function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Mart 2017 Perşembe

PALTO & BURUN KİTAP YORUMU : 


ARKA KAPAK YAZISI :
Dostoyevski’nin veciz bir ifadeyle “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık!” dediği bu sarsıcı öykü, aynı zamanda gerçekçi Rus edebiyatının en önemli kilometre taşlarından birini de oluşturuyor.

Zaman zaman ‘sokaktaki adam’, ‘sıradan insan’, ‘küçük memur’ ya da ‘küçük adam’ denilen, görmezden gelinen, ezilen, horlanan, kısacası adsız milyonlardan birisidir adı bile garip Akakiy Akakiyeviç.
Gogol, bu unutulmaz öyküsünde Akakiy Akakiyeviç’in şahsında sessiz yığınların insani sorunlarını, dramlarını ve umutsuz yaşam mücadelelerini edebiyata dâhil etmeyi başarmıştır.

Palto yayınlandıktan sonra Rus edebiyatında ya da başka bir edebiyatta artık hiçbir şey eskisi gibi devam edemezdi.
Bu öyküyü okuyanlar, işte böylesine önemli ve anlamlı bir değişime doğrudan tanıklık etmiş oluyorlar.

Edip Cansever’in ünlü “Masa da masaymış ha!” şiirine nazire yaparak bu kısa sunumu sonlandıralım: 
“Palto da paltoymuş ha!”

YAZAR: NİKOLAY GOGOL

ÇEVİREN: HALDUN KARYOL

YAYINEVİ: PARODİ YAYINLARI 

SAYFA SAYISI: 118

YORUM : Herkese merhabalar çok güzel bir klasik daha okudum. Bu kitap benim ilk Gogol kitabım oldu ve çok sevdim. Biraz palto hakkında  bir kaç şey söylemek isterim. 

Gogol; palto öyküsü ile gerek Rus gerek dünya edebiyatında önemli yer tutan gerçeklik akımının kökenini palto ile oluşturmuştur. Dostoyevski : "Hepimiz Gogol'ün  palto'sundan çıktık" diyerek bu görüşü öne sürmüştür. 

Palto oldukça fakir ve kıyıda köşede hayata tutunmaya çalışan Akakiy Akakiyeviç adlı bir memuru anlatır. Akakiy oldukça zor bir hayat sürmekte ve çalıştığı yerde de oldukça dışlanmakta. Fakat bunların hiç biri Akakiy'in işine aşık olmasını engellemiyor. Akakiy bir gün arkadaşlarının "çul" diye adlandırdığı paltosunun delindiğini ve  çok  üşüdüğünü fark eder. Tamir olunmayacak kadar eskiyen palto kullanılmaz duruma gelince Akakiy  elindeki tüm parasıyla yeni bir palto alır ve burada başlar hikayemiz. Bu çilekeş memurun çilekeş hayatı ibret vericiydi ve bence herkes okumalı. 

Kitapta bulunan bir diğer öykümüzde Burun. Burun; kendisini çok beğenmiş ve oldukça hali vakti yerinde bir adamı konu alıyor. Kahramanımız bir gün uyandığında burnu yerinde yoktur ve deliye dönen kahramanımız ne olduğunu çözmeye çalışır. Bu sırada karısı ile sabah kahvaltısı yapmakta olan berber İvan Yakovleviç ekmeğini ikiye bölünce şaşkına döner. Ekmeğin içinden bir burun çıkar. Asıl sorunsa İvan Yakovleviç bu burunun kime ait olduğunu biliyor.

Oldukça eğlenceli bir hikaye olan burun'u bence herkes çok sevecek okuyacak. Herkese bu kitabı öneririm Parodi yayınları çok özenle hazırlamış bu kitabı. Çevirisine özen gösterilmiş. Kapağı harika olmuş . Kitabı okuyan arkadaşların bize görüşlerini bildirmesi bizleri çok mutlu eder. Okuyan arkadaşlar bizlere ulaşa bilir. Şimdiden iyi okumalar . :) 

PUAN: 5.0








ÇIRAK KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

 Cerrah Geri Dönüyor… Ve Bu Kez Yalnız Değil…

Boston dedektifi Jane Rizzoli, Cerrahın elinden yeni kurtulmuş, kâbuslarının sona erdiğini düşünmeye başlamıştır ki, yeni ortaya çıkan bir seri katilin peşine düşmek zorunda kalır. Ancak bu yeni katilin yöntemlerinin Cerrahınkilere olan benzerliği ürkütücüdür.
Davayla ilgili herkesten daha çok şey bilen gizemli bir FBI ajanının ortaya çıkışı Rizzoli’nin işini kolaylaştırmaktan çok daha da zorlaştıracaktır. Uzun yıllardır birlikte çalıştığı ortağının yardımı olmadan tek başına savaşmak zorunda olan dedektif, korkularıyla ve kâbuslarıyla yüzleşip Cerraha ve “çırağına” meydan okumaya hazırlanmaktadır.
YAZAR : Tess GERRITSEN

