function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

31 Ocak 2021 Pazar


PUTLARIN ALACAKARANLIĞI KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK: 
Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi’nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi’nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. 1869’da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo,  Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Antichrist, Nietzsche Wagner’e Karşı başlıca büyük eserleri arasında yer almaktadır.

YAZAR: NİETZSCHE

ÇEVİREN:MUSTAFA TÜZEL

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA: 114

YORUM: Herkese merhabalar, bugün size yine harika bir Nietzsche kitabıyla geldim. Nietzsche başkaldırısına devam ediyor. Put olarak kabul ettiği ahlak, güzellik, çirkinlik gibi konularda başkaldırıp putları yıkmayı planlıyor. Rölativist felsefenin önde gelen ismi yine "mutlak" kavramıyla mücadele ediyor. Kitap ahlak felsefesi açısından oldukça zengin. Dili hafif ve kolay okunur türden. İlk kez Nietzsche ile tanışacaksanız sizin için ideal kitap bu olabilir. Felsefe meraklılarına tavsiyemizdir. Hoşça kalın. 

PUAN:4.5

 

28 Ocak 2021 Perşembe

HER YAS ON SEKİZ AY SÜRER KİTAP YORUMU


ARKA KAPAK YAZISI :  
Elvis Babbitt'in bilimsel gerçeklerle arası iyi: Mesela sarının en fazla mutluluk veren renk olduğunu, sağlıklı bir zürafanın yaklaşık 1.300 kilo ağırlığında olduğunu ve çıplak kör farenin en uzun yaşayan kemirgen olduğunu biliyor. Hatta kısa süre önce uykusunda yürürken boğulan annesinin ardından tuttukları yasın ne kadar süreceğini bile şimdiden öğrendi: Her yas yaklaşık 18 ay sürermiş. Ancak bazı meseleler var ki o da işin içinden çıkamıyor. Örneğin bir diğer uyurgezer olan ablası Lizzie’nin uykusunda kendini zehirlemesini nasıl engelleyeceğini ya da babasının neden durup dururken bir papağanla arkadaş olduğunu bilmiyor. Bütün bunlar bir yana, annesinin tuhaf ölümüne dair sorularına cevaplar ararken bizlere de olağanüstü bilgeliğiyle aile olmaya ve hayata dair pek çok şey söylüyor. Hem dürüst hem de neşeli bir anlatıcı olan Elvis; acıya dayanma gücünü samimiyetle aktaran, gerçekten özgün bir ses!

YAZAR :   Annie HARTNETT

ÇEVİREN :  Acar ERDEOĞAN

YAYINEVİ : Yan Pasaj Yayınevi

SAYFA SAYISI : 312 


YORUM :  Herkese merhabalar. Bugün size Her Yas On Sekiz Ay Sürer kitabından bahsetmeye çalışacağım. Bu ara yazmada zorlanıyorum. O yüzden dilim döndüğünce anlatacağım. 

   Bu kitap normalde alıp okuyacağım bir kitap değildi açıkçası. İsminden de anlaşılacağı gibi herkesin ilgisini çekebilecek bir kitap değil. Muhtemelen hayatının bir döneminde yas süreci yaşamış ya da hala yaşamakta olan insanlar için kitabın adı çok ilgi çekici duruyordur, bende olduğu gibi. Başta bu kitabın bana iyi gelip gelmeyeceğinden emin değildim aslında. Hatta kitabı başlarında bırakmayı düşündüm ama başa çıkamadığımız şeylerden kaçmak yerine onlarla yüzleşmek daha iyi olur diye devam ettim. İyi ki de etmişim. Elvis'in yas sürecine eşlik etmek bana iyi geldi.

