function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

28 Mart 2020 Cumartesi

GOBLİN KİTAP YORUMU :

ARK KAPAK YAZISI : Diziyi sevdiyseniz kitaba bayılacaksınız!
Kim Shin, dokuz yüzyıl önce Kral için savaşmış bir Goblin’dir.  Fakat bir gün, Kral’ın hırsı yüzünden kalbine kılıç saplanarak öldürülür. Goblin, yıllar sonra Tanrı ile bir bahse girer ve bir hizmetkârı sayesinde dirilir. Ancak bunun elbette bir bedeli vardır. Goblin artık ölümsüzdür ve sevdiği birçok kişinin ölümüne şahit olmak zorundadır.
Goblin, bu ölümsüz hayatını sona erdirebilmek için göğsünde asırlar boyu saplı kalmış kılıcı çıkarması gerekmektedir. Bunu yapabilmek içinse Goblin Gelini’ne ihtiyacı vardır.  Yüzyıllar boyunca gelinini arayan Goblin’in yolu Ölüm Elçisi’yle kesişince tüm yaşamı birden değişmeye başlar.

YAZAR : Kim Su-yeon

ÇEVİRMEN : Ülker Memmedova 

YAYINEVİ : Olimpos Yayınları 

SAYFA SAYISI : 297

YORUM: Herkese merhabalar. Bu sefer dizisini izleyip çok sevdiğim hatta hayran kaldığım Goblin'in romanından bahsedeceğim. Diziyi 
thumb image
izleyeli epey oldu. Etkisinden uzun süre çıkamamıştım. Konu çok güzeldi, oyunculuklar aşırı iyiydi. Böyle olunca hiç bitmesini istemediğim bir dizi olmuştu Goblin. Sonradan romanı çıkınca çok heyecanlandım. Diziyi tekrar izlemektense romanını okumak daha çok ilgimi çekti. Hemde karakterlerin iç dünyasını çok merak etmiştim diziyi izlerken. Her karakter kendine has kişilik özelliklerine sahipti. Bu kitabı okumak bana çok iyi hissettirdi.Tekrar dizi gözümün önünde canlandı ve karakterlerin neyi neden yaptığını daha iyi anlamış oldum. Kitabı okuyunca dizisini tekrar izleyesim geldi. Birkaç bölümü açıp göz atmayı düşünüyorum.

Siz de diziyi izlediyseniz ve benim gibi karakterlerin iç dünyasına girmek istiyorsanız bu kitabı tavsiye edebilirim. Şimdiden iyi okumalar dilerim, hoşça kalın :)

PUANIM : 4.0

 #gongyoo #kimgoeun #goblin #kdrama
MARTI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Demek öyle… Olsun… Tiyatroya inanmıyor, durmadan hayallerimle alay edip duruyordu. Ve yavaş yavaş ben de inanmayı bırakarak ümitsizliğe düştüm… Aşk kaygıları, kıskançlık ve yavrum için duyduğum korkularım yüzünden küçüldüm, acınacak hale geldim. Sahnede manasızca oynuyordum… Ellerimle ne yapacağımı bilmiyordum, sahnede durmayı beceremiyordum, sesimi yönetemiyordum. Korkunç oynadığınızı hissettiğiniz bu ruh halini siz anlayamazsınız. Bir martıyım ben. Yok, o değil… Bir martı vurmuştunuz, hatırladınız mı? Tesadüfen bir adam gelir ve yapacak başka bir işi olmadığından mahveder her şeyi… Küçük bir hikâye konusu… Bu o değil…
Bir martı vurulur, bir hikâye konusu olur.
Rus oyun yazarı Anton Çehov’un “dört büyük” eserinden ilki olan Martı, eleştirmenler tarafından günümüze dek gelmiş geçmiş en iyi tiyatro eserlerinden biri olarak kabul görmüştür.
İnsanlar arasındaki iletişimsizlik, iç içe geçmiş romantik ilişkiler, hayatın anlamı, sanatçının hayat gayesi, tiyatronun ihtiyaç duyduğu yenilikler gibi konuları işleyen Çehov, ardında ölümsüz bir tiyatro eseri bırakmıştır.
YAZAR: ANTON ÇEHOV

