function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

26 Kasım 2016 Cumartesi


DAVINCI ŞİFRESİ KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI:

Langdon bu garip bağlantıyı açığa çıkarınca tehlike artar. Cinayete kurban giden müze müdürü de, Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo, Da Vinci ve aralarında diğer ünlülerin de bulunduğu gizli bir kuruluş olan Sion Manastırı Derneği'nin bir üyesidir. 


Langdon, aydınlatmaya çalıştıkları bu tehlikeli sırrın yüz yıllardır tarihin derinliklerinde gizlendiğinden şüphelenir. Böylece Paris ve Londra sokaklarında amansız bir kovalamaca başlar. Langdon ve Neveu, kendilerini, atacakları her adımı önceden bilen esrarengiz olduğu kadar da çok zeki olan bir adamla karşı karşıya bulurlar. Eğer bu karmaşık bilmeceyi çözemezlerse Priory'nin büyük yankılar uyandıracak bu çok eski gerçeği ebediyen kaybolacaktır.


YAZAR: DAN BROWN

ÇEVİREN:PETEK DEMİR

YAYINEVİ: Altın Kitaplar

SAYFA SAYISI: 495

YORUM: Yorumuma resimdeki ufaklıktan bahsederek başlamak istiyorum. Adı Badem olan bu kedicik ya kitaplara aşık yada düşman ben bilemedim :)normalde bana çokta yüz vermeyen kedi odama geldiğinde kitap okuyor olursam eğer hemen yanıma gelip sevgi krizlerine giriyor .Kitap okumama izin vermiyor.gelip oturuyor kitabımın üstüne. Böyle  bir anı bu kitapta yakalamışken fotoğraflamak istedim ve bu yorumun fotoğrafı bu olsun dedim :)

  Kitaba gelecek olursak da ;
  Davinci Şifresi mükemmel ötesi bir kitaptı benim için .Bir an bile kitabın heyecanı dinmedi. Her bölümde ayrı bir heyecan vardı. Langdon ve Neveu kitap buyunca Neveu nun büyükbabasının  çok zekice düşünülmüş bilmecelerini çözüyor ve her bilmeceyle birlikte  bir sır çözülüyor . Bu bilmeceler onları asıl sırra götürüyor.Ve bu asıl sırra giden yolda başlarına bir sürü olay geliyor. 

 Kitabın en çok insana bilgi veren yönünü sevdim aslında ben. Kitapta bir konudan bahsediliyor ama siz o konu hakkında bir bilgiye sahip değilseniz bile yazar size, onu kitabın içinde yedirerek anlatıyor. Bu benim çok ama çok hoşuma gitti. Yalnızca kitapta geçen yerlere internetten baktım o kadar onun dışında hayal etmesi kolay çok akıcı bir kitaptı. Bu kitabın yeni basımında kitapta geçen mekanların resimlerini, kitabın en arka sayfalarına koymuşlar. Kitabı yeni alıp okuyacaklar için diyorum her seferinde internetten araştırmak istemezseniz yeni basımı edinebilirsiniz sizin için okuması daha keyifli olabilir :)

  Ne zaman ne olacağını tahmin edemediğim okumaktan çok keyif aldığım  bu kitabı herkese şiddetle tavsiye ediyorum :)

Şimdiden iyi okumalar dilerimmm herkeseee :)

PUANIM: 5.0




24 Kasım 2016 Perşembe


HARRY POTTER VE LANETLİ ÇOCUK KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI:Harry ait olduğu yerde durmayı reddeden bir geçmişle boğuşurken, en küçük oğlu Albus da istemediği bir aile mirasının yükünü omuzlarında taşımakta zorlanır. Geçmişle gelecek uğursuzca iç içe geçerken hem baba hem oğul tedirgin edici bir gerçeği, bazen karanlığın beklenmedik yerlerden geldiğini öğrenir.

"Harry Potter ve Lanetli Çocuk", J.K. Rowling, John Tiffany ve Jack Thorne'a ait yeni bir özgün hikâyeden yola çıkarak Jack Thorne'un yazdığı yeni bir oyun. Bu oyun sadece sekizinci Harry Potter hikâyesi değil, aynı zamanda tescilli olarak sahneye koyulan ilk Harry Potter hikâyesi. 30 Temmuz 2016'da Londra West End'de gerçekleşen prömiyerin hemen ardından Sahne Metni Özel Baskısı, dünyanın dört bir yanındaki okuyucuları Harry Potter, arkadaşları ve ailesinin devam eden yolculuğuyla buluşturuyor.

YAZAR :J.K ROOWLİNG , JACK THORNE , JHON TİFFANY

ÇEVİREN:SEVİN OKYAY,KUTLUKHAN KUTLU

YAYINEVİ: YKY YAYINLARI

YORUM:  Bu hikayede Albus severus Potter'in hikayesi işlenmektedir. Harry kırklı yaşlarında  büyücüler dünyasını kurtaran ünlü bir adam olarak yaşamaya devam ederken Ginny Weasley ile evlidir ve üç çocukları olmuştur.

