function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Ağustos 2017 Çarşamba

PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI: 


Nemecsek, Boka ve Pál Sokağı'nın öbür çocukları 1907 yılında Budapeşte'nin yoksul Józsefváros semtinden yola çıktılar.

 Bugün artık bütün dünyada tanınıyorlar. 

Bugüne kadar her yaştan milyonlarca insan onların dokunaklı hikâyesini okudu; tıpkı Budapeşteli çocuklar gibi onlar da Boka'nın cesaretine hayran oldu, Nemecsek'in ürkek ama kararlı kahramanlığı karşısında gözyaşlarını tutamadı.

Şimdi artık Pál Sokağı Çocukları'nın Arsa'sında kocaman çok katlı evler var. Ama ne gam: Dünyanın bütün çocukları Pál Sokağı'ndandır!



YAZAR: FERENC MOLNAR

ÇEVİREN: TARIK DEMİRKAN

YAYINEVİ: YAPI KREDİ YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 235 

YORUM:

 Herkese merhabalar bugün güzel bir kitapla daha karşınızdayız. Ben Pal Sokağı Çocuklarını, Hakan Günday'ın bir röportajında duydum ve o zamandan beri aklımda. Okumak şimdiye nasip oldu. Kitapta kendi çocukluğuma dair bir çok şey buldum. Çok severek okudum ve sonunda çok hüzünlendim. Gerçekten çok duygu yüklü bir kitap. Haydi yoruma geçelim. 

Kitap Budapeşte'de geçmekte. Bir çocuk topluluğunun hayatlarını inceliyoruz . Çocuklar kendi aralarında hiyerarşik bir topluluk oluşturuyorlar. Bu çocuklar Pal sokağı çocukları. Günümüz gibi o günlerde de çocukların oynayacağı alan çok kısıtlı. Bu çocuklar bir arsa bulurlar ve orası bu gençlerin evi gibi olur. Bu tarlayı diğer mahallenin çocuklarına kaptırmamak için her şeyi yaparlar. Kendi aralarında bir askeri düzen vardır. Çocukların başında ise Boka vardır. Bir gün Pal sokağı çocuklarından biri bu gruba ihanet eder ve karşı taraftaki başka çocuk topluluğuna bilgi taşır. Buradaki arsanın güzelliklerini  karşı gruba anlatır. Bunu duyan çocuklar hemen orayı ele geçirmek isterler.

Bu durumu duyan Pal sokağı çocukları artık arsalarını korumak için her şeyi yapacaklardır. Boka'nın en büyük yardımcısı Nemecsek bu hikayede çok önemli bir yer tutuyor. Bu arsayı vatanları gibi gören çocuklar bu arsa için ağır bedeller ödüyor.

Benim çocukluğuma denk gelen kuşak yani 90 ların çocukları bu kitabı okurken kendi çocukluklarını hatırlayacak. Beni oldukça duygusallaştıran bu kitabı alın okuyun derim.  Şimdiden iyi okumalar herkese. 

PUAN: 5.0

26 Ağustos 2017 Cumartesi

 ESRARENGİZ PARMAKLAR KİTAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI : 

Genç pilot Jerry Burton, bir uçak kazası sonucu yaralanır ve doktorunun tavsiyesine uyarak kız kardeşi Joanna'yı da yanına alarak sıradan, sakin ve küçük sırların paylaşıldığı bir taşra kasabası olan Lymstock'a yerleşirler. 

Ne var ki bu huzur ortamı kısa bir süre sonra kasabada dolaşan bir dizi imzasız ve nefret dolu mektuplarla bozulur. Önceleri bunu kıskanç bir kadının yaptığı düşünülürken, Bayan Symmington'u intihara sürükleyen mektupla birlikte olay korkutucu bir hale dönüşür. Herkes bunun bir intihar olduğunu düşünse de buna inanmayan biri vardır: Bayan Marple.