   Konuyu dağıtmadan kitabın konusuna geçelim. Yukarıda da dediğim gibi bir yas süreci okuyoruz kitapta. Baş karakterimiz Elvis, on yaşında bir kız. Hayvanlara olan ilgisi epey fazla. Annesi, babası, ablası ve köpekleri Boomer ile yaşıyor. Kendine has bir kişilikte olan annesi bir uyurgezer. Annesi bir gece uykusunda göle gidiyor ve akıntıya kapılıp boğuluyor. Ve ailede bir yas süreci başlıyor. Ama biz bu sürece Elvis'in bakış açısından eşlik ediyoruz. Kendi saf dünyasında bir yas sürecine başlayan Elvis'in rehberlik öğretmeni her yasın on sekiz ay sürdüğünü söyleyip ona on sekiz aylık bir çizelge veriyor ve Elvis çizelgeye geçen her ay için bir tik atıyor.  Yaşına göre çok olgun ve zeki olan başkarakterimizin bu yas sürecinde başına çok şey geliyor. Annesinin acısını yaşarken bir yandan da uyurgezer ablasının annesi gibi hayatını kaybetmemesi için çok çabalıyor. Ailede herkes acısını kendine göre yaşıyor. Babası annesinin rujunu sürerek, kıyafetlerini giyerek ve  bir papağana bağlanarak acısıyla başa çıkarken ablası Lizzie aile gelenekleri olan tavşanlardan bin tane yaparak  Guinness rekorlar kitabına girmeye çalışarak acısını hafifletmeyi çalışıyor. Elvis'e gelince Elvis babası ve ablasıyla uğraşmaktan acısını yaşayamıyor bile. Annesini çok özleyen Elvis annesinin bu şekilde ölebileceğine inanamıyor ve annesinin ölümünün ardındaki sırrın peşine düşüyor.  Annesinin yarım bıraktığı kitabı bitirmek içende çabalıyor ayrıca. Evdeki herkes Boomer da dahil acısını kendisine göre yaşıyor. Acılar benzer olsa da acıyı yaşayış şekli her insanın ayrı ayrı. Ne yazık ki bu dünyada acı yaşamamış bir insan yok. Herkes eninde sonunda derinden yaralandığı bir acı yaşıyor. Önemli olan bu acıyla nasıl başa çıktığımız.

   Elvis'in düşündükleriyle  yer yer insanı güldüren bu yas sürecini okumak isterseniz gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Hiç sıkılmayacağınızdan eminim. Ara ara okumak zorlaşsa da pes etmeyip bitirdiğim için mutluyum. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim.

"Annemin öldüğünü anlamıştık ama hiç de aramızdan ayrılmış gibi hissetmiyorduk. Chattahoochee Nehri'ne küllerini döktükten sonra bile hala yanımızdaymış gibiydi."

"Dediğine göre, sevdiğin bir insanın ölümüyle baş etmenin hem normal hem de anormal yolları varmış. Ben normal miydim, bilmiyorum."

"Etrafımızda annemden kalan bunca şey varken tamamen yok olup gittiğine inanmak mümkün görünmüyordu."

"Ölümün hiçbir türlüsünün mantıklı olmadığı sonucuna vardım. Cinayet, kaza, yaşlılık, kanser, intihar ne olursa olsun sevdiğiniz bir insanı kaybetmeye hiçbir zaman hazır olamıyorsunuz. Her ölüm biraz gizemli, açıklanamaz oluyor ve her zaman hazırlıksız yakalanıyorsunuz. O yüzden yapabileceğiniz en iyi şey elinizde kalanlarla idare etmeyi öğrenmek."


27 Ocak 2021 Çarşamba


TAN KIZILLIĞI KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK: Bu kitapta bir "yeraltı insanını" iş başında bulacaksınız, sondaj yapan, kazan, gömen birisini. Havasızlık ve karanlığın yaratacağı uzun süreli her sıkıntıya pek fazla aldırış etmeden, onun ne kadar yavaş, dikkatli ve ödün vermez bir inatçılıkla ilerlediğini göreceksiniz, elbette eğer böyle bir derinlik çalışmasını görebilecek gözleriniz varsa; bu belirsiz işinde bile onun mutlu olduğunu söyleyebilirsiniz. Sanki kendisine bir inanç yol gösteriyor, bir teselli onu avutuyor gibi değil mi? Belki de kendi uzun karanlığını istiyor, kendi anlaşılmazlığını, gizliliğini, gizemliliğini, çünkü o ne elde edeceğini biliyor: kendi sabahını, kendi kurtuluşunu, kendi tan kızıllığını?... Hiç kuşku yok, geri dönecektir: ona aşağıda ne işi olduğunu sormayın, bu sözde Trophonios ve yeraltı insanı, yeniden "insan olunca", size kendisi anlatacaktır. İnsan onun gibi uzun süre köstebek olarak yaşayıp, yalnız kalınca, susma yetisini tümüyle kaybeder.

YAZAR: NİETZSCHE 

ÇEVİREN: ÖZDEN SAATÇİ

YAYINEVİ: SAY YAYINLARI

SAYFA: 287

YORUM:  Herkese merhaba bugün size bir Nietzsche kitabıyla geldim. Nietzsche kabaca söylemek gerekirse bu kitapta ahlak anlayışı üzerine denemeler yazıyor. Geleneksel ahlak ve dini ahlak üzerinde bolca durulan bu kitap, ahlak  felsefesi açısından oldukça önemli. Nietzsche bir başkaldırı filozofudur ve bu kitapta da bunu kanıtlıyor. Oldukça önemli noktalara değinen filozof 575 baslık altında düşüncelerini sohbet havasında bizlere aktarıyor. Nietzsche'ye başlamak için çok uygun olmayan bu kitabı daha önce Nietzsche ile tanışmış felsefesine hakim okurlara öneririm. 