Albus severus,james ve Lily Potter 

Albus  daha ilk yılında hogwarts'dan oldukça sıkılmıştır. Babasının ünlü olmasından sıkılmıştır ve Slytherin'e seçildiğinden beri yolunda giden tek şey artık en iyi arkadaşı olan Malfoydur. Draco Malfoy'un oğluyla oldukça iyi anlaşan küçük Potter ve Malfoy bir maceranın peşine düşerler . Haksızlık olduğunu düşünen Potter yıllar önce babasının hata yaptığını ve Cedric Diggory'nın ölümünde babasının suçu olduğunu düşünür.Babasına kendini kanıtlamak için arkadası malfoyla yıllar önce üç büyücü turnuvasında ölen Cedric Diggory'i zamanda geri giderek hayata döndürme çabaları içinde fantastik bir yolculuğa başlarlar. Ama yapılan hatalarda bir çok alternatif dünya gören bu ufaklıklar tarihteki ufacık değişikliklerin Lord Voldemort'un iktidarındaki karanlık zamanlara dönmeleri ile ne kadar büyük bir yanlış yaptıklarını fark ederler ve şimdiye dönerler ama bir sorun vardır. Artık Lord Voldemort'un çocuğu  olduğunu öğrenen bakanlık çok tedirgindir ve bu çocuğu arayan bakanlık bakalım bulabilecek mi ?  Voldemort'un çocuğu'da zamanda yolculuk yaparak Lord Voldemort'un yaşadıgı şekilde tarihi değiştirip babasına kavuşmak ister. Bu amansız macerada Potter'lar ve sihir bakanlığı tehlikededir. Bakalım bu maceranın devamı nasıl ? :) 

Arkadaşlar yıllar sonra bu dünyaya tekrar girebilmek mükemmel bir şey . Ben çok severek okudum ve  Harry potter hayranlarına kesinlikle tavsiye ederim şimdiden iyi okumalar :)

PUAN:5.0




20 Kasım 2016 Pazar

BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU:

ARKA KAPAK YAZISI:Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!

YAZAR: STEFAN ZWEİG

ÇEVİREN:ENVER GÜNSEL

YAYINEVİ:TUTKU YAYINLARI

SAYFA SAYISI:76

YORUM: Zweig tartışmasız modern klasiklerin en önemli isimlerinden biri.

Bir çocuk  ve çocukluk aşkı 25 yaşlarında genç bir yazar. Ne kadar masum bir aşk  karşılıksız aşkın en güzel örneği fedakar bir çocuk, fedakar bir genç kıza dönüşüyor ve sonra fedakar bir anne.

Hikayemiz yazar R. nin evine gelmesi ve hayranlarından gelen mektupları karıştırmasıyla başlar ve Sonunda bir mektuba denk gelir ve başlar okumaya.

Beni asla tanımayan sana diye başlayan bu güzel romanda yazarımızın haberi olmadan bir kadının bir çocuğun hayatını nasıl etkilediğini  anlatıyor.

Mektubu yazan kadın bir gün yazarın kendi binasına taşınmasıyla bu küçük kız  25'li yaşlardaki bu genç yazara aşık olur ve uzaktan uzaktan onu o kadar sever ki bir gün taşınmak zorunda kaldıklarında o kadar üzülür ki bitap düşer .Fakat bu küçük kızımız gün gelir 18 yaşlarında bir genç olur ve aşkının peşine düşer . Bu genç kadın zaman zaman artık bu yazarla belirli yerlerde karşılaşırlar ama bir gece  bu genç kızımız hamile kalır ama yazar hiç bir şeyden haberdar değildir  bu genç kızın zamanında aynı binada oturduğu o sevimli kız çocuğu  olduğunu bilmemektedir.

Hamile kalan bu kadının yaşam  öyküsü ve ölen çocuğunun başında ki bu mektubunu okuyoruz. 
Bizlerde bilmeden kimlerin hayatlarını kirletiyoruz dostlar..  

Ben çok sevdim harika bir öykü kesinlikle okumalısınız . :) 

PUAN:5.0

19 Kasım 2016 Cumartesi

   ADALETİN GİZLİ MEZARLIĞI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :Hayatımda sadece tek bir kez başka birinin çığlıklarının devametmesi için yalvardığımı hatırlıyorum; annemin... Onun çığlık dahiolsa ufacık bir ses daha çıkartması ve yaşam belirtisi vermesi içindua ediyordum...

Şimdi yaşça çok daha büyüğüm ve bir melek mi yoksa bir canavar mı olduğumu artık bilmiyorum.

Yıllar önce Bosna Savaşı sırasında annesinin ve iki kız kardeşinin askerler tarafından tecavüz edilerek öldürülmesine tanıklık eden intikam yüklü bir rahip ile parçalanmış bir aileye mensup uyuşturucu bağımlısı bir kadının yollarını kesiştiren,sarsıcı ve akıllara durgunluk veren bir roman..




YAZAR: TED DEKKER

ÇEVİREN:ÖZLEM GÜLTEKİN

YAYINEVİ: MARTI

SAYFASAYISI:480

YORUM: Selamlar herkese ilk kez bir Ted Dekker kitabı okudum. Belki yanlış  bir kitaptı ama pek sevdiğim söylenemez.

Daha küçük bir çocukken Bosna'da yaşayan Danny Sırpların o dönemdeki vahşetine şahitlik etmekte ve bir gün kapılarına gelen üç Sırplı tarafından annesi ve kız kardeşlerine tecavüz edildiğine şahitlik eder.Ve orada o küçücük yaşında o üç Sırplıyı öldürür  o zaman kararını verir tanrının eli ve adalet dağıtıcısı olan bir papaz olacaktır.

