function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

26 Aralık 2018 Çarşamba

GİTANCALİ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI: Yoğun siyasi hayatı boyunca beş kez başbakanlık yapmış olan Bülent Ecevit, aynı zamanda şair, yazar ve çevirmendi. Hint ve Doğu felsefesiyle ilgilenen, Sanskrit ve Bengal dilleriyle ilgili çalışmalar yapan Ecevit'in yolu, yapıtlarında yoksulların dertlerini paylaşan ve evrensel insani değerleri savunan Tagore'la kesişecekti elbette. Gitanjali 1941'de, şairin bir diğer yapıtı Avare Kuşlar ise 1943'te onun çevirisiyle Türkçede yayımlandı. Gitanjali 'yi bizzat İngilizceye çeviren Tagore, şiirini yine kendi sözcükleriyle dünyaya duyurmuştu. Yaratıcısına bu sayede Nobel Ödülü getiren eseri şair Ecevit'in Türkçesinden 70 yılı aşkın bir zaman sonra yeniden sunuyoruz


YAZAR: RABİNDRANATH TAGORE

ÇEVİREN: BÜLENT ECEVİT 

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 47 

YORUM: Herkese merhabalar. Lisansım dolayısıyla biliyorum Bülent Ecevit Hint ve Hint dillerine oldukça meraklıydı. Gitancaliyi çevirdiğini bilmiyordum kısa süre önce görmüştüm ve baskısınında olduğunu öğrenince kaçırmadan almak istedim. 

Mutlak çeviren değerli insan bunu biliyordu ama ben genede yazıyım. Kitabın orijinal adı Gitancali. Hint dillerinin çoğunda Sanskırit, Bengali, Tamil, pencabi, marati gibi  diller yakın akraba ve çoğunda " J " harfi yok . Bunun nedeni İngilizceden okunurken "C"  harfinin  "K"  olarak okunmasını engellemek için yoksa ortaya "Gitankali" tarzı bir şey çıkardı. 

Kitap 103 ilahiden daha doğrusu ağıttan oluşuyor. Tagor karısı ve kızını kaybettiği dönemde yazmış bu ilahileri. Çoğu ölüm ayrılık üzerine güzel yazılar. 

Hint kültürü açısından çok zengin bir metin olduğunu düşünmüyorum ama size güzel vakit geçirtebilir. Hint edebiyatından ağır olmayan bir metin okumak isterseniz güzel bir tercih. 


PUAN: 3.0

25 Aralık 2018 Salı


BABİL YARATILIŞ DESTANI KİTAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI:
Evrenin, dünyanın, kozmik bölgelerin ve insanın yaratılışı, ardından da tüm bunları yaratan Bâbil tanrısı Marduk'un diğer tanrılar tarafından zikredilişini içeren bu destan, Gılgamış Destanı ve Bâbil Hemeroloji Serisi'nden sonra en iyi bilinen Mezopotamya eserleri arasında yer alır. Bu destan okullarda, tapınaklarda, yılın belli günlerinde belli ayinlerde okutulan kutsal bir kitap, edebi bir yapıt aynı zamanda da bir kültür hazinesi olarak Bâbil'de, Bâbil Devleti'nin Tanrı Marduk'u temel alan dini, kültürel ve siyasi mirası sayesinde de tüm Mezopotamya'da büyük saygı görmüştür. Bâbilceden Türkçeye ilk kez çevrilen Bâbil Yaratılış Destanı Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi'nde. 

YAZAR : ANONIM

ÇEVİREN: SELİM F. AFALI & ALİ T. GÜRGÜ

YAYINEVİ: İS BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA SAYISI : 75

YORUM : Hepinize merhabalar bu sefer sizlere en eski yaratılış efsanesini anlatmaya çalışacağım. Babil yaratılış destanı hiçlikte ki Tiamat ve apsu ile başlıyor ve bu Tanrılar kendileri gibi tanrılar yaratıyorlar bunlardan biri Ea'nın oğlu Marduk. Marduk Tanrılara kafa tutar, savaşır ve baş Tanrı olur bunun üzerine insanlığı yaratır. Özet olarak böyle ama bence derin bir metin. Hint efsanelerini derinden etkilemiş. Tanrıların uçan arabaları zamanla Vedizm dinine girmiş. Tanrıların savaşı aynı antik Yunan milojojisindeki gibi  Hades, Zeus ve Poseidon'un birleşip babalarını devirmesi gibi  ve Titanlarla savaşması gibi. Güzel bir tesadüf diyelim :) 

Bu metin benim için önemli. Umarım birazda olsa merak etmişsinizdir. Okumayı düşünen herkese şimdiden iyi okumalar. 

PUAN: 4.0
YEDİNCİ GÜN KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

 Sürekli değişen modern Çin'in kaosunun tam ortasına yerleştirilmiş, yaşama ve ölüme dair politik bir dokundurma.
-Minneapolis Star Tribune-

Büyüleyici… Uluslararası ödüllü romancı Yu, çağdaş Çin kültürünün eleştirisini kaderin ölümden beter olabildiği kinayeleri ile sunuyor.
-Booklist-

YAZAR : Yu Hua

ÇEVİREN : Aslı ANAR

YAYINEVİ : Alabanda

SAYFA SAYISI : 213

YORUM : Herkese merhaba. Size çok güzel bir kitaptan bahsetmeye geldim. İlk defa Çinli bir yazardan kitap okudum ve yazarın diline bayıldım. Çeviri de mükemmeldi. Kitap su gibi aktı gitti desem abartmış olmam. Daha önce hiç bir kitapta bu akıcılığı yaşadığımı hatırlamıyorum. Okurken bir an olsun kitaptan kopmadım ya da ne demiş ya burada yazar dediğim de hiç olmadı. Böyle akıcı bir kitabın konusunun güzel olması da ayrıca çok hoşuma gitti. Bu kitabı okumadan önce kitap hakkında çok ayrıntılı bir araştırma yapmadım. Naturally Serein youtube kanalında kasım ayı favorilerinde karşılaştığım bu kitabı okumayı çok istemiştim. Konusunu kısaca anlatacak olursam;

Kitap şu paragrafla başlıyor ;

 Kaldığım odadan çıkıp kıraç, kasvetli şehirde tek başıma dolaşmaya başladığımda sis epey bir yoğundu. Bir zamanlar krematoryum diye bilinen, şimdilerdeyse cenaze evi olarak adlandırılan yere doğru ilerliyordum. Yakılma törenim 9.30'a  planlandığından, sabah 9,00 'da orada olmamı  söyleyen bir  talimat ulaşmıştı elime.

  Yang Fei 'nin ölümünden hemen sonrasıyla başlıyor kitap. Yang Fei'nin ölümünden sonraki yedi günü ele alıyor.  Bu yedi günde sadece baş karakter Yang Fei'nin yaşam ve ölüm hikayesi değil kitaba dahil olan bir çok ölümden bahsediliyor. Toplum sorunlarına oldukça güzel değinmiş yazar. Ana temayı ölüm alarak pek çok mesaj vermiş. Ben çok sevdim kitabı. Yang Fei karakterini çok sevdim babasını çok sevdim. Her bir karakter kitapta önemli bir rol oynuyor. Böyle oluncada hiç sıkılmadan merakla okuyup kısa sürede bitirdim kitabı. Herkese gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir kitap oldu. Sizde bu kitabı okursanız yada okumuşsanız kitap hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın...