YAZAR: AGATHA CHRISTIE

ÇEVİREN: ÇİĞDEM ÖZTEKİN

YAYINEVİ: ALTIN KİTAPLAR

SAYFA SAYISI: 232


YORUM: Merhabalar herkese. Bu aralar aralıksız Narnia serisi okumaktan biraz sıkıldım. Bende küçük bir ara vermek için bir Agatha Christie, okuyayım dedim. Bu kitabı alalı uzun zaman olmuştu aslında ama anca sıra geldi.  Kitap çok akıcı ve anlaşılır bir dille yazılmış. Tabi yayınevinide tebrik etmek gerek çok özenli ve güzel bir çeviri yapmışlar. Agatha Christie'den okuduğum ilk kitap olan Esrarengiz Parmaklar bence başlangıç için çok ideal. Daha önce Agatha Christie okumamış arkadaşlar bu kitapla başlaya bilirler. 

Kitabın konusuna geçelim. Pilot Jerry bir gün ağır bir uçak kazası geçirir. Doktor tedavisinin sonlarına doğru artık sessiz sakin bir yerde stresden uzakta yaşaması gerektiğini önerir.

 Bunun üzerine Jerry; doktorunun ısrarlarına dayanamayıp kız kardeşi Joanna ile sessiz, sakin bir kasabaya taşınır. Bu kasaba oldukça küçük ve sakindir. Burada yaşayanlar: Bir doktor, doktorun kız kardeşi, Avukatlık bürosu olan bir aile, kilisenin rahibi ve karısı. Çokta kalabalık olmayan bu kasabada bir gün esrarengiz mektuplar ortaya çıkmaya başlar. Birisi oldukça özenle hazırladığı taciz içerikli mesajları insanların posta kutularına atar. Bu durumda insanlar zan altında kalır, iftiraya uğrarlar ve kendilerini oldukça kötü hissederler. 

Avukatlık bürosunun sahibi Bay Symmington'un karısı bir gün bu mektuplardan alır ve intihar eder. Polisler uğradığı ağır ithamlardan dolayı kendini suçlu hissedip bunu yaptığını düşünmektedir.Bir cana mal olan bu mektup olayının peşine düşen polis, Jerry'den de yardım alarak bu olayı çözmeye çalışır bakalım çözecekler mi ? İlk fırsatta alın okuyun bence, okuduğum en güzel polisiyelerden biriydi. Okumak isteyen herkese şimdiden iyi okumalar dilerim. 


PUAN: 4.7

22 Ağustos 2017 Salı

NARNİA - AT VE ÇOCUK KİTAP YORUMU : 


ARKA KAPAK YAZISI : 


Konuşan atların ülkesi...kötülerin ülkesine dayandığı NARNİA


Dört  kaçak tehlikeli bir yolculuk için güçlerini birleştirir. Tek amaçları yaşadıkları acımasız ve sığ hayattan  kurtulmaktır, ama kısa sürede kendilerini korkunç bir savaşın ortasında bulur. Üstelik hem kendilerinin hem de Narnia'nın yazgısı bu savaşa bağlıdır.







YAZAR: C.S LEWİS

ÇEVİREN: MÜFİT BALABANLILAR

YAYINEVİ: DOĞAN EGMONT YAYINCILIK

SAYFA SAYISI: 224


YORUM: Herkese merhabalar bugün Narnia serisinin üçüncü kitabını sizlere anlatmaya çalışacağız.
Bu hikaye geçen kitapta da gördüğümüz dört kardeşin ( Peter, Susan, Edmund, Lucy) Narniayı yönetirken yaşanan bir hikaye. Narnia dan uzaklarda bir köyde büyüyen bir çocuk, bu çocuğun adı : Shasta. Bu çocuk bir adamın yanında büyümüş, ona baba diyor fakat babası olmadığını içten içe biliyor. Adam bu küçük çocuğa bütün işlerini yaptırıyor ve karşılığında karnını doyurup samanlıkta yatırıyor. Bir gün bu adamın köyüne soylu bir savaşçı gelir. Bu savaşçı Shasta'yı  beğenir ve kendine köle almak ister. Bunun içinde  başlarlar pazarlığa fakat çocuk bütün konuşmaları duyar ve kaçmak ister. Savaşçının  atına yanaşır ve birden at konuşmaya başlar ve oda sahibinden kurtulmak istediğini kendisinin bir Narnia atı olduğunu söyler. Sahibinin konuştuğundan haberi yoktur. Eğer öğrenirse atın kaçma şansı hiç kalmayacaktır ve oğlanla konuşarak onu kendisi ile kaçmaya ikna eder.  At ve Çocuk böylece kaçmaya başlarlar amaç Narnia'ya ulaşmak ve özgür olmaktır. Fakat yolda başlarına neler gelir neler .  Yolda kendileri gibi Narnia'ya kaçmak için çabalayan bir soylu kızı ve onunda konuşan atıyla karşılaşıp yollarına devam ederler.