Hikayeye başlarken daha kim olduğunu bilmediğimiz bir kadın karakterin  ağzından yıllar sonrasını anlatan bir  hikayeye başlıyoruz bu kadın Renee.

Yıllar geçiyor ve birden karakterimiz Danny büyüyor otuzlu yaşlarda bir papaz olarak karsımıza çıkıyor . Bu arada da Renee uyuşturucu kullanan ve satıcılardan kaçan genç yirmili yaşlarının başında bir genç kız  ve Renee'i bu karanlıktan kurtaran bir kahraman.

Renee ve Danny nin yolları bir şekilde kesişir ve Renee , Danny den kendisine bildiği herşeyi öğretmesini ve ölen kocasının intikamını alması için bir fırsat vermesini ister. Renee i eğitirken bir yandan da kendi adaletini dağıtan Danny sucluları öldürmeye devam eder. 

Burada bir parantez açmak isterim çok klişe bir konusu ve çok da etik olmayan bir yapı okuyoruz.
Birinin  bir başkasını yargılaması hatta öldürmesi çokta etik olmayan bir yaklaşım ama bilindik amerikan senaryoları  yani bana göre biraz rahatsız edici bir romandı  dilini ve çevirisini sevmedim. İnanılmaz derecede çok betimlemeye yer verilmiş ve okuru yoruyor.

Olayların geneli bu intikam peşinde koşan Renee ; Adaleti dağıttığına inanan bir rahip ve cinayetler. Sonunda da bir aşk öyküsü olu veriyor kısacası sevmedim ve okumazsanız birey kaybetmezsiniz sizin bana tavsiye edeceğiniz Ted Dekker kitapları varsa yorum olarak bırakın lütfen :) 

PUANIM:3.5

İNSAN NE İLE YAŞAR? KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI: 
   "...Kadın kendisinin olmayan çocuklara duyduğu sevgiyi gösterip ağlayınca, içindeki Tanrı'yı gördüm. O anda 'İnsan ne ile yaşar' anladım. O an, Tanrı'nın son dersini verdiğini ve beni bağışladığını anladım. O anda üçüncü kez gülümsedim."

"...İnsan Tanrı'yı daha iyi anladıkça, O'nu daha iyi tanır. Tanrı'yı daha iyi tanıdığı zaman da, O'na daha yakınlaşır, böylece O'nun iyiliğini, merhametini ve sevgisini daha iyi örnek alabilir..."

"...Uşak küreği aldı. Pahom'un içine sığabileceği büyüklükte bir çukur kazdı ve onu gömdü. İki metreden az bir toprak parçası Pahom'a yetti de arttı bile."



YAZAR: L.N TOLSTOY

ÇEVİREN: KORAY KARASULU

YAYIN EVİ: TÜRKİYE İŞ BANKASI

SAYFA SAYISI:100

YORUM: Öncelikle belirtmek isterim ki bu kitabın bende olan basımında arka kapağında  sadece yazar ve kitabı çeviren kişi hakkında bilgi verildiğinden, bir fikriniz olsun diye arka kapak yazısını alıntı yaptım.
 İnsan ne ile yaşar ders veren birbirinden güzel 4 hikayeden oluşan güzel mi güzel bir klasik roman.

Yazar kitaba ilk hikayenin ismini vermiş ve bence çokta güzel yerinde olmuş ayrıca dört hikayeden benim en sevdiğim öykü ilki oldu.

  Hikayelerin hepsi çok anlamlı merakla okuduğum, ne olacak? yazar buradan nereye varacak ? diye  merakla okuyup çok kısa bir sürede bitirdiğim hikayelerdi ve bu hikayeler böyle devam edip gitseydi de hiç sıkılmadan kaç sayfa olursa olsun okuyacağım güzellikte hikayelerdi .

  Her hikayeden çıkarılabilecek dersler vardı ve aralarda altı çizilmelik hayatımıza katkısı olacak bir çok söz, düşünce vardı. Hikayelerin hepsi dini içerikliydi ve verilmek istenen düşünceler hikayelerin içinde çok güzel yedirilmişti . İnsan ne ile yaşar bence herkesin okuması gereken harika bir klasikti.Herkese tavsiye ederim okuduğunuza  pişman olmazsınız :)


Yorumu en  sevdiğim hikayede yer alan  bir sözle bitirmek istiyorum.
    ''İnsanlar  sadece kendi hayatları için kaygılandıklar, kendilerini, kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş.Seven insan Tanrı'nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir''

Şimdiden herkese iyi okumalar diliyorum :)

PUANIM :5.0

 MELEKLER VE ŞEYTANLAR KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI :Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon efsanevi gizli örgüt Illuminati'nin -Galileo zamanından beri Katolik Kilisesi'nin bağnaz inançlarını lanetleyerek bilimin yararlarını yücelten- hala faaliyette olup cinayetler işlediğini öğrenince şok geçirir. Parlak bir fizikçi olan Leonarda Vetra cinayete kurban gitmiştir. Tek gözü oyulmuş ve göğsü örgütün sembolüyle dağlanmıştır. Bilim adamının son buluşu güçlü ve çok tehlikeli enerji kaynağı karşımadde çalınmış ve yeni Papa seçiminin gerçekleşeceği gün Vatikan Şehri'nin altına saklanmıştır. Langdon, Vetra'nın meslektaşı ve aynı zamanda kızı olan Vittoria ile medeniyeti yok olmaktan kurtarmak amacıyla Roma sokaklarında, kiliselerde ve katakomplarda soluk soluğa koşuşturarak 400 yıllık izi sürerek Illuminati'nin izini bulmaya çalışırlar. 

