bu bir  deniz romanı. Denizci terimlerinin bolca geçtiği, bir dünyada geziniyoruz. Bu sebepten üslup bazı okurlara zor gelebilir. Fakat ben Amat kitabının çok daha yoğun ve zor olduğu kanısındayım. Bununla beraber bence en güzel kitabı da Amat. Anar'a başlamak için yani ilk kitap olarak önermiyorum. Öncelikle Puslu Kıtalar Atlası, Suskunlar, gibi daha bilinen ve nispeten daha kolay olan eserleriyle başlamak daha doğru olacaktır. 

1915 yılında Girit açıklarında bir denizaltı olan Tahtelbahir ile amansız bir yolculuktayız. Denizcilerimiz bir kaç dakika önce büyük bir savaş gemisini batırdı ve karanlık sularda düşmandan uzaklaşırken terkedilmiş tekinsiz bir şilep görürler. Denizciler bu şilebi yağmalarlar ve karşımıza gizemli bir sandık, gizemli yedi adet mıh ve çokça saat çıkıyor.  Tüm bu nesnelerin alegorik anlamlarının olduğunu söylemeliyim. Kitap çok yüzeysel bir eser değil. Alt metindeki eleştiriler ve göndermeleri yakaladığınızda daha keyifli bir okuma gerçekleştirebilirsiniz. Bu gizemli sandık ve çivilerin denizcilerimizin başına korku dolu olaylar açmasını okuyoruz. Kitap oldukça kısa ve çok anlatarak okumayanların keyfini kaçırmak istemem. Şimdiden iyi okumalar. Bir başka eserde görüşmek üzere... 

22 Temmuz 2023 Cumartesi


 BİR YAZAR GİBİ OKUMAK KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAKDostoyevski, Flaubert, Kafka, Austen, Dickens, Woolf ve Çehov`u hepimiz okuduk belki. Ama nasıl okuduk? Onlardan öğrenebileceğimiz her şeyi öğrendik mi hakikaten? Bir yazar, edebiyatın büyük ustalarını okurken neleri not düşüyor zihnine? 

Francine Prose`un karakter yaratımında eşsiz bulduğu George Eliot`ı, olay örgüsünü diyalogla ilerletmek açısından çok şey öğrendiği John le Carré`yi, uzun cümlelerinin içinden geçerken kaybolmak şöyle dursun kendini biraz daha bulduğu Philip Roth`u, paragraflarında nefes nefese kaldığı Isaac Babel`i, ayrıntıların her birinde bir şeytan gizlediğini bildiği Flannery O`Connor`ı da unutmayalım.

Daha ziyade Batı kanonuna odaklanan bir okuma listesi sunuyor bize Prose. Fakat önerdiği okuma biçimiyle, her diyarın her dilin edebiyatını yeniden keşfetmenin yolunu da gösteriyor.

YAZAR: FRANCINE PROSE

ÇEVİREN: SEDA ÇINGAYMELLOR

YAYINEVİ: KIRAATHANE 

SAYFA: 490 

YORUM: Herkese merhaba bugün size yazmak ve okumak üzerine yazılmış bir kitapla geldim. Ben bu kitaba başlarken daha teknik bilgilerin olacağını düşünüyordum. Nitekim yazar çok uzun zamandır yaratıcı yazarlık dersleri veren birisi. Bu açıdan teknik detaylar ve edebiyatın keskin kurallarını beklerken daha çok bir anı kitabı çıktı karşıma. Tabii bu da az şey değildir. Deneyimli bir yazarın tecrübeleri okumaları ve bu okumaları nasıl yorumladığı çok önemli. Kitabın büyük kısmı da bu şekilde ilerliyor. Yazar okuduğu kitapların yüzeysel değil derin okumayla yorumlamasını yapıyor. Yazarların kelime seçimlerini, karakter kurgulamalarını eleştiriyor ve bizlere tavsiyeler veriyor. 

Kitabın bölümleri şu şekilde, 

Yakın Okuma

Sözcükler

Cümleler 

Paragraflar

Anlatım

Karakter

Diyalog 

Ayrıntılar

 Jestler

Çehov'dan ders almak

Cesaret bulmak için okumak

Derhal okunacak kitaplar

Bu bölümlerin her birinde farklı yazarların eserlerinden küçük bölümler okuyoruz ve daha sonra yazar yorum yaparak bazı açıklamalarda bulunuyor. Ben tam olarak beklediğimi bulamadım dersem yanılmam. Yazar kitabın sonunda tüm bu anlattıklarına karşı çıkarak edebiyatın sınırlarının olmadığını her şeyin denenebileceğini anlatarak da sanki önceki yazıları biraz anlamsız kılıyor. Neyse meraklısı bir göz atsın derim. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 3.5 

14 Temmuz 2023 Cuma


 SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. Ancak muhteva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişelerini şiire ayırdığı halde, sosyal temalar için nesri seçmiştir.