PUANIM : 4.5

22 Aralık 2018 Cumartesi

Din ve seks kitap yorumu :


Arka kapak yazısı : Din gibi bir konuyu seksle bir arada ele almak inanırlarınca yanlış anlaşılabilir; ama, kutsal kitap kökenli de olsa, tabulaştırılmış birçok çağdışı kural (şeriat) bağımlılarının hangi nedenlerle bu kurallara (şeriata) yönlendirildiğinin öğretilmesi, öğrenilmesi gerekmektedir."


o Tevratta Seks - İlk Çift
o İlk Cinayet ve Kadın
o Allahın Oğulları - Ademin Kızları
o Tufan ve Yeniden Üreme
o İbrahim Peygamber, Güzel Karısı Sara ("Sare") ve Mısır Hükümdarı
o Lut Peygamberin Toplumu, Kızları ve Melekler
o Tevratın Buyruğu ve Oğlancılık (Homoseksüellik)
o Lut Peygamber ve İki Kızı
o Yakup Peygamber, Karıları ve Cariyeleriyle İlişkisi
o Onanizm (Mastürbasyon) Yani Kendikendine Tatmin
o Yakışıklı Delikanlı Yusuf ve Efendisinin Güzel Karısı (Zeliha)
o Yasak Aşk ve Yasak Cinsel Birleşme
o Hayvanlarla Cinsel İlişki
o Şimşon ve Kadın Yüzünden Başına Gelenler
o Davud Peygamber ve Kadınlara Olan İlgisi
o Kralın Kızı İçin Davudun Göze Aldığı Tehlike
o Davud ve Nabalın Güzel Karısı Abigail

YAZAR : TURAN DURSUN

YAYINEVİ: BERFIN YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 134

YORUM: Hepinize merhabalar. Ahh bu geç kalmışlık! Hepimizin bildiği bir duygudur. Ben Turan Dursun'la çok geç tanışmışım. Hayat ve yaşam öyküsünü okuduğumda yüreğim sızladı. Bu güzel kitabın adı bazı insanları rahatsız edebilir hatta inancınızdan dolayı içeriğide sizi üzebilir. Ben burada kimseyi kırmadan bu kitabı size anlatmaya çalışacağım. Din ve cinsiyetler arası fark anlatılıyor bu kitapta. Tevrat, Kur'an,Zebur  bu kitaplarda kadının yeri  anlatılıyor; bu dinlerin yaşandığı ülkelerin bir türlü neden bilimde ilerleyemediğini de anlatıyor. İncile gelirsek ilk zamanlarında  İsrail, Filistin gibi yerlerde yaşandığı dönemi ele alıyor diyebiliriz. Avrupa ülkelerinde şu an İncile olan bağlılık ne kadar ki ? 
Karsılaştırmalı dinler tarihi çalışan herkes için çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Umarım ilgili insanlar alır okur. Kitap hakkında söyleyecek çok sözüm var ama onlarda bana kalsın. Meraklısına duyurulur diyelim. Hepinize iyi okumalar dilerim.

PAUN:5.0

18 Aralık 2018 Salı

NAJ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI:  Naj, okurlara göre son otuz yılın en değerli öykü kitaplarından birisi. Zaman ilerledikçe eskimek yerine yenileniyor, güç kazanıyor. Her ne kadar klasik anlatı geleneğine yakın dursa da, içinde tuttuğu imgelerden birinin parıltısı, kurguda ufak, zarif bir dokunuş bir anda okurun tüm alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmesini sağlıyor. Naj ve Tatlı Tatlı Ölebileceğiniz Bir Yer ile başlayan cezbedici okuma şöleni, hiç kimsenin unutamayacağı türden. Hakan Şenocak'ı tanıyorsunuz! 

"Hakan Şenocak, fantastikle gerçek arasındaki geçişlerle ustaca oynayarak, ama gerçeküstünü gerçeği vurgulamada satranç taşı gibi kullanarak, insan yüreğinin karmaşasına, güzelliğine eğiliyor ve bunu yaparken kusursuz bir dil ustalığı gösteriyor. Öyküleri sağlam, duyarlı ve çekici."
-İnci Aral-

"Günlük yaşantımızda nesneleri, mekanları veya olayları kendi parçamız haline getiririz. Oysa Hakan Şenocak, algımızı tersine çevirir: Onun öykü kahramanları bir nesnenin, mekanın veya olayın parçasıdır. Bu yaklaşım, kanımca çok yeni ve olağanüstü önemli. Hakan Şenocak, öykülerinde yeni bir algı dizgesi kurarken, dil ve biçim yönünden de köklü bir değişimi haber veriyor."
-Gürsel Korat-

"Hepimizin, herkesin öykücüsü Hakan Şenocak."
-M. Sadık Aslankara-

YAZAR: HAKAN ŞENOCAK

YAYINEVİ: DEDALUS  YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 128

YORUM: Hepinize merhabalar. Yine güzel bir öykü kitabı ile geldim. Hakan Şenocak ile tanışma kitabım Naj oldu. Naj kitaptaki ilk öykünün adı. Bu öykü çok güzeldi ve kitabın genel olarak dili çok güzeldi. 

Öykü kitabı okumakta zorlanan herkese şimdiden tavsiye ediyorum kitabı. Kitap 1998 yılında  Sabahattin Ali öykü ödülünü almış bunu da not olarak buraya yazıyım. 

Kitapta toplamda sekiz öykü var. Beni en çok etkileyen öyküler ise Naj ve Kelebek Hücresi oldu. 

Öykü kitabı okumak garip bir kültür ve bu kültürü edinmek zor, bende bu kültürü edinmeye çalışıyorum ve Modern Türk Edebiyatı ağılıklı olarak okumaya çalışıyorum.  Bu yolda bu kitapla tanışmış olmakta beni çok sevindirdi. 

Kitaptaki öykülere bir bir girip sizi sıkmak, okuma zevkinizi kaçırmak istemem. 

Yazarın başka kitapları var mı ? Sizin tavsiye edebileceğiniz  kitapları hangisi ?  Bize yazın ya da  bu kitabı okuyan varsa aranızda sizinde görüşlerinizi almak isteriz. 

Okumayan ve okumayı düşünen herkese şimdiden iyi okumalar  dilerim  hoşçakalın. 

PUAN: 3.5 

16 Aralık 2018 Pazar

FANTASTİK CANAVARLAR NELERDİR, NEREDE BULUNURLAR ? KİTAP YORUMU : (ORİJİNAL SENARYO) 


ARAK KAPAK YAZISI:  

Bir avuç insan... ve yaratık... birçoklarının kaderini belirleyecektir. Büyüzoolog Newt Scamander şehre yeni gelmiştir ve fazla kalmaya niyeti yoktur. Fakat Newt’ın sihirli valizi başkasınınkiyle karışıp fantastik canavarlarının bazıları kaçınca, ortalık iyiden iyiye karışır.


