function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

28 Mayıs 2019 Salı























ESKİ ÇİN'DE DİNLER KİTAP YORUMU 


ARKA KAPAK : “Evrene dair meseleler Çinli filozoflar için hiçbir zaman zorluk teşkil etmedi. Her şey başlamadan önce Hiçlik vardı. Yıllar geçtikçe Hiçlik, Birlik’e dönüştü, Büyük Monad haline geldi. Daha uzun bir süre sonra Büyük Monad, temelde Erkek ve Dişi olmak üzere doğa içerisinde İkilik yarattı ve sonra, biyolojik türeme süreciyle birlikte görünür bir evren var oldu.”
Çin mitolojisinde genel mânâda kabul gören bu yaratılış mitine göre her şey böyle başladı. İlk varlıktı kâinatı yaratan P’an Ku. Sonra insanlar tabiatı gözlemledi, kendi eylem ve davranışlarını doğal olaylara benzetmeye çalıştı; korktuğu, yaranmaya çalıştığı Tanrılar var etti, kimi zaman soyuttular, fakat çoğunlukla insan suretinde ve özellikle de erkek, baba figürlerine sahip(ti)ler. Devamlı kehanetlerde bulunuldu, methiyeler düzüldü, kurbanlar adandı, hürmeti ortaya koymak adına ritüeller sergilendi… Sonra bilinmezcilik benimsendi, Tanrılar bir yana artık onların elçileri de belirmişti, daha fazla insan ve hayvan kurban edildi, çok Tanrı tek Tanrı oldu… İşte böylece tamamen kendinden farklı olduğunu düşündüğü Çin’le büyük ortak noktalar buldu Batı. Birbirine uzak olduğu farzedilen noktalar arasındaki bağı kurmada önemli bir rolü olan ve Çin dinlerine dair Batı’da 20. yüzyılda yapılan ilk çalışmalardan biri Eski Çin’de Dinler.

YAZAR: HERBERT ALLEN GILES

ÇEVİREN: DENİZ ULUDAĞ

YAYINEVİ: DOĞUBATI YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 61

YORUM: Merhabalar, bizi uzunca süredir takip eden arkadaşlar Teoloji bilimine çok meraklı olduğumu biliyorlardır. Kitap sitelerinde gezerken görüp hayran kaldığım bu kitabı sizlere anlatmaya geldim. Eski Çin'de Dinler kitabı Dünyada 1905'de yayınlanmasına karşın ülkemizde ancak  2017 yılında yayınlanıyor. 
Ülkemizde doğunun değeri yavaş yavaş anlaşılırken bu kıymetli eserinde Türkçeye kazandırılması beni gerçekten mutlu etti. 

Kitabı okurken hanedanlık isimleri, Kral isimleri gibi yerleri kavramakta zorluk yaşasam da genel felsefeyi kavradığımı düşünüyorum. Kitap oldukça kısa ve Çin dinleri için çok temel olan yerlere değiniyor bu sebepten başlangıç  için iyi olduğunu düşünüyorum. 61 sayfada yazar bize ne kadar bilgi verme olanağı varsa kullanmış . 

Özel ilgi alanınız varsa kesinlikle alın okuyun. Sinoloji bilimiyle ilgilenen arkadaşların bu metinleri çok rahatlıkla okuyacağını biliyorum nitekim eminim ki çok daha ağır metinlerle uğraşıyorlardır. Ama yinede okumadılarsa onlara da tavsiyemdir. 

Dünya dinleri ile ilgili çalışma yapmak, okumak, öğrenmek isteyen arkadaşlara da kesinlikle öneririm. 

PUAN: 3.5


27 Mayıs 2019 Pazartesi

BİR JAPON BALIĞININ DÜŞTÜĞÜ GÜN KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

 "Hayatın boyunca bir fanusun içine hapsolmaya razı olursan tek bir macera bile yaşamadan ölüp gidersin." Ian adında bir Japon balığı yirmi yedinci kattan aşağı düşüyor. Macera arzusu ile yanıp tutuşan Ian ilk fırsatta fanusundan kaçıp balkon korkuluklarını aşıyor ve kendini havada buluyor.