Brown bu romanda tıpkı bir hokkobaz gibi havaya yüzlerce top fırlatıp hiçbirini yere düşürmeden okuyucuyu inanılmaz bir gerileme sürüklüyor.

YAZAR:DAN BROWN

ÇEVİREN: PETEK DEMİR

YAYINEVİ: ALTIN KİTAPLAR

SAYFA SAYISI: 575

YORUM: Merhabalar herkese, Dan Brown'un en sevdiğim kitabı melekler ve şeytanlar , ayırım yapmaksızın hepsi çok güzel kitaplar ve benim en sevdiğim yazar.

Kitabı okuyacak olan kardeşlerime söylemek isterim ki girişteki gerçekler bölümünü okumalısınız.

Dan Brown'un daimi karakteri Robert Longdan bir gece yarısı bir telefonla uyanır ve  duyduğu şey ile ilgilenmeden çok sinirlenerek kapatır. Sabaha karşı bir saatte arayan bu kişi ısrarcıdır.Telefonu kapatan Robert, bir fax geldiğini görür ve gördüğü şey ile adeta çarpılır.

Bu fax üzerine karakterimizi özel uçakla birkaç saat içinde  İsviçre'deki CERN'a götürürler ve macera başlar. Robert, işlenen bir cinayetin peşine düşer. Bu macera Vatikan'da sona erecek olan eşsiz bir gizemi barındırır. İlluminatiye ilgisi ve merakı olan arkadaşlarımızın bildiği üzere Dan Brown,  bu tarzda yazan eşsiz bir yazar.
CERN'da işlenen bir cinayet, kurbanın geçmişi ve üzerindeki Illuminati işareti Robert'ı oldukça heyecanlandırır. Kurbanın kızı Bayan Vetra ile Vatikan'ın gizemli girilemez arşivlerine kadar çok derin bir süreç başlar. Kurbanı öldüren örgüt, Vatikan' daki papa seçimlerinde yer alan din adamlarını kaçırarak Hristiyanlığı büyük bir tehlikeye sürüklemektedir. Aynı zamanda bu örgütün CERN'dan çaldığı çok önemli bir şey bulunmakta. İşte görev: ya bu çok gizli ve çok tehlikeli maddeyi bul ya da kaçırılan din adamlarının peşine düş. Bu kitabı bir solukta bitireceksiniz.

Kitapta bahsi geçen mekanların gerçekle uyumlu olması okuyucuyu heyecanlandırıyor. Harika bir zeka ürünü olduğunu düşündüğüm kitap, aynı zamanda güzel bir kültür kaynağı. 

Kitabı şiddetle öneririm. Şimdiden iyi okumalar! Bize yorum yazıp, takip etmeyi unutmayın :) 

PUANI:5.0



13 Kasım 2016 Pazar

 HER GÜN KİTAP YORUMU

ARKA KAPAK YAZISI:

     Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.


Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat. Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de. Hep böyle olageldi.

"Yepyeni, eşsiz, komik ve canınızı acıtacak kadar dürüst. Levithan, insanın kendisi gibi hissedememesi ve nereye ait olduğunu bilememesine dair ikilemi müthiş bir şekilde kaleme almış. Bu kitabı okumakla kalmadım, âdeta içime çektim."
-Jodi Picoult, #1 New York Times çoksatan yazarı-

"Levithan, okuyucuları ele geçirecek, karşı konulmaz bir eser yaratmış… Her Gün, bir üslup denemesi ve hayal gücü deneyi…"
-Booklist-

A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok. Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. Farklı bir ev. Farklı bir hayat.

Rhiannon'la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir. Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. Bir de onu aşkına inandırmaya...

YAZAR : David Levithan

ÇEVİREN : Derya İmer Aydınlık

YAYINEVİ : Pegasus

SAYFA SAYISI : 335

YORUM: Arka kapak yazısında kitabın konusundan oldukça açık bahsedilmiş. Karakterin adı A her gün başka bir bedende uyanan cinsiyeti olmayan ruh gibi bir şey. 

Arka kapak yazısına bakıldığında beklentiyi çok yüksek tutan, oldukça güzel, merak uyandıran bir kitap gibi dursada kitabı okuduğumda hayal kırıklığına uğradım. Belki yaşımdan dolayı yaşadığım bir hayal kırıklığıydı bu ama ben bu kitabın daha çok lise çağındaki okurlara hitap ettiğini düşünüyorum. Çünkü A'nın içine girdiği karakterlerin hepsi 16 yaşında ve liseli. E haliyle de kitap genel olarak lisede geçiyor ve liselilerin sorunlarını ele alıyor. 

  Kitapta ara ara A'nın yaşam tecrübesinden kaynaklı özlü sözler okumakta mümkün ama karakterin olanları anlatırken birden uzun uzun felsefe yapması benim biraz garibime gitti açıkçası.

  Dediğim gibi lise çağındaki okurların bu kitabı okuyup keyif alacağından eminim. Farklı bir konusu olduğundan keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.