Dünyanın her yerinde sevilen ve çok satan Harry Potter kitaplarının yazarı J.K. Rowling, Newt Scamander’ın yazdığı özgün Hogwarts ders kitaplarından Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?’dan ilham alarak ilk senaryosunu yazdı. J.K. Rowling’in parlak hayal gücünün hayranları onun ortaya koyduğu mizah yeteneğini, yarattığı sihirli evrenin inanılmaz imgelemini ve her türden kişiye (asaları olsun ya da olmasın) duyduğu derin sempatiyi ve anlayışı her sayfada tanıyacaklar.
Bu macera dolu, destansı hikâye nefesinizi kesecek.




YAZAR: J.K ROWLING

ÇEVİREN: HAZEL BİLGEN 

YAYINEVİ: YAPI KREDİ YAYINLARI 

SAYFA SAYISI: 293

YORUM: Herkese merhabalar. Bugün çocukluğumun kahramanı Harry Potter  kitaplarının devam niteliğini taşıyan Fantastik canavarların orijinal senaryosuyla geldim. Bu seri Harry Potter'dan yıllar yıllar öncesini Albus Dambuldor'un gençlik yıllarında geçiyor. Başkahramanımız Newt  Fantastik canavarları yakalayıp onları doğal ortamlarına kavuşturan ve sihirbazların onları anlamasını,onlara zarar vermemesini amaçlayan biridir.  Bu güzel adam valizinde türlü türlü canavarla dolaşırken  başına neler neler geliyor. 

Bir çoğunuz filmini izlemişsinizdir. Ben daha filmi izlemeden senaryoyu okudum ve yakın zamanda filmini de izlemek için sabırsızlanıyorum. Sanırım bu aralar  ikinci film vizyonda fakat bu serinin devam kitaplarını okumadan izlemek olmaz. Yinede büyük konuşmamak lazım zaman neler gösterir bakalım. 

Harry Potter ve bu dünyadan kopmamak çok güzel. Bir yerlerden aldığım duyuma göre 2019 da Daniel Radciliffe otuz yaşında iken Lanetli çocuk filmi de çekilecek.  Hadi hayırlısı.  

PUAN: 5.0

13 Aralık 2018 Perşembe


KORE'DE AŞK MEVSİMİ KİTAP YORUMU :



ARKA KAPAK YAZISI : 
Kebap ve Kimchi’den sevgilerle...

Bazı çiftler birbirleri için yaratılmıştır. Gün gelip ayrılsalar bile hayat onları birleştirmenin  bir yolunu bulur. Bazı çiftlerse asla birlikte olmamalıdır. Kader onları ayırmak için o kadar çok uğraşır ki  birçoğu sonunda pes eder. Güney Kore’de bir kafeye her gün, saçının rengini  sürekli değiştiren bir kız geliyor; adı Bahar. Aynı kafede, bu garip kızın kim olduğunu çok  merak eden fazlasıyla yakışıklı bir çocuk çalışıyor;  adı Han Byul. İkisinin de çok derinlerde sakladıkları sırları var...

Su Tunç’tan hem hüzünlü hem umut dolu  unutulmaz bir aşk hikâyesi...

YAZAR : Su TUNÇ

YAYINEVİ : Dex Kitap

SAYFA SAYISI : 272

YORUM : Herkese merhaba. Bu sefer size birazcık alışılmışın dışında bir kitaptan bahsedeceğim. Kore'de Aşk Mevsimi. Kitap adından da anlaşılacağı gibi Kore'de geçiyor. Hikaye Koreli olan Han Byul tarafından anlatılıyor. Han Byul zamanında Kore müzik şirketlerinden birinde stajyer olan biri. Çok küçük yaşta bu yola baş koymuş. Kore'de bir idol olmak istiyor. Sesi çok güzel olan Han Byul, çok başarılı bir grubun üyesi olabilecekken bunu istemiyor ve her şeyi bırakıp bir kafede çalışmaya başlıyor. Çok içine kapanık olan Hyan Byul'un çalıştığı kafeye, her sabah çok erkenden gelip çörek yiyen bir kız dikkatini çekiyor. Kızın her seferinde saçının ayrı renk olması ve her sabah aynı saatte gelip aynı şeyleri yapması Han Byul 'a çok garip geliyor. Hikayenin bu kısmındaki rengarenk karakter bir Türk. Adı Bahar. Kızın nereli olduğunu merak eden Hyan Byul'un Bahar'a nereli olduğunu sormasıyla başlıyor her şey. Çeşitli şeyler yaşayan bu iki karakterin arasındaki diyaloglar oldukça komikti. Arkadaş olduktan sonra aralarındaki aşkın farkına varmalarıyla olaylar başka bir hal alıyor ve biz onların başından geçenleri okumaya başlıyoruz. Kitap dört mevsimden oluşuyor ilkbahar- yaz-sonbahar-kış. Yazar kitabın bölümlerini böyle ayırmış. Her mevsimin kendine göre bir önemi var. Sohbahara kadar her şey çok güzelken sonbahar ve kışa gelince darmaduman ediyor insanı kitap.

  Konusu kısaca böyle kitabın. Şimdi birazda kitap hakkındaki düşüncelerimden bahsetmek istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim. Kore'ye, Kore dizilerine hepsinden önce de Korece'ye ilgisi olan biriyim. O yüzden bu kitabı ilk gördüğümde ilgimi çekmişti. Sonradan kitabı edinince de çok bekletmeden hemen okudum. Kore dizisi tadında bir kitaptı. Tek fark ana karakterlerden biri Türk'tü. Açıkçası anlatıcının Türk karakter olacağını düşünmüştüm ama Koreli karakterin anlatması gereken bir kitap olduğunu kitap ilerledikçe anladım. Neşeli bir kitaptı güldüğüm yerler çok oldu. Okurken hiç sıkılmadım diyebilirim. Kitapta geçen şarkılar, animeler, diziler... Hepsi tanıdıktı benim için. O yüzden hiç yabancılık çekmedim hiçbir şeye. Okurken ki bahsedilen şarkıları açtım bende dinledim. O yüzden biraz da yaşamış gibi oldum kitabı. Bazı eksi yönleri de vardı tabi kitabın bana göre. Sayısı azımsanmayacak kadar Kore dizisi izlemiş biri olarak ana karakter Hyanbul'un bazı konuşmaları bana çok ''Türk'' geldi. Bazı şeyleri de Kore'ye göre ters buldum. Ama onların dışında kitabı epey bir sevdim keyifle de okudum. Kitabın sonu keşke güzel olsa diye düşünmeden edemedim ama olayların gelişimine göre olması gereken sona bağlamış sanırım yazar kitabı. Ben sevdim umarım okuyacak olanlarda sever bu kitabı. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın :)

PUANIM : 4.0

DOĞU YOLCULUĞU KİTAP YORUMU: 