ÇEVİREN : Cumhur MISIROĞLU

YAYINEVİ : MARTI

SAYFA SAYISI :384

YORUM :  Herkese merhabalar. Bu seferde size bir Tess kitabı yorumlayacağım. Çırak benim yazardan okuduğum üçüncü kitap .Sırasıyla ilk olarak Günahkar'ı ardından Cerrah'ı ve son olarak da Çırak 'ı okudum. Biraz ters başlasam da seriye olumsuz bir etkisini yaşamadım. Yalnızca Cerrah ve Çırak konu bakımından birbirinin devamı niteliğinde. İyi ki onları sırasız okumamışım :)
Önce kitabın konusundan bahsedelim :
   İlk kitapta yer alan ,cerrahın çırağı olarak adlandırılan bir katil ortaya çıkıyor ve öldürme yöntemleri neredeyse cerrahla aynı. Bu cinayetlerin başlamasıyla dedektif Rizzolli'nin  bir  yıl önce yaşadığı dehşetin yaraları kanamaya başlıyor. O zaman ki yaşadıklarını her cinayette tekrar tekrar yaşayıp endişelenmeye başlıyor. Sonrasında katil cinayetlerle Rizzolli'ye bir takım mesajlar bırakıyor ve işler çığırından çıkıyor. Tess'in her kitabında olduğu gibi çok küçük bir aşk detayı da var kitapta . Rizzoli bütün bunlar olurken de bir kişiye değişik duygular besliyor :) Bakalım bu duyguların sonucunda neler olacak ? :)
    Kitabın konusu genel hatlarıyla böyle çok detaya inip de kitabın heyecanını kaçırmak istemem. O yüzden şimdi de benim yoruma geçelim :
    Tess'in dili her zamanki gibi çok güzeldi.Akıcı ve merak uyandırıcı bir kitaptı benim için Çırak. .Son kısıma kadar merakla hiç sıkılmadan okudum kitabı. Kitap çok güzel devam ederken sona gelince biraz hayal kırıklığı yaşadım açıkçası. Her şey güzel giderken merakım zirveye ulaşmışken ben biraz daha tatmin edici bir son beklerdim . Ama malesef öyle olmadı. Kitabı bitirdiğimde, sonlara doğru kitaptan koptuğumu bu yüzden sondan tatmin olmadığımı düşünüp sonu tekrar okudum ama çokta değişen bir şey olmadı .Ya ben tekrar anlamadım ya da biraz havada kalan şeyler vardı kitapta , orasını bilemesem de genel olarak (sonu hariç) kitabı beğendim ve severek okudum. Seriye başlayacaklara, seriye  hangi kitabı okuyup başlarlarsa başlasınlar Cerrah'la Çırak'ı arda arda okumalarını tavsiye ediyorum.Ve şimdiden iyi okumalar diliyorum :)

PUANIM : 3.5

Birde şunu demeden geçemeyeceğim.Ben Cerrah'ı Doğan Kitap'tan okumuştum ve kitapta katilin konuşmaları farklı bir font kullanılarak yazılmıştı. Bu kitaba daha çok heyecan katıyordu çünkü o bölümlere gelmek için sabırsızlanıyordum. Katilin konuşması olduğunu fontdan anlıyordum ama martı yayınında font ayrımı yoktu bölüm aralarında bile katilin yani cerrahın konuşmaları olsa, aynı fonttu yazı.Bazen sonradan anlıyordum katilin konuşması olduğunu. Cerrahtan ayrı yazılan  fonta alıştığım için bu kitap bana garip geldi ve bu pek de hoşuma gitmedi açıkçası puan kırmam da bununda etkisi var bu demeden yorumu bitirmek istemedim.

25 Mart 2017 Cumartesi

 BEYOĞLU'NUN EN GÜZEL ABİSİ  KİTAP YORUMU : 


ARKA KAPAK YAZISI  :

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke... 

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."

YAZAR : AHMET ÜMİT 

SAYFA SAYISI : 412 

YAYINEVİ : EVEREST YAYINLARI 


YORUM : Yine mükemmel bir Ahmet Ümit eseri ve  çok güzel bir polisiye okudum.  Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet, yine Baş komiser Nevzat ve ekibi ve yeni bir macera. Bu kitaptaki en güzel yerlerden biri  de kitapta bir yazar karakterin bulunması ve eski eserlere gönderme yapılması. 

İşlenen cinayetle beraber ekibimiz devreye girer ve soruşturma başlar. Beyoğlu'nun en gösterişli kabadayısı Kara Nizam'ın adamı Engin'in öldürülmesi ile tüm gözler Nizam'ın hasmı Barbut İhsan'ı gösterir.  Beyoğlu'nun en büyük kabadayılarının  arasındaki aşk, para, şan, şöhret kapışması ile başlayan düşmanlık. Bir ölümle mi sonuçlanacak?