Bu macera olukça heyecanlı ben severek okudum. Fakat bence okuduğum diğer kitaplardan bir tık daha düşüktü. Fakat bu Narnia serisinin kötü olduğunu asla göstermez. Serinin diğer kitaplarının yorumları da yakında gelir takipte kalın. Şimdiden iyi  okumalar.


PUAN: 3.8


19 Ağustos 2017 Cumartesi

NARNİA - ASLAN, CADI VE DOLAP KİTAP YORUMU: 



ARKA KAPAK YAZISI :  


Sonu gelmeyen bir kışın hüküm sürdüğü.. kurtarılmayı bekleyen bir ülke: NARNİA


Dört çocuk,kaldıkları evdeki dolabın içinden Narnia ülkesine geçiş olduğunu fark eder.

 Narnia, Beyaz Cadının esareti altındadır. Tüm umutların tükendiği bir anda Aslan gelir . Ancak büyük bir fedakarlıkta bulunması gerekir.







YAZAR: C.S LEWİS

ÇEVİREN: MÜFİT BALABANLILAR

YAYINEVİ: DOĞAN EGMONT YAYINCILIK

SAYFA SAYISI: 187


YORUM: Herkese tekrar merhabalar. Narnia'nın ikinci kitabı ile karşınızdayız. Bu kitabı aslında bir çoğunuz filminden biliyorsunuzdur. Ama yinede kitabının tadı gerçekten başka . Şimdi yoruma geçelim.

Kitap, savaş sırasında zor durumda kalan ve Londra dan uzağa gönderilen dört çocuğun öyküsünü anlatıyor. Bu çocuklar: Peter ,Susan , Edmund, Lucy. Dört kardeş gönderildikleri evde bir dolap bulurlar. Bu dolabın öyküsü birinci kitapta çok güzel anlatılıyor. Bu dolap dünyamızla Narnia arasında bir geçit görevi görüyor. Çocukların en küçüğü Lucy bu geçidi ilk fark edip kullanan çocuk oluyor . Narnia da Bay Tumnus la karşılaşıyor. Bay Tumnus bir Faundur. Faun altı keçi üstü insan bir tür canlıdır.

Bu maceradan sonra kendi dünyasına dönen Lucy her şeyi kardeşlerine anlatır fakat kimse inanmaz. Bir gün tesadüfen ortanca kardeş Edmund bu geçidi fark eder ve Narnia da bulur kendisini  fakat o Lucy kadar şanslı değildir. Narnia ülkesine hep kışı getiren ve kötülük abidesi olan Beyaz Cadıyla karşılaşır. Beyaz Cadı; Edmund'a bir görev verir. Bu görev tüm kardeşlerini toplayıp Cadıya götürmektir. Cadı iyi ve zararsız olduğunu, Edmund'ı, Narnia ya Kral yapacağını söyler ve bu sözlerden etkilenen çocukta bunu kabul eder. Tüm kardeşlerin Narnia'ya gelmesiyle macera başlar. Kardeşler Aslanın yardımıyla bu kötü Cadıyı bakalım alt edebilecek mi.

Serinin ikinci kitabı da ilki kadar güzel ve akıcı bir dile sahipti. Fantastik kitap okurlarının heyecanla okuyacağına eminim.