Düşüşü boyunca Seville on Roxy sakinlerinin hayatlarına tanıklık ediyor. Bu kitapta yakışıklı lisansüstü öğrencisinin sevgilisini ve metresini; kendi sırrı içinde hapsolmuş inşaat işçisini; kimsenin kâle almadığı, kendini işe yaramaz gören kapıcıyı; doktoru tarafından yasaklanan dondurmalı sandviç için yanıp tutuşan hamileyi; eve kapanmış, seksi konuşmaları ve kiş yapmayı yaşam biçimi olarak benimsemiş yalnız kadını; okula gitmeyen, dedesi tarafından eğitilen, zamanda yolculuğun mümkün olduğuna inanan Herman'ı tanıyacaksınız. Aynı yerde ve aynı zamanda yaşamalarının yanında bir ortak yanları daha var; her biri yaşamını derinden etkileyecek bir karar vermek zorundadır. Onlar kararlarını verdikçe, siz, Seville'in duvarlarının ardındaki aşkın, yeni hayatların, ölümün, acı ve tatlı gerçeklerin hikayelerine tanık olacaksınız.

Garth Stein'in Yağmurda Yarış Sanatı'nın ve Armistead Maupin'in Kent Masalları'nın olduğu gibi Bradley Somers'ın Bir Japon Balığının Düştüğü Gün adlı eseri de aynı şekilde. Bir yandan komik bir yandan yürek parçalayıcı. Bazen risk almak hayatımızı sürdürmek için tek seçenek olabilir. Japon balığı Ian'ın hikâyesindeki gibi: "Hayatın boyunca bir fanusun içine hapsolmaya razı olursan tek bir macera bile yaşamadan ölüp gidersin."

YAZAR :  Bradley Somer

ÇEVİREN : Bülent KARAŞİNİK

YAYINEVİ : Pay Kitap Yayıncılık

SAYFA SAYISI : 368

YORUM :  Herkese merhabalar. Bu sefer size arka kapak yazısını okuduğumda epey ilgimi çeken bir kitaptan bahsedeceğim. Kitapta 27. kattan düşen bir japon balığının düşmeden önceki yarım saatten düştüğü ana kadar olan süreç anlatılıyor. Balığımızın adı Ian ve en az diğer balıklar kadar unutkan. Kendi özgürlüğü ve dışarıya olan merakından dolayı fırsatını bulduğu bir gün kendini balkondan aşağıya atıyor.

  Kitapta birçok karakter var bunları arka kapak yazısında okuyabilirsiniz. Benim en çok ilgimi çeken karakter doktorunun yasakladığı dondurmalı sandviç için yanıp tutuşan Petunia Delilah. Bu spoiler olmaz sanırım : Bir doğum sahnesi vardı beni benden aldı diyebilirim. Hayatımda bu kadar değişik bir şey daha okur muyum bilmiyorum :)

  Binada yaşayan bir çok sakinin hikayesinin anlatıldığı bu kitap oldukça akıcıydı. Ben böyle bir çok kişinin ana karakter gibi ayrı ayrı sonra da ortak bir yerde birleştirilme olayını seviyorum. Hem çok merak uyandırıcı oluyor hemde hiç sıkmıyor. Bahsi geçen insanlarda oldukça farklı kişiliklere sahip olduğundan bir çok insanın iç dünyasında gezinmek benim çok hoşuma gidiyor. Başta karakter çokluğundan karışıklıklar yaşasam da sonradan alıştım .

  Bir kaç mantık hatası olsada kitapta, çok fazla göze batan şeyler değildi. Fakat kitabın dili (ne kadar görmezden gelmeye çalışsam da ) ara ara beni sinir etti. Genel olarak şimdiki zamanda yazılmış kitap ama aralarda şimdiki zamanın uygun olmayacağı cümlelerin sonlarına -dır -dir -tır -tir konulması çok abes olmuş bütün uyumu bozmuş. Kitap boyunca kendimi buna alıştırmaya çalıştım ama pek başarılı olamadım.

  Okumak isteyenlerin güzel bir okuma yapacağını düşünüyorum. Özellikle sonu da şaşırtıcıydı bana göre. Okuyacaklara şimdiden iyi okumalar dilerim. :) Hoşça kalın ...

