function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

31 Ocak 2019 Perşembe

İNCİ KİTAP YORUMU: 


ARAKA KAPAK YAZISI : Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen John Steinbeck'in çağımızın toplumsal ve insani meselelerini ustalıkla resmettiği eserleri modern dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. Tomris Uyar'ın sunuş yazısında belirttiği gibi, "İnsanoğlunun umudunun, var olma direncinin seyreldiği bir tarih anında olanca görkemiyle gerçek umudun türküsünü söylemiştir. Tozpembe olmayan gerçekçi bir umudun." Bu nedenle eserleri edebi değerleri kadar güncelliklerini de hiç yitirmemiştir. 

Bir Meksika halk hikâyesinden esinlenmiş İnci, bir zamanlar İspanya Kralı'na büyük zenginlikler getiren bir koyda yaşayan fakir bir inci avcısının, Kino'nun ve ailesinin hikâyesini anlatır. Kino'nun çocuğunu kurtarmak umuduyla daldığı denizden çıkardığı eşi benzeri görülmemiş inci, yalnızca umut değil yıkım da getirecektir. İncinin özü insanların özüne; Kino'nun kulaklarında çınlayan ve kasabaya yayılan İncinin Türküsü, ailenin, kötülüğün, umudun ve düşmanlığın türküsüne karışacaktır. 


YAZAR: JOHN STEİNBECK

ÇEVİREN: TOMRİS UYAR

YAYINEVİ: SEL YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 101

YORUM: Hepinize yeniden merhabalar. Steinbeck'in İnci adlı uzun öyküsüyle  (Novella)  geldim. 
Bu kitap Fareler ve İnsanla kadar beni etkilemedi ama bu kitap da oldukça akıcı ve güzeldi. Bu kitapta dikkatimi çeken bir diğer unsur ise şu oldu: Kitapta oldukça fazla betimlemeler var. Bu beni şaşırttı çünkü yazarın diğer kitaplarında bu oldukça az. Özellikle Fareler ve İnsanlara kıyasla çok çok fazla. 

Kino ve karısı küçük bir köyde kabileleriyle beraber yaşayan oldukça yoksul kızılderililer.
Beyazlara olan bakış açıları haklı nedenlerle oldukça negatif. 

Bir gün Kino'nun küçük bebeğini bir akrep sokar ve çocuğu bölgedeki tek hekime götürürler. Hekim beyaz tenlidir ve oldukça itici bir karakter. Doktor paraları olmadığı için çocuğa bakmayı reddeder. 

Kino ve karısı ellerinden geleni yapar ve geleneksel yöntemlerini çocuklarına uygularlar. Bu sırada Kino denizde inci avına çıkar ve o tarihe kadar görülmemiş boyutlarda bir inci bulur. Kitabın asıl anlatmak istediği de buradan sonra başlar umut ve umutsuzluk ve hatta parasızlık insanlara neler yaptırıyor. Para beraberinde belayı da getiriyor. 

Kendi halinde yaşayan bir aile bu inciyi bulduktan sonra neler yaşıyor. 

Bunları öğrenmek için hadi kitaba. 

Ben bu kitabı sevdim oldukça küçük hacimli ama çok şey anlatan güzel bir eser. Okumak isteyen dostlara şimdiden iyi okumalar. 

PAUN: 4.0


TATLI RÜYALAR KITAP YORUMU:


ARKAKAPAK YAZISI:

Türk bir anne ile Fransız bir babadan olma Hector Berlioz -kendisi Türkiye'de yaşayan bir Fransız Türk'üdür- sıradan bir pazar sabahı kahvaltı ederken bir ilan okur ve "hayatı değişir"... "Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler." 

YAZAR: ALPER CANIGÜZ
YAYINEVİ: İLETIŞİM YAYINLARI
SAYFA SAYISI: 186
YORUM
Hepinize merhabalar. Bugün Canıgüzün ilk yazdığı eser olan "Tatlı Rüyalar" adlı kitabı anlatmaya çalışacağım. Ben yazarı çok seviyorum özellikle "Oğullar ve Rencide ruhlar"  kitabına bayılıyorum. Yazar polisiyeyi çok farklı ele alıyor. "Kan ve Gül " adlı kitabı da  oldukça farklı bir anlatımla polisiye denilebilecek bir kitap. Fakat yazarın bu kitabı diğer kitaplarından oldukça farklı. 
Hayatının bir bölümünü satan bir adam ve buna talip olan Hector. Siz baskasının hayatına neden ihtiyaç duyarsınız hiç düşündünüz mü ? 
Hector karakteride göründüğü kadar masum değil . Bir para mevzusu için yanına adam aramakta ve  gazete ilanı da tam bu sırada karşısına çıkıyor. 
Kitabın diğer bir bölümü de oldukça pskolojik öğeler barındırmakta. Şevket adındaki kahramanımız ünlü bir psikologa gider ve ona derdini anlatır. Derdi ne mi ? Uyuduğu zaman farklı bir kimlikle hayatına devam ettiğini ve hiç rüya görmediğini idda ediyor. Uykusundaki kişi uyuduğunda Şevket uyanıyor.  Oldukça garip bir vaka. Peki bu birbirinden bağımsız garip karakterlerin birbiriyle nasıl bir bağlantısı olabilir. 
Devamı kitapta. Merak eden arkadaşlar okusun derim.