PUAN: 4.5


17 Ağustos 2017 Perşembe

NARNİA - BÜYÜCÜNÜN YEĞENİ KİTAP YORUMU : 


ARKA KAPAK YAZISI: 


Bir cadının pusuda beklediği...
Ormanlarda konuşan hayvanların gezindiği...
Yeni bir dünya doğmak üzere: NARNİA


Polly ve Digory, bambaşka dünyaları keşfetmek  amacıyla bir yolculuğa çıkarlar, ama bu merak onları tehlikeli bir maceraya çeker. Aslan'ın şarkısıyla var olan dünyanın kuruluşuna tanıklık eden iki arkadaş, peşinden getirdikleri kötülükle  başa çıkmak zorundalar.


YAZAR : C.S LEWİS

ÇEVİREN: MÜFİT BALANLILAR

YAYINEVİ: DOĞAN EGMONT YAYINCILIK

SAYFA SAYISI: 207


YORUM: Herkese merhabalar. Benim yasıma yakın herkesin çocukluğunu süsleyen bir serinin ilk kitabıyla karşınızdayım. Narnia hepimizin çocukken evdeki dolapları kurcalayıp içinden başka bir ülkeye geçmek için uğraştığımız, en azından bir kere denediğimiz bir olayın kahramanı. Tabi yapımcılar serinin ikinci kitabı ile film serisine başladığından bizler ilk kitap olan Büyücünün yeğenini bilmiyoruz. Bugün bu efsane serinin ilk kitabını sizlere anlatmaya çalışacağım.


Komşu olan iki çocuk Polly  ve Digory  kahramanlarımız. Evet herkes filmdeki çocuk kahramanları beliyordu ama bu kitapta Lucy, Susan, Edmunt, Peter  yok. Bu kitap Narnia'nın kuruluşunu anlatıyor. Bu kitap da daha Narnia bile yok. Keşke insanları merakta bırakmayıp yapımcılar bu kitabı da film olarak bizlere kazandırsa.

Konumuza geri dönelim Polly; Digory'i bahçede çamurlar içinde görmesiyle başlıyor kitap . Digory annesinin hastalanması ve babasının Hindistan da olması nedeniyle buraya taşındığını Polly'e anlatır. Hasta annesine bakacak kimse olmadığı için  dayısının yanına hasta annesiyle gelen Digory bu evde oldukça mutsuzdur. Dayı Andrew oldukça tuhaf biridir ve evde kimsenin içeri giremediği kilitli bir çalışma odası vardır. İki çocuk bir yolunu bulur ve bu odaya girer. Dayı Andrew'in büyücü olduğunu  anlarlar ve bu adam oldukça tehlikeli bir deney yapmakta. Çocukları görür görmez bu deney için ikisini de kobay olarak kullanmaya karar verir ve olaylar başlar. Dayının  bulduğu bir yöntemle iki çocuğu paralel bir evren olan boş bir ormana yollar. Bu orman çocukların dünyası ile diğer dünyalar arasında bir köprüdür. Çocuklar bu maceraya atıldıklarında daha Narnia yoktur ve bu çocuklar nasıl oldu da Narnia'nın kuruluşuna tanıklık ettiler hepsi kitapta. Daha fazla anlatıp merakınızı kaçırmak istemem. Meraklısı alsın okusun derim.

Bu çok eski fantastik eser  ilk olarak 1950 ler de yazıldı. Yani İngiltere de doğan anne, babalarımızla yaşıt her yetişkin bu masallarla büyüdü diye biliriz.  Fantastik edebiyatı seven herkese şunu söylemeliyim. Epik Fantastik alanında sanırım ilk olan bu seriyi mutlaka okumalısınız. Serinin diğer kitapları da yolda yorumu gelecek takipte kalın :)


PUAN:5.0

14 Ağustos 2017 Pazartesi

 KİNYAS VE KAYRA KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI:  "Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.

Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."

