function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Ekim 2017 Pazartesi

PİÇ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI:

 Piçlerin çocukları olmaz.
Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.
Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır.


Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir.
Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır.
Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur.
Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır.
Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler.
Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka piç kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder.


YAZAR: HAKAN GÜNDAY

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA SAYISI: 224

YORUM: Herkese merhabalar. Ben Hakan Günday okumayı çok seviyorum. Bu kitabı da oldukça güzeldi ama Kinyas ve Kayra, AZ gibi kitapların gölgesinde kaldı diye bilirim. Yazarın söyleyecek sözü, enteresan düşünceleri var ve bunu bir hikaye ile anlatıyor. Ben Günday kitaplarında olaylardan çok aralardaki felsefeye odaklanıyorum. 

Kitaba gelelim . Kitapta dört eski arkadaş var dördü de zengin ailelerden geliyorlar. Kendilerine Piç diyorlar fakat bildiğimiz kavramda değil. Bakın kitapta bu ad şöyle açıklanıyor: "Türkçe'deki  kelimelerin ilk anlamlarının  pek de geçerli olmadığı bir yüzyılda piçler, babaları bilinmeyenler değil, babalarına ihanet edenlerdir. Babalarına ve annelerine. Piçlerin  ebeveynleri dünyadan doğal ölümlerle ayrılmazlar. Katillerinin adı üzüntüdür. "

İşte kitabın adı da buradan geliyor. Dört genç; Cenk, Hakan , Barbaros, Afgan. Bu dörtlü aslında çokta eğitimlidir. Biri Milli yüzücü, biri Cenevre'de master yaparken parasını kumarhanelerde bitirip, yaptığı resimleri galerilere satarak kazandığı parayla memleketine gelen bir genç, biri hiç bir yazarda olamayan hayal gücüne sahip bir genç. Bir diğeri ailesinin bütün zenginliğini önüne sermesine rağmen bunu kullanamayan, ailesinin güvenini kaybeden bir gençtir. Kitabın bir yerinde söyle der Hakan: " Çok zeki olduğumu ne zaman anladım biliyor musun. Kendimi tüketmek için her şeyi yapmama rağmen bunu başaramadığım da."

Yada kitabın bir yerinde söyle bir yazı vardı. " Bunlar ne yapıyor ? Bilgi satıyor. Yetenek satıyor. Kendileri için saklamaları gereken şeyi satıyorlar. Ama çalışmak  sadece bu değil. Hiç bir bilginin erişemeyeceği değerde olan bir şey var: kol gücü." Bunun üzerine devam eden konuşmada Hakan : " Yeter ki benden hayal gücü istemesinler" der. 

Sizlere, bu alıntıları kitabı daha rahat anlatabilmek için paylaştım. Oradan oraya savrulan ve çalışmaya karşı olan bu gençler hayatın her pisliğini tadarlar ama sisteme ayak uydurmak istemezler. Bu dörtlü kitap boyunca o kapı bu kapı ,sokaklar derken İstanbul'u karış karış gezerler ve bir çok macera yaşarlar tabi bence bu olaylar önemsiz. Olayların aralarında yazarın felsefik görüşleri ve insanlara dair yorumları çok önemli. 

Ben; Hakan Günday'ın iyi bir felsefeci, iyi bir düşünür olduğunu düşünüyorum. Çok ince yerlere temas ediyor. Günday severler hala bu kitabı okumadıysanız bir şans verin derim. Şimdiden iyi okumalar. 

PUAN: 3.7

26 Ekim 2017 Perşembe

DEATH NOTE  -2- 

MANGA YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

Japon çizgi romanlarına verilen isim olan Manga, dünyada bir çılgınlık halini almıştır. Death Note (Ölüm Defteri) yayınladığı bütün ülkelerde satış rekorları kıran ve geniş bir hayran kitlesine sahip en önemli manga serilerinden biridir.

Bu deftere adı yazılanlar ölür… Ölüm Tanrısı Şinigami Ryuk'un insanoğlu dünyasına düşürdüğü defter: DEATH NOTE (ÖLÜM DEFTERİ).
Bu doğaüstü defteri bulan ve dünyadaki cani suçluları ortadan kaldırmak için kullanmaya karar veren Light Yagami (nam-ı diğer Kira) ile kimsenin çözemediği olaylarda polise yardım eden L adlı gizemli detektif arasındaki muhteşem mücadele böyle başlar.
Peşindeki FBI ajanının adını öğrenmeyi başaran Light, yaptıklarının adaleti sağladığına olan kesin inancıyla bu olayı araştırmak için gönderilen ajanların tamamını öldürür; bu şekilde FBI'ı bu meselede devre dışı bırakacağını düşünür. Fakat en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir plan bile arkasında bazı izler bırakır. Light'ın peşindeki L nihayet ortaya çıkarak Kira'nın çevresine ördüğü ağı gittikçe daraltır. Böylece iki dahinin müthiş mücadelesi iyice şiddetlenir. Ve Light şimdi hem L hem polis hem de cesur nişanlıyla uğraşmak zorundadır…