Şunuda eklemek isterim ben yazarın diğer kitaplarını çok daha fazla sevdim ama bu kitabı da kötü değildi. Farklı şeyler arayan herkes okusun derim. Birde şu var tabi ki yazarın ilk kitabı olduğu için yazar bu kitapta biraz acemi bunuda göz ardı etmemek gerek.

PUAN: 3.0

27 Ocak 2019 Pazar

DİNLER TARİHİ 101 KİTAP YORUMU: 



ARKA KAPAK YAZISI: 

Dünyada bu kadar çok uygarlık ve onlara ait din varken, hepsinin önemli isimlerini, kurallarını ve tarihlerini hatırlamak kolay değildir.
 Dinler Tarihi 101 ise kutsal hikâyelerden seçmeleri, peygamberlerin hayatlarını ve dini figürlerin tarihte nasıl yer edindiklerini sıkıcı ayrıntılara girmeden anlatıyor.

Antik uygarlıkların mitolojilerini ve günümüzde milyonlarca inanana sahip dinlerin tarihsel yolculuklarını capcanlı bir anlatımla sunuyor.
İsa’dan Dört Yüce Gerçek’e, Rigveda’dan Kuran’a, semavi dinlerden mistik dinlere; peygamberler, kutsal kitaplar ve önemli dini liderler hakkında merak ettiğiniz her şey

YAZAR: PETER ARCHER 
ÇEVİREN: SİMGE KAYTAN
  SAYFA SAYISI: 262
       YAYINEVİ: SAY SAYINLARI

YORUM: Hepinize merhabalar. Ben dinleri ve tarihlerini araştırmayı okumayı çok seviyorum. İnsanlığı bu denli etkileyen metinle ve kişiler çok ilgimi çekiyor. Bu durumu bilimsel olarak ele almaya çalışıyorum. 
Lisans eğitimimden kaynaklı iyi bildiğim dinlerin yanı sıra 4 büyük dinide araştırıyor bilmediklerimi aklıma yazıyorum. Sizinde böyle bir ilginiz varsa bu kitap başlangıç için çok ideal.

Ben Buddhizm ve Hinduizm gibi dinleri çok ayıntılı bildiğim için kitabın bu kısımları beni çok etkilemedi. Çok yüzeysel ve bana bir şey katan bir kısmı yoktu. Fakat sizin için çok yararlı olabilir. Kitabın Hinduizm kısmında ufak tefek hatalar vardı fakat o kadar olur diyorum. 

Kitapta Mısır ve Roma mitolojisi ve dini hakkında epey bilgi topladım. Bu konularda biraz eksik olduğumu göz önünde bulundurursak en keyifle okuduğum yerlerde buralar oldu.  
Sizinde dinlere ilginiz varsa nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız bu kitap tam sizlik diyebilirim. 
Şimdiden iyi okumalar. Hoşçakalın. 

PUAN:4.0
BILİNMEYEN ADANIN ÖYKÜSÜ

ARKA KAPAK YAZISI:

 “Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”

Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü

“(...) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, (...)”

YAZAR: JOSE SARAMAGO
ÇEVİREN:EMRAH İMRE
YAYINEVİ: KIRMIZI KEDI YAYINLARI
SAYFA SAYISI: 58

YORUM: Herkese merhabalar bugün size Saramago'nun Bilinmeyen adanın öyküsünden bahsedecegim. Uzun süredir yorumları telefonumdan yazıyorum bundan dolayı kısa ve öz yazmaya çalışıyorum.
Bir gün bir  adam kralına gider ve bir tekne ister. Bu tekneyle bilinmeyen bir adayı keşfetmek istediğini söyler. Bu konuşmadan etkilenen kralın hizmetçisi, adamın peşine takılır ve küçük, sıcak öykümüz başlar. Bu kitap yine yazarın üslubuna bağlı kalınarak basılmış. Yani nokta ve virgül harici imla kuralı kullanılmıyor.
 Ben bu kitabı çok severek okudum içerisinde harika çizimlerde var. Bir solukta okunuyor. Daha önce Saramago okumayan dostlarıma bu kitapla başlamalarını öneririm.