PUAN: 4.0


 

11 Ocak 2021 Pazartesi


EĞİTİCİ OLARAK SCHOPENHAUER KİTAP YORUMU: 
 

ARKA KAPAK:

 Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi'nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi'nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. 1869'da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca (Karışık Kanılar ve Özdeyişler, Gezgin ve Gölgesi), Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Deccal, Nietzsche Wagner'e Karşı başlıca büyük eserleri arasında yer almaktadır.

YAZAR: FRIEDRICH NİETZSCHE

ÇEVİREN: MUSTAFA TÜZEL

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA:91

YORUM: 

Herkese merhabalar bugün size yine bir felsefe kitabıyla geldim. Nietzsche ve kendisine hoca olarak seçtiği Schopenhauer. Nietzsche bir sahaf da gezerken gözüne çarpan "İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya" kitabını görür ve hemen alıp okumaya başlar işte bu şekilde tanışır Nietzsche, Schopenhauer ile. Bu kitabın etkisi Nietzsche'de o kadar etkili olur ki kendi felsefesinin temelini oluşturur. Tabii Nietzsche, Schopenhauer ile tanışırken Hint felsefesiyle de tanışır  ve Hint üzerine araştırmalar yapar. Bugün anlatacağımız kitap, "Eğitici Olarak Schopenhauer" düşünürün hocası olarak benimsediği Schopenhauer ve kendi felsefesi hakkında bizlere çok şey söylüyor. Nietzsche ile tanışmadan önce Schopenhauer ve felsefesini bilmenin çok yararlı olacağı kanısındayım. Bu kitabı daha rahat ve anlaşılır bir şekilde okumak için de Schopenhauer hakkında bilgi edinmek gerekli. Eğer Nietzsche'den daha önce bir kitap okumadıysanız kesinlikle bu kitap ile başlamayın derim. Ben bu kitabı çok severek okudum sizlerin de felsefeye ilgisi varsa tavsiyemdir. 

PUAN:4.0

1 Ocak 2021 Cuma

|| 220 VOLT KİTAP YORUMU ||



ARKA KAPAK YAZISI :
 

 Ramon Hill, çok satan romanların ünlü yazarı, son romanını bitirmekte zorlanmaktadır. Beyaz sayfaya atılan uzun, boş bakışlar ve sonuç: Hiç. Yazmanın işkenceye dönüştüğü anda eşi Margot duruma el koyar. Ailesine ait köy evine gitmek, sessizlik ve uzaklık ona iyi gelecek, kitabını bitirmesi için gereken dikkati toplamasına yetecektir. Ne var ki sessizlik ve ıssızlığın uyandırdıkları bununla kalmaz. İnziva, sorgulamayı ve yüzleşmeyi tetikler. Yaklaşan tekinsizlik, bir roman yazmaktan fazlasının habercisidir...


Gerilim ve kara roman denildiğinde Fransa'nın son günlerde en çok okunan yazarlarından biri olan Joseph Incardona, 220 Volt'ta karanlık bir aşk hikâyesi anlatıyor, ruh karardığında düşen gölgeye bakmaya zorluyor bizi. "İnsanın içinde açılması son derece zor, gizemin perçin çivileriyle lehimlenmiş o kara kutu vardı." 220 Volt, o kara kutunun tehlikeli sırrına vâkıf, küçük kara bir cevher.


YAZAR : JOSEPH INCARDONA

ÇEVİREN :  YAŞAR İLKSAVAŞ

YAYINEVİ :  EVEREST YAYINLARI

SAYFA SAYISI :  128

YORUM : 

Fangirl'in faaliyetleri çıkartması # 12633684Herkese merhabalar. Üç aylık bir aranın ardından kitap okumaya geri döndüm. Açıkçası bu üç aylık sürede bir daha kitap okumayacağımı düşündüğüm zamanlar olsa da, sessizlik ve yalnız kalma korkumu yenmeyi başardım.

   Yıl bitmeden bir kitap daha okumak istedim ve bu kitabın hangi kitap olacağına karar verirken, kısa sürede bitirebileceğim ve sürükleyici bir kitap olmasına dikkat ettim. 220 Volt da tam böyle bir kitap. Tabi konu açısından bazen beni zorlasa da çok kısa sürede heyecanla okuyup bitirdim. Kitabın pembe tatlı bir kapağı olsa da içi çok karanlık. Arka kapak yazısında da yazıldığı gibi kitap karanlık bir aşk hikayesini anlatıyor. Kitapta bol bol entrika var.  Kitabın sonuna kadar tahmin edemeyeceğiniz birçok şey ve ters köşe oluyor. Gerilim ve kara roman türünde çok okunan yazar, bazı yerlerde mideyi zorlasa da güzel bir kurguyla merak uyandıran bir kitap yazmış.  Şimdi çok da spoiler vermeden kitabın konusundan bahsedeyim.


