function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Haziran 2022 Perşembe


 SUS BARBATUS 1 KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Sus Barbatus!”, 1979’un çetin kış koşullarında, Ç.’nin köylerinde geçen ürkünç olaylarla dolu ilk cildiyle yazınımızda unutulmaz bir iz bırakmaya aday bir roman oldu.

Faulkner, Yaşar Kemal gibi yazarların kaleminde destanlaşan modern romanın çağdaş bir çeşitlemesini sunuyor Faruk Duman. Gerçeküstünün dilini yaratarak siyasal, tarihsel, toplumsal gerçekleri ete kemiğe büründürüyor.

Doğanın tahrip edilmediği, ütopyaların diriliğini koruduğu, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği, masumiyetin egemen olduğu zamanların romanı “Sus Barbatus!”.

“SUS BARBATUS, buzdan bir domuz heykeli gibi duruyordu el arabasının üstünde. Ama ne durmak; büyük, çok büyük görünüyordu. Başına kadar yürüdü, durup onu bir zaman izledi. Bir eser, kuşkusuz çok büyük bir eserdi SUS BARBATUS.”

“Sus Barbatus!’un, yazınımıza sunulmuş bir armağan olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim.”  – M. Sadık Aslankara

“Sus Barbatus! eleştirel gerçekçi edebiyata mensup, klasik anlayışla kaleme alınmış bütün soylu romanlar gibi, bir döneme ve yöreye, zamandizinsel bir olay örgüsü izleyerek, inandırıcı karakterler yaratarak hakim olabilen bir anlatıdır. Sadece o kadar değil, ilerde görebileceğimiz gibi, nasıl bize özgü Yaşar Kemal geleneğini çeşitlendirerek aşabiliyorsa, klasik roman geleneğini de sürdürürken, çeşitli yollarla aşmaktadır.”  – Erendiz Atasü


YAZAR: FARUK DUMAN

YAYINEVİ: YAPI KREDİ YAYINLARI 

SAYFA: 500

YORUM: Herkese merhaba, bugün size Sus Barbatus serisinin ilk kitabından bahsetmeye geldim. Ben bu kitabı ilk gördüğümde ismi çok dikkatimi çekmişti. Kitabın arak kapağının çok yetersiz olması nedeniyle internetten biraz araştırma yaptım ve serinin çok sevildiğini gördüm. Ben de hemen edinip okumak istedim ve gerçekten çok etkili güzel bir eser olduğunu söylemeliyim. Faruk Duman çok etkili bir üslup ve çok etkili betimlemeleriyle sıradan bir köy romanını çok başka boyutlara çıkarmış. Kitabı okurken gerçekten bir film izliyor gibi kendinizi kaptırıyorsunuz.  Sus Barbatus 1979 yılının kışını anlatarak başlıyor. 12 Eylül öncesi dönemde Ç'nin köylerinde ki sisyasi hareketlilik ve köy hayatı anlatılıyor tabi ki baş rolde dönemin siyası baskıları ve insanların yaşadıkları anlatılıyor. Kitapta bolca Deniz Gezmiş'e atıfta bulunması benim çok hoşuma gitti. 

Küçük bir köy tüm Tüm Türkiye'nin bir panoramasını çiziyor  Kenen adlı bir köylünün domuz avına çıkmasıyla başlayan sürükleyici olaylar insanı alıp götürüyor. Bu arada belirtelim Sus Barbatus  Latincede kırmızı sakallı domuz anlamına geliyormuş. 

Kitabın ağır kış koşullarında geçmesi yazın ortasında üşümemi sağladı. O denli etkili bir anlatım ve betimlemelere sahip bu eser kesinlikle okunmalı. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 


PUAN: 4.7 

28 Haziran 2022 Salı

KASİYER KİTAP YORUMU

 


ARKA KAPAK YAZISI  :  “Lütfen, normal ol artık.”

  Otuz altı yaşındaki Keiko Furukura, bir süpermarkette on sekiz yıldır kasiyerlik yapıyor.

Kurallar basit: İşe zamanında geliyor, ürünleri raflara yerleştiriyor, müşterilere güler yüz gösteriyor.

Müdürler değişiyor, çalışanlar değişiyor

ama Keiko kasiyerliğe devam ediyor.

Düzgün bir iş bulmasını, evlenmesini öğütleyenlerin sözüne kulak asmıyor.

Derken bir gün...

 Yazarlığın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapan

Sayaka Murata, Kasiyer’de unutulmaz bir karakter yaratıyor.

Aile, iş yeri, evlilik gibi kurumları masaya yatıran Murata,

yarattığı karakter üzerinden topluma

tek bir soru yöneltiyor:

“Başka bir arzunuz?”