PUAN: 5.0

26 Ocak 2019 Cumartesi

BEN BİR KEDİYİM KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

  “Ben bir kediyim. Bazılarınız, ‘Nasıl olur da sıradan bir kedi, sahibinin düşüncelerini böyle derinlemesine analiz edebilir?’ diyorsunuzdur. Bu tür şeyler bir kedi için çocuk oyuncağıdır. İşitme hassasiyetimin ve karmaşık şeyleri düşünebilme yeteneğimin yanı sıra insanların düşüncelerini de okuyabilirim. Bu meziyetleri nasıl edindiğimi sormayın. Yöntemlerim sizi alâkadar etmez.”

  Japon edebiyatının en özgün ve en unutulmaz eserlerinden biri olan Ben Bir Kediyim; sevilmeyen, istenmeyen ve tüm zamanını insan doğasını gözlemlemek için etrafta gezinerek geçiren bir kedinin yaşamına girmemizi sağlıyor. Onun gözünden iş adamlarının, öğretmenlerin, bilim insanlarının, hükümdarların, Zen rahiplerinin veya sıradan insanların kişilik ve yaşamlarından kesitlere şahit oluyoruz.

Bir yandan dönemin gündelik yaşantısı ve toplumsal koşullarıyla ilgili bilgi sahibi olurken, diğer yandan da yazar Natsume Sōseki’nin Çin felsefesiyle yoğrulmuş kaleminden bilgece bir dünyaya adım atıyoruz. Çeşit çeşit karakter çözümlemeleri içeren Ben Bir Kediyim’de, Sōseki’nin kinayeli ve eleştirel anlatımı sayesinde herkes kendinden ve çevresindeki insanlardan birer parça bulacak.

YAZAR : Natsume Soseki

ÇEVİRMEN : Emre Alagöz

YAYINEVİ : Panama Yayıncılık

SAYFA SAYISI : 576

YORUM : Herkese merhabalar. Ayın başından beri okuduğum Ben Bir Kediyim'i sonunda bitirdim. :) Kalın bir kitap bana göre o yüzden epey bir uzun sürdü bitirmem. Başta beni birden içine çekse de kitap, ilerledikçe akıcılık biraz azaldı gibi geldi bana. Bazı bölümler aktı gitti bazı yerleri de biraz sıkılarak okudum açıkçası. Oldukça kalın ve ayrıntılı bir kitaptı. Bu yüzden o akmayan yerleri de sabırla okumaya çalıştım.

  Japonlar hakkında ve kediler hakkında çok fazla şey öğrendim. Postitlediğim çok yer oldu. Ana karakter kedimizin anlattıklarını okudukça, yazar bir kedi olsa anca bu kadar yazardı diye düşündüm. Kedilerle ilgili, onların dünyasını yansıtan kitapları okumayı seviyorum ben. Evimdeki dört kediyi ve davranışlarını düşünüyorum böyle kitapları okurken. Biraz da onlara bakış açım değişmiyor desem yalan olur. Daha anlayışlı hissediyorum kendimi :)

 Bu kitapta da oldukça akıllı, insanları çok güzel analiz eden, çenesi epey bir düşük adsız bir kedinin yaşadıklarını güzel bir dille okuyoruz. Vasıfsız, doğru düzgün ingilizce bilmeyen bir ingilizce öğretmenin evine durmadan giren kedi, her defasında evin hizmetçisi O-san tarafından dışarı atılır ama bir gün gürültüye gelen öğretmenin hizmetçiye ''Dışarı atma kediyi, bırak kalsın.'' demesiyle başlıyor hikaye. Hikayeye kedinin sahibinin günlükleri, sahibinin eşi ve arkadaşları ile sohbetleri katkı sağlıyor.

  19. yüzyılda geçen roman. Çok uzun  süre kendi içine kapanık yaşayan Japonya'nın batılaşma döneminden bahseden kitapta oldukça farklı konular işlenmiş. Aslında bir evliliğin mevzu bahis olmasıyla bütün olaylar gelişiyor. İçeresinde bir çok bilgi ve felsefik düşüncelere yer verilmiş. Mizahi unsurlarda eksik kalmamış kitapta. Ama sanki biraz daha kısa olsa, bu kadar ayrıntılı olmasa daha iyi olurmuş bana göre.

  İlginçtir ki kitap hakkında içimden ne geçirsem kedi bunu bir anda dillendirip bu ayrıntılara neden girdiği anlatıp okuma şevkimi arttırdı. Okurla konuşan bir kitap olması hoştu.