ARAKA KAPAK YAZISI:  'Doğu'ya yolculuk ediyorduk, ama Ortaçağ'a, ya da Altın Çağ'a da yolculuk ediyorduk. İtalya'dan, İsviçre'den geçiyorduk, ama bazen de geceyi onuncu yüzyılda geçiriyor, atalarımıza, ya da perilere konuk oluyorduk. Tek başına kaldığım zamanlarda kendi geçmişimden mekanlarla ve insanlarla sık sık karşılaştım, eski nişanlımla Ren'in yukarılarındaki orman kenarında dolaştım. Sonra herhangi bir vadide grubuma yeniden katıldığımda, Cemiyet şarkılarını dinleyip liderler çadırının karşısına kamp kurduğumda anlıyordum ki çocukluğuma yaptığım gezinti, ya da Sanço'yla at binmem de bu yolculuğun bir parçasıydı; çünkü bizim tek hedefimiz Doğu'ya varmak değildi, daha doğrusu bizim Doğu'muz salt bir ülke, ya da coğrafi bir yer değil, ruhun yurdu ve gençliğiyle, hem her yerdi hem de hiçbir yer, tüm zamanların yekvücut olmasıydı.'
Hermann Hesse'ın, ilk gençlik yıllarından beri hayranı olduğu Doğu ve Doğu felsefesi, mistisizmi ve hayat görüşü, onun pek çok kitabının temelini oluşturmuştur. "Doğu Yolculuğu" yalnızca, Hermann Hesse'in değil, Alman dilinin de en güzel, en şiirsel anlatılarından biri.
YAZAR: HERMANN HESSE

ÇEVİREN: ZEHRA AKSU YILMAZER

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 77

YORUM: Hepinize merhabalar. Bu güzel kış günlerinde umarım hepiniz mutlu ve huzur dolu günler geçiriyorsunuzdur.  Biz kitap severler kar yağarken kahvemiz ve kitabımızla oldukça mutlu olan insanlarız. 

Ağır ve yorucu kitaplardan sonra Hermann Hesse'nin Doğu Yolculuğu  kitabıyla biraz ferahladım. Yormayan ve akıcı bir kitaptı. Hermann Hesse'nin benim gönlümdeki yeri ayrı bunun nedeni sanırım aşikar. Kendisi Doğu felsefesine, Hint'e oldukça ilgili bir yazar. Bunu Siddhartha kitabından da anlıyoruz. Hadi biraz kitabı anlatıyım sizlere. 

Kitapta H.H kısatmasıyla yazar kendi adını kullanmayı tercih etmiş. Bana kalırsa yaşadığı bir olaydan esinleniyor. H.H bir dini cemiyet üyesi ve bu cemiyetle yürüyerek Doğuyu gezmek için yola çıkıyorlar. Biz bu yolculuğu H.H artık yaşlı ve her şeyi bir kenara bırakmışken; bu yolculuğu yazma çabasıyla öğreniyoruz. Kendi anılarını hatırlamaya çalışıyor sonradan bu yolculuğun başarısızlıkla sonuçlandığını öğreniyoruz ve sonrası daha çok cemiyetle ilgili kısımları okuyoruz. 

Kitaptaki cemiyet açıkça anlatılmasa da anlıyoruz ki Mason locaları yada benzeri bir örgüt .  Yazarın hayatını çok net bilmiyorum. Bu  örgütlerle ne gibi bir ilgisi var, yada yok çok bilmediğim için bu konuda yorum yapamayacağım ama bu kitap Yazarın baş yapıtı olarak kabul edilen kitabı olan Boncuk Oyunu kitabının bir hazırlığı olduğu söyleniyor. 

sözün özü ben kitabı sevdim. Sizi dinlendirir ve keyifli vakit geçirmenizi sağlar. Okumaya niyetli herkese şimdiden iyi okumalar. 

PUAN: 4.0

11 Aralık 2018 Salı

SUÇ VE CEZA KİTAP YORUMU


ARKA KAPAK YAZISI: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski'den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849'da I. Nikola'nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Cezasını tamamlayıp Sibirya'dan döndükten sonra Petersburg'da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. 

Suç ve Ceza Dostoyevski'nin bütün dünyada en çok okunan başyapıtıdır.

YAZAR : FYODOR MIHAYLOVIÇ DOSTOYEVSKI

ÇEVİREN: MAZLUM BEYHAN

YAYINEVI:  IS BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 687

YORUM: Herkese merhabalar. Uzun süredir yorum giremiyorum ve neredeyse bir aydır Suç ve Ceza'yı okuyorum. Kitaba başladıktan sonra bir çok aksilik yasadım bu sebepten bitirmem epey sürdü. Kitap önsözle beraber yaklasık yedi yüz sayfa ve ağır bir metin.  Fakat bu yaşta bu dev klasik yapıtı tam olarak anlayarak okuyup, bitirdiğim içinde çok mutluyum. Bu yorumu telefondan yazıyorum bu yüzden uzun uzadıya anlatamayacağım kitabı fakat kısaca değinmek istiyorum hadi yoruma geçelim. Kitap karamsar ve oldukça pesimist bir havada. Karakterimiz Raskolnikov  yoksul bir genç ve ailesinden ayrı üniversite eğitimini tamamlamaya çalışıyor fakat tüm maddi imkansızlıkları da yaşıyor. Oldukça bakımsız bir hayat süren bu genç bir cinayet planlar ve balta ile bu cinayeti gerçekleştirir. Kitabın adında ki ceza ise bundan sonra başlar. Vicdanına yenilir psikolojik sorunlar yaşar ve asıl cezayı kendi kendine bu yoldan keser.  Uzun ve yorucu kitabımız da oldukça fazla karakter mevcut ve bu karakterlerin her birine ince ince özenilerek yazılan metinide okuyoruz.  Raskolnikov  cinayeti neden nasıl işledi, bu olayın maddiyatla ne kadar alakası vardı? Bunlar bir yana kitabın birde polisiye kısmı var. Bu kısmı okumakta oldukça keyifliydi. Herkesin okuması gereken bu dev romana ben artık veda ettim  fakat herkesin ruhunda bir Raskolnikov yaşıyor, bunu biliyorum sizde içinizdeki Raskolnikov'u keşfetmek için hemen bu kitabı okuyun derim.

PUAN: 5.0 (NE HADDIMIZE AMA GELENEĞI BOZMAYALIM. )

6 Aralık 2018 Perşembe

DELİFİŞEK KİTAP 
YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : Ünlü Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos'un, kendi yaşam kesitlerinden yola çıkarak yazdığı Şeker Portakalı'nı Türkiye'de yediden yetmişe herkes severek okumuştur. Romanın kahramanı Zezé, çocukların olduğu kadar büyüklerin de yüreklerinde taht kurmayı başarmış sevgi dolu bir çocuktur. Şeker Portakalı'nın ikinci bölümü olan Güneşi Uyandıralım'da Zezé biraz daha büyümüştür. Çocukluğunun biricik dostu şeker portakalı fidanı yoktur artık. Onun yerini yeni bir dost almıştır: Yüreğinde yer eden sevgili bir Kurbağa'dır bu. Dizinin üçüncü kitabı Delifişek'te ise Zezé'yi daha da büyümüş bulacaksınız. O artık yeniyetmelikten çıkmış, bir delikanlı olmuştur. Yaşamın katı gerçekleriyle yüz yüzedir; haklarını arayan, özgürlüğünü yaratmaya çalışan bir genç adamdır Zezé.


