function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

29 Nisan 2022 Cuma



 AY HIRSIZI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Sunay Akın yeni kitabı Ay Hırsızı’nda gözünü Ay’a dikiyor ve bir arkeoloğun sabrıyla kazıyor insanlığın ortak birikiminin üzerine çöken tozu toprağı… Ortaya çıkardığı bilgiyi şair duyarlığıyla ilmek ilmek dokuyor ve okurunu hayrete düşürecek öyküler bir bir diziliyor karşımıza.


Cervantes ve Mimar Sinan hangi caminin inşaatında buluştu?.. Enver Paşa’nın uçağı kaç kez düştü?.. Piri Reis’in haritası Topkapı Sarayı’nda nasıl bulundu?.. İstanbul Boğazı’nı yürüyerek geçen Attila Hülagü’nün sırrı neydi? 157 yıl yaşayan Zaro Ağa’nın Amerika seferi… Atatürk neden hiç uçağa binmedi?..

YAZAR: SUNAY AKIN

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA: 235

YORUM: Merhaba bugün size Sunay Akın ile geldim. Ülkemizin entelektüel ve aydınlarından olduğuna tüm kalbimle inandığım Akın, bir çok sıfatının yanında çok iyi bir "Hikayeci". Yazar beni üslubuyla, bilgisiyle her zaman etkilemiştir. Yazarın bu kitabı genel olarak ay yolculukları ve uçuşlarla ilgili yaşanan hikayelerle bezenmiş. Ay konsepti altında bir çok gizli kalmış hikayeyi okuyoruz, bir çok şey öğreniyoruz. İsmini daha önce hiç duymadığımız bir çok değerli insanın hakkı bu kitapla teslim edilmiş, bunu yazar satır aralarında kendisi de vurguluyor. Ayrıca Sunay Akın'ın da çocukluğuyla, anılarıyla bezeli olan bu eser, yazar hakkında da bir çok bilgi veriyor. Ben severek okudum, bilmediğim bir çok şey öğrendim ve çok etkilendim. Daha önce okumadıysanız kesinlikle Sunay Akın'ın en azından bir kitabına şans verin derim. 

PUAN: 3.7

22 Nisan 2022 Cuma


 İSA'NIN GÜNCESİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  Modern zaman insanını tutsak eden "kuşku"nun merkeze alındığı İsa'nın Güncesinde Melih Cevdet Anday bireyin yalnız kalışını anlatıyor.


Bir tür sanrıya dönüşen kuşku, endişe, gözetlenme korkusunun yarattığı bu yalnızlık; giderilebilir, dindirilebilir bir şey de değildir.

Melih Cevdet Anday'ın nefis Türkçesiyle...

Kurşunda bir oyun oynanıyordu, ben bunun dışındaydım, ama bir yandan da tümümüzün ağır bir uyumsuzluk ipinde bulunduğumuz duygusunu canlı olarak yaşıyordum. Bu duygu bir aldanma değildi kuşkusuz; hatta seslerin kesilmesi de bunun sonucuydu bence. Pamuk ipliği ile bağlı gibiydik birbirimize. İlişkilerimizin düzenini sağlayan kalıplarımıza bir giriyor, bir çıkıyorduk. Hem tek başımızaydık, hem bir aradaydık. Zaman denilen şeyin beş paralık değeri kalmıyordu. Yıldızlar gibi, birbirimizden habersiz dönüyorduk. Ses duvarını aşıp saltık bir sessizliğe gömülmüştük. Artık hiçbir şeyin anlamı yoktu.

