function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

27 Haziran 2020 Cumartesi

BAUDOLİNO KİTAP YORUMU: 



ARKA KAPAK:


 Umberto Eco bu romanında bize, bir cinayet gölgesinde şekillenen tarihin dışında, hayata dair her şeyi anlatıyor: mezhep kavgaları, şiddeti, savaşları, yok olma ve yeniden yaratılmayı, yalanları, kumpasları, inancı, aşkı ve tabiî tutkuyu.

Kısa sürede imparatora danışman olan Baudolino, onunla Üçüncü Haçlı Seferi’ne katılır.

 Latinlerin 1204 yılında İstanbul’u yakıp yıktığı, her yeri talan ettiği döneme ve İmparator Friedrich’in kuşku uyandıran ölümüne de tanıklık eden Baudolino, Bizanslı tarihçi Niketas’la sohbetleri sırasında her şeyi yeniden kurgular.
"Baudolino"da tarih, yalnızca bir fon. 

Eco, bu romanında bize, bir cinayet gölgesinde şekillenen tarihin dışında, hayata dair her şeyi anlatıyor: mezhep kavgaları, şiddeti, savaşları, yok olma ve yeniden yaratılmayı, yalanları, kumpasları, inancı, aşkı ve tabiî tutkuyu.



YAZAR: UMBERTO ECO

ÇEVİREN: SEMRA GEZGİN

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA: 538

YORUM: 
     Herkese merhabalar bizi sosyal medyadan takip edenler bilecektir ben Umberto Eco'ya hayranım. Bugün sizlere Eco'nun Baudolino adlı kitabıyla geldim. Bu kitap ortaçağ da geçen bir macerayı anlatıyor. Baudolino İtalya'nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. O zamanlar küçük bir çocuk olan Baudolino, bir gün dönemin kralı Friedrich ile karşılaşır. Kral bu zeki çocuğu çok sever ve sarayına alır. Onu manevi evladı olarak yetiştirir ve eğitimi için cabalar. Baudolino tescilli bir yalancıdır. Çok zeki olan bu çocuk büyüdükçe tarihin gidişatını değiştirecek olan sahte metinler yazarak onlar üzerinden manevi babasına ün ve şöhret getirir.  Eco, burada tarihin aslında yalancıların ağzından çıkan uydurulmuş metinler olduğunu alttan alta kafamıza sokmaya çalışıyor ve bence de haklı. Tarih var olmayanı anlatan masallardan ibaret ve bu masalların yazım aşamasını, Eco bir yalancının gözünden ve zihninden bizlere anlatıyor. Kitaptaki hemen her karakter gerçek. Baudolino dışında. 

Kitabın sonunda çok güzel bir bölüm var. Eco burada hem kendini övüyor hemde kendi yalancılığını da tescilliyor. 

 " Güzel bir öykü. Ne yazık ki hiç kimse bilmeyecek." 
" Kendini bu dünyadaki tek tarih yazarı sanma. Er yada geç Baudolino'dan daha yalancı biri çıkıp, onu anlatacaktır."

PUAN: 4.7 


11 Haziran 2020 Perşembe


AUSCHWİTZ KÜTÜPHANESİCİ KİTAP YORUMU: 





ARKA KAPAK: Auschwitz Tutsağı Dita Kraus’un Gerçek Yaşam Öyküsüne Dayanan, Dünyadaki En Küçük –Ve En Tehlikeli– Kütüphanenin Hikâyesi 
14 yaşındaki Dita, Auschwitz’de Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsaktan biridir. Anne babasıyla birlikte Prag’daki Terezin gettosundan alınan Dita, kampta rutin hayatın bir parçası haline gelen dehşet ve korkuya uyum sağlamaktadır. Çocuklar ve ailelerin bir arada kalmasına izin verilen 31. blokta mahkûmlar gizli bir okul kurmuştur fakat kitapların kesinlikle yasak olduğu kampta, attıkları her adıma dikkat etmeleri gerekir. Alman asıllı bir Yahudi olan blok sorumlusu Fredy Hirsch, bir gün Dita’ya mahkûmların muhafızlardan gizleyerek içeri soktukları kıymetli sekiz kitaptan bahseder ve ondan bu kitaplarla ilgilenmesini, onları korumasını ister. Daima sayfaların ve içinde barındırdıkları farklı hayatların büyüsüne kapılmış olan Dita bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder ve Auschwitz’in kütüphanecisi olur. Şiddete, kötülüğe ve en önemlisi korkuya boyun eğmeyen, korkunç savaş ortamında tek silahı kitaplar olan insanların cesaretine, gücüne ve hiç kaybetmedikleri umuda dair bir direniş öyküsü. 

YAZAR: ANTONİO G.ITURBE

ÇEVİREN: CEREN KIRAN

YAYINEVİ: PEGASUS YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 408

YORUM:  Herkese merhabalar uzun süredir kitap yorumu giremiyoruz gerçekten başka şeylerle boğuşmak zorunda kaldığımız bir dönem oldu. Bu süre zarfında Auschwitz Kütüphanecisi benimle oldu ve bu dönemi bu güzel kitabı okuyarak geçirdim. Gerçek bir öykü okumak ve kitabın baş kahramanının hala hayatta olması okurken beni daha fazla heyecanlandırdı. Dita'nın öyküsünü okuyoruz. Dita, Polonya'daki Auschwitz kampındaki 14 yaşında küçük bir kız çocuğu. Savaşın vahşetini gören yaşayan bir tarih. Dita bu kampta hayatını en çok etkileyen insanla Fredy Hirsch ile tanışıyor ve Hirsch'in bu vahşetin içinde çocukları eğitmek için kurduğu okulda Dita kütüphaneci olarak çalışıyor. Dita'nın kitap sevdası çok öncelere dayansa da bu görevle beraber Dita kitapların büyülü dünyasına daha çok giriyor. 

  Kitap çok anlatılacak gibi değil gerçek bir yaşam serüveni okumak isterseniz, savaşın vahşetine daha yakından tanık olmak isterseniz kesinlikle okumalısınız. Kitabın sonunda yazarın eklediği son söz çok duygusaldı. Yazar Dita ile nasıl tanıştığını ve bu kitabın serüvenini anlatıyor. Ben çok severek okudum sizlere de tavsiyemdir.  

PUAN: 4.7