function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

25 Eylül 2023 Pazartesi


 DERZ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Bu hikâyeyi kimseye anlatmadım. Kayra’ya bile anlatmadım. Ne o sordu ne ben söyledim. İşlediğim ilk cinayet hakkında hiç konuşmadım. Tek kelime bile etmedim. Ama Kayra hep konuştu. Oysa gerek yoktu. Çünkü yanındaydım. O yaşlı adamı öldürdüğünde oradaydım. Kayra ilk cinayetini bir yastıkla işledi. 93 yaşında felçli bir adamdı. Ama felçli olması yetmedi. Kayra uyumasını bekledi. Kayra, 93 yaşında, felçli bir adamı uykusunda boğarak öldürdü. Sonra dönüp bana baktı. “Hiçbir şey hissetmedim” dedi. “Hiçbir şey hissetmiyorum” dedi. “Hiçbir şey hissetmeyeceğim” dedi. Ve o eski köy evinden çıkıp Abidjan’da bir bara gittik. Karşılıklı oturup birer flag istedik. O an soracak sandım. Çünkü söz vermiştik birbirimize. Afrika’daki ilk ayımızda ikimiz de birer cinayet işleyecektik. Kinyas ve Kayra katil olacaktı. Böylece asla dönemeyecektik evlerimize.

 

Derz, Hakan Günday’ın çeşitli mecralarda yayımlanmış öyküleri ile Anakara Seyir Defteri adlı fanzininden sayfaları bir araya getirdi. İyi okumalar, iyi seyirler!


YAZAR: HAKAN GÜNDAY

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA: 204 

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok sevdiğim yazar Hakan Günday'ın yeni derlemesiyle geldim. Bu kitap arka kapakta da anlatıldığı gibi eski öykülerin birleşiminden oluşmakta. Yazarın çok erken dönem öykülerini de okuyoruz ve bir yazarın yıllar içindeki gelişimi de gözler önüne seriliyor. Ben Günday'ın tarzını çok seviyorum, derdi olan yazılar yazıyor ve genelde ötekinin hikayesini anlatıyor. İçerisinde 34 ufak öykü olan bu kitabı yazarı seven herkese tavsiye ederim. yazara başlamak için ise uygun bir eser olmayacaktır. Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın... 

Puan: 3.7 

22 Eylül 2023 Cuma


 ESİR ŞEHRİN İNSANLARI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Çöküntü devrinde iki çeşit insan tipi ortaya çıkıyor: Namussuzlarla namuslular... Hele, önce ‘vatandaş’ sonra ‘insan’ olunması gereken dehşetli sıralarda felaketle alçaklığın boğuşması kadar korkunç muharebe yok. Muharebede düşman karşıdadır, üniformalıdır. Az da olsa, çok da olsa bir zaman sonra önemi kalmaz. Kaçarsın, kovalarsın... Anında ölenler, yaralananlar olur. Ama hep ileriye bakmanın bir rahatlığı vardır. Oysa esir bir şehirde, dost kim, düşman kim bilinmez!”


Bir mücadele nerede başlar? Hürriyet duygusu ne zaman kan ve kemik kadar kati bir gerçek halini alır? Kemal Tahir, esir düşmüş payitahtın insanlarını işte bu çetrefil ve kaçınılmaz sorunun karşısındaki tutumlarına göre tasnif ediyor, tanımlıyor. Kaosun hüküm sürdüğü mütareke İstanbulu’na yönelttiği keskin bakışlarıyla şehrin sokaklarını tararken ne berduşları, aylakları, işbirlikçileri ne vatanseverleri ve kendisinden kahramanlık umulmayan kahramanları gözden kaçırıyor. Gönülden köleler ve aldırmazlar arasından bir çıkış yolu arıyor.

Esir Şehrin İnsanları, yazarının “yürekli bir yalnızlığı göze alarak” yakın tarihin en önemli olaylarını çok yönlü bir bakışla, tarihsel gerçekliği içinde ele aldığı ilk “şehir romanı”dır. “Esir Şehir” üçlemesinin ilk kitabı olan bu roman, dağılan imparatorluğun ve insanlarının eş zamanlı çözülmesini derin ve sarsıcı yüzleşmelerle okura sunuyor.