Şimdiden iyi okumalar :)


PUANIM: 3.7

              
      


MARSLI KİTABI YORUMU

ARKA KAPAK YAZISI :"Çok uzun zamandan beri okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marslı, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip."
-Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

"Sürükleyici… Defoe'nun Robinson Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi."
-Larry Niven, Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

"Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden."
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-

"Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil." 
-Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-

"Marslı aklımı başımdan aldı!"
-Ernest Cline, Başlat romanının yazarı-

"Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı."
-Library Journal-
(Tanıtım Bülteninden

YAZAR:ANDY WEİR

ÇEVİREN:EMRE AYGÜN

YAYINEVİ:İTAKİ YAYINLARI

SAYFASAYISI:416


YORUM: Karakterimiz; Mark Watney bir gün gözlerinizi açtığınızda bütün mürettebatın gittiğini ve marsta yalnız kaldığınızı düşünün ne yapardınız.

Mark Nasanın ares adlı bir uzay projesi ile bir mürettebat ile Marsa giderler ve Sol:6 da her şey değişir Sol marstaki bir gün yani 24 saat, 39 dakika dır.

Sol: 6 da bir kum fırtınası bütün mürettebata zor anlat yaşatır ve ekip lideri zorunlu kalkış kararı alır ve mürettebat Hab dan  MTA ya (Marsa tırmanma aracına) giderken kopan bir anten Mark a isabet eder ve metrelerce toz bulutunun içinde savrulur.

Bu saatten sonra Mark ın hayatta kalma çabası ve zekasını görüyoruz. Şunu söylemeliyim ki ben kitabi sevdim ama bana göre dili epey ağırdı çünkü çok ayrıntı detay verilerek kimyadan makine mühendisliğine çok teknik terimlerde boğuldum kaldım.

Karakterimiz saf hidrojen ve Oksijenden su elde edip Botanist olma özeliğini kullanarak patatesler yetiştiriyor ve bunlara su gerekmekte çok güzel ve ince hesaplamalar yer alsa da bu matematiksel hesaplar bence okurun kafasını karıştırmaya yetiyor. Bir şekilde Mark Nasa ile iletişime geçiyor ve Mark ı kurtarma çabaları da başlıyor.


Ben kitabı sevdim ama ne yalan söylememeliyim terimler içinde detaylar içinde boğuldum kaldım. Alıp okumak isteyen dostlarım terimleri anlarım yada kafama takmam okur geçerim derse çok güzel bir bilim kurgu şimdiden iyi okumalar yorumlarınızı bekliyoruz :) 

PUANIM:4.0




12 Kasım 2016 Cumartesi

BAYAN PEREGRINE'IN TUHAF ÇOCUKLARI KİTAP  YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI: Gizemli bir ada.Terk edilmiş bir yetimhane. Fazlasiyla tuhaf fotoğraflardan oluşan bir koleksiyon.
Yaşadığı korkunç aile trajedisi yüzünden Galler kıyılarındaki, dünyadan uzakta kalmış bir adaya yolculuk eden on altı yaşındaki Jacob, burada Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocuklar Yetimhanesi'nin yıkıntılarını keşfetmekle kalmayıp, Bayan Peregrine'in çocuklarının sadece tuhaf olmaktan çok daha fazlası olduğunun farkına varır.

New York Times bestseller listesinden 108 haftadır inmeyen, aklınızdan çıkmayacak eski fotoğraflar eşliğinde okuyacağınız Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları, gölgelerde geçen bir macera arayan her yaştan okuyucuyu içine çekecek eşsiz bir roman.

"Gergin, duygusal ve tuhaf mı tuhaf bir ilk roman. Fotoğraflar ve metin birbirini tamamlayarak unutulmaz bir hikâye yaratıyor." 
-John Green, Kâğıttan Kentler ve Aynı Yıldızın Altında kitaplarının çoksatan yazarı-

"Bu, hipsterlar için yazılmış bir Harry Potter kitabı. Geçtiği dünyaya ve verdiği hisse bayıldım." 
-Felicia -Day-

YAZAR: :Ransom Riggs

ÇEVİREN: Aslı Dağlı

YAYINEVİ: İtaki Yayınevi

SAYFA SAYISI: 399

 YORUM: Bu kitabı Kerem'le çok hevesle merakla aldık. Biz aldıktan hemen sonrada kitabın kapağı film kapağına döndü.Tam zamanında aldık yani bu güzel kapaklı kitabı.Kitap görsel olarak oldukça güzel karton kapaklı kendi ayracına sahip bir kitap. Açıkcası yeni baskının seriden farklı olması pek hoş olmamış.O yüzden kitabı eski baskısıyla almamız daha çok içime sindi.

 Gelelim kitabın içeriğine. Malesef kitabın içi dışı kadar görkemli değildi hayran bırakmadı beni kendisine.

 Kitap Jacob'un küçüklüğünden beri dinleyip inandığı dedesinin fantastik hikayelerinin gerçek olmadığının farkına varmasıyla başlıyor. Dedesi Jacob'a bir sürü fotoğraf gösterip onların yetimhaneden arkadaşları ve her birinin bir özel güce sahip olduğunu  söylüyor. Kocaman kayayı taşıyabilen bir çocuk ,görünmez bir çocuk ,uçabilen bir kız ,ellerinde alev çıkan bir kız ve daha nicesi. Bunlar kitaptaki karakterlerin bazıları. Ama en dikkatimi çeken cansız varlıklara kalp koyup onları hayata döndüren çocuktu. Evet gelelim tekrar Jacob'a ... Jacob tam dedesine olan inancını yitirmişken dedesiyle ilgili olan bir olay sonucu (o olayı söylemesem daha güzel okuyacağınızı düşünüyorum) babasıyla dedesinin anlattığı yetimhanenin olduğu adaya yolculuk yapmaya karar veriyorlar ve serüven başlıyor.

