ARKA KAPAK YAZISI : Elvis Babbitt'in bilimsel gerçeklerle arası iyi: Mesela sarının en fazla mutluluk veren renk olduğunu, sağlıklı bir zürafanın yaklaşık 1.300 kilo ağırlığında olduğunu ve çıplak kör farenin en uzun yaşayan kemirgen olduğunu biliyor. Hatta kısa süre önce uykusunda yürürken boğulan annesinin ardından tuttukları yasın ne kadar süreceğini bile şimdiden öğrendi: Her yas yaklaşık 18 ay sürermiş. Ancak bazı meseleler var ki o da işin içinden çıkamıyor. Örneğin bir diğer uyurgezer olan ablası Lizzie’nin uykusunda kendini zehirlemesini nasıl engelleyeceğini ya da babasının neden durup dururken bir papağanla arkadaş olduğunu bilmiyor. Bütün bunlar bir yana, annesinin tuhaf ölümüne dair sorularına cevaplar ararken bizlere de olağanüstü bilgeliğiyle aile olmaya ve hayata dair pek çok şey söylüyor. Hem dürüst hem de neşeli bir anlatıcı olan Elvis; acıya dayanma gücünü samimiyetle aktaran, gerçekten özgün bir ses!YAZAR : Annie HARTNETT
ÇEVİREN : Acar ERDEOĞAN
YAYINEVİ : Yan Pasaj Yayınevi
SAYFA SAYISI : 312
YORUM : Herkese merhabalar. Bugün size Her Yas On Sekiz Ay Sürer kitabından bahsetmeye çalışacağım. Bu ara yazmada zorlanıyorum. O yüzden dilim döndüğünce anlatacağım.
Bu kitap normalde alıp okuyacağım bir kitap değildi açıkçası. İsminden de anlaşılacağı gibi herkesin ilgisini çekebilecek bir kitap değil. Muhtemelen hayatının bir döneminde yas süreci yaşamış ya da hala yaşamakta olan insanlar için kitabın adı çok ilgi çekici duruyordur, bende olduğu gibi. Başta bu kitabın bana iyi gelip gelmeyeceğinden emin değildim aslında. Hatta kitabı başlarında bırakmayı düşündüm ama başa çıkamadığımız şeylerden kaçmak yerine onlarla yüzleşmek daha iyi olur diye devam ettim. İyi ki de etmişim. Elvis'in yas sürecine eşlik etmek bana iyi geldi.
Konuyu dağıtmadan kitabın konusuna geçelim. Yukarıda da dediğim gibi bir yas süreci okuyoruz kitapta. Baş karakterimiz Elvis, on yaşında bir kız. Hayvanlara olan ilgisi epey fazla. Annesi, babası, ablası ve köpekleri Boomer ile yaşıyor. Kendine has bir kişilikte olan annesi bir uyurgezer. Annesi bir gece uykusunda göle gidiyor ve akıntıya kapılıp boğuluyor. Ve ailede bir yas süreci başlıyor. Ama biz bu sürece Elvis'in bakış açısından eşlik ediyoruz. Kendi saf dünyasında bir yas sürecine başlayan Elvis'in rehberlik öğretmeni her yasın on sekiz ay sürdüğünü söyleyip ona on sekiz aylık bir çizelge veriyor ve Elvis çizelgeye geçen her ay için bir tik atıyor. Yaşına göre çok olgun ve zeki olan başkarakterimizin bu yas sürecinde başına çok şey geliyor. Annesinin acısını yaşarken bir yandan da uyurgezer ablasının annesi gibi hayatını kaybetmemesi için çok çabalıyor. Ailede herkes acısını kendine göre yaşıyor. Babası annesinin rujunu sürerek, kıyafetlerini giyerek ve bir papağana bağlanarak acısıyla başa çıkarken ablası Lizzie aile gelenekleri olan tavşanlardan bin tane yaparak Guinness rekorlar kitabına girmeye çalışarak acısını hafifletmeyi çalışıyor. Elvis'e gelince Elvis babası ve ablasıyla uğraşmaktan acısını yaşayamıyor bile. Annesini çok özleyen Elvis annesinin bu şekilde ölebileceğine inanamıyor ve annesinin ölümünün ardındaki sırrın peşine düşüyor. Annesinin yarım bıraktığı kitabı bitirmek içende çabalıyor ayrıca. Evdeki herkes Boomer da dahil acısını kendisine göre yaşıyor. Acılar benzer olsa da acıyı yaşayış şekli her insanın ayrı ayrı. Ne yazık ki bu dünyada acı yaşamamış bir insan yok. Herkes eninde sonunda derinden yaralandığı bir acı yaşıyor. Önemli olan bu acıyla nasıl başa çıktığımız.
Elvis'in düşündükleriyle yer yer insanı güldüren bu yas sürecini okumak isterseniz gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Hiç sıkılmayacağınızdan eminim. Ara ara okumak zorlaşsa da pes etmeyip bitirdiğim için mutluyum. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim.
"Annemin öldüğünü anlamıştık ama hiç de aramızdan ayrılmış gibi hissetmiyorduk. Chattahoochee Nehri'ne küllerini döktükten sonra bile hala yanımızdaymış gibiydi."
"Dediğine göre, sevdiğin bir insanın ölümüyle baş etmenin hem normal hem de anormal yolları varmış. Ben normal miydim, bilmiyorum."
"Etrafımızda annemden kalan bunca şey varken tamamen yok olup gittiğine inanmak mümkün görünmüyordu."
"Ölümün hiçbir türlüsünün mantıklı olmadığı sonucuna vardım. Cinayet, kaza, yaşlılık, kanser, intihar ne olursa olsun sevdiğiniz bir insanı kaybetmeye hiçbir zaman hazır olamıyorsunuz. Her ölüm biraz gizemli, açıklanamaz oluyor ve her zaman hazırlıksız yakalanıyorsunuz. O yüzden yapabileceğiniz en iyi şey elinizde kalanlarla idare etmeyi öğrenmek."