YAZAR: Tsugumi Ooba

ÇİZER: Takeşi  Obata

YAYINEVİ: Akılçelen Kitaplar

SAYFA SAYISI: 200

YORUM: Herkese merhabalar .Ölüm Defteri'nin ilk kitabını okuduktan sonra hemen kitabın etkisi azalmadan ikinci çizgi romanını okudum ve size kitaptan bahsetmeye geldim. İlk kitapta manganın ana konusu hakkında çok bilgi sahibi olmamızla birlikte, ikinci kitabında olaylar daha da gelişiyor ve romana yeni karakterler dahil oluyor. En önemli L kendini gösteriyor ve yüzünü görmüş oluyoruz. L in yüzünü göstermesiyle birlikte romandaki yeri de artıyor. Romanda olan olaylar yüzünden polis teşkilatının L' e güveni bitiyor ve bu yüzden L olaya hakimiyetinin sağlamlaşması açısından kimsenin bilmediği işler çeviriyor ve Light ı iyice köşeye sıkıştırıyor. İnsanları öldürdükçe kalbini karanlık kaplayan Light namı değer Kira, artık zaptedilemez duruma geliyor ve olaylardan paçayı yırtmak için masum insanları da öldürüyor. Olaylar böyle devam ederken bir yandan da ölüm meleği Ryuk'un bile bilmediği ölüm defteri kuralları keşfediyor böylelikle olaylar gittikçe büyüyor.

  Çok heyecanla başladığım serinin, ikinci kitabı da beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Çizimleriyle tekrar beni büyüledi. Bundan sonra da neler olacak, Kira bu işlerden nasıl sıyrılacak, L Kirayı bulmak için daha neler yapacak çok merak ediyorum.En kısa zamanda üçüncü kitabı da okumak istiyorum. Birinci  kitabı okuduysanız ve ikinci kitaba sans vermek konusunda tereddüt yaşıyorsanız, hemen o tereddütten kurtulun ve ikinci kitabı da okuyun bence, pişman olmazsınız. Şimdiden iyi okumalar diliyorum.
PUANIM: 5.0


25 Ekim 2017 Çarşamba

ON KÜÇÜK ZENCİ KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

 Yargıç Wargrave birinci mevki kompartımanında purosunu tüttürerek The Times gazetesinin politika haberlerini dikkatle okuduktan sonra gazeteyi bırakıp camdan dışarı baktı. Somerset'den geçiyorlardı. Daha iki saatlik yolları vardı.
Zenci adası hakkında şimdiye kadar gazetelerde okuduklarını düşünmeye başladı. Adanın deniz ve yat meraklısı bir Amerikalı milyoner tarafından satın alındığını, Devon sahillerine yakın olan adaya modern ve lüks bir köşk yapıldığını biliyordu; ama, anlaşıldığına göre, Amerikalı milyonerin yeni evlendiği üçüncü karısı denizi sevmiyordu ve adayı satışa çıkarmıştı. Satış için gazetlerde birçok ilan çıkmıştı. Sonunda adanın Owen adında biri tarafından satın alındığı duyulmuştu. Bu haberden sonra gazetelerin dedikodu yazılarının fısıldaşmaları başlamıştı. Zenci adası aslında Gabrielle Turl adında Hollywood'lu bir film yıldızı tarafından satın alınmıştı. Yıldızın bu adada kimse tarafından rahatsız edilmeden birkaç ay geçirmeyi düşündüğü ileri sürülmekteydi. Başka bir yazar ise, Zenci Adasının bazı gizli deneyler için İngiliz Amirallik Dairesi tarafından satın alınmış olduğunu iddia ediyordu...

YAZAR: Agatha CHRISTIE

ÇEVİREN: Semih YAZICIOĞLU

YAYINEVİ: Altın Kitaplar

SAYFA SAYISI: 191

YORUM : Herkese merhabalar.Bugün size Agatha Christie'nin  okuduğum ilk kitabı olan On Küçük Zenci'den bahsedeceğim.Kitapla ilgili yorumuma geçmeden kısaca bir konusundan bahsetmek istiyorum.
 