ÇEVİREN: BURAK CEMİL YILMAZ

YAYINEVİ: İNDİGO YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 127

YORUM: Bu güzel tiyatro eseri günümüzde hala en etkili tiyatro metinlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Ayrıca yazarın başyapıtlarından bir tanesi. Yazar olmak isteyen genç bir adamın hikayesini okuyoruz diyebiliriz. Bu eseri burjuva sınıfına bir eleştiri olarak kabul edebiliriz. Nereden nasıl anlatacağımı bilemediğim bir eser oldu. Tiyatroyu ve yazmanın ne demek olduğunu bizlere anlatan güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabın sonu ve verdiği mesaj çok güzeldi. Okurken isimlere karşı biraz yabancılık çekmedim değil fakat sonradan alıştım. Mutlaka okuyun derim. 

PUAN: 3.7

27 Mart 2020 Cuma

CANAVARIN ÇAĞRISI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: İnsan en doğru dersi bazen bir canavardan alabilir. Ve Patrick Ness iyinin içindeki canavarı, canavarın içindeki iyiyi muhteşem anlatmış. Canavarın Çağrısı yalnızca Conor'ı hedeflemiyor, sizin de ruhunuzda geziniyor. Okuyan herkes 'Beni mi çağırıyor?' diye düşünecektir."

-Miyase Sertbarut-

"Ness öykü içinde öykü anlatırken, tıpkı canavarın Conor'a yaptığı gibi sağ gösterip sol vuruyor, zaman ve mekânın sınırlarını aşan gerçeküstü örtüşmelerle okuru şaşırtıyor."

-Şiirsel Taş-

"İlgi çekici… Güçlü ve etkileyici."

-Philip Pullman-

"Olağanüstü… Sürükleyici, tesirli, ustalıkla işlenmiş."

-Amanda Craig, The Times-

"Kaos Yürüyüşü" üçlemesiyle edebiyatseverlerin yakından tanıdığı, iki Carnegie Madalyalı İngiliz yazar Patrick Ness'ten okurların ruhunda fırtınalar koparacak sarsıcı bir roman!

On üç yaşındaki Conor için gerçek, korkuyla örülmüş koskoca bir duvar ve bu engeli aşabilmesinin tek yolu cesaretten geçiyor. Birileri Conor'a kabul edemediği gerçeği fısıldamalı… Peki, her biri birbirinden çelişkili hikâyeler anlatan korkunç bir canavar Conor'ın gerçekle yüzleşmesine nasıl yardımcı olabilir?

Patrick Ness'in efsane yazar Siobhan Dowd'un özgün fikrinden esinlenerek kaleme aldığı Canavarın Çağrısı, yalnız bir çocuğun, onun hasta annesinin ve hiç beklenmedik ziyaretçisi canavarın cesur, karanlık ama gülümseten hikâyesi…

Pek çok edebiyat ödülüne değer görülerek saygın kaynaklar tarafından yayımlandığı yılın en iyi kitaplarından biri olarak seçilen Canavarın Çağrısı, 2012 CILIP Carnegie ve CILIP Kate Greenaway Madalyaları ile onurlandırılarak şimdiye dek hem yazarı hem çizeri bu değerli ödülü almaya hak kazanmış tek yapıt olarak edebiyat tarihine geçmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)

YAZAR: PATRICK NESS

ÇEVİREN: ARİF CEM ÜNVER

YAYINEVİ: TUDEM EDEBİYAT

SAYFA: 215

YORUM: Herkese merhabalar uzun süre sonra bir kurgu kitapla ger geldim. Bu kitap aslında bir çocuk kitabı ve çocuklar genç arkadaşlar için içerisinde güzel öğütler mevcut fakat kurgu bana biraz basit geldi. Sonu çok tahmin edilebilir bir son olsa da vermek istediği mesaj güzeldi. 