Engin'i kim öldürdü; Kara Nizam en gözde adamını öldürüp hasmının üstüne mi atılmak istedi? Yoksa İhsan kendi mekanının önünde hem de yeni yıl akşamı en kanlı düşmanının, en gözde adamını öldürecek kadar cesur muydu?

Engin uzaktan atılan bir bıçakla öldürülür. Baş komiser Nevzat yedi sene önce görev yaptığı bu Tarlabaşı'na çokta uzak değildir. Buradaki en eski kabadayıları tanır ve herkes tarafından sevilen Nevzat  soruşturmaya başlar. 

Tarlabaşında'ki bir kültür merkezi ve burayı işleten Nazlı; belki de katilimiz burada; eski solcular, Gezi parkı direnişçileri, sokak çocukları, translar, hepsi burada kalır. Engin'in patronu Kara Nizam'ın kumarhanesinin bulunduğu bina Nazlı'ya aittir. Bu sebeple aralarında bir çok olay yaşanır. Acaba Nazlı, Engin'i Kara Nizama gözdağı vermek için mi öldürdü yada öldürttü?

Belkide Nevzat'ın peşini bırakmayan her yerde karşılaştığı komşusu yazar.. Bu yazar, polisiye türünde romanları olan biri ve kitaplarının adı; Beyoğlu rapsodisi , Aşk köpekliktir... Hmmm ilginç isimler ama olabilir mi ? gerçekten  zekasına güvenen kusursuz cinayet işleyebileceğini düşünen bir yazarın işimi.. Bilmek zor katil ustalıkla saklanıyor kitabımızda. 

Ben  her zamanki gibi hayranlıkla okudum kitabı. Çok güzel çok akıcı bir kitaptı. Ben tüm polisiye okurlarına tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar . :) 


PUAN : 5.0




24 Mart 2017 Cuma

ARAFIN SAKİNLERİ KİTAP YORUMU:
ARKA KAPAK YAZISI:  Hastane odasında sonunu bekleyen genç bir kız… Onu yapayalnız ölümün soğuk kollarına iten nedenler… Hakikati Handan’ın hayat hikâyesinde bulan ateist bir doktor… Sıradışı konuşmalarıyla ruhani dünyalara pencereler açan İskender… Ve bu insanların manevi yolculuğu…
Ateist kocaya aşkla bağlı inançlı bir kadının hoşgörüsü… Hiçbir engel tanımayan sevginin tılsımı…
Jale, Berrin, Safiye ve diğerlerinin dramatik, bir o kadar da ibret dolu hayat hikâyeleri.. Kısaca rotasını kaybetmiş gençliğin çığlıkları… Ve bütün bu olanların arasında Handan’a sonsuzluk kapılarını açan o ses…

YAZAR: Fikret EROĞLU

YAYINEVİ: KUMRAN

SAYFA SAYISI:259

YORUM: Bu kitabın varlığından bile haberim yokken Ankara'daki kitap fuarına gittiğimizde,  bir stanttaki kitaplara bakarken biraz zoraki tanıştırıldım bu kitapla aslında :) Oradaki görevli çocuk tutuşturdu elime siz bu kitabı seversiniz diye. Aldım kitabı arkasını okurken de kitabımızın yazarı da burada isterseniz imzalar sizin için dedi ben ne olduğunu anlamadan yazar geldi yanımıza kitabından bahsetti. Arkasını okuduğumda aşk  kitabı zannedip kibar bir dille geri çevirmek istedim kitabı aşk kitabı sevmiyorum diye ama yazar aşk kitabı olmadığını söyledi. Bizde Kerem'le düşünüp almaya karar verdik. Yazar Fikret Eroğlu kitabı imzaladıktan ve kısa bir sohbetten sonra stanttan ayrılıp gezmeye devam ettik böylece bu kitabı edindik. Ne zamandır sıra gelmese de bu kitaba sonunda okudum ve kısmen beğendim kitabı :)

Araf'ın Sakinleri kitabın konusu şöyle, ateist bir doktor ve onun inançlı karısı hayatlarını birbirine hoşgörü göstererek geçirirken, bir gün doktorun çalıştığı hastaneye uyuşturucu krizine girip bayılan aynı zamanda da akciğer kanseri bir kız geliyor. Adı Handan olan yirmilerinin başındaki genç kız kendine gelince doktor yanına gidiyor ve kız başından geçenleri doktora anlatmaya başlıyor. Kız öleceğinin bilincinde doktordan son bir  dilekte bulunuyor. Kızın istediği hayatını doktora yazdırmak. Hayatının diğer  gençlere ibret olması. Böylelikle bu durumun doktorun oldukça ilgisini çekmesi ve kızın son istediğini yerine getirme arzusu sonucu .Doktor zamanını Handan'a ayırıyor ve hikaye başlamış oluyor.