Birbirlerinden kişilik olarak da meslek olarak da farklı on kişi, zenci adasındaki bir malikaneye davet edilir. Yaşlı bir yargıç, genç bir öğretmen, ordudan ayrılmış bir yüzbaşı, altmış beş yaşında ihtiyar bir kız, yaşlı bir emekli general, zengin,orta yaşlı yakışıklı bir adam, yakışıklı bir serüvenci, eski bir polis müfettişi ve ikide uşak. Karı koca olan  uşaklar adaya diğerlerinden biraz daha önce gelmiştir. Ve evin sahibi olan Una Nancy Owen ile mektup yoluyla irtibat sağlayan onlardır. Uşaklardan sonra diğer sekiz kişide eve ulaşır ve ev sahibinin nerede olduğunu merak ederler. Fakat ev sahibi uşaklarına o gün içerisinde gelemeyeceğini haber verir. Durum böyle olunca misafirler ev sahibi olmadan malikaneye yerleşirler. Yemek yendikten sonra içkiler içilirken evin her tarafında korkunç bir ses duyulur. Ses malikanedeki her bir kişiye bir ithamda bulunur. Sesin dediğine göre evdeki herkes birini veya birilerini öldürmüştür. Bu suçlamaların bitiminde herkes isyan eder kimse suçunu kabullenmez, yalan olduğunu söyler. Fakat sonrasında herkes kendilerine göre olayların asıllarını anlatmaya başlar ama birbirleriyle konuşurken hiç beklenmedik bir anda aralarından biri ölür ve olaylar böylelikle başlamış olur.

 Aslında kitap, kitabın başında yer alan bir şiire göre işliyor. Bu şiiri sizinle paylaşmamın spoiler açısından bir sıkıntı olmayacağını düşündüğümden paylaşmak istiyorum.

 On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz,
Dokuz küçük zenci geç yattı,
Sabah Biri uyanamadı, kaldı sekiz,
Sekiz küçük zenci Devon’u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi,
Yedi küçük zenci odun kırdı
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı,
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş,
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri tutuklandı. Kaldı dört,
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç,
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki,
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.

  İlk kişinin ölmesiyle başlayan bu ölümler bu şiire göre gerçekleşir ve kişiler eksildikçe yemek masasındaki on zenci heykelinden biri eksilmektedir. Kitap boyuncada bir sonraki ölecek kişinin kim olduğunu merak ederler ve tabi ki de içlerinden hangisinin katil olduğunu.
  Şimdi gelelim benim bu kitap hakkındaki düşüncelerime;
 Ben bu kitaba bayıldımm .Gerçekten mükemmel bir kitaptı. Dili, olayların işleyişi ve birbirine bağlanması yönünden kitabı çokk beğendim. Kitabı okurken zaman nasıl geçti anlayamadım.Kitaptan başımı her kaldırdığımda okuyalı bir saati geçmiş ve çok ilerlemiş buldum kendimi. Sıradaki kim, bunları kim yapıyor diye merakla heyecanla okudum kitabı.Tam ''Tamam buldum katili iştebu'' dediğimde bir baktım o değil ve olaylar hiçte tahmin ettiğim gibi değil. Kitabı bitirdiğimde ise çok büyük bir mutluluk yaşadım.Çünkü Çok güzel doyurucu bir kitap bitirmiştim.Sonundan çok tatmin oldum.Merak edip okuyacaklara şimdiden iyi okumalar diliyorum :)

  PUANIM:5.0


BAŞLANGIÇ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI: 

Kim olursan ol, neye inanırsan inan, Çok yakında her şey değişecek... Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. "Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğine inanıyorum. Nasıl desem, 'yıkıcı' diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim." Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, "İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz," dedi. Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı: Hepsinin tümden yanlış olduğunu... Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? İnsanoğlunun var olduğu günden beri cevabını bulmaya çalıştığı bu temel soruya cevap bulma iddiasındaki bir fütüristin tam da keşfini açıklayacağı gece her şey trajik bir biçimde karanlığa gömülür. Eski öğrencisinin sunumuna davetli olan Simgebilim Profesörü Robert Langdon söz konusu keşfi öğrencisinin anısına dünyaya duyurmaya karar verir. Ancak, kendisini bekleyen şifrelerden, acı sürprizlerden ve ölümcül fanatiklerden habersizdir...

YAZAR: DAN BROWN

ÇEVİREN: PETEK DEMİR İNCEK

YAYINEVİ: ALTIN KİTAPLAR

SAYFA SAYISI: 535

YORUM:  Herkese merhabalar. Bu gün size Dan Brown'ın yeni kitabı Başlangıcı anlatmaya  çalışacağım. Ben bu kitabı sanırım bir sene falan bekledim. Dan Brown ilk açıklamayı yaptığında çok heyecanlanmıştım. Kitap çıkar  çıkmaz almak istedim fakat bazı sebeplerden biraz gecikti. Olsun sonunda aldım. Okuma sürecimde yaklaşık on, on iki gün sürdü. Okuldan bir türlü fırsat bulut bitirememiştim. Biraz geçte olsa yorumu sonunda sizlerle paylaşacağım. Hadi yoruma geçelim. 