YAZAR: José Mauro de Vasconcelos
ÇEVİRMEN :  İnci KUT
YAYINEVİ :  Can Yayınları
SAYFA SAYISI : 88
YORUM : Herkese merhaba. Bugün size serinin son kitabı olan Delifşek'den bahsedeceğim. Ne kadar okumayı ertelemeye  çalışsam da, sonunda dayanamadım ve okudum. Bu kitap benim için Zeze'ye veda gibi olacağından ve Zeze'den kopmayı hiç istemediğimden bana kalsa daha epey bir okumayacaktım. Ama Zeze'den ayrı kalmaya da dayanamadım işte böyle bir ikilem :) Zeze'yi gerçekten çok seviyorum. Geç keşfettim bana kalırsa ama hiç keşfetmemekten iyidir yinede. 

  Zeze'ye sevgim her kitapta arttı. Delifişek'de de bu hat safhaya ulaştı. Konusundan ayrıntılı bahsetmeyeceğim kitabın, heyecanını kaçırmak istemiyorum. Zaten çok kısa bir kitap ama kısa olmasına karşın dopdolu aynı zamanda. Bu sefer Zeze'nin özgürlük savaşını konu alıyor kitap. Zeze büyüyor, delikanlılık çağına geliyor ve bazı seçimler yapmak zorunda kalıyor ama bu seçimleri toplum baskısı altında yapması bekleniyor. Her kafadan bir ses çıkıyor ve Zeze de özgürlük savaşı vermek zorunda kalıyor. Bu kitapta diğer iki kitaba göre daha ciddi konular işleniyor. Kitap yazarın hayatından izler taşıdığı için ben daha fazla bir merakla okudum tüm seriyi. Delifişek'i bitirdikten sonrada emin oldum ki, favori seri kitabım Şeker Portakalı. Zeze'nin hikayesinin başladığı kitap kalbimde daha büyük bir yer edindi. İlerde biraz zaman geçtikten sonra seriyi bir kez daha okumayı çok istiyorum. Bir de filmi varmış serisin o da aklımda, en kısa zamanda izleriz umarım. Şimdiden Delifişek'i okuyacaklara iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın ..

PUANIM: 4.8


10 Kasım 2018 Cumartesi

İÇİMDE BİR KEDİ KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

  Sevgiliyi terk etmekten de bir ofise sıkışıp kalmaktan da çocukluk korkularından, karşılıksız aşklardan ya da ölümden de söz etse, bir ses geziniyor bu hikâyelerin içinde: hınzır bir kız çocuğu sesi.

"Bir kız vardı ofiste, oraya ofis diyen bir ben kalmıştım, herkes için orası "şirket"ti, evren demeye dilleri varmazdı. Arı kovanına el sokmak istemediğimden sesimi çıkarmazdım. Hey! Aklınızı mı kaçırdınız siz? Burdan çıkınca başlıyor hayat, demezdim. Bilmezdi onlar yasta olduğumu, gözlerim hep şiş sanıyorlardı mesela, ben hep gülecim sanıyorlardı, internetten sohbet ettiğim herkesi sevgilim sanıyorlardı. Laf aramızda, akıllarını kaçırmışlardı."

YAZAR : Eda GÜNAY

YAYINEVİ : Ayizi Kitap

SAYFA SAYISI :109

YORUM : Herkese merhaba . Bugün pek bilinmeyen bir kitaptan bahsedeceğim. "İçimde Bir Kedi" Ayizi yayıncılık tarafından basılmış. Bu yayıncılığın en belirgin özelliği feminist kitaplar basması. İçimde Bir Kedi de feminist bir kitap. Ayizi Yayınları, 2010 yılında, üç feminist tarafından kurulmuş (Aksu Bora, İlknur Üstün, Selma Acuner) İyi ki de kurulmuş. Kitabı okuyunca tekrar feminist tarafım kabardı sayelerinde. Arada erkeklerinde kadınlarında böyle kitaplar okuması gerekiyor bence. 

  Neyse kitabın konusuna gelelim. Kitap ince ama içinde yirmi tane hikaye var. Hikayelerin bazıları çok çok kısa. En uzun hikaye sekiz sayfa. Bazı hikayeler pat diye başlayıp pat diye bitti kitapta. Keşke daha uzun olsa dedirtti bana ama yazarın dilini çok sevdim, çok samimi geldi bana. Değindiği şeyler çok güzel anlaşılıyor. Bir hikayeden bir sürü ders çıkarılabiliyor.


 Her hikayede bir kadın var. Hikaye onun etrafında şekilleniyor. Bu kadınlar yeri geldiğinde bir anne, babaanne, küçük bir kız ya da hayatının baharında olan genç kadınlar oluyor. Hepsinin ortak buluştuğu bir nokta var : yaralı olmaları. Genel olarak ölüm, ihanet, özlem, çocukluk, sevgi ve aşk konuları işlenmiş. Anlatılanların hepsinin yaşanma ihtimali çok yüksek tabi. İnsan okudukça sinirleniyor. Öyle gerildim ki kitabı okurken, kitabı bitirdiğimde gerçekten çok sinirli hissettim kendimi. Arada böyle insanı tokatlayan kitaplar okumak lazım. Unutmamak lazım göz yummamak lazım. 


 Size tavsiyem bu kitabı edinin başka hayatlara bir dokunun bir savrulun bakalım, bir hırpalanın biraz.  Böyle kitaplardan kimseye zarar gelmez. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın ...


PUANIM : 4.0

5 Kasım 2018 Pazartesi

MEKTUP AŞKLARI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :
“Leylâ Erbil’de ağırlıklı olarak çarpan tek bir şey vardır: Başkaldırıdır bu! Başkaldırı her şeydir onda. Bir bakıma ‘bunun için yazıyor’ diyebiliriz. Buradan büyük bir düzyazı çıkarmıştır Erbil.
Bu ilk ağızda görülmezdir; sanki gizli bir izlektir; pek bilinsin istemiyordur. Daha çok sezilsin, hissedilsin istiyordur. Sanki ormanda çok yakınımızda akan bir şelalenin sürekli sesini işitmemiz ama kendisini göremeyişimiz gibi.”
İlhan Berk

YAZAR : Leyla ERBİL

YAYINEVİ : Türkiye İş Bankası  Kültür Yayınları

SAYFA SAYISI : 229

YORUM :   Herkese merhaba. Bu sefer size Leyla Erbil'in, Mektup Aşkları kitabından bahsedeceğim.


  Öyle güzel bir kitaptı ki, öyle sürükledi ki beni öyle aktı gitti ki, benden hiç beklenmedik bir şekilde kitabı bir günde bitirdim. Kitap da altı çizilecek bir çok yer vardı ama kitaba ara vermemek için durup altını bile çizemedim beğendiğim yerlerin düşünün yani o kadar heyecanla okudum kitabı. Meraktan sayfaları heyecanla çevirdim. Aslında öyle çok büyük bir beklentim yoktu kitaba karşı. Sadece arka kapaktaki yazıyı okumuştum, merak etmiştim ve almıştık.

  Ayrıca kitabın kapak tasarımı ve bir kutu şeklinde okuyucuya sunulması da insanı cezbetmiyor değildi. Uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir kitap okumamıştım. Yazarın okuduğum ilk kitabı da bu olmuş oldu. Çok sevdim yazarın diğer kitaplarına da bir göz atmayı düşünüyorum. Yazarın, sizin bana önerebileceğiniz, bir kitabı varsa benimle paylaşırsanız sevinirim.