YAZAR: HAKAN GÜNDAY

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA SAYISI: 567


YORUM:  Herkese merhabalar. Kinyas ve Kayra  sonunda bitti. Epeydir merak ettiğim bir kitaptı. Hakan Günday'ın ilk kitabı olması nedeniyle içerisinde bence ufak mantık hataları vardı. Ama tabi ki kitabı çok beğendim. Yazar yine eşsiz cümleleriyle okuru  bambaşka yerlere götürüyor.Yazarın felsefi gücünün kuvvetli olduğunu her hangi bir kitabını okuduktan sonra rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Kitap üç aşamadan oluşuyor. 

1. Kinyas, Kayra ve Hayat
2. Kayra'nın yolu 
3. Kinyas'ın yolu

Kitabın konusuna geçmeden söylemeliyim ki kitabın dili çok garip; sanki İngilizceden çevrilmiş gibi. Hiç anadilimizde yazılmış hissi vermiyor. Kitabın bir çoğu Afrika, Meksika gibi ülkelerde geçtiği için karakter adları da bir hayli yabancı bize. Bu da okuduğunuz kitabı sanki yabancı bir yazar yazmış hissi veriyor. Bunun dışında beni çok rahatsız eden bir şey olmadı kitapta. 


Kitabın konusuna geçelim . İki çok eski arkadaş  ailelerini bırakarak yurt dışına kaçıyorlar. Fildişi sahillerinde bir çok pis işe bulaşan ikilinin asıl amacı beyin ölümlerini gerçekleştirmek. Bizim bildiğimiz manada bir beyin ölümü değil bu . Kendilerini dünyaya gelen birer  ceza olarak görüyorlar. Yapılacak bütün pis işleri yapıp artık beyinlerini sıfırlamayı planlıyorlar. Hayatın,insanların kötü ve iğrençlikle dolu olduğuna inanıyorlar. Hayatlarının tek amacı günün birinde bedenlerinden önce ruhlarını, beyinlerini öldürmek. 

Kitabın ilk bölümü Kinyas, Kayra ve Hayat şu şekilde: İkili Fildişi sahillerinde bir uyuşturucu işine bulaşırlar. Ülkeyi terk etmeleri gerek ve iki kafadar bir yolunu bulup kaçak  yolla Meksika ya giderler.  Burada bir süre kaldıktan sonra Türkiye'ye gelen ikilinin bu aşamada yolları ayrılıyor. Bir aradayken emellerine ulaşamayacaklarını anlayan Kinyas; derhal Kayra'yı Otel odasında terk eder. 

Kinyas'ın Kayrayı terk etmesiyle ikinci kısım olan: Kayranın yolunu okuyoruz. Artık maceralarına tek başlarına devam eden arkadaşların akıbetleri burada belli oluyor. Kayranın seçimleriyle sonucunu okuyoruz burada. 

Kitabın üçüncü ve son kısmında da Kinyas'ın seçimlerini ve  hayatın onu nereye götürdüğünü okuyoruz. Kitapta gerçekten bolca sizi düşündürecek tespitler var. Ben hikayeden çok arada yapılan felsefi çıkarımlara dikkat ederek okudum.  

Hakan Günday'ın en sevdiğim kitabı maalesef bu olamadı. Ben her bakımdan  AZ'a hayranım, sanırım Günday'dan en sevdiğim kitap şimdilik AZ.  Fakat bu kitapta asla kötü bir kitap değil. Okumak isteyen herkese  gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.  

PUAN: 4.5



13 Ağustos 2017 Pazar

SÖYLEMEYECEĞİNE SÖZ VER KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

Jennifer McMahon'un sıra dışı romanı "Söylemeyeceğine Söz Ver" arkadaşlık, aile, bağlılık ve ihanet üzerine yazılmış gerilim dolu, derin iç görüsü ve güzelce örülmüş geçmişiyle kesinlikle unutulmaz bir kitap ve bir cinayet romanından fazlası.

Bu unutulmaz güzellikteki romanda, bir kadının geçmişi ve geleceği karşı karşıya gelerek beklenmedik sonuçlara yol açıyor.