PUANIM : 3.0

26 Mayıs 2019 Pazar

YARININ AŞKI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :
   Ev yönetimi, profesyonel yardım, sürdürülebilir risk analizi, enformasyon raporlama gibi becerileri olan, sahibinin en derin korkularını ve tutkularını öngörerek arzu ve isteklerini gece gündüz demeden yerine getiren algoritmik bir kişisel asistan yaşamı daha çekilebilir ve yönetilebilir kılarken, sahibine karşı pasif bir aşkın pençesine düştüğünde neler yaşanır? 

Yarının Aşkı, Asimov’un bilimkurgu edebiyatına yön veren “üç robot yasası”nın ihlal sınırlarında gezinerek kendine has anlatımı ve kurgusuyla anlatıcı makasını değiştiriyor ve okuyucuya bir “robotun” gözünden 24 saatlik bir kesit sunuyor. 

 Éric Sadin, önü alınamaz dijital devrimin bir sonraki basamağına dair gelişmelerin ve mucizevi öngörülerin süreklileştiği bu “aşırı rasyonalizasyon” çağına yapay zekânın insanlığı alt edeceği korkusu üzerinden eleştiri getirerek dokunaklı bir tekno-romantizm kurguluyor.

 “Éric Sadin, dünyamızın sayısallaştırılmasının yol açtığı uygarlık dönüşümünü sorgulayan ender Fransız entelektüellerinden.”  ? Libération

YAZAR : Eric Sadin

ÇEVİREN : Nilda Taşköprü

YAYINEVİ : Sel Yayıncılık

SAYFA SAYISI : 124

YORUM :

  Herkese merhaba, size bilim kurgu kategorisine girebilecek bir kitaptan bahsedeceğim. 'Yarının Aşkı'nda, yapay zekaya sahip bir robotun, yanında asistan olarak bulunduğu sahibine olan pasif aşkını okuyoruz. Kitapta robotun son 24 saatine eşlik ediyoruz. Günlük tadında yazılmış bu kısa kitapta, robot, sahibi olan gönlü yaralı bir kadını mutlu etmek için, hayatının daha güzel ve düzenli bir şekilde gitmesi için her şeyi yapıyor. Sahibini sahibinden daha iyi tanıyor. Robot içinde yaşadığı saf sevgiyi, son gününü anlatırken aralarda yaşadığı duygu selini ve aşık olduğu kadına diyemediklerini kendi ağzıyla bize anlatıyor.

 Okurken insan ister istemez düşünüyor. Herkesin yanında kendini sahibine adamış, asla ihanet etmeyecek, sonsuz güven duyabileceği bir asistanı olsa? Yalnız hiç kimse kalmazdı belki dünyada ya da herkes çok yalnızlaşırdı. Hiç kimsenin robotundan başka kimseye ihtiyacı kalmazdı belki zamanla ?

  Kendini sistem hatası olarak gören robot, belki de olması gerektiği gibi olduğu için kendini farklı görse de son yazdıklarında sisteme olan sitemi oldukça güzeldi bence. Fazla bir olay olmamasına rağmen akıcı bir kitaptı. Kendinize farklı bir bakış açısı katmak isterseniz öneririm size bu kitabı, pişman olmazsınız :) Hoşça kalın ..

''Onu işlemez hale gelecek veya kendimi kaybetmeye varacak kadar sevdim bu nedenle bazıları baştan çıkarma alanında cinsler arasında görülmemiş bir rekabet yaratacağı düşünülen daha az duygusal sürümler üzerinde çalışıyor benim durumumsa her şeyin doğru düzgün şekilde işlemesi için tedirgin edici karma kişiliğimin en yakın zamanda düzeltilmesi gerektiğini göstermiş oldu biliyorum. ''

PUAN : 3.5

25 Mayıs 2019 Cumartesi

DAHİ DİKTATÖR KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK YAZISI :  Atatürk hâlâ önemli mi bizim için? Çok önemli. Peki, akıl bizim için önemli mi, aklımızı kullanmak zorunda mıyız? Buna verilecek cevaptan, Atatürk’ün bugün bizimle ilgili olup olmadığı, onun adını hatırlayıp hatırlamamız, onun yaptıklarından ders alıp almamamız gerektiği ortaya çıkacaktır. Atatürk bize aklın neler yapabileceğini göstermiştir. Bunun mümkün olduğunu göstermiş; ama, “Ben böyle diyorum, böyle yapın,” dememiştir. Bilakis, “Ben hiçbir şey söylemiyorum, sadece aklınızı rehber edinin,” demiştir. Yaptığı bütün inkılâpların gayesi de aklın rehberliğinde Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağa uygun, bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline dönüştürmektir. 