Bilim insanı olan Kirsch çok önemli bir buluş yaptığı ideası ile dört büyük dinin temsilcisiyle görüşür. Bu görüşmenin ardından iki din adamı ölür. Kirsch sunumunu yapmak için çok güvenlikli bir yer seçmiştir burası Guggenheim müzesidir. Bu müzede yapılacak olan sunuma davetli olan Robert Longdon heyecanlı bir biçimde buraya gelmiştir. Hem heyecanlı hemde biraz gururludur çünkü Kirsch, Robert Longdon'ın eski öğrencisi hemde arkadaşıdır. Sunum başlamadan Longdon'a bir kulaklık verilir ve kulaklığın ucunda bir rehber olduğu söylenir. Müzeyi gezerken bu rehber Longdon'a  yol gösterecek ve müzedeki sanat eserlerini anlatacaktır. Bu rehberin adı Winston. Winston her şeyi bilen ve insan duygularını en başarılı biçimde taklit edebilen bir bilgisayardır fakat bunu Longdon epeyce bir süre öğrenemiyor. Sunuma tam başlamışken Kirsch bir kurşunla aniden öldürülür. Cinayet işlendikten sonra  Robert ve Guggenheim müze müdürü olan Bayan Ambra, Kirsch'un telefonunu alırlar ve Wistonla iletişime geçip bu işi çözemeye çalışırlar. Kirsch ölmeden önce bir aksilik olursa diye yapacağı sunumu bir yere kaydetmiş ve şifrelemiştir. Robert ve Ambra  bu şifreyi Winston'ında yardımıyla bulmak ve sunumu tüm dünyaya izletmek için büyük bir maceraya atılırlar.  Ölen iki din görevlisi vardır. Bunlar Kirsch'un görüştüğü üç din adamından ikisidir. Diğeri İspanya kralına bağlı bir Piskopos dur. Bu piskopostan daha önce bir tehdit mesajı almış olan Kirsch bunu ölmeden önce Robert ile de paylaşır. Diğer iki din adamının ölmesi ve tehtit mesajları birleştiğinde bu suikastten sorumlu olarak görülen tek isim Piskopos olur. 

Dan Brown her kitabında yaptığı gibi burada da din ve bilimi karşılaştırmıştır. Dinin ve Bilimin sonsuz savaşına değinmediği bir kitabı yok sanırım. Bu biraz klasik geldi bana . Bir parantez açıp sunuda eklemek isterim. Yazarımızın tüm kitapları bir kalıp içinde Robert Longdon, kurbanın bir yakını ( Bu kişi kesinlikle kadın olmalı). Yazar bu kalıptan çıkamamıştır. Bu beni rahatsız etti. Tüm Robert Longdon maceraları aynı kalıba oturtulduğundan biraz sıkıcı olabiliyor. Hele ki benim gibi her kitabını okuduysanız. 

Bu macera sürecinde İspanyayı karış karış geziyoruz.  Ben bu kitabı çok sevdim fakat dinler hakkında daha ayrıntılı felsefik düşünceler bekliyordum. 
Beni tatmin etmeyen tek şey bu oldu. Kirsch'un bulduğu şey sonunda sizi tatmin ediyor. Yanı içi boş olan bir idea üzerine kurulu değil. Kitabın sonunda bir tez sunuluyor tabı bunun ne denli doğru olduğunu bilmiyoruz ama romana güzel yedirilmiş. Dan Brown gerçekten çok iyi araştırmacı ve bu kitabı da oldukça güzel. Hayranlarına şimdiden iyi okumalar . 



PAUN: 4.7

19 Ekim 2017 Perşembe

DEATH NOTE MANGA YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

Japon çizgi romanlarına verilen isim olan Manga, dünyada bir çılgınlık halini almıştır. Death Note (Ölüm Defteri) yayınladığı bütün ülkelerde satış rekorları kıran ve geniş bir hayran kitlesine sahip en önemli manga serilerinden biridir.

Bu deftere adı yazılanlar ölür… Ölüm Tanrısı Şinigami Ryuk'un insanoğlu dünyasına düşürdüğü defter: DEATH NOTE (ÖLÜM DEFTERİ).

Bu doğaüstü defteri bulan ve dünyadaki cani suçluları ortadan kaldırmak için kullanmaya karar veren Light Yagami (nam-ı diğer Kira) ile kimsenin çözemediği olaylarda polise yardım eden L adlı gizemli detektif arasındaki muhteşem mücadele böyle başlar.

Light Yagami bu deftere ismini yazdığı ve yüzünü bildiği herkesin öleceğini keşfeder. Önceleri defteri kuşkuyla kullanmaya başlayan Light, ismini yazdığı insanların hayatlarının kendisinin belirlediği ölüm şekliyle son bulduğunu görür. Her geçen gün defterin yeni yeni özelliklerini öğrendikçe hayalindeki dünyayı yaratabilmek için defteri kullanmaya başlayarak adalet mekanizmasının yeterince cezalandıramadığı azılı suçluları öldürmeye karar verir. Suçlular gizemli bir şekilde ve peş peşe ölmeye başlayınca durum polisin dikkatini çeker ve dünyadaki birçok gizemli olayı çözmekle görevlendirilmiş olan "L" adlı dedektif, konuyu araştırmak üzere polisin yardımına koşar.
YAZAR: Tsugami Ooba