  Kitabın konusuna gelecek olursak;

  Kitap mektuplardan oluşuyor. Bir çok kişinin Jale'ye yazdığı mektuplardan. Bu mektupları yazan kişiler de Jale'nin arkadaşları ve Jale'ye ya aşık erkekler. Bunların isimleri, Ahmet, Reha, Zeki, Sacide ve Ferhunde . Hepsi o dönem içinde Jale'ye bir çok mektup yazıyorlar fakat Jale'nin bu mektuplara verdiği cevaplar kitapta yer almıyor. Sadece kitabın sonunda,iki mektubu mevcut ama o mektuplarda tabiri caizse ''bomba'' mektuplar. Kitabın sonu beni aşırı şaşırttı. Başta anlayamamaktan çok korktum kitabı çünkü direk bir giriş var ve anlaması biraz güçtü başta. Ama sonradan alıştım herkesin mektubuna. Her karakterin mektubu ayrı bir yazı tipiyle yazılmış. Bir süre sonra mektupları kimin yazdığını yazı tipinden  bile anlıyorsunuz.


  Kitap beni durmadan düşündürdü, aşırı bir merakla okudum her bir mektubu ve mektupları okudukça da Jale'nin hayatında buluverdim kendimi. Bolca empati yaptım onunla. Öyle neşeli bir kitap değil, çok gerçekçi bir kitaptı. İlk defa bir kitaptaki kasvet beni rahatsız etmedi çünkü merak duygum o kasvetin üzerindeydi. Ben mektup, günlük tarzında şeyleri okumayı çok severim zaten. Bu kitap da o yüzden çok hoşuma gitti. Herkese önerebileceğim bir kitaptı. Kitabın verdiği bir çok mesaj vardı. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın :)

PUANIM : 5.0

2 Kasım 2018 Cuma

 CESUR YENİ DÜNYA KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI:  "Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."
"Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.

 YAZAR: Aldous HUXLEY

ÇEVİREN : Ümit TOSUN

YAYINEVİ : İthaki Yayınları

SAYFA SAYISI : 266

 Herkese merhaba. Bugün bir distopyadan bahsedeceğim size. Cesur Yeni Dünya. Kendi yorumuma geçmeden, kısaca konusundan bahsedeyim size.

  Kitap 1932 yılında yazılmış. Bundan 86 yıl önce. Yazar o zamanlar bile, zamanının çok çok ilerisinde bir dünya yaratmış. O zamanda insanlar doğarak dünyaya gelir, önceden belirlenmiş rollerini yerine getirmek için kuluçkadan çıkarılır. Yani insanlar artık üretilir. Anne baba kavramı yok olmuştur. Olur da biri bundan bahsedecek olursa da, insanlar bunu çok ayıplar ve bu kavramlardan tiksinirler.Çünkü onlar böyle koşullanmıştır.

   Aile kavramı, sadakat, sevgi, din, ahlak, edebi değerler asla yoktur bu dünya da. Herkes herkes içindir. Kimsenin birini sevip onunla bir yuva kurma gibi bir amacı yoktur. Çünkü evlilik kavramı da yoktur. Hiç kimse daha önce beraber olduğu kişiyle bir daha beraber olamaz. Olduğunda da o kişiye kötü gözle bakılır, ayıplanır. Dert tasa mutsuzluk yoktur hayatlarında, ama mutlu olmaya da bir sebep olmadığından insanlar ''soma'' adı verilen haplardan içerek mutlu olup, hayattan zevk alırlar.

  Kuluçkadan çıktılarından itibaren hipnopedya (uykuda öğretim) yoluyla pek çok şey için koşullanırlar. İnsanların, kendi dünyalarına uygun şekilde büyümelerini ve düşünmelerini sağlarlar. Kast sistemi gibi bir sistemle herkesin yaşama koşulları ve meslekleri belli olur. Yaşlanma diye bir şey olmayan bu dünyada, insanlar yaşlanmadan ölür ve cesetlerden kullanışlı fosfor kaynakları olarak yaralanırlar.

  Bu dünya dışından yaşamalarına izin verilen insanlarda vardır. Bunlar çeşitli Vahşi Ayrıbölgelerinde yaşarlar. Bunlar eski dünyada olduğu gibi yaşamaktadırlar. Evlilik,din, ahlak gibi şeyler buralarda varlığını sürdürür.

  Hikayede Bernard 'ın bu Vahşi Ayrıbölgelerden birine ziyaretiyle hareketlenir. Bundan sonrasını anlatmamın doğru olacağını düşünmüyorum. Heyecanını kaçırmadan kitap hakkındaki düşüncelerimden bahsedeyim.

 Ben  uzun zamandır  bu kitabı okumayı çok istiyordum. Kitap için beklentimi arşa çıkarmıştım. O yüzden kitaba çok hevesli başladım ama beklediğimi bulduğumu pek söyleyemem. Düşündüğümden biraz farklı çıktı kitap. Güzeldi kötü değildi ama benim beklentim çok olduğundan olsa gerek çok fazla keyif alamadım bu kitabı okumaktan. Çok yordu beni, olaylar kitabın sonlarına doğru hareketlendi neredeyse. O yüzden okurken biraz sıkıldım. Konu olarak çok güzel anlatılmak istenen de güzeldi şüphesiz ama anlatış biçimini ben pek sevemedim. Karmaşıktı kitap. Okuyup çok seven elbetteki vardır. Belki yanlış zamanda ya da okuma aralarım uzun olduğundan bana karışık gelmiş olabilir. O yüzden kitabı ileride bir kez daha okumayı düşünüyorum. Bu kitabı okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın.

Puanım : 3.0

1 Kasım 2018 Perşembe

BU GÜN BİZE KİM GELDİ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI : 

Sezgin Kaymaz ile Türkçenin merkezine yolculuk!

Matrak lakin vefakar, hırpani ve fakat cefakar, en hararetli yerinden, helalinden öyküler, mektuplar!

Derdi günü, işi gücü dil olan bir yazardan hallere, duygulara, insana, hayvanata dair bir edebiyat ziyafeti.

Cayır cayır evler, köpür köpür Hülya'lar, sinmiş ufacık olmuş önlüklü bebeler, koca koca kararları eline yüzüne patlayan biçareler...

Halk ağzından derlemelerle, icat sözcük ve deyimlerle, bitmeyen enerji ve sürprizlerle bakın bugün size kim geldi!
(Tanıtım Bülteninden)

YAZAR: SEZGİN KAYMAZ

YAYINEVİ: APRIL YAYINLARI 

SAYFA SAYISI: 180 


YORUM: 

Hepinize merhabalar. Yine bir Kaymaz kitabı ile birlikte geldim. Kaymazdan okuduğum ilk öykü kitabı " Bugün bize kim geldi" oldu.  Bu kitabı ortalama bulduğumu söylemeliyim. Bence Kaymaz okumaya başlayacaksanız kesinlikle bir romanından başlayın. Benim tavsiyem bu yöndedir. Daha önce de söyledim, ben çok fazla öykü kitabı okuyan birisi değilim buna rağmen kitaptan çok koptum diyemem, kopmadan keyifle okudum. Kitapta en çok ilgimi çeken şey ise son öykü oldu. "Mektup arkadaşım" adlı bu öykü aslında monolog halinde geçen bir anı. Kaymaz kendi hayatının ufak bir parçasını anlatıyor. Neden sol elinde hep bir eldiven ile dolaştığını açıklamış ve beni en çok etkileyen öyküde bu oldu. 