Conor adında on üç yaşında genç arkadaşımızın hayatının en zor döneminde yaşadıkları ve bu zor zamanlarda yanında olan hayal gücünü okuyoruz. Conor'un annesi kanser ve hastalık oldukça ilerlemiş bir durumda. Babasız büyüyen Conor annesiz kalmaktan o kadar çok korkuyor ki kendi kabuslarını yaratıyor, gerçeği inkar ediyor ve gerçeklikten yada fiziki hayattan kendini soyutluyor. 

Bu kitap sanırım 10 - 17 yaş arası için çok güzel ve akılda kalıcı olabilir fakat kompleks kurgu zor yazım teknikleriyle yazılmış kitaplara alışan benim gibi okurlar için sanırım çok basit gelecektir. Amacım kafamı dağıtıp hızlı bir okuma yapmaktı ve bunu da başardım. Kafa dağıtmak isterseniz bu kitaba bir göz atın derim. Hoşçakalın. 

PUAN: 3.0

16 Mart 2020 Pazartesi

O KADAR DA HARİKA DEĞİLSİN KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 
 
Kişisel gelişim endüstrisi eğer pozitifseniz, en iyi adımınızı atarsanız ve kendinize inanıyorsanız mutluluğu bulacağınızı söyler. Hadi gerçekçi olun, istediğiniz bütün ilham verici alıntıları okuyorsunuz. Kalp şeklindeki aynanızda kendinize bakarken kendinizi olumlayarak ve kendinizi sevmeyi öğrenmeye çalışarak günler geçiriyorsunuz.

Kafanızın içindeki sesi dinliyorsunuz çünkü dediklerini beğeniyorsunuz. MUTLU olmak istiyorsunuz. ÖZEL ve ÖNEMLİ olduğunuza inanmak istiyorsunuz. Buna İHTİYACINIZ var. Bunun için DELİ OLUYORSUNUZ. DAHA İYİ OLMAYA odaklanmak yerine, umutsuzca ve tümüyle DAHA İYİ HİSSETMEYE teslim olmuş durumdasınız.

Ama gerçek şu ki siz sert çocuk değilsiniz ve istediğiniz hayata hâlâ sahip olamadınız. O Kadar da Harika Değilsin işte tam burada devreye giriyor. Bu kitap, kendinden nefret etme, pişmanlık gibi olumsuz gündelik hisleri alıp bunları hayatınızı iyileştirmek için nasıl kullanacağınızı anlatıyor.

YAZAR : Elan GALE

ÇEVİREN : Lale TAYLA

YAYINEVİ : Paloma Yayınevi

SAYFA SAYISI : 164

YORUM : Size çook güzel bir kitaptan bahsetmeye geldim. Bu güne kadar pek çok kişisel gelişim kitabı okudum fakat bu kadar samimi ve gerçekçisini okumamıştım. Arka kapak yazısı oldukça ilginç. Yazar, hayatımız boyunca mutlu olma çabasında olmamızdan oldukça rahatsız ve bu rahatsızlığının çok mantıklı nedenleri var. İçimizde bu kadar çok duygu varken sadece mutluluğa odaklanıp diğer duygularımızı bastırmamamız gerektiğinden bahsediyor. Bence oldukça da haklı. Her an pozitif ve mutlu olamayabiliriz. Her dakika mutlu olmaya çalışmak, bunu sağlayamayınca da sahte bir mutluluğa kapılmak, kendimizi her şeyde 1 numara zannedip pişmanlıklarımızı, hatalarımızı kabul etmemek ve kendimizi mükemmel sanmak... Bunların hepsi insanın kendini geliştirmesinde bir engel yazara göre. Yazar içimizdeki negatif duyguların bizi daha çok geliştirdiğini söylüyor. Utanç, pişmanlık, intikam, nefret, çaresizlik... Bunlar insanı harekete geçiren türden duygular diyor yazar.