ÇİZER: Takeşi Obata

ÇEVİREN: Hüseyin Can ERKİN

YAYINEVİ: Akılçelen Kitaplar

SAYFA SAYISI: 200

YORUM: Herkese merhabalar.Bu sefer size daha önce hiç manga okumayan biri olarak, Death Note 'un ilk kitabını yorumlamaya çalışacağım.Bundan seneler önce Death Note'nun Japon yapımı filmini izlemiştim ve çok beğenmiştim. Şimdide mangasına başlamak nasip oldu. Daha önce hiç manga okumadığım için başlamaya önce bir çekinsem de, başladıktan sonra ne ara bittiğini anlayamadım.Başta, kitabı tersinden okumak tuhaf gelse de ,çok sevdim manga okumayı. Keşke daha önce okusaymışım dedim okurken ve çok da eğlendim. Filmden dolayı konuya aşina olduğumdan olayları anlamakta daha zorluk çekmedim. Şimdiden 2. kitabı çok merak ediyorum. Death Note'la ilk manga deneyimim çok güzel oldu bundan sonra diğer kitapları da okumayı çok istiyorum.

Şimdi gelelim Death Note'un konusuna;

Üç ana karakter var kitapta:





Raito Light Yagami: Çok zeki, kızların gözdesi 17 yaşında bir lise öğrencisi. 14 yaşında bir kız kardeşi var. Babası operasyon masası şefi.








Şinigami Ryuk: Ölüm defterini dünyaya düşüren bir şinigami (Ölüm Meleği). Elma yemek en sevdiği şey :)





 L. : Dünyanın en zor, sır küpü olaylarını tek tek çözmeyi başarmış gölgedeki isim diye biliniyor. Bütün olayları çözmesine rağmen yüzünü kimse bilmiyor ve onu L olarak tanıyorlar.

  Her şey Ryuk'un ölüm defterini dünya kaybetmesiyle başlıyor.Okul çıkışında Yagami'nin, defteri okul bahçesinde bulmasıyla devam ediyor. Yagami eve gelip defteri inceliyor. Defterin bir ölüm defteri olduğunu ve nasıl kullanacağını öğreniyor. Deftere bir çok isim yazıyor. Günler sonra Ryuk ortaya çıkıyor. Yagami Ryuk'a merak ettiklerini soruyor. Çoktan defterin bilincine varan Yagami bu defteri Dünya'daki kötü insanları öldürmek için kullanmaya başlıyor.Ve kendini dünyadaki bütün kötülükleri yok eden bir kahraman olcağına inandırıyor. Sonrasında da bu cinayetlerin normal olmadığı, halk ve polis tarafından anlaşılınca olaylar büyümeye başlıyor.

  Her sayfasında heyecanın arttığı Death Note'un ilk kitabını severek okudum. Bir dahaki kitapları da severek okuyacak gibi görünüyorum. Meraklısı çoktan okumuştur ama benim gibi tereddütte kalanlarında  seriye bir an evvel başlamalarını tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar :)

PUANIM:5.0


TOPRAK ARABACIK KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:

 Şudraka’nın 4. yüzyılda yazdığı kabul edilen ve elinizdeki tek eseri Toprak Arabacık’la yalnız Hint Edebiyatı’nın değil Dünya Edebiyatı’nın da Shakspeare ve Hugo’yla karşılaştırılacak denli seçkin bir yazarıdır.
Aşk, polisiye ve iktidar mücadelesini ustalıkla harmanlayan eser, toplumsal duruşuyla da değerlerin altüst oluşuna güçlü bir direniştir.

YAZAR: Şudraka

ÇEVİREN:Korhan KAYA

YAYINEVİ:Türkiye İş Bankası

SAYFA SAYISI:246

YORUM: Herkese merhabalar. Bugün size normalde bahsettiğim kitaplardan çok farklı bir kitaptan bahsedeceğim.Çoğunuz belkide ilk kez duyacaksınız. Bölümümle ilgili olmasına rağmen dersim gereği almam gerekmese bu kitabı bir yerden duyup merak edip okur muydum bilmiyorum. Ama sadece bu kitabı ömrüm boyunca denk gelip de okumasaydım çok şey kaybetmiş olurdum bunu biliyorum.

  Bölüm hocamın çevirdiği bu dramı okuyup anlamak için biraz Hint kültür ve dininden haberdar olmak gerekiyor gibi görünse de dramın ana konusunu anlayıp ders çıkarmak için öyle her şeyi bilmek gerekmiyor. Kitaba başladıktan sonra akıyor gidiyor kitap zaten. Pek çok merak uyandıracak terimlerin ve olayların açıklaması zaten sayfaların alt kısımlarında açıklanmış, fikir sahibi olmak için o açıklamalar gayet yeterli bence.