 Kitap çok kalın olmayan tadında biten bir kitaptı. Yazarın betimlemeleri konu aralarında verilen bilgiler hoşuma gitti. Altı çizilecek ders alınacak sözler vardı. Kitap onlara doğru biraz beni sıksa da genel olarak akıcı ilgi çekiciydi. Sıradan bir son okumuş olsam da yazarın dili ve olan olaylar benim kitabı sevmemi sağladı. Hem bilgilenmek biraz bazı şeylerden kendine göre bir ders almak ve akıcı bir kitap okumak isteyen herkese öneririm .Şimdiden iyi okumalar dilerim.

PUANIM: 3.5

22 Mart 2017 Çarşamba

SOKRATES'İN SAVUNMASI KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu ve hocası Sokrates'i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron'da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle suçlanan Sokrates'in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates'in Savunması'nda ise yargı süreci anlatılmaktadır. Kriton'da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması gereken ilkeler tartışılır. Platon'un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon'daysa Sokrates'in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.

YAZARIN ADI : PLATON(Eflatun)

ÇEVİREN: Murat DEMİR

YAYINEVİ : Nilüfer
Sayfa Sayısı : 88

YORUM : Sokrates'in Savunması , Sokretes'in öğrencisi olan Ploton'un hocasının idam eşiğine nasıl geldiğini, idamından önce Atina halkına seslenişini, gerçeklerini bir bir yüzlerine vurmasını anlatıyor. Neredeyse kitabın yarısına kadar süren  açıklama bölümü biraz kafa yaksa da biraz beni zorlasa da Sokrates'in savunmasının başladığı bölümden gerisi su gibi akıp geçti kitapta. 

Sokrates'in savunmasını hayranlıkla okudum. Sokrates'in her bir sözü beni ona hayran bıraktı. Çünkü ölümün eşiğine gelmiş biri. Bütün hayatını kendi doğrularıyla ve kendi doğrularını insanlara anlatarak ,onların bilgisini sınayıp, kendini en bilgili sananların bile cahilliğini yüzüne tokat gibi vuran Sokrates, herkesin üstüne gelmesine, ortalıkta suç işlediğinin bir tek  kanıtı bile olmadan idama süreklenmesine rağmen ölmekten korkmuyor ve bağış dilemiyor kendi bildiklerinden vazgeçmiyor ve onuruyla gururuyla kendi yolunda canını feda ediyor. 

Sokrates'in aklı ve hayat şekli bana hayranlık uyandırdı. Bütün hayatını bilginin izinde geçirmesi bütün hayatını bilgiye aç bir şekilde yaşaması ve tarihe adını daha da kazımasına yol açan idamıyla Sokrates ve Sokrates'in düşünceleri beni bir çok konuda tekrar düşündürdü ve bazı şeyleri sorgulamama yol açtı. Bundan sonrada gerek Platon ile ilgili olsun gerek Sokrates'le ilgili olsun bu tür felsefik kitapları daha çok okumaya çalışacağım. Ben bu kitabı sevdim ve meraklısına da gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Şimdiden herkese iyi okumalar dilerim :)

PUANIM: 4.0

18 Mart 2017 Cumartesi

BİR MUMYA İLE KÜÇÜK BİR HASBIHAL KİTAP YORUMU :




ARKA KAPAK YAZISI :


"Her sözcük boşluğu bırakılmış bir itici güçtür," diyen Edgar Allan Poe'nun, biri yarım kalmış dokuz öyküsü... (1942'de bulunan "Deniz Feneri" bitmemiş bir öyküdür."

Aya yapılan bir yolculuğun anlatıldığı "Hans Pfaal Diye Birinin Görülmedik Serüveni"; 1000 yıl sonrasından 1840'lara gönderilen bir mektup olan "Mellonta Tauta"; bir balon yolculuğunun anlatıldığı "Balon Şakası"; 5000 yıllık Mısırlı bir mumya ile zamanın bilginlerinin çeşitli konulardaki tartışmalarının anlatıldığı "Bir Mumya ile Küçük Bir Hasbıhal";


YAZAR : EDGAR ALLAN POE

YAYINEVİ : AYRAÇ YAYINLARI

ÇEVİREN : HASAN FEHMİ NEMLİ

SAYFA SAYISI :173

YORUM : Öncelikle söylemeliyim Poe benim için çok özel biri. Poe hakkında biraz araştırma yapıp da  ona hayran olmayacak birinin olduğunu sanmıyorum . 

Bendeki bu kitap baskısı olmayan ve ilk baskı olan 2002 basım bir öykü kitabı. Kitabın içerisindeki  öyküler söyle :

* Deniz Feneri

* Bir Mumya ile Küçük Bir Hasbıhal 

* Von Kempelen ve Buluşu

* Sözcüklerin Gücü

* Monos ile Una Arasında Görüşme 

* Eiros ile Charmion'un  Sohbeti

* Hans Pfaal Diye Birinin Benzeri Görülmedik Serüveni 

* Balon Şakası 

* Mellonta Tauta 

Bunca güzel öykü hakkında biraz bilgi vermek isterim . Adgar Allan Poe dediğimizde ilkler geliyor akıllara. Öykülerini günümüze kadar koruyan; günümüz edebiyatının  bir çok konusunu ele alıp bunların temellerini oluşturan isimdir  Poe . 
Poe kırk yıllık yaşamına yetmiş iki buçuk öykü sığdırmıştır. Deniz Feneri adlı öykü Poe'nun ölümünden  92 yıl sonra yarım bir şekilde bulunup ilk olarak bir dergide yayımlanır.