  Dibi gören birçok insanın başarı hikayesinden bahsediyor. Başlarına gelen şeye ''Bir nedeni vardır elbet. '' demektense bundan ders çıkarıp durumu tersime çevirmeye çalışan insanlar. Bu kitabı okuduktan sonra bundan önceki kişisel gelişim kitaplarını okurken kandırılmışım gibi hissettim. Çok şeyin farkına vardım. Yazarın dediklerinin %95'ine katılıyorum diyebilirim. Geri kalan %5'te ise biraz farklı düşünüyorum yazardan.


 Kitabın dili o kadar samimi ve akıcı ki hiç sıkmıyor insanı. Bazen biraz fazla samimi olsa da, yazar kendi hayatında nasıl kelimelerle konuşuyorsa, onu kitabında kullanması gerçekten çok samimi. Kitap yazıyor diye kendini asla sınırlamamış ve ne isterse onu yazmış. Ben çok sevdim yazarın yazma tarzını. Kitapta enn ennn çok sevdiğim şey yazarın kendinden, bütün şeffaflığıyla bahsetmiş olması. Benim bu tür kitaplarda istediğim de bu. ''Ben her şeyi başardım, her şeyi aştım, sen de yaparsın sadece gayret et!'' gibi içi boş cümleler yoktu bu kitapta. Dünyanın en mutlu her şeyi aşmış bir insanı yazmamış yani bu kitabı, en çok bu hoşuma gitti. Mükemmel bir son bölümle bitirmiş yazar kitabı. En çok alıntı yaptığım yer son bölüm olan ''yakında öleceksin '' oldu. Gerçekçi bir kişisel gelişim kitabı okumak isterseniz kesinlikle öneririm. Şimdiden iyi okumalar dilerim hoşça kalın :)

 ''Hadi gelin kabul edin, Instagram'a koyup "beğeni'' almadan bir omlet bile yiyemiyorsunuzdur. Ve sakın övgü bağımlısı yaptığı için sosyal medyaya kızmayın. Bu sistemler, kendinizi mutlu ve tatmin olmuş hissetmeniz için tam olarak neye ihtiyacınız olduğunu mühendisler bildiği için kuruldu. ''


''Hiç pişman olmamışsanız hata yapmamayı hiçbir zaman öğrenmezsiniz. Hiç yanılmamışsanız doğrusunu nasıl yapacağınızı öğrenmeniz için bir neden olmaz. ''

 ''İnsanlar bildiklerinin altını çizerek değil, bilmediklerini kabul ederek başarıya ulaşır ve kendilerini geliştirirler. ''

PUAN : 5.0

13 Mart 2020 Cuma

İKARUS YA DA BİLİMİN GELECEĞİ KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK:

 Yunan Mitolojisi'nde İkarus, tüy ve tutkalla imal edilmiş kanatlar kullanarak uçarken, tedbirsizliği sonucu denize çakılır. ikarus'un sonu, bilginin ihtiras ve aşırı özgüvenle kullanılmasından doğacak felaketi temsil eder.

Bertrand Russell bu kitabında, politik ve ekonomik kurumların hâkimiyetini koruması halinde, bilim ve teknoloji alanında gözlenen gelişmelerin yaratacağı karanlık dünya hakkındaki korkularını paylaşır. Modern bilim insanlarının uçmayı öğrettiği toplumlar, tıpkı İkarus gibi felakete sürüklenebilirler.

Bir yandan insanlığın mutluluğuna hizmet ederken bir yandan da muktedirlerin şeytani amaçlarını gerçekleştirmeleri için büyük olanaklar sağlayan bilim, insanlık için bir nimet mi yoksa bir lanet mi?

 Bertrand Russell bu sorunun yanıtını arayanlara çok önemli bir hatırlatmada bulunuyor: Bilim erdemin yerini alamaz; iyi bir yaşam için akıl kadar kalp de gereklidir. Kalbin olmadığı yerde bilim, insanı sadece daha akıllı bir şeytana dönüştürür.