  Hindistan ve Dünya Edebiyatının seçkin yazarlarından biri olan Şudraka 'nın tek eseri Toprak Arabacık 'tır.Bu dram on perdeden oluşmaktadır ve aşk,polisiye ve iktidar mücadelsini konu almaktadır.Kitabın aslı genel olarak Sanskit'tir ve bazı yerlerde halkın konuştuğu dil olan Prakrit'te kullanılmış. 4. yüzyılda yaşayan Şudraka kitapta o kadar ayrıntılı, öyle güzel betimlemeler yapmıştır ki hayran olamamak elde değilir. O döneme göre düşünecek olursak ve şimdiyle karşılaştırırsak bu betimlemelerin değerinin çok daha güzel anlarız. Ayrıca kitabın verdiği derslerde çok etkileyici .Olayların gelişmesi ve kitabın sonu çok güzel işlenmiş,kitap çok güzel bitirilmiş.

  Şimdiye size çok samimi bir tavsiye vereceğim. Kitapçılara yada kütüphanelere neresi olursa bu kitaba ulaşabileceğiniz bir yere gidin kitabı elinize alın.Korhan Kaya'nın önsözünü bir okuyun.En azından kitap hakkında bir bilginiz olsun.Önsözden sonra baktınız bir merak duydunuz kitaba hiç düşünmeden bu kitabı edinin ve Önsözden sonra yer alan özetten başlayarak bu kitabı okumaya başlayın.Bu kısa özeti okumak sizin kitaba olan hakimiyetinizi artıracaktır.Bir şey kaybetmezsiniz tek düzelikten kurtulup farklı ülkelerin edebiyatınlarından kitaplar okumak onların kültürü hakkında bilgi sahibi olmaktan kimseye zarar gelmez. Şimdiden tavsiyemi dinleyeceklere iyi okumalar dilerim :) Hoşça kalın ...

Puanım: 5.0

12 Ekim 2017 Perşembe

MANOLYA KOKULU HİKAYELER KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:


"Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir."

  Kokulu Kitap Umudunu yitirme, Şu hayatta bir şeyin bitişi her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur. Okurken içinizi huzurla dolduracak, yüreğinizi ısıtacak, iyilik, sevgi, dostluk ve mutluluğu dile getiren birbirinden güzel 42 adet hikâyeden derlenen bu kitapla hayata keyifli bir mola verip kargaşadan sıkıntılardan uzaklaşacaksınız.

HAZIRLAYAN: Ender Haluk DERİNCE

YAYINEVİ: YAKAMOZ

SAYFA SAYISI: 319

YORUM: Herkese merhabalar. Bugün size tekrardan kokulu hikayeler serisinde yer  alan bir kitaptan bahsedeceğim. Kapağı çok güzel olan Manolya Kokulu Hikayeler daha kitaba başlamadan insanın moralini yükseltiyor.
 
  Ben ara ara böyle hikayeler okumayı çok seviyorum. Her okuduğum kokulu hikaye kitabı beni resetliyor sanki. Kendimi sorgulamamı hayata daha pozitif bakmamı sağlıyor.Hayatımda olan güzelliklerin sahip olduğum mucize diye adlandırabileceğim şeylerin değerini bir kez daha anlamamı sağlayan bu kitaplar bir nevi terapi oluyor bana. Ne kadar boş şeylere kafamı takıp ne kadar basit şeylere üzüldüğümü fark ediyorum. Bu yüzden ara ara okuduğum bu kitaplar beni kendime getiriyor. Manolya kokulu hikayeleri okurken de aynen bunları yaşadım. Ama bu kitabı Bir önceki okuduğum Yasemin Kokulu Hikayeler kitabından daha çok sevdim açıkçası. Sıkıldığım bir hikaye bile olmadı hepsi çok güzeldi.Diğer kitaplarda da yaptığım gibi bir kaç favori hikayemin adını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

- Bir Annenin Sevgisi
- Gazoz Kapağı
- Isıtın Yürekleri
- Koruyucu Melek
- Kırık Tabak Parçası

  Sizde hayatın kargaşasından biraz da olsa uzaklaşmak istiyorsanız kokulu hikayelere bir şans verin derim.Ve bu şansı Manolya Kokulu Hikayeler'e başlayarak verirseniz de hiç fena olmaz :) Şimdiden iyi okumalar diliyorum. :)

PUAN: 5.0

11 Ekim 2017 Çarşamba

NARNİA PRENS CASPIAN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK YAZISI : 
Narnia.. havanların konuştuğu... ağaçların yürüdüğü... kıran kırana bir savasın hüküm sürdüğü bir ülke.

Prens,hakkı olan taht elinden alınınca, sahte Kralı topraklarından defetmek üzere bir ordu kurar. Fakat bu,nihayetinde, iki adamın onur savaşıdır ve sonucu bütün dünyanın kaderini belirleyecektir.

YAZAR: C.S LEWİS

ÇEVİREN: MÜFİT BALABANLILAR

YAYINEVİ: DOĞAN EGMONT

SAYFA SAYISI: 228




YORUM:  Herkese merhabalar. Narnia serisini ne kadar çok sevdiğimi bizi biraz takip eden arkadaşlar biliyordur. Üçüncü kitaptan sonra seriye biraz ara verdim ve aylara yayarak seriyi yavaş yavaş bitirmeye karar verdim. Bu günde dördüncü kitabı sizlere anlatmaya çalışacağım.