 YAZAR :  Sayaka Murata 

ÇEVİREN :  H. Can Erkin

YAYINEVİ : Turkuvaz Kitap

SAYFA SAYISI : 126

YORUM :  Herkese merhaba! O kadar çok zamandır bir kitap bitirip yorum girmedim ki süresini söylemek bile utandırıyor beni. 😑😑Ama olur bazen böyle. Kitaplardan tamamen kopmamak için verdiğim uğraşın meyvesi Kasiyer'den bahsetmek istiyorum size. Kısa, okuması kolay ama topumun bam tellerine basan bir kitap "Kasiyer". Zaten kısa bir kitap olduğundan öyle uzun uzun bahsetmek istemiyorum kitaptan size. 126 sayfacık bir şey bol bol bahsedersem size okuyacak ne kalır değil mi ?😉  Ana karakterimiz Keiko  Furukura ( nedense kitabı okurken her seferinde Furuko diye okudum 😂) çocukluğundan beri toplumun normal kalıplarına uymayan bir çocuk. Normal olmaması karakterimize o kadar garip geliyor ki buna bir çözüm olarak etrafındaki insanları taklit etmeye başlıyor. Hayatı boyunca normalimsi davranmaya çalışan karakterin yolu bir şekilde kasiyerlikle çakışıyor. Bu kasiyerlik hayatının içinde Japon kültüründen , toplum yapısından birçok iz var. Bize de benziyorlar aslında,  insan okudukça bir çok benzerlik çıkarabilir. Evlilik, iş güç , çocuk sahibi olma bunlar bizim toplumumuzda da herkesin yapması gereken şeyler gibi görülüyor. Ne zaman evleneceğimize,  nerede evleneceğimize, nasıl biriyle evleneceğimize, ne zaman çocuk yapacağımıza , kaç çocuk yapacağımıza, çocuğu nasıl emzireceğimize, ne kadar süre emzireceğimize , ne zaman ev alacağımıza, araba alacağımıza... Bu liste uzar gider bütün bunlar ve daha fazlasına bizden çok etrafımızdakiler karar vermeye çalışır. Bu o kadar çok saçma geliyor ki bana. Sadece bizim toplumumuzdaki bazı insanlar bu kadar hadsiz baskıcı gibi gelirdi bana ama seviyeleri farklı olmakla birlikte bütün dünya da benzer şeyler var. Bu kitapta da benzer şeylerden bahsedilmiş. İnsanlar kafalarından normal insan diye bir şey uydurmuş. Kendileri bu kalıba harfi harfine uyuyormuş gibi bu normal insan kalıbının birazcık bile dışında kalan insanları dışlamayı,  onları normal insan kalıbına sokmak için her türlü zorbalığı yapmayı kendilerine hak görüyorlar. İnanın ben de ülkemizin normal insan kalıbından öyle uzak biriyim ki, bu durumdan da oldukça memnunum. Ne yaparsam yapayım ne kadar çabalarsam çabalayayım normal insan olma düşüncesini bile kabullenemiyorum ben. Etrafımdaki insanlardan birine dönüşmek istemiyorum ve küçüklüğümden beri bu böyleydi. Sözde normal insanların yaptığı hiçbir şey bana uygun şeyler değil. Normal insanlar benden uzakta normal şeyler yapmaya devam etsinler. Ben böyle huzurluyum. Ne kadar böyle insanlardan uzak durmaya çalışsam da ülkenin çoğunluğu hadsiz normallerden oluştuğu için daha ilk kez gördüğüm insanlardan bile zorbalık görebiliyorum. Furukocuğumun yaşadıklarını okurken çok kez empatiyle dolup taştım. Ay neyse içimi çok döktüm bu kez de kitaptan bahsetmeyeceğim diye. Az çok bir şeyler oluşmuştur kafanızda diye düşünüyorum. Ben pek bir şey bilmeden okudum bitirdim kitabı. Bu arada hakkında arka kapak yazısından başka bir şey bilmeden kitaplara başlamayı çok seviyorum. Biliyorum bu yorum sayfasıyla çelişkili bir şey ama bu ara böyle işte. Şimdiden okuyacak okurlara sakin ve keyifli okumlar diliyorum. Hoşça kalın ...💜

18 Haziran 2022 Cumartesi

BENİM ÜNİVERSİTELERİM KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK: Benim Üniversitelerim, Gorki'nin Çocukluğum' la başlayıp Ekmeğimi Kazanırken' le devam eden ve Rus dilinde yazılmış en güzel otobiyografilerden biri olarak kabul edilen üçlemesinin son kitabıdır.