Romanları, zengin hayat hikayesinden taşarak Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir. Medeniyet değiştirme girişimlerinin insanımızı soktuğu çıkmazları araştırırken yaptığı tahliller, insanımız ve toplum yapımız açısından dikkate değer hükümler taşır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan teknikle anlatıyor.


YAZAR: AHMET HAMDİ TANPINAR

YAYINEVİ: DERGAH YAYINLARI

SAYFA: 382

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok uzun zamandır okumak istediğim bir kitapla geldim. Çok uzun seneler önce almıştım ve bir türlü okuma sırası bu güzel kitaba gelememişti. Her kitabın bir zamanı vardır bunu biliyorum. Benim için zamanı şimdiymiş. Biraz daha ilerleyen yaşlarımda okumam bence daha iyi oldu çünkü yazılan döneme ve insana dair düşüncelerimin çok daha olgunlaştığı bir dönemdeyim. Bu sayede yazarın anlatmak istediklerini biraz daha iyi anladığım kanısındayım. Benim için Tanpınar okumak hiç zor olmadı. Dil gayet akıcı ve güzeldi. Bazı eski kelimeler kullanılsa da bildiğim ve aşina olduğum kelimeler ağırlıkta olduğu için zorlanmadım. Türk edebiyatının en özgün metinlerinden birini okuduğumu daha kitaba başlar başlamaz anladım. 

Bu kitapta biz Hayri İrdal'ın hayatını okuyoruz. Bir gün hatırat yazmak isteyen İrdal bizlere hayatını anlatıyor. Çok renkli ve yer yer komik geçen bir çocukluk dönemi yaşıyor. Benim kitapta en sevdiğim bölüm burasıydı. Daha sonra gençlik yıllarını ve hayatın ona getirdiği zorlukları okuyoruz. Yazar, Hayri İrdal'ın çocukluğunda ve gençliğinde yaşadığı mahalleyi anlatırken bizlere bir yurdum insanı profili çiziyor. İnsanların doğu ve batı arasında kalmışlığını o kadar iyi anlıyoruz ki!

İrdal'ın çocukluğu Osmanlı'nın son dönemlerine denk geliyor. Daha sonra artık Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla insanların birden modernleşme çabası ve batı özentiliği ele alınıyor. Burada doğunun geleneksel davranış modelleri eleştirilmiyor değil. Fakat batının getirdikleri ile yenileşmek isteyen insanlar bir yandan da geleneksel kodlarıyla yaşamaya devam ediyor bu da tabii bir trajedi yaratıyor. 

İrdal çocukluğunda bir saatçide çalışmış, saatleri seviyor ve onların tamirinden de anlıyor. Ustası Nuri efendi tam bir zaman felsefesi yapıyor, saatçiden çok filozofa yakın bir kimse. Bu ustasından etkilenen Hayri İrdal ileride hocasından öğrendikleriyle hayatını değiştirecektir. 

Hayri İrdal askerliğini yaptıktan sonra yoksulluk içinde yaşamaya başlar bu sırada bir hanımefendiyle evlenir ve iki evladı olur. İnsanlara muhtaç bir hayat sürerken maddi imkansızlıkların insanlara neler yaptıracağını okuyoruz. Yoksulluğa maruz kalan bir kimsenin kendi içinde yaşadığı çelişkiler çok iyi anlatılıyor. Daha sonra kahramanımız Halit Ayarcı ile tanışıyor ve hayatı değişiyor. Halit Ayarcı kitapta tam olarak şeytanın avukatlığını yapıyor. Olmayan işler yaratarak insanın ihtiyacı olmayan şeylere bağlılığını gösterirken bir yandan da insanların menfaat odaklı hareket ettiklerini Hayri İrdal'a gösteriyor. Beraber Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü kurduklarında Hayri İrdal'ın hayatı maddi olarak düzelse de çelişkilerden yıpranan bir ruh yaratıyor. Devamını okuyarak öğrenin derim. Çok güzel bir eser olduğunu vurgulayarak tavsiye ediyorum. Bir başka kitapta görüşmek üzere...