Bu kitap  beni çok şaşırttı. Bu serinin filmini yıllar önce izlemiştim ve  film kitaba neredeyse hiç uyumlu değil. Kitap çok güzeldi  çok güzel ayrıntılar vardı. Filmi ise oldukça değişik çekilmiş çok daha aksiyon sahnesi katılmış. Tabi ki film sektörü çok daha farlı bir dünya fakat Narnia dünyasını doğru yansıtamamışlar ne yazık ki. Benim gibi bu seriye filmle başlayan ve seven herkse kitaplarını okumasını şiddetle tavsiye  ederim şayet okumazsanız hem seri yarım kalır hemde Narnia dünyasını yanlış tanırsınız.  Kitaba geçelim hadi.

Kitap; Lucy, Peter, Edmunt, Susan ile başlıyor. Bu dört kardeşi diğer  kitaplardan zaten tanıyoruz. Narnia dünyasından yanlışlıkla ayrılalı bir yıl olmuştur ve İngiltere'deki normal yaşantılarına dönmüşlerdir. Bir gün bir tren istasyonunda garıp şeyler hissetmeye başlarlar ve kendilerini bir anda Narnia da bulurlar.  Bu eski Kral ve Kraliçeleri  Narnia dünyasına  geldiklerinde oldukça yabancılardır. Biliyorsunuz Narnia ve dünyamız arasındaki zaman  çok farklı.

Bir yandan da bir kalede tüm gerçeklerin gizlendiği bir Prens vardır. Adı Caspian. Caspian; amcasının babasını öldürüp tahta geçtiğini bilmemektedir. Çok iyi hocalardan tarih dersleri almakta ve eğitilmektedir. Bu tarih derslerinin birin de hocası Prense yüz yıllar önce Narnia'yı yöneten dört kardeşten bahseder. Bununla da kalmaz amcasıyla babasının arasında geçenleri bir bir anlatır. Bir gün hocası Caspian'ı çağırır ve kaçması gerektiğini söyler çünkü o gece amcası Miraz'ın bir oğlu olmuştur. Artık tahta kendinden sonra  geçecek bir  erkek çocuğa sahiptir. Caspian olanları anlar ve öldürülmekten son anda  kurtulur. Kaçmak üzereyken hocası Caspian'a bir boru verir ve bu borunun yüz yıllar önce yaşayan Kraliçe Susan'a ait olduğunu hatta sihirli olduğunu söyler. Zor durumda  kalmadıkça çalmamasını da söyledikten sonra Caspian yollara düşer.

İşte yıllar sonra çalınan bir boyu ve geri  Narnia'ya yolları düşen dört kardeşin hikayesini okuyoruz. Prens Kral ve Kraliçelerin yardımı ile bakalım tahtını geri alabilecek mi .


PUAN: 4.5

7 Ekim 2017 Cumartesi

 BUDDHA KİTAP YORUMU (Hayatı ve Öğretileri ve İnsanlık Üzerine Etkisi) :


ARKA KAPAK YAZISI: 

"Buddha'nın öğretisi bir yaşam yoludur, bir inanç yolu değil. Onun öğretisi bilimsel, deneysel, pratiktir. O bir filozof değildir, bir metafizikçi değildir. O ayakları yere basan bir insandır. Buddha der ki: "Hayatını değiştirebilirsin; bu inançlara gerek yok. Hatta bu inançlar, gerçek değişimin önündeki engellerdir. İnançsızlıkla başla, metafiziksizlikle başla, dogmasızlıkla başla. Tamamen çıplak, hiçbir teoloji, hiçbir ideoloji olmadan başla. Boş başla!" Gerçeğe ulaşmanın tek yolu budur."

Osho, yirminci yüzyılın en iyi tanınan ve en çağdaş mistiklerinden biridir. Bilgeliği, dinleyicisini mizah ve hikâye anlatım sanatı kullanarak karmaşık felsefi kavramlara dair anlayışa götürme becerisi gibi efsanevidir. Buddha - Hayatı ve Öğretileri'nde, Osho, okuru öğretilemeyen, yalnızca tecrübe edilebilen bir anlayış yolculuğuna çıkarır.

YAZAR: OSHO

ÇEVİREN: MERVE DUYGU

SAYFA SAYISI: 144

YAYINEVİ: BUTİK YAYINCILIK


YORUM: Herkese Merhabalar. Bu gün epeydir elimde olan bu güzel kitabı sizlere anlatmaya çalışacağım. Bu kitabı çok önceleri almıştım ama dersler ve sürekli öne geçen başka kitaplar nedeni ile okuyamamıştım. Lisansımın büyük bölümü aslında Buddha ile ilgili fakat yine de ne öğrenirsem kardır düşüncesi, hemde olan merakımla bu kitabı bir solukta okudum. Kitabı bölüm dışından okuyacak arkadaşlarım bence önce hinduizm'le ilgili biraz araştırma yapsınlar. Sonuçta Osho bu kitabı kendi bakış açısı ile yazdığı için bazı kıyaslamaları var. Bu kıyaslamaları anlamak için biraz ön bilginiz olursa fena olmaz.