Atatürk bir diktatör mü, değil mi? 
Son yıllarda yazılmış en iddialı Atatürk kitabı olmaya aday bu eserde bu ve daha birçok sorunun cevabını bulacaksınız.
YAZAR: A.M CELAL ŞENGÖR
YAYINEVİ: İNKILAP YAYINLARI
SAYFA SAYISI: 135

YORUM: Bugün size Türkiye'nin en iyi akademisyenlerinden ve büyük değerimiz A.M Celal Şengör'ün "Dahi diktatör" kitabıyla geldim. Bu kitabın adı sizleri rahatsız edebilir, açıkçası beni de başlarda rahatsız etmedi değil. Fakat Celal Hoca kitabın adını neden bu şekilde seçtiğini kitapta çok net anlatmış ve haksız da değil. 
Kitap, Celal hocanın makale, fıkra gibi yazılarının bir derlemesi aslında. Bu yazılar Atatürk'ü bizlere çok güzel bir dille anlatıyor. Kitap çok kısa ve bence bazı konuların daha derinliklerine inile bilinirdi. Fakat ilk defa Atatürk hakkında bir şeyler okuyacaksanız size yeterli gelecektir. Ben daha önce bazı kitaplar okuduğum için bana biraz yüzeysel geldi ama yinede çok beğendim. Kitapta Celal hocanın bilime bakışı, Atatürk'ün bilime bakışı çok güzel anlatılıyor. Celal hoca kendi hayatından kesitler anlatarak bu kitabı çokça zenginleştirmiş.
Bu kitabı herkese öneriyorum. Bizim en büyük eksiğimiz tarihimizi bilmeden taraflı bir gözle tarihe bakmamız. Bu tarz okumaların daha sık yapılması dileğiyle hoşçakalın. 

PUAN: 4.5

24 Mayıs 2019 Cuma

BÜYÜ DÜKKANI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :

Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir? 

Epsilon Yayınevi, sizin de kendi gerçeğinizle karşılaşabileceğiniz Büyü Dükkanı’nda sizi bu soruya hazırlıklı olmaya çağırıyor!

Büyü Dükkanı, hayatta istenebilecek her şeyin var olduğu, mucizevi alışverişlerin gerçekleştiği bir mekandır. Ünü ülkenin dört bir tarafına yayılmış olan bu dükkana gelen müşterilerin tek bir hedefi vardır: Kendilerine her şeyin vaat edildiği bu yerden, hayatta en çok istedikleri şeyi almadan ayrılmamak... 

Kimisi geçmiş yıllarını geri almak, kimi büyük bir aşk yaşamak, kimi de korkularından kurtulmak için oradadır. İsteklerine biçilen bedeli ödemeye çoktan hazırdırlar. Ancak Büyü Dükkânı’ndaki alışverişler kolay değildir. Çünkü usta satıcının bir kuralı vardır: Müşterisini dükkandan alabileceği en iyi şeyle göndermek... Yaşlı adam ile müşterileri arasında geçen sıkı pazarlıklar, hayata dair önemli sorgulamalar içermektedir.



YAZAR : Yeşim Türköz

YAYINEVİ: Epsilon Yayınları

SAYFA SAYISI : 135

YORUM : 


Herkese merhabalar. Bugün size kardeş tavsiyesiyle okuduğum bir kitaptan bahsedeceğim :)


 Kardeşim tavsiye etmese muhtemelen böyle bir kitabın varlığından haberim olmazdı. Kitabın konusu arka kapak yazısında çok güzel anlatışmış konusunu oradan öğrenmeniz en güzeli olacaktır. Ben sizinle kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

 Arka kapak yazısını okuduğumda hemen bende bir merak uyandırdı kitap. Kendimi sorgulayacağım bir kitap olacağı baştan belliydi. Düşündüren, kendini sorgulatan kitaplara ara ara ihtiyaç duyuyorum. O yüzden bu kitabı okumuş olmaktan memnunum. Kısa bir kitap olmasıyla birlikte akıcı da. Dolayısıyla aktı gitti kitap bir günde okuyup bitirdim.