YAZAR: MELİH CEVDET ANDAY

YAYINEVİ: EVEREST YAYINLARI

SAYFA: 225

YORUM: Herkese merhaba, bugün Melih Cevdet Anday'ın  "İsa'nın Güncesi" adlı eseriyle geldim. Yazar genelde şiirleriyle tanınan önemli bir şair ama benim bildiğim kadarıyla üç kadar romanı da var. Bu kitaplardan biri de "İsa'nın Güncesi", kitap genel olarak metaforlarla bezeli. Her olayın, anlatının bir şeylere atıf yaptığını kestirmek zor olmuyor fakat bazı yerler benim için anlaşılmazdı.  "Acaba burada ne anlatmak istiyor," gibi sorularım çok oldu. Kitabın 12 Mart mutırası dönemine atıf yaptığını okumuştum. Bu dönem hakkında çok bilgim olmadığı için işin siyası kısmını bir kenara bırakıyorum. Muhakkak ki 1971 yılının baskıcı ortamının anlatıldığı ilk başta kolayca anlaşılsa da bazı bölümlerde bu bilgi benim için yeterli olmadı. 
Kafkaesk bir eser olduğunu söylemek mümkün. Kafka'nın "Dava" eserinden esinlendiğini de bir çok yerde okudum. Bu etki çokça belli oluyor. Kitabın işleyişi çok benzer fakat benim düşüncem Kafka biraz daha anlaşılırdı. Kitapta postmodern öğelerin olduğunu da söylemek gerek. Yer, tarih ve isim bilgileri verilmeden işleniyor öykü. Genelde hitabet için belirli sıfatlar veya akrabalık terimleri kullanılıyor. 

Genel olarak komik ve keyifli bir okuma olduğunu söylemeliyim. Belki dönem hakkında daha çok bilgi sahibi olsam biraz daha keyifli bir okuma olabilirdi.  Kitabın konusuna gelirsek, İsa takma isimli baş kahramanımızın başından geçenler anlatılmakta. Yeni bir işe başlamasıyla beraber hayatının değişimini okuyoruz. İsa yeni iş yerinde odasında bulunan bir kasayı açıyor ve içinde bir kaç kağıt buluyor bu kağıtların bulunmasıyla hakkında bazı "soruşturmalar" başlar. Bu soruşturmalar aynı "Dava" romanındaki gibi belirsiz ve sürüncemede ilerliyor. Sokak ortasında, otobüslerde sorgular yapılıyor. Yapılan sorguların alt metnin de " Sen ne dersen de biz bildiğimizi anlarız, onu yazarız," göndermesi var. Dönemin adalet sistemine yapılan göndermeler açıktı. Benim için farklı bir okuma oldu sizlere de öneririm. Bir başka kitapta görüşmek üzere... 

PUAN: 3.5 


19 Nisan 2022 Salı


   GECE YARISI KÜTÜPHANESİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: *Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,* dedi. *Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider.  Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…

Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?*

Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar.

Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?

İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.


YAZAR: MATT HAIG

ÇEVİREN: KIVANÇ GÜNEY

YAYINEVİ: DOMİNGO YAYINLARI

SAYFA: 282

YORUM:  Herkese merhabalar, bugün size çok popüler olan bir kitapla geldim. Kitabın içeriğinin hayali bir kütüphanede geçtiğini öğrendiğimde kitabı hemen almak istemiştim. Kitaplarla alakalı şeyler okumayı çok seviyorum. Bu kitabı da çok seveceğimi düşünerek aldım. 

Kitabı okumaya başladığımda Nora'nın felsefe mezunu olduğunu gördüğümde okuma şevkim iyiden iyiye arttı. Kitabın  içerisinde bir çok filozofa değinilmiş ve alıntı yapılmış, bu çok güzeldi. Kurguya gelirsek bence oldukça güzel kurgulanmış biraz daha uzun olsa okuru sıkabilirdi fakat uzunluğu tam tadında olmuş. 

Nora çok kötü giden hayatına artık son vermek istemektedir ve bir gün bunu gerçekleştirir. Kullandığı hapları içerek intihar eden genç kadın, gözlerini birden hayali bir kütüphanede açar. Bu kütüphane Nora'nın olası yaşamlarının bulunduğu kitaplarla doludur. Bu güzel bir metafor olmuş. Kaderin, yaşamın yazılmış olduğuna inanan semavi dinlere atıfta bulunulmuş. Bu kitaplarda yer alan olası hayatları deneyerek en iyi hayatı bulmaya çalışan genç kadın görüyor ki mükemmel hayat diye bir şey yok! Her hayatın kendince zorlukları ve kötü tarafları var. Ben insanı hayata bağlamak isteyen yazarın insana hayatı anlatmak için, yaşamın değerini göstermek için böyle bir çalışma yaptığı kanısındayım ve amacına da ulaşmış. Gerçekten yaşamın iyi yanlarını ve yaşamaya değer kısımlarını bizlere gösteriyor. 