Kitabın geneli zaten Kaymazın kendi çocukluk, gençlik dönemlerinden. En azından ben böyle tahmin ediyorum. Karısının adını, annesinin adını kullanarak yazıyor öykülerini. 

Bu kitap bir anı kitabı olsa çok daha hoşuma giderdi yine gitti ama romanlarına göre kıyaslarsam romanlarını çok daha iyi bulduğumu söylemeliyim. 

Öykü kitabı seven dostlarım bir  alıp kurcalayın derim. Şimdiden iyi okumalar. Hoşçakalın. 

PUAN: 3.5

28 Ekim 2018 Pazar

MUSTAFA KEMAL KİTAP YORUMU :


ARKA KAPAK YAZISI: 

"EY TÜRK GENÇLİĞİ BİRİNCİ VAZİFEN.."

YAZAR: YILMAZ ÖZDİL

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ

SAYFA SAYISI: 510


YORUM: Herkese merhabalar benim için çok özel bir kitapla geldim.

Mustafa Kemal Atatürk'ün benim kalbimdeki yerini anlatmam zor. Kitabı okurken gözlerim sık sık doldu bu kadar muhteşem bir insanın kurduğu ülkede yaşamaktan onur ve gurur duyuyorum. Bir yandan da o zamanlardan bu zamanlar değişen şeyleri karşılaştırıyorum da o zamanlar Türkiye çok daha güzelmiş. O kadar emekle uğraşla hayatını hastalıkla, savaşla geçiren Atam bin bir uğraşla ülkeyi bizlere bıraktı ama biz üstümüze düşeni yapamadık hala yapamıyoruz sanırım.

Ben sürekli sıkılmadan Atatürk'ün gençliğe hitabesini okuyorum ve her okuduğumda hep çok faklı hisler hissediyorum.

Kitaba geçelim hadi ama önce yazar Yılmaz Özdil hakkında biraz konuşmak istiyorum. Türkiye'de muhalif olup ayakta kalabilen nadir gazetecilerden ve ben Yılmaz Hocayı çok seviyorum. Aylar önce köşe yazısında bu kitabın geleceğini duyurduğunda içim içime sığmamıştı ve sonunda kitaba kavuşabildim.

Yılmaz hoca o kadar güzel bir dil kullanmış ki hiç sıkılmadan hiç elimden bırakmadan bir solukta bitti kitap.

Kitap Atamızın anıları, hatıraları, sevdiği kadınlar, ailesi, dostları gibi özel hayatını yaşadığı anıları anlatırken savaşları bunları nasıl planladığını  ve  okuduğu kitapları bizlere anlatıyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarını ve kadını anlatıyor bize bu kitap. Hiç değeri olmayan kadınlar on yıl içerisinde nasıl kıymet görür bir konuma geldi  sosyal ve ekonomik durumları nasıl değişti bunları okuyoruz. Çok anlatmaya gerek yok benim favori kitabım oldu bu kitap kesinlikle okunmalı. Lütfen herkese tavsiye edin, lütfen okuyun doğruyu, Atamızı öğrenin.

"BENİ GÖRMEK DEMEK MUTLAKA YÜZÜMÜ GÖRMEK DEĞİLDİR. BENİM FİKİRLERİMİ, BENİM DUYGULARIMI ANLIYORSANIZ VE HİSSEDİYORSANIZ BU KAFİDİR." 
                                                        GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK. 

PUAN: .....

17 Ekim 2018 Çarşamba

KAMBUR KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI:  

Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim - kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır. 
Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam. 
Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim - dolayısıyla dünyanın da...
Bana renk bile sormayın - bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem.

"'Genç bir yazarın ilk eseri' denecek, 'juvenilia' kategorisine sokulacak hiçbir yanı yoktu Kambur'un. Olgun bir yazarın elinden çıkmış, acemiliği, sakarlığı olmayan, olgun bir metindi."

YAZAR: SULE GÜRBÜZ

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 92 

YORUM: Hepinize merhabalar. Bu gün Gürbüz'ün Kambur adlı kitabını sizlere anlatmaya çalışacağım. Bu kitap bana gerçekten Hakan Gündayı hatırlattı. Yazım tarzı olsun yaptığı felsefe olsun biraz da olsa hayata pesimist bakması bana Gündayı her satırda hatırlattı. Ee tabi bu durumda beğenmemek olmazdı ben çok sevdim. Benim ülkemizde en çok sevdiğim ve değer verdiğim yazar Hakan Günday. 

Bu kitapta adını bilmediğimiz bir kambur var. Bu kambur büyük bir metafor aslında. Dünyayı ve tüm insanlığı temsi ediyor.
Bu dünyayı umursamayan çok çirkin olan kamburun hayata bakışı ve parça parça yaşadıkları anlatılıyor. Aykırı olmayı, insanların çirkin yüzünü anlatıyor. 92 Sayfa incecik ama içi dop dolu bir kitap mutlaka okuyun derim. İçerisinde beni saatlerce düşündüren cümleler vardı.

Kambur'un günlüğü çok etkileyici bir bölüm olmuş ve buradan bir kaç söz ile  yorumu bitiriyorum. Hoşçakalın.

"İradem, tutsak olduğumu anlama özgürlüğümdür."


"İşte beklenen gün- bugün doğdum. Yarın ölmezsem, yaşamım boyunca yapacaklarımdan sorumlu değilim."

"Baktıkça pes ediyorum. Tanrı beni bu şekilde yaratıp dünyaya gönderiverdi; ama, beni tekrar  göreceğini düşünseydi, burnumun dörtte üçünü geri alırdı. Bu nedenle de,  karşısında daha fazla kalabilmek için  en korkunç suçları işliyorum."

PUAN: 4.5

15 Ekim 2018 Pazartesi

İŞTE İNSAN KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK YAZISI: 

Nebula En İyi Kısa Roman Ödülü

“KORKU OLMADAN DİN HAYATTA KALAMAZ.”

Tolkien sonrası fantastik edebiyatın öncü ve en önemli yazarlarından olan Michael Moorcock yalnızca yarattığı efsanevi karakteri Elric’le değil, Yeni Dalga akımının yükselmesine sebep olan editörlüğüyle de türün kaderini doğrudan etkilemiş ender yazarlardan. Moorcock’ın kendi sınırlarını bile zorlayıp tabuları yerle bir ettiği bilimkurgu kitabı İşte İnsan ise Jungcu psikoloji temel alınarak yazılmış en cüretkâr zaman yolculuğu romanlarından biri.

Kafası sorularla dolu, problemli bir genç olan Karl Glogauer, İsa Peygamber’in son aylarına tanıklık etmek için zaman makinesiyle 1970 yılından M.S. 29 yılına yolculuk eder. Kutsal Topraklar’da Vaftizci Yahya ile karşılaşan Glogauer, bu mucizelerle dolu bölgede Nasıra’ya ulaşmak ve İsa’yı bulmak için yola çıkar.
İsa’yı bulduğunda ise hikâye oldukça çetrefilli bir hal alır zira bu tarihi figür, Nasıra’da bir marangoz dükkânının gölgelerinde saklanan ve değil peygamber olmak, hayatta kalmak için bile başkalarına ihtiyaç duyan bir insandır. Gelecekte vuku bulmuş geçmişinin peşini bırakmayan hayaletleriyle, insanlık tarihinin olması gerektiği gibi yaşanmasını sağlamak için harekete geçen Glogauer, hem yolculuğun sonuna hem de sorularının yanıtlarına adım adım yaklaşır.