 "Hans Pfaal" öyküsü bu günkü anlamıyla bilim kurgunun ilk örneklerindendir. Poe bu öykü ile  Jules verne'i etkilemiş bir yazardır. Daha önce paylaştığım "Morgue sokağı cinayeti" ile  Sir Arthur  Conan Doyle'u etkilemiş büyük bir yazardır. 

 "Mellonta Taura" 1000 yıl sonrasından 1840'lar dünyasına gönderilen bir mektubu anlatır. "Balon şakası" okyanus ötesi bir balon yolculuğunu anlatır . "Bir Mumya İle Küçük Bir Hasbıhal" 5000 yıllık uykusundan uyandırılan mısırlı bir mumya ile günümüz şartları ve buğunun şartları tartışılır. 
Öyküler hemen hemen böyledir  diğer bir kaç öykü fantastik olup  ölümü evreni anlatan essiz eserlerdir . 

Poe, "Eureka"ya kadar açıkça ifade etmese de ta "Metzenger gerstein" adlı  öyküsünden  başlayarak  evrenin ve Tanrının bir ve aynı olduğuna, başlangıçta çok küçük bir nokta olan  maddenin genleşerek evreni oluşturduğuna inanır. Bu, Willem de  Sitter'in 1917'de formüle ettiği genişleyen evren kuramından yetmiş yıl önce  dile getirilmiştir.  Bu kavram, 1940'larda  Georges Gamov tarafından  bugünkü şekline kavuşturulan "Big-Bang " kuramıyla şaşırtıcı bir benzerlik göstermektedir.  Poe, uzayla zamanın aynı şey olduğunu da ileri sürmüş ve Einstein ortaya  çıkıncaya kadar bu sav saçmalık olarak  kabul edilmiştir. Bundan başka "kara delikler"le ilğili çok şaşırtıcı  önermelerde bulunmuş ve doğruluğu bu yüz yılda  anlaşılan "samanyolu'nun bir galaksi olduğu" görüşünü ileri sürmüştür.  Kendisi bir bilim adamı olmayan Poe'nun bütün bunları nasıl bildiğini, bu konularda hiç yazılı kaynak bırakmadığı için bilemiyoruz.  Bu yorumda elimde olan esrin Çevirmeninin Aralık 1999, Ankara da yazmış olduğu kitabın ön sözünden oldukça faydalandım ve bilgilerin çoğunluğu bu kaynaktandır. 

Son olarak Dostoyevski'nin bir sözü ile yorumu bitirmek isterim ; "Poe'nun sadece kendine has olan ve onu bütün diğer yazarlardan ayırt eden özeliği, hayal gücünün olağan üstü genişliğidir. 

"Doğanın haşmetini  kabul etmekten başka  elinden bir şey gelmeyen insan, aynı doğanın unsurları üzerinde elde ettiği, giderek artan  egemenliği nedeniyle çocukça bir sevince kapıldı. Hayalinde, kasılarak Tanrı rolü oynarken bile üzerine çocukça bir aptallık çöküyordu." EDGAR ALLAN POE 

PUAN :  ( Çeviri ve dipnotlarının hataları yüzünden ) :4.5

16 Mart 2017 Perşembe

HİÇ KİMSE SIRADAN DEĞİLDİR KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI: 

"19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? "Hiç" oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için.

Peki o halde, oyuna hazırım!"

YAZAR: Markus ZUSAK


ÇEVİRMEN: Selim YENİÇERİ


YAYINEVİ: Martı


SAYFA SAYISI : 462


YORUM : Bu kitap benim Markus Zusak'ın okuduğum ikinci kitabıydı. İlk olarak Kitap Hırsızı'yla tanımıştım yazarı. Kitap hırsızını çok severek okumuştum bu kitapta olduğu gibi. Ama iki kitap arasında dağlar kadar fark var sanki yazarları farklı gibi hissettim ben. :) Konuların arasında uçurumlar olmasından kaynaklı sanırım Hiç Kimse Sıradan Değildir'de daha samimi buldum yazarın üslubunu :) Kitabın arka kapak yazısı beni oku diye bağırıyor resmen . Yazıyı okur okumaz ilgimi çekti ve kitabı okumak istedim :)

Gelelim kitabın konusuna ;