YAZAR: KEMAL TAHİR

YAYINEVİ: KETEBE YAYINLARI

SAYFA: 444

YORUM: Herkese merhaba bugün size kurtuluş savaşımızı en iyi anlatan roman üçlemesinin ilk kitabıyla geldim. Esir Şehir üçlemesi Kemal Tahir'in gözüyle esir alınan İstanbul'u anlatıyor. O kadar güzel gözlemleri ve anlatımı var ki, gerçekten o dönemde yaşıyorsunuz hissi veriyor sizlere. 
Esir alınan şehre yıllar sonra dönene Kamil'in hikayesi bu. Bir paşa çocuğu olarak maddi sıkıntılar çekmemiş, zorluk nedir görmeden uzunca süre yaşamış Kamil, esir şehre gelir gelmez çok fazla zorlukla karşılaşıyor. Bu zorlukların yanı sıra kendisiyle de savaşmakta. Yıllarca yurt dışında rahat bir hayat yaşamış olmasını sorgular, harap olan kent ve halkı gördükçe bir şeyler yapmak için yanıp tutuşurken eski arkadaşlarından Ahmet ona tamda ihtiyacı olan teklifle gelir. Bir derginin yönetimine geçmesi isteniyordur. Okumuş, yazmış biri olarak siyası bir dergiyi yönetmek için biraz tereddütte düşse de Kamil bu serüvene atılıyor. 
Kitabın geneli o dönemde halkın neler yaşadığı, Anadolu direnişçileri hakkında neler düşündüğü ve dönemin iktidarının işgale nasıl tepki verdiğini irdeliyor. Bir roman olmasının yanında bence çok çok iyi bir tarih kitabı. Keşke okullarda okutulsa... 
Ayrıca bu roman biraz otobiyografik öğeler de taşımıyor değil. Çok geciktirmeden ikinci kitaba başlamak istiyorum. 
Bir başka kitapta görüşmek üzere.... 

PUAN: 4.7 

18 Eylül 2023 Pazartesi

Evelyn Hardcastle’ın Yedi Ölümü Kitap Yorumu :

 

ARKA KAPAK YAZISI: 2018 COSTA KİTAP ÖDÜLLERİ EN İYİ İLK ROMAN

Varlıklı, mazisi karanlık bir ailenin genç ve güzel kızı olan Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Yarın da. Ertesi gün de.

Blackheath Malikânesi’nde bir kutlama için toplanan kalabalık, partinin keyfini çıkarırken Evelyn son nefesini verecek. Tekrar, tekrar ve tekrar. Katilin kim olduğunu bulması gereken ve her gün malikânedeki başka biri olarak uyanan kahramanımız ise kendi ismini dahi hatırlamıyor. Gizem gittikçe karmaşıklaşıyor: Bugün neden ve nasıl sürekli tekrar ediyor? Salgın doktoru kılıklı adam kahramanımıza neden yardım ediyor? Ayakçı ne istiyor? Anna kim? Hardcastle ailesi neler saklıyor? Bu cehennemden kurtulmak mümkün mü?

Stuart Turton, tüm dünyada ilgiyle karşılanan, İngiltere’de iki yüz binden fazla satan ilk romanında tekrarlanan gün fikrini çetrefil bir polisiye hikâyeyle harmanlıyor. Agatha Christie romanlarını ve Bugün Aslında Dündü filmini hatırlatan bu bulmacayı çözerken her hamlede şaşıracaksınız ve oyun hiç beklemediğiniz bir noktada bitecek.

Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Peki yarın?

“Kara bir komedi; akıl yakan ters köşeleri ve inanılmaz tuhaf karakterleriyle, bambaşka bir kapalı oda gizemi.”

–Sarah Pinborough, Sunday Times çoksatanı Gözlerinin Ardında’nın yazarı

“Baş döndürücü. Orijinalliği kışkırtıcı, dehası ise şeytani. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir şeye benzemiyor, hepsinden daha iyi.” –A. J. Finn, New York Times çoksatanı Penceredeki Kadın’ın yazarı

“Büyüleyici, bir havai fişek gösterisi gibi sona eriyor.” –The Guardian

YAZAR : Stuart Turton  

ÇEVİRMEN : Özge Onan

YAYINEVİ : İTHAKİ YAYINLARI

SAYFA SAYISI :  454

YORUM :  Herkese merhaba. Bir süredir hiç kitap bitiremiyordum.  Ölüm İlanı diye bir kitap okuyordum hatta 2.  kitabı da elimdeydi ama bir türü kitaba devam edemedim, 160. sayfada bıraktım. Gerçekten devam etmek için baya zorladım kendimi. Bu yüzden de epey vakit kaybettim. Ama bırakmaya karar verdikten sonra Kerem bana Evelyn Harcastle'ın Yedi Ölümü'nün arka kapak yazısını bana okudu. O an vuruldum kitaba, aşırı ilgimi çekti ve daha fazla vakit kaybetmeden hemen başladım. Ben kitaba başlamadan önce hakkında yorum okumadım. İyi ki de okumamışım. Kitap bittikten sonra bir bakayım dedim. Biri 300. sayfadan sonra öğrendiğim, beni şoka sokan bir olayı gelmiş konu diye yorumda bahsetmiş. O yoruma denk gelip de bu kitabı okuyanlar için çok keyif kaçırıcı bir şey olmuştur eminim ki. Ben de konudan bahsetmeyeceğim. Arka kapak yazısı okura kitaba başlamadan önce ne kadarı bilmesini gerekiyorsa hepsini vermiş zaten.  Arka kapak yazısı eğer ilginizi çeker de kitabı okursanız asla pişman olacağınız bir kitapla karşılaşmayacaksınız. Kitap benim beklentimin de üstündeydi. Evet çok fazla karakter var. Ve ana karakterin her uyandığında davetteki başka biri olarak uyanması hem karakterin hem de olayların birbirine girmesine sebep olabiliyor. O yüzden kitabı okurken okuma araları uzatılmadan kısa sürede okunması gerektiğini düşünüyorum. Kitabın başında davetli listesi adı altında karakter listesi verilmiş zaten. Biraz da kendi aldığım notlarla ipin ucunu kaçırmadan bitirmiş oldum. Zor bir okumaydı ama değdi. Kitapta sürekli sizi düşündüren, şaşırtan olaylar oluyor. Hiç sıkıldığım olmadı okurken. Hatta artık dayanamadım son 135 sayfayı bir günde okuyup kitabı bitirdim . Konusu çok ilginç. Sonu çok şaşırtıcı. Umarım dizisi ya da filmi yapılır bu kitabın çok güzel olur. En son dark izlerken kafam bu kadar karışmıştı ama Dark'ı da çok sevmiştim. Dark tarzı olay örgüleri seviyorsanız bu kitabı da çok seversiniz. Size tavsiyem okuyacaksanız  hakkında hiç yorum okumamaya dikkat edin. Kitabın sihri hiç bozulmasın. Şimdiden iyi okumalar dilerim.💕