Kırk bir yaşındaki okul hemşiresi, Alzheimer hastası olan annesi ile ilgilenmek için kırsaldaki evine dönmüştür. Geldiği ilk gece bir cinayet olur ve küçük bir kız öldürülür. Bu olay, kadının çocukluğunda yaşanan bir başka cinayete esrarengiz biçimde benzemektedir. Sınıf arkadaşları tarafından "Patates Kız" denilerek alay edilen ve dışlanan yoksul arkadaşı Del de otuz yıl önce aynı şekilde öldürülmüştür. Del'in katili asla bulunamamış, o günden sonra küçük kız, hayalet hikayeleri ve efsanelerde ölümsüzleşmiştir. 

Şimdi, yeni cinayetin soruşturması kahramanımızı karşı konulamaz bir şekilde içine çekerken, geçmiş ve gelecek korkunç, beklenmedik bir şekilde bir araya geliyor. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değil… Ve gençliğinin hayaletleri unutulmaktan çok uzak.

YAZAR: Jennifer McMAHON

ÇEVİREN: Bahar KARATAŞ

YAYINEVİ: Ephesus

SAYFA SAYISI: 282

YORUM: Bugün size Jennifer Mcmahon'un  "Söylemeyeceğine Söz Ver" adlı kitabını yorumlayacağım. Bu kitap, yazarın okuduğum ikinci kitabıydı. Yazarı "29. Oda" kitabıyla tanıyıp üslubuna ve kurgusuna hayran kalmıştım. Acaba dedim diğer kitapları da böyle midir ki yazarın? Diğer kitaplarına da merak saldığımız bir dönemde bu kitapla karşılaştık ve hemen aldık. Yazar beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Bu kitabı en az "29. Oda" kadar güzeldi severek heyecanla okudum. Oldukça kısa olan bu kitap bir çırpıda bitirilebilecek kıvamda. Çok heyecanlı insan durmadan merak içerisinde çeviriyor sayfaları. Her bir bölümde yeni şeyler ortaya çıkıyor ve katilin kim olabileceği dönüp duruyor insanın kafasında. Normalde bu konuda pek becerikli olmasam da bu sefer tahmin ettim katilin kim olduğunu ama tahminimin doğru çıkması çok şaşırttı beni çünkü çokta kendime inanarak bir tahmin yapmamıştım. :)Doğru çıkacağını hiç düşünmeden yaptığım bir tahmindi. :) Baştan sona severek okuduğum bu kitabın biraz da konusundan bahsedeyim size kısaca spoiler vermeden :)

   Kitap iki zaman arasında gidip geliyor sürekli 1971 ve 2002. 1971'de olan bir cinayet olayının 2002 yılında tekrarlanmasıyla yeni olaylar  patlak veriyor ve sırlar ortaya çıkıyor.

  Kate kitabın baş kahramanı olaylar onun etrafında dönüyor hatta şöyle söyleyeyim kilit nokta Kate olsa da Del ile paylaşıyorlar baş kahramanlık rolünü. Yanlış hatırlamıyorsam 1971 yılı Kate ve Del'in on yaşını kapsıyor. Del insanlar tarafından dışlanmış insanların ona  Patates kız lakabını taktığı pekte normal olmayan bir çocuk. Bir çiftlikte yaşıyor. Ve hakkında insanlar arasında bir çok rivayet dolaşıyor. Kimse patates kızla arkadaş olmamasına rağmen Kate bir şekilde onunla arkadaş oluyor ve çok iyi anlaşıp en iyi arkadaş mevkisine bile geliyorlar. Ama toplum baskısından dolayı Kate bu arkadaşlığı gizli gizli sürdürüyor. Olaylar ilerlerken Patates kız esrarengiz bir şekilde öldürülüyor ve Kate büyük bi vicdan azabıyla ortada kalıyor, bir süre sonra yaşadığı yeri terk edip her şeyi unutmak için başka yere yerleşiyor ve orada bir hayat kuruyor. ta ki 41 yaşına gelene kadar her şey normalken annesi alzheimer haslığına yakalanıyor ve eskiden yaşadığı kasabaya tekrar dönmek zorunda kalıyor. Döndüğü gece Patates Kız in cinayetine çok benzer bir cinayet daha işleniyor ve olaylar karışıyor. Kate birden kendini geçmişin içinde buluyor ve olayı çözmek zorunda kalıyor. Hikaye böyle. çok uzun bir kitap olmadığından çok detay vermek istemiyorum. Kitapta daha bir çok karakter var açıkçası biraz akılda tutmakta zor ama sakın hiç bir karakteri görmezden gelmeyin çünkü herkesin birbiriyle bir bağlantısı var.
 Herkese tavsiye edebileceğim bir kitaptı diyebilirim. Şimdiden okuyacaklara iyi okumalar dilerim 
Puanım:4.7