 Şimdide benim yorumuma gelecek olursak. Kitap Jacob'ın adaya gidişine kadar çok sıkıcıydı ve buda uzun süre aldı. Tam bu nasıl kitap derken kitap biraz heyecanlanmaya başladı fakat  bu kitap için çok büyük beklenti içinde olduğumdan dolayı büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Betimlemeler öldürdü beni resmen çok fazla ayrıntı verilmiş ama ben hayal etmekte oldukça güçlük çektim bazı yerlerde.
 Sonuç olarak. Kitap sonradan biraz güzelleşse de biraz bunalttı beni ve seriye devam etmeyi düşünmüyorum.

Elbette bu kitabı çok beğenen ve beğenecek okurlar vardır olacaktır ama bana hitap eden bir kitap değildi.

Beğeneceğini düşünüp okumak isteyen okurlara şimdiden iyi okumalar diliyorum :)

PUANIM:3.0



 KİTAP HIRSIZI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :
"Yılın en çok beklenen kitabı. Olağanüstü… gerçekten muhteşem!"
-Publishers Weekly-

"Merak uyandıran, hayat dolu ve son derece ustalıkla yazılmış, nefes kesen bir roman; aynı zamanda harikulade ve sürükleyici."
-The Guardian-

Ödüllü yazar Markus Zusak'ın akıllara kazınacak kadar etkileyici ve şiirsel bir dille yazdığı bu roman, okuyucuya sunulan benzersiz bir hediye gibi…
"Hayatınızı böylesine derinden etkileyen başka bir kitaba daha rastlamamışsınızdır. Muhteşem!"
-Goodreads-

"Bu unutulmaz hikâye kalbinizi çalacak!"
-The New York Times-

"Güzel, felsefi bir yanı da bulunan sürükleyici bir roman...
Herkes okumalı!"
-Kirkus Reviews-

"Markus Zusak, zorlu bir konuyu ustalıkla anlatarak gerçek bir başarı yakalamış. Olağanüstü… tek kelimeyle harika bir kitap."
-The Wall Street Journal-

YAZAR: MARKUS ZUSAK

ÇEVİREN: SELİM YENİÇERİ

YAYINEVİ: MARTI YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 574

YORUM: İlk olarak kitap kapağının eski hali çok daha güzeldi kitap afişi gibi kapağı pek sevmedim diyebiliriz.
Hikayemiz bir tren yolculuğu ile başlıyor.Liesel'in annesinin çocuklarını bir aileye evlatlık vermek üzere yola çıktığı tren yolculuğunda baş karakterimiz Lieselın erkek kardeşinin hastalık sonucu ölmesiyle olayların akışı değişiyor.Mıolching kasabasındaki Himmel (Cennet) adındaki sokağa tek çocuk olarak evlatlık veriliyor.Ve kitap hırsızının hikayesi de böylelikle başlamış oluyor.Liesel okuma aşkıyla yanıp tutuşan kitap delisi bir kız. Ama o dönemin şartlarında kitap bulup okumak çok zorkitaplara hiç değer verilmiyor,ayine benzer törenlerle kitaplar yakılıyor.
 Lieselin Hitler'in en baskın döneminde okumak için verdiği savaşı, küçükbir kızın bambaşka bir ortama alışma sürecini kurduğu arkadaşlıkları ve üvey babasıyla olan güzel ilişkisini anlatıyor bu kitap.
 Kitap hırsızı yüreği ısıtan sımsıcak çok samimi bir kitaptı bana göre .Merakla heyecanla okudum. Çokta sevdim kitabı. Kitaptaki her bir karekterlerin hepsi kendine has kişilerdi.Kitap beni bir an olsun bile sıkmadı.

  Size haberim var öleceksiniz. Bu sözler ölümün sözleri çünkü hayran olduğum şeylerden biride bu kitapta bize hikayeyi ölümün kendisi anlatıyor insanların savaşarak aslında ölüme koştuklarını da çok güzel vurguluyor.
 Baştan sona hiç sıkılmadan okuduğum bir çok ders veren bu güzel kitabı herkese tavsiye ediyorum.Kitabın filmi de oldukça güzeldi.Kitaptan sonrada filmini izlerseniz daha çok keyif alacağınızdan eminim.
Şimdiden iyi okumalar diliyorum. :)

PUANIM:5.0



KÖRDÜĞÜM KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI :Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım. Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi. Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım… Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum… Bana inanıyor musun?

YAZAR:CALİA READ

ÇEVİREN:İNCİ NAZLI

YAYINEVİ: YABANCI

SAYFA SAYISI:336

YORUM: Ne kadar beğenilen bir kitap fakat ben hiç sevmedim olacakları önceden anladım ve kesinlikle hikayede sevişmeden başka birşey olayan size herhangi bir artı katmayacak bir kitap.
Ben sevemedim ama içindeki sevişme sahnelerine katlanırım derseniz alın ve okuyun ama bana hiç hitap etmedi.