5 Eylül 2023 Salı


 GÖZLERİN OYUNU KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Elias Canetti Kulaktaki Meşale ve Kurtarılmış Dil`in ardından otobiyografik üçlemesinin son kitabı Gözlerin Oyunu`nda yirmili yaşlarını, Felaket Çağı`nın en dehşetli günlerinin yaşandığı ve dünya edebiyatının başyapıtlarından biri haline gelecek Körleşme romanı üzerinde çalıştığı dönemi konu ediyor.

Canetti, notlarında kendi entelektüel ve ruhsal dünyasını tüm açıklığıyla resmederken, dostlarının ve dönemin önde gelen figürlerinin incelikli tasvirlerine de yer veriyor: Hermann Broch, Robert Musil, Fritz Wotruba, Alban Berg ve Alma Mahler`le ilişkisini okurla paylaşan yazar, aynı zamanda yol göstericisi saydığı gizemli Dr. Sonne ile arkadaşlığını, evliliğini ve annesinin ölümünü sakınmasızca kaleme alıyor.

Gözlerin Oyunu, yalnızca Canetti`nin özyaşamöyküsü değil, modern edebiyatın en önemli eserlerinden Körleşme`nin I. Dünya Savaşı`nın gölgesinde kitaplaşmasının yolculuğu aynı zamanda...


YAZAR: ELİAS CCANETTİ

ÇEVİREN: ŞEMSA YEĞİN

YAYINEVİ: SEL YAYINLARI

SAYFA: 319


YORUM: Herkese merhaba bugün size Canetti'nin hayat hikayesini anlattığı üçlemenin son kitabıyla geldim. Bu üçlemeyi Gorki'nin üçlemesinden hemen sonra keşfetmiştim ve çok heyecanla almıştım. İlk kitap benim beklentilerimi karşılamıştı ve önemli bir yazarın çocukluğunu okumaktan keyif almıştım. Fakat ikinci kitabın sonlarına doğru biraz bunaldım ve üçüncü kitabı biraz ertelemiştim. Üçüncü kitapta çok ağır ilerliyor ve bence bazı gereksiz detaylarla uzatılmış. Evet keyifli yerleri yok değil fakat benim sıkıldığım yerler daha çok oldu. Elbet Körleşme'nin yazılma aşaması ve yayınlanması için verilen mücadeleyi okumak çok hoştu ama gereksiz bölümlerin boğuculuğu bu güzellikleri bastırdı. 

Öncelikle bu üçleme Gorki'nin hayatı gibi roman tadında ilerlemiyor. En ufak tanışmalar ve ucu çok açıkta kalan karşılaşmalar bile çok detaylı anlatılıyor. Bunlar üç seri boyunca devam edince biraz bunaltıcı oluyor. Okuyanlar belki demek istediğimi anlamıştı. Gorki'nin yaşamı ve hayat mücadelesiyle ister istemez bir kıyaslamaya giriyorum ve Canetti'nin yaşamı bana göre dönemin burjuvası gibi geliyor. Yaşam ve para derdinin olmadığı başarının çabuk ulaşıldığı bir hayat... 

Elbette önemli bir yazarın hayatını okurken edindiğim dersler olmadı değil, ama bence bu seri belki iki kitapta çok daha lezzetli bir şekilde anlatılabilirdi. Ben biyografi okumalarına alışık biri olarak bunları yazıyorum.  Eğer otobiyografi, biyografı okuma kültürünüz yoksa bu kitabı biraz erteleyin derim. 

Bu üçlemenin ardından Körleşme'yi okumak istiyorum. Fakat biraz ara vermek iyi olacak. Belki bir kaç ay sonra bu cüsseli eseri okumaya başlayabilirim. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın... 


PUAN: 3.5