Gorki'nin üniversiteleri, ona kendi hayatlarının acımasız gerçekliğini öğreten gerçek insanlardır… Toplum dışına itilmiş yersiz yurtsuz aylaklar ve serserilerdir… Açlığı, zulmü ve baskıyı; devlet ve kiliseyle ilişkilerini sorgulayan devrimcilerdir… Kürek mahkûmları gibi sürekli çalışan, hayatlarını aklın rehberliğinde yaşamak isteyenlere düşman olan mujiklerdir…

Devrime yol açan fikirlerin filizlenmeye başladığı bir dönemde yazarın sosyal çevresini bu kesimlerden insanlar oluşturur. Çocukluğundan itibaren yazgısı olan sefil ve hoyrat gerçekliği daha güzel, daha insani bir hayata dönüştürme çabasındaki Gorki, Rus toplumunun devrim öncesindeki umutlarının cisimleşmiş halidir adeta.

YAZAR: MAKSİM GORKİ

ÇEVİREN: MAZLUM BEYHAN

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA: 168

YORUM: Herkese merhaba bugün size Gorki'nin otobiyografik üçlemesinin son kitabıyla geldim. Bu kitap diğer kitaplara oranla epey kısa diyebiliriz. Bu eserde artık yirmili yaşlarına yaklaşan Aleksey'in hayat mücadelesini okuyoruz. Bu kitapta beni en çok etkileyen bölüm Aleksey'in yaşam sancılarından kurtulmak için kendisini vurarak intihar etmesi oldu. Hayatın insanı ne denli yorduğunu ve bazı zamanlar insanın gerçekten bir çıkmazda olduğunu düşündüğü anlar vardır, bu anları belki bir çoğumuz yaşamışızdır. Gorki de artık savrulmaktan yorulmuş, kendisini anlamayan insanların içerisinde debelenmekten bıkmış bir halde bu yolu seçiyor neyse ki bir ay kadar hastanede yattıktan sonra kurtulmuş. İntiharından sonraki duygularını o kadar içten anlatıyor ki insanın kalbine işliyor. Ben bu kitabın sonunu daha net bekliyordum. Artık bir serinin sonu geldiği için yazarın daha net bir kapanış yapacağını düşünmüştüm. Sanki dördüncü kitap gelecekmiş hissi vererek bitti kitap. Bu beni rahatsız etmedi fakat devamını okuyamayacağımı bildiğim için üzüntü duydum. Benim için bu üçleme okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi. Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 5.0 

7 Haziran 2022 Salı


 EKMEĞİMİ KAZANIRKEN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Gorki'nin Rus tarihinin 19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl başlarına uzanan çok önemli bir dönemine ışık tutan otobiyografik üçlemesi, aslında kendini ve içinde yaşadığı dünyayı anlama ve anlamlandırma çabasının hikâyesidir. Bu çaba, Ekmeğimi Kazanırken'de artık hayata atılan yeniyetmelik çağındaki Gorki'yi 19. Yüzyıl Rusya'sının katı gerçekliğiyle yüz yüze getirir.


Üçlemenin ilk kitabı Çocukluğum'un sonunda dedesi tarafından "Var git insanların arasına karış…" sözleriyle dünyaya salındıktan sonra, ayakçılıktan bulaşıkçılığa, kuş yakalamaktan bir ikonografi atölyesinde çıraklığa kadar birçok farklı işte çalışır. Biz de garip ve hüzünlü hayat yolculuğunun farklı duraklarında bu halk çocuğuna eşlik eder, daha sonra yapıtlarına esin verecek olağanüstü canlı çok sayıda karakterle tanışırız. Kitaplar aracılığıyla gerçeklikten kaçıp sığındığı, ama görev çağırdığında terk etmeye hazır olduğu düş dünyasında onunla birlikte geziniriz.

YAZAR: MAKSİM GORKİ

ÇEVİREN: MAZLUM BEYHAN

SAYFA: 435

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

YORUM: Bugün size Aleksey Maksimoviç Peskov'un otobiyografik roman serisinin ikinci kitabıyla geldim. Herkesin bildiği adıyla Maksim Gorki, "Çocukluğum" adlı eserinde çocukluk yıllarını anlatırken serinin ikinci kitabı "Ekmeğimi Kazanırken" adlı eserde yazar ilk gençlik yıllarını anlatıyor. 12- 16 yaşları arasında yaşadığı olayları, çalıştığı yerleri bizlere aktarıyor. Ben serinin ilk kitabını da ikinci kitabını da hayranlıkla okudum. Gerçekten bu kadar etkilendiğim bir kitap okumamıştım uzun zamandır. İyi ki karşılaşmışım değim bu üçlemeyi kesinlikle tavsiye ediyorum. En kısa zamanda üçüncü kitabın yorumunu da paylaşacağım. "Gorki" Rusça "Acı" demek ve yazarın bu ismi kullanmasının nedenini eserlerini okuduktan sonra çok iyi anladım. Okuyun okutun derim. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 5.0