5 Ağustos 2017 Cumartesi


MİYASE'NİN KUZULARI KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI: 

"Oyunun kuralını sen koymamışsan, sonucu da sana ait değildir."

Hayvanlar dünyasından,insanlar dünyasına dair bir roman.

YAZAR: ÜSTÜN DÖKMEN

YAYINEVİ: REMZİ KİTAPEVİ

SAYFA SAYISI: 223


YORUM:  Herkese merhabalar. Sonunda Üstün Hocadan bir kitap okuyabildim. Çok uzun zamandır bir kitabını bulup okumak istiyordum nasip Miyase'nin Kuzularına'ymış. Oldukça güzel bir kitaptı. Başlarda bana Orwell'ın Hayvan çiftliğini hatırlattı. Yazarda Orwell'a gönderme yapıyor kitapta.
Üstün Hoca çok güzel bir dünya yaratmış. Kitabın konusuna gelelim.  Kitap Bakırcıoğlu Çiftliğinde geçiyor. Bu çiftlik bir zamanlar akıl almaz boyutlarda büyükmüş fakat gel zaman git zaman çiftlik satıla satıla küçülmüş. Bu çiftlikte Necdet Bey, Ayşen Hanım ve iki yetişkin çocukları yaşamakta.
Çiftlik sahibinin bir çok hayvanı var. Bunlar; koyunlar, kuzular, fareler, kediler, inekler, boğalar, atlar ve adı aklıma gelmeyen daha bir sürüsü.

Bu hayvan topluluğu bizim bildiklerimize hiç benzemiyor. Hiyerarşik bir yapıları var. Başkanları Yağızat Atay ve başkan yardımcıları bulunuyor. Dahası psikologları, felsefeci baykuş Huhucan, aşık şişek Tulhan ve güzel toklu Miyase .

Bu güzel hayvan topluluğu çok güzel bir şekilde anlatılıyor. Köpekler çalışıyor çocuklarını eğitiyor, siyasi seçimler yapılıyor yani insan hayatına dair her şeyi yapıyorlar ve konuşuyorlar. Bir gün Miyase ve Tulhan'ın birbirlerine aşık olmasıyla başlıyor her şey. Tulhan biricik sevgilisi Miyase'yi dağlara kaçırmak istiyor ve bunun için elinden geleni yapıyor. Bir yandan da köpekler Yağızat Atay'ı artık başlarından göndermenin yollarını arıyorlar. Aslında yaşanan her şey bizden ve içimizden olaylar.

Arka kapakta da dendiği gibi Hayvanların dünyasından, insanların dünyasına dair her şey var bu romanda. Kitapta havanlar üzerinden insanlara çok güzel dersler verilmeye çalışılıyor. Anlamak isterseniz bunları çok güzel bir şekilde görürsünüz. Anlamaya çalışmadan dümdüz okursanız da akıcı güzel bir hikaye okursunuz ama  kitaptaki bu güzel dersleri kaçırmak isteyeceğinizi sanmıyorum.

Ben kitabı sevdim gayet güzeldi. Bir eğitimciden beklenen ağırlıkta ve ciddiyette bir kitap. Herkese tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar.


PUAN: 4.5