Kitaba geçelim hadi. Kitap; Sanskrit olarak söylemek gerekirse Guatama Siddhartha  veya kendi dilinde yani Palice söylemek gerekirse Gotama  Siddhartha'nın hayatını anlatıyor. Nepal sınırında doğan Siddhartha, yirmi dokuz yaşına kadar saraydan nadiren çıkmış hastalık nedir, ölüm nedir bilmemiştir. Bir gün ölümü tanıyan Siddharta artık ölüme karşı bir yol aramaya başlar. Altı senelik arayışı ve Sadu'luk yaşantısından sonra otuz beş yaşında aydınlanan ve Buddha olan Siddhartha  altı senelik bir suskunluğa bürünür. Bu suskunluk döneminden sonra kendisine öğrenci arayan Buddha kimi kurtarırsam kardır düşüncesi ile bu yola başlar. İlk öğrencileri ne gariptir ki dönemin en aydın Brahmanlarıdır. Bunların arasında ilk Budhist metinleri yazan Kaşyapa da vardır.

Kitap çok güzeldi çok temiz bir dille yazılmış ve aralarda  sarı sayfalarla Buddha'nın öyküleri anlatılıyordu. Yaşadığı anekdotları okumak çok güzeldi. Kitap bir çok yanlış bilineni ortaya çıkarmakta. Örneğin; Buddha'lık bir mertebedir. Bu mertebeye her insanoğlu çalıştığı taktirde ulaşabilir. Buddha: uyanmış olan anlamındadır. Nirvana : Mumu söndürmek anlamına gelir. Buddizm; Buddha'dan sonra otuz iki kola ayrılır. Bunlardan en bilineni, hem kuzeni hem öğrencisi olan Ananda'nın öğretileridir. Buddha öldükten sonra Budhizim Hindistan'da tutunamamıştır. Bunun en büyük sebebi  Hindistan'daki Budhizm'in saf kalmaya çalışmasıdır. Diğer ülkelere geçen Buddizm çok değişikliklere uğramıştır. Çin'e geçen Chan Budizm veya Japonya'ya geçen Zen Budhizim ya da Lamaizm gibi çok çeşitli kollara ayrılmıştır. Bunlar çok teknik bilgilerdir fakat bilmenizde yarar var diye düşündüm.

Buddha ve Budhizm'e ilgili arkadaşlarımın okumalarını tavsiye ederim.

PUAN: 5.0


DÖNÜŞÜM KİTAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI:  

  İlk kez 1915'te "Die Weissen Blaetter" adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka'nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır. 

17 Ekim 1912'de Felice Bauer'e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar. 

Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa'nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.

YAZAR : Franz KAFKA
ÇEVİREN : Gülperi SERT

YAYINEVİ : Türkiye İş Bankası

SAYFA SAYISI :74

YORUM : Merhabalar bugün size Kafka'nın üzerine çok konuşulup, yorum yapılan Dönüşüm adlı kitabını yorumlamaya çalışacağım.Kitapları arasında en ünlüsü olan "Dönüşüm" ilk kez 1915'de yayınlanmış. Bu klasik pek çok mesaj barındırıyor satırlarında.
  ''Gregor Samsa huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş buldu.'' diye başlıyor kitap. Ve başından itibaren o andan sonra olanları okuyoruz kitapta.

 Bütün evin yükünü sırtında taşıyan ve artı olarak da  babasının borçlarını ödemeye çalışan Gregor bir sabah böcek olarak açıyor gözlerini. Bu bir gecede olan dönüşüm onu bir hayli şaşırtıyor ve işe gitmesi gereken Gregor yatağında ne yapacağını düşünüyor. İşini kaybetmek istemeyen üstündeki yükün bilincinde olan karakterimiz kapıda işe gitmesi için onu sıkboğaz eden ailesini oyalamaya çalışır fakat en son çalıştığı firmanın temsilcisi de kapıya dayanınca kapıyı açmak zorunda kalır ve sonrasında da olanlar olur. Kitap boyunca Gregor'un bir gecede yaşadığı değişimin hayatına olan etkini okuyoruz. Böcek olmadan önce evin bel kemiği iken böcek olduktan sonra ailesinin ona bakış açısının nasıl değiştiğini görüyoruz.

 Baştan sona büyük bir empatiyle okuduğum, Gregor'la birlikte düşündüğüm Gregor'un düştüğü duruma üzüldüğüm bir kitaptı benim için "Dönüşüm". Yazar hayatın gerçeklerini, toplumda olan baskı kavramını çok güzel anlatmış.

  Yazarın okuduğum ilk kitabı olan "Dönüşüm"ü klasik okumayı seven herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Şimdiden iyi okumalar dilerim :)

Puanım: 4.5