Tarih değişmesin diye tarihe müdahale etmenin bedeli nedir? Fikir mi gerçekliğin sebebidir yoksa gerçeklik mi fikrin?
İşte İnsan, yanlış sorulara verilen doğru bir cevap.

YAZAR: MICHAEL MOORCOCK
ÇEVİREN: BARIŞ TANYERİ
YAYINEVİ: İTHAKİ
SAYFA SAYISI: 169

YORUM: 

Hepinize merhabalar bu gün bilim kurgu  klasiklerinin başında gelen isimlerden biri ile karşınızdayım. İŞTE İNSAN.

Bu kitap benim favorilerime girdi çok beğendiğim bir bilim kurgu romanıydı. Ben bu şekilde yazılan gerçeğe dayanarak yazılan bilim kurguları daha çok seviyorum. İlgi alanıma da giren bir konusu olduğu için hemen alıp zevk ile okudum. Son da söyleyeceğimi başta söyleyeyim bu kitaba bayıldım ve herkese öneririm. Hadi konusunu anlatalım biraz. 
Konusu arka kapak yazısında gayet güzel anlatılmış ama bir de benden dinleyin. 
Karl kafası çok karışık bir genç adam kafasında çok büyük soruları var ve dini inançlar üzerine bir anlam arayışına giriyor. Bu anlam arayışı boyunca bir çok yetenekli insanlarla tanışıyor dini konuları tartışıyor yeri geliyor eleştiriyor yeri geliyor savunuyor ama aklında bir din yaşıyor. 

Bu inancını bir gün bir arkadaşının yaptığı zaman makinesi sonsuza kadar değiştiriyor. MS. 29 yılına ışınlanıyor ve İsa peygamberi tanımak, yaptıklarına şahit olmak istiyor bir yandan da tarihi değiştirmemek için elinden geleni yapıyor.

Yazarın dili biraz garip MS.29 da ki olayları okurken birden karakter geçmişe, normal yaşantısındaki hayatına dönüyor ve bu iki yaşantısını eş zamanlı olarak anlatmaya başlıyor.Ama bu dil beni çok rahatsız etmedi bir kaç sayfa sonra bu duruma alıştım. 
Hristiyanlık tarihine merakınız varsa bu kitapta size ufak tefek şeyler kazandırabilir en azından araştıracağınız bir konu sunar buna eminim. 

Bu yorum bu kadardı umarım alıp okursunuz elinizde varsa kesinlikle bekletmeyin derim. Hoşçakalın.

PUAN: 5.0

12 Ekim 2018 Cuma

AŞK VE GURUR KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

  Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile varlıklı bir aileye mensup, kibirli ama dürüst bir adamın nefretle başlayıp büyük bir aşka dönüşen ilişkilerine dair etkileyici bir roman. Biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacağınız bir eser.
Jane Austen’ın kaleme aldığı Aşk ve Gurur,yazarın karakter tahlillerindeki ustalığı ve insanpsikolojisini yansıtmadaki yeteneği sayesinde çağının ötesine geçmeyi başarmış bir klasik.






YAZAR :  Jane AUSTEN

ÇEVİREN : Zeynep YEŞİLTUNA

YAYINEVİ : Martı Yayınları

SAYFA SAYISI : 432

YORUM : Herkese merhaba. Uzun zamandır okumak istediğim bir yazar olan Jane Austen'ın bir kitabını sonunda okuyabildim. Hangi kitaptan başlayacağıma başta karar veremesem de sonrada yazarla tanışma kitabım Aşk ve Gurur olmalı diye düşündüm ve başladım. . Diğer yapmam gereken işlerden dolayı kitap okumaya pek fırsat bulamadığım için uzun aralıklarla okudum kitabı. Ama iki üç gün boyunca okuyamasam da kitaptan hiç kopma yaşamadım. Çok akıcı ve heyecanlı bir kitaptı. Kitabın ana karakteri olan Elizabeth'i çok sevdim empati kurması kolay bir karakter oldu benim için. Olay örgüsü gayet güzel ve merak uyandırıcıydı. Yalnız o kadar okuduktan sonra sonuna geldiğimde ,sonunun tam beni tatmin etmediğini hissettim neden bilmiyorum. Aranızda benim gibi hisseden varsa lütfen yoruma yazsın. Aslında tam olması gereken bir son ama ben biraz farklı bekliyordum sanırım. Kitabın konusu arka kapak yazısında oldukça güzel anlatılmış o yüzden ben tekrar bahsetmeyeceğim. Aşk kitabı okumayı seven herkese öneririm. Hiç sıkılmadan okuyacağınıza eminim. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın ...

PUANIM : 4.5

8 Ekim 2018 Pazartesi

GÖRME BİÇİMLERİ KİTAP YORUMU:


ARKA KAPAK YAZISI : Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.
Ne var ki başka bir anlamda da görme sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek bulunuruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez. Her akşam güneşin batışını görürüz.
Dünyanın güneşe arkasını dönmekte olduğunu biliriz. Ne var ki bu bilgi, bu açıklama gördüklerimize uymaz hiçbir zaman. Gerçeküstücü ressam Magritte "Düşlerin Anahtarı" adlı resminde sözcüklerle nesneler arasında her zaman var olan bu uçurumu yorumlamıştır.

YAZAR: JOHN BERGER

ÇEVİREN: YURDANUR SALMAN

YAYINEVİ: METİS YAYINLARI

                                                                       SAYFA SAYISI: 160

YORUM: 

Hepinize merhabalar bu gün size "Görme Biçimleri" adlı kitapla geldim. Belki bu kitabı Barış Özcan'ın kitap önerileri videosunda görmüşsünüzdür. Bu kitap aslında bir Televizyon programından uyarlama, toplama bir kitap. Reklamlar ile insanların algılarıyla nasıl oynuyorlar, bu reklamların eski yağlı boya tablolarla ilişkisi nedir bunlar irdeleniyor. 

Kitabın bazı bölümleri sırf resimden oluşmakta ve buralar okura bırakılmış kısımlar. Kitapta çok önemli ressamların çok özel tabloları da irdeleniyor. Bu irdelemede kadının sanattaki ve resimdeki hatta tablodaki yeri de ele alınıyor. 

Okuması çok keyifli sanat dolu bir kitap bir çok yeni ressam ile tanışma fırsatınız var. Bu kitabı sanat tarihi yada televizyonculukla, görsel sanatlarla uğraşanlara özellikle öneriyorum. 

Biz bu kitabı Ankara da bu yıl ilki düzenlenen 1. Çankaya Kitap Buluşması adlı fuardan aldık. Epeydir aklımda olan bu güzel eseri Metisin standında göründe hemen atladım. 

Meraklısına tavsiyemdir ama bu konularla ilgisi olmayan dostlar belki okurken sıkıla bilirler. 

PUAN: 4.0