  Ed ve arkadaşları bir banka soygununun ortasında kalıyor ve soygun sırasındaki kendi aralarında konuşmaları yüzünden soyguncunun dikkatini çekiyorlar. En son olarak da soyguncu paraları alıp Ed'in arkadaşı huysuz Marv'ın antika arabasına atlayıp  kaçmaya çalışıyor ama giderken silahını düşürüyor bunu gören Ed silahı yerden alıyor ve soyguncuyu yakalıyor. Bunun sonrasında ise kahraman ilan ediliyor .19 yaşında hayatta hiç bir şeye sahip olmayan Ed ilk defa bir işe yarıyor. Kahramanlığı televizyon kanallarında çıkıyor. Birden bütün ilgiyi üstünde hisseden ve bu duruma çok şaşıran Ed'i daha çok şaşırtan bir olay daha oluyor. Bir gün Ed'in posta kutusuna birisi bir kart bırakıyor .Bir iskambil kartı. Üzerinde üç adres ve her bir adresin yanında da bir saat. Ed ilk başta bu kartla ilgilenmek istemese de sonra  kendini teker teker, yazılan adreslerde buluyor ve gördüklerine inanamıyor. Gördüklerine kayıtsız kalamayan Ed'in olaylara müdahalesi sonucu bütün hayatı değişiyor ve hikaye burada başlıyor . O zamana kadar bir hiç olan Ed o andan itibaren insanların hayatını değiştiren birine dönüşüyor. Her bir adresteki görevini tamamladıkça yeni bir kart geliyor ve olaylar daha da şaşırtıcı bir şekilde devam ediyor.

 Benim yorumuma gelecek olursak da;

 Kitaba baştan sona bayıldımmm. Yazarın üslubu çok samimiydi. Olayların ilerleyişi çok güzeldi. Her bir bölümü merakla okudum ve sonlara doğruda merak seviyem sınırlarını aştı  :) Kitaptaki karakterlerin hepsi eğlenceli kendine has karakterlerdi her birini çok sevdim :)  Audrey hariç ! :)
Kitabı okurken çok eğlendiğim bazende içimin cız ettiği çok yer oldu. Kitap eğlendirdiği kadar bir çok hayat dersi de veriyor bence. Toplumun aşağı kesimlerinde neler oluyor ve insanlar ne koşullarda hayatlarını sürdürüyor? Bunların cevaplarına da örnekler veriyor yazar. Uzun lafın kısası kitabı gerçekten çok ama çok sevdim. Hiç sıkılmadan merakla okudum .Herkesin okuyabileceği bir kitap olan Hiç Kimse Sıradan Değildir'i herkese tavsiye ederim .Okuyun okutturun diyorum ve şimdiden iyi okumalar diliyorum :)

 PUANIM : 5.0

5 Mart 2017 Pazar


CERRAH KİTAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI:
Tess Gerritsen tıpkı kahramanının neşterini kullandığı gibi kalemini ustaca oynatıyor. 

Bu romanın her satırından kan sızıyor... Kitaba adını veren, planlı ve kanlı katil Cerrah gerilimi her an ayakta tutuyor. 

Dr. Catherine Cordell Savannah'da seri cinayetler işleyen bir katilin vahşi saldırısına uğramıştır. Saldırgandan onu silahla vurarak kurtulmayı başarmıştır. Şimdi Boston'dadır. Ancak başka bir katil bu kentte de gerilim yaratmaktadır. Kadınların rahimlerini kesip alan ve korkunç işkencelere tabi tutan adama Cerrah adı verilmektedir. Catherine Cordell birdenbire bu katilin de hedefi haline gelecektir. 

Çok satanlar listesinin müdavimlerinden Tess Gerritsen'in insan bedenini ve ruhunu en ince ayrıntısına kadar tarif ettiği tıbbî gerilim romanlarından beşincisi olan "Cerrah", inandırıcı kahramanları, sürükleyici diyalogları ve sürekli tırmanan gerilim duygusuyla bu türü sevenlerin hayran olacağı tarzda bir roman.
(Tanıtım Bülteninden)


YAZAR: Tess GERRITSEN

ÇEVİREN: Ali Cevat AKKOYUNLU

YAYINEVİ: Doğan Kitap

SAYFA SAYISI: 276

YORUM :   Cerrah Rizzoli & Isles serisinin ilk kitabı. Ben bu seriye seri olduğunu bilmeden Günahkar'la başladım. Günahkarı aldığımda kitabı araştırayım dedim ve Günahkar'ın serinin 3. kitabı olduğunu fark ettim. Biraz bu duruma canım sıkılsa da sonradan öğrendim ki serisinin kitapları birbiriyle bağlantılı değil ayrı hikayelermiş. Günahkar'ı okuduktan sonra seriyi genede sırasıyla okumak istediğim için Cerrah'ı edindim ve büyük bir hevesle okumaya başladım.