 Sekiz hikaye var kitapta. Bu da demek oluyor ki sekiz kişinin hayatına ortaklık ediyoruz ben en çok Yaşlı amcanın yanına gelen küçük kardeşlerin hikayesini sevdim :) 

 Her bir hikayede kendi adıma çıkarılabilecek bir sürü ders buldum ben. ilk hikaye hariç bütün hikayeleri sevdim . İlgisni çeken okurlara şimdiden iyi okumalara dilerim. Hoşça kalın :)

"Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır. birincisi iyice düşünmektir; bu en soylusudur. ikincisi taklit etmektir; bu en kolayıdır. üçüncüsü denemiş olmaktır; bu en acısıdır."

"Ve anlarsınız ki, savaşta önemli olan savaşma gücünüzden çok, acıya dayanma gücünüzdür."

''Siz gülleri koklamak uğruna yerdeki papatyaları eziyorsunuz ama ezdiğinize de değmiyor, çünkü gülün kokusunu içinize çekmiyorsunuz.''

"Bir şey olmak için önce bir şey yapmak gerekir."

''Bazen çocuklar, hiç büyük olamadıkları halde büyüdükleri anlarlar, ancak büyüklerin hepsi daha önce çocuk oldukları halde çocukları anlamakta zorlanırlardı.''

PUANIM : 3.5

19 Mayıs 2019 Pazar

ŞAHBAZ'IN HARİKULADE YILI 1979 KİTAP YORUMU : 

ARKA KAPAK YAZISI :

1979 yılı, gerçekten de göründüğü gibi, 1 Ocak Pazartesi günü başlayıp 31 Aralık Pazartesi günü mü bitti?

 1979'a, o yıl yaşananlara, bugün baktığımızda, sadece 12 Eylül'e varan süreci mi görmeliyiz, 12 Eylül sonrası'nı mı? Şahbaz, bir taraftan yaşadığı o harikulade yıl'ı, 1979'u anlatıyor, bir taraftan da bütün bu soruları sorduruyor bize. Mine Sögüt yeni romanı Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979'da, yaşananların yazılanlardan daha kurmaca, hayatın şiddetinin yazının hayal bile edemeyeceği kadar uçta olabileceğini gösteriyor..

YAZAR: MİNE SÖĞÜT

YAYINEVİ: YAPI KREDİ YAYINLARI

SAYFA SAYISI : 346



YORUM: Herkese merhabalar. Bugün size Mine Söğüt'ten Şahbaz'ın Harikulade Yılı adlı romanından bahsedeceğim. Bu kitabı çok merak ediyordum, özellikle 80 öncesi dönem olduğu için birazda siyasi bir okuma yapacağımı düşünerek başladım. Kitap güzel başladı içerisinde neredeyse hiç siyaset yok. Başlarda olaylar ve olayların oluş sırası çok net ve güzel başladı fakat kitap ilerledikçe bu algım dağıldı. 

Kitabın ikinci bölümü olan Almanak beni çok sıktı. Yazar gazeteci kökenli olduğu için bu bölüm onu memnun etmiş olabilir ama romanda beni çok rahatsız  etti. 

Almanak bölümünde aynı bir takvim gibi ay ay olan olayların gazete haberleri veriliyor ve benim çok ilgimi çekemedi gerçekten çok sıkılarak okudum bu bölümü. 

Yazarın çok iyi bir yazar olduğunu biliyorum bu sebepten bu kitabıyla yazara başladığım için gerçekten şanssız olduğumu düşünüyorum. Sizin bu yazardan tavsiye edebileceğiniz kitap varsa yorum olarak bana yazarsanız sevinirim.

Kitabın çok fazla karakteri var. Bazı yerlerde bu karakterler iç içe geçiyor ve kopukluk yaşayabiliyorsunuz. 
Benim çok akıcı bulamadığım ve gerçekten okumasam da olurmuş dediğim  bir kitap oldu. Okumak isteyen arkadaşlar yinede bir şans verin derim. Şimdiden iyi okumalar. Hoşcakalın. 

PUAN:2.5