 Mesela çok ayrıntı olarak gördüğüm bir bölümde kedi birden şunları söylemeye başladı :

 ''Bazı okuyucularım kendilerine laf kalabalığından ibaret bir hikaye anlattığımı düşünebilir, lakin sizi temin ederim ki, bendeniz de dahil olmak üzere hiç bir kedi, yaşananlara bu denli kayıtsız kalamaz. Anlattıklarımın her bir harfi, her bir kelimesi bünyesinde evrensel bir felsefe barındıyor...
diye devam edip bir de bu durumu ayrıntılı anlatmaya başlıyor :)

  1905 yılında yayınlanmış bir kitap okumak bana çok değişik hissettirdi. O dönemde Japonya'da insanlar nasıl yaşıyor, ne içiyor, ne düşüyor ? Bunlar hakkında bir bilgim bir fikrim olmuş oldu.

  İlgisi olan herkese tavsiye ederim ben bu kitabı ama biraz sabır da gerektiriyor. Kitaba başlamadan önce bunu aklınızda bulundurun Şimdiden iyi okumalar dilerim :)

PUANIM : 3.5


21 Ocak 2019 Pazartesi

KOLONİ KITAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI :
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Paris'te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok…
Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu'nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve "siyah bölgeler"… Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir. 
Fransa'nın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi?
Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu?
Burada neler yapılmaktadır?
Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir?
İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir?
Yoksa…

YAZAR: JEAN- CHRISTOPHE GRANGE

ÇEVİREN: TANKUT GÖKÇE

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA SAYISI: 422

YORUM: Hepinize merhabalar. Bugün Grange'ın Koloni kitabı ile geldim. Koloni, benim büyük beklentilerle başladığım ama hüsranla biten bir kitap oldu. Çok daha polisiye bir eser okumayı bekliyordum. Başlarda zaten herşey açık ve net belli oluyor.  Çok daha güzel polisiye kitaplar okumuştum benim için vasat bir romandı.

Kitap, Kastan adlı eski bir polisin Baptiste kilisesinde  bir cinayete karışması ile başlıyor.  Bu cinayeti benimsiyor ve eski kaynaklarını kullanarak bu cinayeti çözmeye çalışıyor. Bu yolda yine eski bir polis olan Volokine  ile tanışıyor. Karakterler o kadar kusursuz ki inanamıyorsunuz.  Ben bu kadar kusursuz kahramanları sevmiyorum bana pek hayattan, bizden gibi gelmiyor. Önlerine çıkan her engelde  hemen  " Ben şu tarihte şunun da eğitimini aldım " " Dur bunu da şurada öğrendim." Gibi gercek hayatta çok zor olan durumları hallediyorlar. Çok uzatmak istemiyorum. Polisiye seven birisiyseniz bir şans verile bilir ama ben çok sevemedim. Hoşçakalın.

PUAN: 2.0

1 Ocak 2019 Salı

YABAN MUZU KITAP YORUMU :


ARKA KAPAK YAZISI : Jose Mauro de Vasconcelos", yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçe'de ilk yayımlanan romanı "Şeker Portakalı" ve onun devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek", daha sonra da "Kardeşim Rosinha ve Kardeşim Rüzgar", "Kardeşim Deniz"in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. "Jose Mauro de Vasconcelos"ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lavları gibi dışına taşmıştır. "Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım," diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini.ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya'nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını "Aydın Emeç"in Türkçesiyle sunuyoruz.

YAZAR : VASCONCELOS

ÇEVİREN: AYDIN EMEÇ

YAYINEVI : CAN YAYINLARI

SAYFA SAYISI : 165

YORUM : Hepinize merhabalar bilgisayarımda problem olduğu için yorumları telefondan giriyorum bu sebepten kısa ve öz yorumlar yapmaya çalışıyorum. Vasconcelos'u ne kadar çok sevdiğimi her yerde söylüyorum bunu artık biliyorsunuzdur. Bu kitabıda çok sevdim evinden ayrılan yirmilerinin başında bir genci anlatıyor bu kitap. Garımpo denilen elmas aranan yerlerde çalışmak  için kaçan bu genç emeline ulaşıyor ve çok güzelde bir dost kazanıyor. Bu iki dost ve yaşadıkları anlatılıyor kitapta. İşçi olmayı  ve Brezilya da yaşamnın ne denli güç olduğunu anlayıyor bize. Kanunsuz insnaları, suçluları, ve zengin olma ümitleriyle yitip giden hayatları anlatıyor. Bu kitabı kesimlikle öneriyorum. Okumak isteyen herkese şimdiden iyi okumalar dilerim. 

PUAN: 4.0