Kitabın sonu beni etkiledi açıkça söylemek gerekirse başka bir son yazılsa - daha fantastik- bunu sevmeyebilirdim. Fakat kitaba yazılan son gerçekten kitabın başından beri kafamda dolaşan soruları yanıtladı. Kitabın kurgu eksiği olan ufak tefe yerleri var. Bunlar çok da önemli değil, ben bu kitabın bir amaç uğruna yazıldığı kanısındayım. Okunmaya değer bir eser. Bu arada küçük bir eleştiride eklemek gerek, kitap bence çeviri kurbanı olmuş. Kitabın çevirisini çok beğenmedim. Kitabı okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Bazı yerlerde bu çeviri sıkıntısını yaşadım fakat sonra görmezden gelmeyi öğrendim diyelim. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 


PUAN: 3.8 

11 Nisan 2022 Pazartesi


 GÖLGELER VE HAYALLER ŞEHRİNDE 

KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

Buraya ait olamamaktan yoruldum. Ama gidemiyorum da... Paris’e de ait değilim çünkü. Charles, Marcel, Evelyn, Margaret, hepsi başka bir yere ait olmanın güveniyle istedikleri yere gidebiliyorlar. Gittikleri yerde de durmayacaklar belli ki. Ben onlara benzesem de onlardan biri değilim. Acı bir tecrübe. Hayaletlerin niçin kimi binalarda hapis kaldığını şimdi anladım. Ben ve benim gibiler bu şehrin hayaletleri. Melez mahluklar. Onlarsa seyyah. Çoktan bitmiş bir hikâyeyi tekrar yaşamak isteyen eğlence düşkünleri. Onlara boşuna kızdım Alex. Ateşe verdim her yeri. Öfkem kendimeydi, biliyorum. Hiçbir yer yok benim için. Onları kıskanıyorum. Kendinden emin insanları. Herkesin bir evi, bir toprağı var. Ben gökyüzünde uçan kimsesiz bir tohumum. Bütün rahimler ölü benim için.

Meşrutiyetin ilanından sonra bir Fransız gazetesi Türkiye’de olup bitenleri ilk kaynaktan öğrenmek için İstanbul’a muhabir göndermeye karar verir. Türk asıllı bir Fransız gazeteci bu işe talip olur ve köklerinin bulunduğu şehre, İstanbul’a doğru yola çıkar.

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, Osmanlı’nın bu çalkantılı dönemindeki toplumsal histerinin romanı. Yabancı kaldığı ülkesinde olan biteni yabancılara rapor eden bir Türk’ün, bir yandan Osmanlı toplumunun akıl tutulmasını gözlemlerken bir yandan da kendi geçmişiyle yüzleşmesinin hikâyesi.

YAZAR: MURAT GÜLSOY

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 300


YORUM: Merhaba bugün size Gülsoy'un çok merak ettiğim kitabı Gölgeler ve Hayaller Şehri ile geldim. Kitabın Beşir Fuat ile ilgili olduğunu öğrendiğimde çok merak etmiştim. İlk Türk materyalist olan Fuat, annesinin ölmesi üzerine bazı kuşkulara kapılarak intihar ederek kendini öldürmüştür.  Ahmet Mithat Efendi'nin Beşir Fuat adlı kitabı bu intiharı ve düşünürün felsefesini anlamak için önemli bir kaynak. Bu kitabı okumadan önce Ahmet Mithat Efendi'nin kitabını okumanız size daha iyi okuma kalitesi sunacaktır. 

Bu filozofun bende bıraktığı merak üzerine bu kitabı aldım ve çok sevdim. Yazar düşünürün tüm çocuklarına ek kurgusal bir çocuk daha yaratarak Beşir Fuat'ı bizlere anlatıyor. Hem düşünürü öğrenirken hem de dönemin İstanbul'u hakkında önemli bilgiler ediniyoruz. Kitapta beni rahatsız eden tek unsur kitabın roman olmasına nazaran mektuplarla ilerlemesi. Başka bir anlatım tarzıyla yazılsa çok daha severim. Fakat bu ufak etmen göz ardı edilirse gerçekten çok özel ve güzel bir kitap olduğunu söylemeliyim. Herkese tavsiyemdir... 

PUAN: 4.0