YAZAR: BERTRAND RUSSELL

ÇEVİREN: NİRVA  OSANYA

YAYINEVİ: BGST YAYINLARI

SAYFA:51

YORUM: Herkese merhabalar bugün size Bertrand Russel'ın bilim hakkındaki düşüncelerini anlattığı küçük bir kitapla geldim. Kitap çok akıcı çok anlaşılır bir dille yazılmış. Bilimin insanlar üzerindeki etkisi pozitif mi ? Negatif mi? Russell, bu konuyu derinlemesine inceliyor ve kendisi bilimin insanlık için pekte iyi olmadığı kanısında. Russell'ın böyle düşünmesi için oldukça çok sebebi var ve haklıda. 

Bilimin kötü ellere geçmesi ki bunu engelleyemeyiz bizi nerelere götürür bu konu hakkında bir filozofun ( aynı zamanda bir bilim insanının) görüşlerine başvurmak isterseniz bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim. 

PUAN:4.0

11 Mart 2020 Çarşamba

FELSEFE SORUNLARI KİTAP FUARI: 

ARKA KAPAK: Dünyada mantıklı düşünen hiç kimsenin şüphe duymayacağı kadar kesin doğrulukta bir bilgi var mıdır? İlk bakışta pek de zor görünmeyen bu soru, gerçekte, sorulabilecek en zor sorulardan biridir. Kaçamaksız ve inanılır bir yanıtın yoluna çıkan engelleri saptadığımız anda felsefe çalışmalarına iyice girmiş oluruz, çünkü felsefe böyle en uç soruları yanıtlama girişiminden başka bir şey değildir ve bunu bizim günlük yaşamda, hatta bilimde yaptığımız gibi gelişigüzel ve dogmatik biçimde değil, eleştirel bir görüşle, bu tür soruları çözülmez yapan her şeyi açıkladıktan ve bizim sıradan düşüncelerimizin altında yatan belirsizlik ve karışıklığı saptadıktan sonra yapar

YAZAR: BERTRAND RUSSELL

ÇEVİREN: VEHBİ HACIKADİROĞLU

YAYINEVİ: SAY YAYINLARI

SAYFA: 160

YORUM: Herkese merhabalar bugün size Russell'ın Felsefe Sorunları adlı temel kitaplarından biriyle geldim. Russell, bu kitapta bizlere A priori bilgi ve bilmek hakkında bilgi veriyor. Kitap sohbet tadında ve dili çoğu yerde anlaşılır. Akıcı bir dili var kitabın fakat yinede felsefenin temel ilkelerini kavramadan okumanın manasız olacağını düşünüyorum. Russell, kitapta çoğu filozoftan bahsediyor onların felsefelerinden örnekler veriyor ve daha akıcı bir okuma için bu filozoflar hakkında bilgi sahibi olursanız daha sağlıklı bir okuma yapmış olursunuz. Genel hatlarıyla kitabı sevdim ve merak edenlere tavsiyemdir. Ne yazık ki uzun zamandır kurgu kitaplar okuyamadığım için sizlere uzun uzadıya bir yorum giremiyorum. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşçakalın.

PUAN: 4.0

3 Mart 2020 Salı

KORE'DEKİ ÇATI KATIMDAN SESLENİYORUM -2-

YAZAR : Didem Duygu Demir

YAYINEVİ : Ephesus Yayınları

SAYFA SAYISI : 311

YORUM :  Herkese merhabalar ''Kore deki Çatı Katımdan Sesleniyorum'' serisinin ikinci kitabından bahsedeceğim bugün size . Bu kitaba başlamadan önce serinin ilk kitabını  tekrar okudum hatırlamak için. Okumamın üstünden epey bir geçtiği için unutmuşum çoğu yeri o yüzden tekrar keyifle okumuş oldum.Hemen arkasına da ikinci kitaba başladığım için hiç bir kopma yaşamadım :) İlk kitap oldukça merak uyandıran bir yerde bitmişti. O yüzden heyecanla ikinci kitaba başladım ve o da aktı gitti. Meşguliyetten uzun sürede bitirmiş olsam da her okuduğumda sayfaların nasıl geçtiğini anlamadım bile. Yazarın hayatını sosyal medyada uzun bir süre takip etmiştim. Oldukça merak uyandırıcı geldiğinden kitap çıkaracağını duyduğumda da sevinmiştim :) Şimdi kendi ağzından, hatta çok kısa olsa da erkek arkadaşının ağzından hayatlarını, deneyimleri okumak hoşuma gitti. Devamında neler olacağını merak ediyorum. Üçüncü kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdiden iyi okumalar diliyorum. Hoşça kalın :)