Roman Hill ana karakterimiz. Bir yazar başta yazdığı kitaplar ilk zamanlar tutmasa da sonradan kitapları popüler oluyor ve yazdığı iki kitaptan sonra, üçüncü kitabının bir bölümünde tıkanıp kalıyor. Eşiyle de bir kitap sergisi sayesinde tanışan ve iki çocuk sahibi olan Roman kitabını bitirememe stresiyle uğraşırken eşi Margot kendi  ailesinin eskiden yaşadığı bir sahil kasabasındaki eve gitmeyi teklif ediyor Roman'a ve çocukları dedesine ile anneannesine bırakan çift bu eve kafalarını dinlemeye gidiyorlar. Evliliklerinde birçok sorun  olan bu çifte baş başa kalmak iyi gelecektir diye düşünülse de olaylar hiç istenildiği gibi ilerlemiyor. Bir gün Roman tam romanın başına oturduğunda elektrikler gidiyor ve arızayı halletmeye çalışan ana karakterimizi elektrik çarpıyor. İşte o andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmuyor ve ağzımızı açık bırakacak olaylara şahit oluyoruz.


Spoiler vermeden bu kadarından bahsedebilirim :) Gerçekten akıcı bir kitaptı. Ben soluksuz okudum. Okumayı düşünenlere de öneririm. Şaşırtıcı bir şeyler okumak isterseniz bu kitap tam size göre. Şimdiden iyi okumalar dilerim...


 DİN ÜZERİNE KİTAP YORUMU : 

ARKA KAPAK:  Felsefe ve Din: Bu ikisinin bir diğeri karşısındaki konumu nedir? Her ikisi de hakikat arayışı içinde insana yardımcı olma iddiasında olduğuna göre nasıl oluyor da biri diğerini ortadan kaldırmaya çalışıyor ya da beriki öbürünü susturmaya kalkışıyor?


Kalabalıkları felsefi olarak aydınlatmak mümkün müdür? Mecaz ihtiyacı böyle bir aydınlatma imkânsızlığından mı kaynaklanmaktadır? O halde aradaki fark, birinin saf hakikat, diğerinin o hakikatin mecaza büründürülmüş ifadesi olmasından mı ibarettir? Eğer böyle ise avamın dilinde mecazın hakikate 'inkılâp etmesi' ne anlama gelir? Bu durumda dinin her türlü hukuk ve düzenin vazgeçilmez temeli olma iddiası ne ölçüde savunulabilir?

Schopenhauer Kitaplığı'nın bu yedinci kitabı Din Üzerine'de daha önceki kitaplardan sözünü sakınmazlığıyla tanıdığınız filozofun, içinde bulunduğumuz şartlar açısından da ilgisiz olduğu söylenemeyecek bu soruları yine aynı doğrudanlık ve sakınmazlıkla cevapladığını görecek ve yoğun bir düşünce metni olmakla birlikte bunu da yine bir solukta okuyacaksınız.

YAZAR: SCHOPENHAUER

ÇEVİREN: AHMET AYDOĞAN

YAYINEVİ: SAY YAYINLARI

SAYFA: 216

YORUM: Herkese merhabalar bugün size 2020'de okuduğum son kitapla geldim. Bu yıl normal okuma hedefimin epey gerisinde kalsam da zamanın şartlarına göre yine de başarılı bir okuma yılı geçirdim diyebilirim.  Bu yılı Schopenhauer'un "Din Üzerine" adlı eseriyle bitirdim. Uzun bir süre sanırım tekrar Schopenhauer kitapları okumayacağım. Bu yıl oldukça fazla okudum diye düşünüyorum. Kitabımız teoloji açısından oldukça önemli bir çok din ve toplumu eleştiren Schopenhauer bu kitabında özellikle kendi ülkesinin insanlarını acımasızca eleştirmiş. Karşılaştırmalı din çalışmaları ve din felsefesi açısından bu kitabın oldukca önemli olduğunu söylemek istiyorum. Ben kitabı çok severek ve zevkle okudum. Bu kitabı okumak için felsefeye hakim olmanız gerekmiyor, biraz bilginiz varsa zorlanmadan okuyabilirsiniz. Herkese tavsiyemdir. 

PUAN: 4.0