Konu olarak çok ilginçti Cerrah. Seri bir katil birbirinden habersiz kadınları gece uykularında yakalıyor ve sapkınlıkla kurbanlarının canlı canlı rahimlerini çıkarıyor son olarak da onların boyunlarını kesip öldürüyor. Bu kadınların ortak bir noktası var o da cerrahın onları öldürmeden kısa bir süre önce tecavüze uğramış olmaları. Tecavüze uğrayan bu kurbanlar toplumdan kendilerini soyutladıkları ve  içlerine kapandıkları için cerrahın onları öldürmesi daha kolay oluyor. Cerrah avlarını birer birer öldürürken beklenmedik bir şey oluyor ve kurbanlardan biri (Dr.Catherine Cordell) Cerrahı öldürüyor. Ve cinayet soruşturması böylelikle kapanıyor. Herkes katilin öldüğünü artık böyle şeyler olmayacağını düşünürken 2 yıl sonra tekrar cinayetler başlıyor ve katil Dr. Cordell'a mesajlar göndermeye başlıyor. Dr.Cordell iki yıl boyunca güçlü kalıp hayatına devam etmeye çalışsa da bu mesajlardan sonra her şey baştan başlıyor.

Kitap baştan sona çok güzel bir kurguya sahipti bence. Her bir sayfayı okurken heyecanlandım ve neler olacağını çok fazla merak ettim. Kitaptaki ara ara yer verilen katilin konuşmaları içimi ürpertti.Ve kitabın genelinde olan tıbbi olayların baya detaylı anlatılması içimi bir tuhaf yaptı açıkçası. Ama çok normal yazarın böyle şeyler yazması.Yazarın önceki mesleğinin doktor olmasından kaynaklı bir sürü ameliyat sahnesi vardı kitapta. O kısımları biraz üstün körü okumaya çalıştım . :)Ama genel olarak kitap çok güzeldi hiç sıkılmadan merakla okudum sonunu da  beğendim.

Gerittsen'ın bu serisini sırasıyla okumanın daha güzel olacağını düşünüyorum. Bu kitapta Isles olmasa da Günahkarda var. belki ikinci kitap olan Çırak'ta  girer Isles devreye ve ikinci kitaptan itibaren Rozzoli ve Isles ikilisinin dayanışması başlar :)

Cerrah polisiye , gerilim seven herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitaptı. Okuyacak herkese şimdiden iyi okumalar dilerim :)

PUANIM: 5.0

4 Mart 2017 Cumartesi

HİNT FELSEFESİNİN TEMELLERİ KİTAP YORUMU : 


ARKA KAPAK YAZISI: Hint felsefesinin temellerine inildiğinde, belki de diğer toplumlarda hiç olmadığı kadar uygarlığın başlangıcına her bakımdan temas ederiz. Kurban, âyin ve tören bilgisi… Brahmanlar, krallar, savaşçılar, toprağa bağlı yaşayanlar… Kadim zamanlardan bu yana toplumsal düzeni, siyasi çalkantıları, dinsel tasavvurları ile metafizik düşünceleri, felsefi algıları iç içe geçmiş, âdeta birlikte örülmüş bir dünyanın doğal izleri takip edilir Hint tecrübesinde. Rigveda’dan başlayarak Vedalarda, daha sonra Upanishadlar’da ve diğer bağımsız düşünce sistemlerinde, felsefe ve teoloji, mitoloji ve metafizik arasında net ayırımlar yapmak mümkün değildir. Hintli buna gerek bile duymamıştır. Çünkü zaman ve koşullar değişse de sanki aynı kalanın kesin bilgisine sahip gibidirler. 
En eski zamanlardaki kurban bilgisi ve ilahileriyle, Upanishadlar döneminin daha karmaşık toplumlarına ait içinden çıkılmaz, güncel, ontolojik ve metafizik problemlerine aynı derinlikte ve ustalıkta yaklaşabilme becerisini gösterirler. Bu haliyle dünyanın en eski felsefesini ortaya koyduğu da söylenebilir ki neredeyse bütün Uzak Doğu ve çevresi, buradan neşet eden manevi ve düşünsel zenginliklerle felsefi ve dinsel yönelimlerini önemli ölçüde belirlemişlerdir. Gene özellikle Schopenhauer’dan başlayarak Batı düşüncesinin gözü de artık Hint felsefesi üzerindedir.
Hint felsefesinde en temel metafizik ve ontolojik konuların ele alınma biçimleri birörnek değildir; bu yüzden birbirleriyle ters düşen ve ciddi anlamda mücadele eden çok çeşitli düşünce ekolleri ve sistemleri ortaya çıkmıştır. Ve belki düşünce tarihi açısından eşsiz olan da, bu süreçte Hint felsefesinin kavramları bu mücadeleler içinde yetkinliğine kavuşurken, aynı zamanda insanlığın ilksel tecrübelerinin canlı birer tanıkları olan mitolojinin ve mitolojik kavramsallaştırmaların bu düşüncenin özünü belirliyor oluşudur. Böylece âdeta insanlık tarihinin kesintisiz sürdüğü bir zenginliği içinde barındırıyor Hint felsefesi.