Naomi evet baş karakterimiz bir akıl hastanesinde ve hayaller bazı yanılsamalar görmekte.
çocukluk aşkı Lachlan; karakterimizi ziyaretlere gelir ve Naomi'nin terapileri sırasında geçmişe gidip anlattıklarıyla bizlerde geçmişe ve akıl hastahanesine neden girdiğini anlıyoruz vıcık vıcık aşk ve sevişme olan bir kitaptan başkasını okumadığımı düşünüyorum. Yapılan onca güzel  yorum beğenen onca insan olabilir ben kesinlikle sevmedim. Dili ve çevirisi güzeldi akıcıydı ama konu bakımından aynı şeyleri diyemem. 

Naomi hastaneye girmeden hemen öncesinden başlyarak yavaş yavaş çocukluğuna kadar  olan tüm hikaye ve olaylarını anlatıyor ve tekrar simdi ki zamana dönüyoruz ve final.Kitap hakkında çok konuşmak istemiyorum ben okurken anladım ama bazı açıklık ve kitaptaki bazı cevapsız sorularım nedeni ile yok ya öyle bitmiyordur desem de beklediğim son la bitti kitap.

pamuk ipliğine bağlı bir şey ufak bir yanlış kelime bütün kitabı anlata bilir ve belki en çok da bunu sevmedim kitapta. Çok uzatmadan kısacası meraklısı alsın okusun ama ben kesilikle sevmedim .

PUAN:3.5



7 Kasım 2016 Pazartesi

SİDDHARTHA KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:"Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır..." 20. yüzyılın en büyük romancılarından Henry Miller'a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin baş­yapıtıdır. I. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir "kutsal kitap" gibi okunmuştur. Siddhartha'da Buddha'nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. "Bu kitapta," der, "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."




YAZAR: HERMANN HESE

ÇEVİREN: KAMURAN ŞİPAL

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA SAYISI:148


YORUM: "Şaka etmiyorum. Keşfettiğim bir şeyi söylüyorum sana. Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez."

Bu güzel yapıt bize Siddhartha'nın hayatını anlatan bir romandır . Siddhartha'nın öğrenme ve aydınlanma yolunu anlatıyor bizlere ve Siddhartha'nın Guatama Buddha oluşunu anlatan essiz bir kitap.Buddha sanskrit dilinden  aydınlanmış ruh olarak çevirile bilir.
Küçük Siddhartha meditasyon ve veda çalışarak kendini geliştirmiş bir Brahman oğludur.sunaklarda yer alır inancına göre yaşamaktadır.Günün birinde Siddhartha babasına evden ayrılmak istediğini bir prens olarak değil bir samana yani bir çileci olarak yaşamak istediğini söyler. Babası karsı çıksa da dayanamaz ve izin verir. Siddhartha  yıllarca hayatın anlamını anlamaya kendi özünü anlamaya atmanı bulmaya çalışır. Çileci olan Siddhartha can dostu ve evlerinden beraber ayrılan Govinda ile üç sene çileci olarak yaşar ama bir türlü bulamamıştır istediğini. Bir gün gelir ve bir Gotama dan söz edilir kendine Buddha diyen bu kisi bilgeliği  öğütler bu kisi Şakyamuni dir. Ve Siddhartha ve dostunun yolculuğu başlar.
Hint ve Buddizim felsefesine meraklı herkesin okumasını şiddetle öneririm. Ama bence tüm herkesin okuması gereken bir kitap okumadan önce bilgisi olmayan arkadaşların biraz araştırma yapmasını tavsiye ederim. Benim çok sevdiğim bir kitap. Kitabı okuyan arkadaşlardan iyi kötü yorumlarınızı bekliyorum.


PUAN:5.0



6 Kasım 2016 Pazar

KOREDEKİ ÇATI KATIMDAN SESLENİYORUM KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI: 
 Kendi küçük dünyasında kelimenin tam anlamıyla yuvarlanıp giden, yaprak uçsa gülen bir kızdım ben. Ufak tefek düşler kurardım uyurken… Ancak ne yazık ki hayat her zaman izin vermiyordu yaşamda istikrarlı olmaya. 

Düşlerimin kaybolduğu, gülüşlerimin silindiği bir dönemde, aşkın o sihirli gücü tuttu ellerimden. Bir Asyalının derin çekik gözleri şifa olurken titreyen kalbime, başkentin gri sokakları umut koktu yeniden.

Bir süre aşk konuşuldu Kızılay'ın oynak kaldırımlarında. Gölgelerimize bakınca, tek göze çarpan aramızdaki otuz santimlik boy farkı olsa da… Biz bundan çok daha fazlasıydık aslında.
Bu, benim hikâyem… Ve hikâyemin kahramanı bir Koreli.

YAZAR: Didem Duygu DEMİR

YAYINEVİ:  Ephesus 

SAYFA SAYISI: 378

YORUM: Bu sefer yorumlayacağım kitabın yazarı bir Türk.  Eminim Kore fanı olan herkes bu kitabı heyecanla bekleyip kitap çıktığında da  alır almaz  bir çırpıda bitirmiştir. Ama daha okumayanlar için kitaptan bahsetmeden önce yazardan çok kısa bahsetmek istiyorum.
 Duygu Didem Demir 26 yaşında  Kırşehir doğumlu  hayatının büyük bölümünü Kore'de geçiren çiçeği burnunda bir yazar. Yazdığı Kore'deki Çatı katımdan sesleniyorum kitabıyla üstündeki ilgiye ilgi katan ve okurları tarafından çok sevilen güzel mi güzel bir kız.
  Aslında kitabı çıkmadan önce de bir çok kişi tarafından sevilen ve takip edilen bir kişi . Instagram ve Facebook' ta oldukça aktif olan yazar paylaştığı fotoğraflarla ve yazılarla oldukça beğeni topluyor.      Kaç yıldır beraber olduklarını bilmesem de çok yakıştıklarını düşündüğüm koreli bir erkek arkadaşı var. Bu kitapta da erkek arkadaşıyla tanışma hikayelerinden ve sonrasında olanlardan çok tatlı ve samimi bir dille bahsediyor.