PUANIM : 5.0

BEN SÖYLEMEM SEN ANLA KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :  "Şimdilerde hayal meyal, ama sıcacık bir sevinçle hatırlıyorum, çocukluğumda "anlatan kadınlar" vardı. Annemlerin günlerine, güne paralarıyla katılmadıkları halde, sırf sohbetleri güzel diye davet edilirlerdi. Çantası gibi annemin elinde günden güne gezen ben, minnacık aklımla bu kadınların anlattıklarını, onları anlatırken hikâyeye kattıkları kimi neşeli, kimi üzgün detayları hayranlıkla dinlerdim. Alelade bir şeyden bahsediyor bile olsalar, bunu öyle güzel, öyle "anlatıcı" bir havada yaparlardı ki, çocukluğumun televizyonsuz, gazetesiz, kitapsız dünyasına bir gökkuşağı neşesi getirirlerdi. Ayşegül Kocabıçak'ın kurduğu anlatının, hikâyeleme yeteneğinin ardında bir yerlerde işte o kadınların saklandığını hissediyorum okurken. Üstelik bunu kalemi günden güne daha da keskinleşip parıldayan çok iyi bir öykücünün akıl ve duygusuyla yaptığını, yarattığı capcanlı ve diri anlatımı, öyküde kendine özgü bir kadın dili kurmaktaki başarısını hayranlıkla izliyorum. Kaleminin neşesinin, hikâyesinin soluğunun hiç tükenmemesi dileğiyle!"
-Mahir Ünsal Eriş-

Ayşegül Kocabıçak, ilk öykü kitabı Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları ile fazlalıklarından arınmış ve sadeliğiyle öne çıkan bir öykü dili yaratarak, özellikle kadınlar ve çocukların, gündelik hayatta her an yaşadıkları travmalar karşısında dilsiz ve suskun bırakılmalarına dair metinlere hayat verdi. Toplumsal cinsiyet kodlarının gelenekle beslenerek nasıl yeniden üretildiği, daha da önemlisi nasıl görmezden gelindiği Kocabıçak öykülerinin konusu oldu. Yazar, ilk kitabında dahi oldukça "zor" konuları, meselenin önüne geçmeyen bir dil kullanarak anlatmayı tercih etti. Başarmış olmalı ki, ilk kitap kısa zamanda ikinci baskıya ulaştı.

Ben Söylemem Sen Anla, yazarın ikinci kitabı. Ayşegül Kocabıçak bu kitabında da bağırmayan bir dil kullanarak, usulca eleştirmiş "hallerimizi". Bilinen ama anlatılamayan, görmezden gelinen travmaların aslında onu yaşayan bireyler için ne denli yaralayıcı ve unutulmaz olduklarına işaret ederken, ilk kitabında olduğu gibi usulca ama rahatsız eden bir anlatım dilini tercih etmiş. Tek bir taşla camı çerçeveyi indirerek değil, camı kırmadan küçük taşlarla sabaha kadar o pencereyi taşlayarak…

Ayşegül Kocabıçak, kadınların kırılgan, ama bir o kadar neşeli ve direngen hallerini taşımış metinlerine. Penceremize attığı o küçük taşlardan kurtulmak ne mümkün… Yazar adeta "Pencerenizi açın!" diye bağıran bir çocuk! İster istemez açıyorsunuz pencerenizi. Bu sefer de, "Ben Söylemem Sen Anla" diyor, çaresiz anlamaya çalışıyorsunuz, anlamak istiyorsunuz. Sonra "anlamak" eylemi bir şenliğe dönüşüyor. Anladıkça sevilirmiş her şey, anlıyorsunuz...