YAZAR : KORHAN KAYA 

YAYIYINEVİ: DOĞU BATI YAYINLARI

SAYFA SAYISI : 176

YORUM : Bu kitap felsefenin doğusu hakkında herkesin bildiğinin yanlış olduğunu en iyi kanıtlarla kanıtlıyor. Felsefe Hint'te doğdu .

Felsefe kitaplarına ayrı bir ilgimin olmasının yanı sıra lisans bölümümün en nadide kitabı ve sevgili hocamın kitabı olması nedeni ile ayrı bir sevgiyle okudum ve inanılmaz sevdim. 
Felsefe meraklıları, Hint meraklıları ve hatta felsefenin doğuşunun gerçek öyküsünü bilmek, anlamak isteyenler için en iyi örnek. Okumadan önce Hint ve inanışları hakkında ufak çaplı bir araştırmayla gayet güzel okuyabileceğiniz, olan olaylara, anlatılan hikayelere hayran olacağınız bir kitap. Upanishadların öğretilerinden, Vedizmin büyüsünden, Brahmanizmin en içlerine kadar zeka ve hayranlık uyandıran bir kitap.
Buddha ve öğretisinden, Samkhya-Yoga ya kadar çok öğretici bir kitap. Bu kitabı ne yorumlamak nede eleştirmek bize düşmez ama bu konulara meraklı okurlara bu kitabı duyurmakta boynumuzun borcu . Merak eden okumak isteyen Felsefe, Hint meraklıları hiç düşünmesin derim . Şimdiden iyi okumalar. 

PUAN: 5.0

2 Mart 2017 Perşembe


SHERLOCK  HOLMES KIZI SORUŞTURMA KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :Doktor VVatson eski bir arkadaşının yardımıyla tanıştığı Sherlock Holmesla Baker Sokağı'ndaki bir daireyi paylaşmayı kabul etmiştir, Fakat Holmes'un tuhaf huyları ve belirli bir mesleğinin olmaması. VValson'ın kafasında birtakım soru işaretleri uyandırır. Brixtone Sokağı I nodaki bos bir evde korkunç bir cesedin bulunmasıyla, kafasındaki tüm bu soruların cevabını alacaktır. Holmes, çok u/un yıllar (incesine u/anan ve iki kıtada süren, heyecan dolu bir macearmın arkasında yatan gerçekleri, birlikte çözmek için VVatson'ı bu soruşturmaya katılmaya davet eder. Böylece tuhaf keşiflerle dolu bir serüven başlar. Olayın üzerindeki sır perdesini üç gün içinde aralamayı başaran Holmes. olağanüstü dedektiflik, becerilerini sergileyerek yeni arkadağını etkileyip, hayrete düşürür. Bu çok önemli soruşturmaya, dedektiflik dünyasındaki en ünlü beraberliklerden biri de başlamış olur.


YAZAR: SIR ARTHUR CONAN DOYLE

ÇEVİREN: CELAL ERGÜN

YAYINEVİ: OLYMPIA

SAYFA SAYISI: 190


YORUM : İlk defa Sherlock Holmes hikayesi okudum ve gayet eğlenceli, zekice yazılmış bir romandı.
Bana romanın bazı kısımları Edgar Allan Poe'nun morgue sokağı cinayrtini anımsattı

Dr. Watson kendine ev arkadaşı aramaktadır ve eski bir tanıdığın sayesinde Sherlock Holmes ile tanışır ve beraber bir ev tutarlar iki tarafta masraflarını en aza indirmek isterken bir yandan da herkes kendi işiyle uğraşmaktadır. Watson; Sherlock Holmes'un ne iş yaptığını merak eder ve bunu öğrenmeye çalışır. Öğrendiğinde oldukça şaşkına döner.

Sherlock Holmes yeni bir cinayet davasına bakmakta ve cinayet oldukça garip bir şekilde işlenmekte. İki  arkadaş Londra'ya gelmiş ve ikisi de farklı mekanlarda ölü bulunmuştur. İlk kurban ıssız bir sokakta daha önce kullanılmayan boş bir evde ölü bulunur. İkinci kurban ise bir otelde ölü bulunur. Bu iki kurban bir biriyle hem arkadaş hemde beraber çalışmaktadır. Bu adamlar iki farklı yere nasıl götürüldü nasıl öldürüldü sorusuna yanıt arıyoruz.  Öykümüz böyle başlamakta Sherlock Holmes'un  olayları tahmini, izleri sürmesi ve sonuca ulaşması oldukça zekice.

 Bendeki baskı Olympıa'dandı ve fazlasıyla hatalı basımlar vardı. Başka baskıların daha iyi olduğuna eminim.  Sherlock Holmes hakkında daha fazla konuşmak spoiler vermek olur. Her polisiye severin Artur Conan Doyle'ın en az bir Sherlock Holmes eserini okuması gerektiğini düşünüyorum .

Kısa ve eğlendirici bir hikaye  zaman ayırıp okumanızı isterim şimdiden iyi okumalar .


PUAN : 4.0