  Kitabı okurken yazarın yaşadıklarını kendim yaşamışım gibi  hissettim.Bazı yerlerde yazarla mutlu olduğum bazı yerlerde de hüzünlendim. Gözlerimin dolduğu hatta baya baya ağlamak istediğim bir bölüm oldu ki kitabı okuyanlar da o bölümde benimle aynı duyguları paylaşacağından eminim . Yazarı bende kitabından önce takip ettiğim için kitaptaki yaşananlar hakkında az çok bilgim vardı.Ama kitapta her şeyi sırasıyla ve ayrıntısıyla okumak çok ama çok hoşuma gitti. Çok hevesle aldığımdan kitabı bir günde bitirdim ve hiç ama hiç bitmesini istemediğim bir kitaptı benim için.

 Sonuç olarak çok severek hiç ama hiç sıkılmadan okuduğum, her bir cümlede yazarın tatlı dilinin çok hoşuma gittiği bu kitabı okumayan kalmamalı Kore'yle ilgisi olan olmayan herkes bu kitaba bir şans vermeli bence . Çünkü Duygu kitabında kendi miladını yazmış nasıl zorluklardan geçtiğini tam herşeyden elini eteğini çekmişken kaderindeki kişinin hayatını nasıl değiştirdiğinden bahsetmiş. Kitapta çok ders alınacak yerler olmakla birlikte bu kitap insanlara bir umut ışığı olmuş bence.
 Kitabın 2. si çıkacağından,  ilk kitabı bitirdiğimden beri ikinci kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Umarım en yakın zamanda 2. kitapta çıkar .Kitabın bittiği yerden sonra olacakları daha daha çok merak ediyorum açıkcası. :)

Hayat öyküsü okumayı seven herkese bu kitabı çok ama çok tavsiye ediyorum.
Şimdiden iyi okumalar :)
Puanım: 5.0

DEĞİŞEN KAFALAR KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI: 
  Thomas Mann'ın 1940'ta Stockholm'de yayımladığı Değişen Kafalar, XII. yüzyıldan kalma bir Hint efsanesine değişik bir açıdan yaklaşıyor. Şridaman ile Nanda, farklı kastlardan gelmelerine, zihnen ve fiziki olarak birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen, ayrılmaz iki dosttur. Şridaman, Brahman soyuna dayanan tüccar bir aileye mensup narin yüzlü, çelimsizdir; Nanda ise demircilik yapan, inek güden güçlü ve yakışıklı bir gençtir. Birbirlerini tamamlayan bu iki gencin dostluğu, güzel Sita'yla karşılaşmalarıyla yeni bir boyut kazanır. Şridaman ve Sita evlenir. Ancak Sita'nın, seçimiyle ilgili pişmanlıkları vardır. Hayatları, Sita'nın ailesine birlikte yaptıkları bir yolculukta geçen olaylarla çok ilginç bir biçimde yön değiştirir. 



YAZAR: THOMAS MANN

ÇEVİREN:KASIM EĞİT
                                                        
YAYIN EVİ: CAN YAYINLARI
  
SAYFA SAYISI: 128

YORUM: Öncelikle Paul Thomas Mann hakkında bilgi vermek isterim. Paul Thomas Mann  20. yüzyılın en önemli Alman yazarlarından biridir. 1929 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmıştır.


Evet iki iyi arkadaş ve farklı kastlar. Şridaman bir brahman soyundan gelmektedir. Nanda ise demircilik yapan inek güden birisidir. İki arkadaş bir gün bir göl kıyısınca yıkanan güzel bir kız görürler. Şridaman güzeller güzeli kızı görür ve gönlünü kaptırır. Ardından dostu Nanda'nın bu kızı tanıdığını öğrenince aklı başından gider .Vedaları bilen çalışan aydın gencimiz Şridaman daha kaba , saba ama yüreği güzel dostuna rica eder ve bu güzeller güzeli kızla tanışır.  Gün gelir Nanda'nın yardımları ile bu çift evlenir.
Ancak bu güzeller güzeli kızımız Sita; Nanda'nın demircilik ve hayvancılığından kaynaklanan fiziksel görüntüsü karsısında büyülenir. Demirci olan Nanda geniş omuzlu güçlü ve iridir oysa ki Sita'nın kocası Şridaman ne kadar bilgeyse de ince ve cılız bir yapıdadır. İşte şeytanın onların deyimiyle Kama'nın oklarına hedef olan bu kadının iki erkek , iki dost  arasındaki ilişkisini ele alır.

THOMAS MANN GİBİ BİrYAZARI OKUMANIZI TANIMANIZI ÇOK İSTERİM BU KİTABİ İLGİLENENLERE ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM :)


PUAN: 5.0