YAZAR : Ayşegül KOCABIÇAK

YAYINEVİ : Notebene Yayınları

SAYFA SAYISI :80

YORUM :

Herkese merhabalar. Bugün size bir öykü kitabından bahsedeceğim. Ayşegül Kocabıçak'dan okuduğum ilk kitap ''Gülüzar''dı ve bayılarak okumuştum. Favori kitaplarımda ilk sıralarda diyebilirim.  Ayşegül Kocabıçak'la geçen yıl Ankara Kitap Fuarı'nda tanışma fırsatı bulduğum için çok şanslıyım. Çok güzel kalpli ve sıcakkanlı bir insan. Kendisiyle tanıştıktan sonra iyi ki dediğim yazarlardan oldu benim için. ''Gülüzar''ın ikincisinin çıkacağı haberini orada alıp çok mutlu olmuştum.  ''Ben söylemem Sen Anla''da ''Gülüzar'' gibi hislere dokunan birçok hikayeden oluşuyor. Bazı hikayelerde yazar Ankara'dan bahsettiği için de daha bir yakınlık hissettim açıkçası, hayal etmem çok kolay oldu :) Her hikayede bir ders yatıyor , her hikaye insanın empati yapmasına neden oluyor. Yer yer güldürse de genel olarak çarpıcı bir kitap okuyacaksınız. Biraz yüzleşmenin herkese iyi geleceğini düşünüyorum. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın :)

PUANIM :5.0

2 Mart 2020 Pazartesi

A'DAN Z'YE DÜŞÜNMEK KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK: "Humptydumptycilik" nedir? "Siyasetçi yanıtı" nedir? "Yanlış izin ardından sürüklemek" ile "hayali hasım" arasındaki fark nedir? Birisinin "gelincik sözcükler" kullanıp kullanmadığını nasıl bilebilirim? Warburton gündemdeki konulardan verdiği nükteli örneklerle her zamanki üslubunu konuşturuyor.

A'dan Z'ye Düşünmek belki her tartışmayı kazanmanızı sağlamayacak, ama iyi bir argümanı kötü olandan ayırt etmeyi öğreteceği kesin.

"Warburton çok açık seçik yazan bir yazar. Aynı zamanda uzman olmayanlarla basitleştirmeden konuşma sanatında bir usta."
-Philosopher's Magazine-
(Tanıtım Bülteninden)

YAZAR: NIGEL WARBURTON
ÇEVİREN: SEVDA ÇALIŞKAN
YAYINEVİ: ALFA YAYINLARI
SAYFA: 231

YORUM: Herkese merhabalar bugün size eleştirel düşünce üzerine yazılmış harika bir kitabı anlatmaya geldim. Bu kitap bir nevi "Safsata sanatı" insanlar konuşurken yada yazarken bizi ne gibi tuzaklara çekiyor. Fikirlerini gizlemek için yada sizi bazı konularda yönlendirmek için ne gibi oyunlar kuruyorlar ondan bahsediyor. Eleştirel bir şekilde düşünmek için bu yöntemleri kavramalı ve bu tuzaklara düşmemeliyiz. Yazarın dili çok akıcı ve anlaşılır buda kitabı okumanızda büyük kolaylık sağlıyor. 

Kitap bir sözlük gibi hazırlanmış, A'dan başlayarak Z'ye kadar kategorilenmiş olan sistemleri okuyoruz. Bunlara bir kaç örnek vermek gerekirse A kısmında şunlar yer almakta : 

* AD HOC EKLEMELER
*AKRABALIK TERİMİ
*ARDILI DEĞİLLEME

Biraz da D kısmından örnek yazacak olursak onlar da şöyle: 
*DELİL YETERSİZLİĞİ
*DEMOKRASİ YANILTMACASI

Bu örnekleri kafanızda bir şeyler oluşması için verdim. Bir kitapçıya gittiğinizde kitabı biraz kurcalamanızı tavsiye ederim oldukça faydalı bir kitap. Şimdiden iyi okumalar diliyorum. 

PUAN:4.0