ARKA KAPAK YAZISI : Ankara’nın ayazında bir Zemheri...
Zıtlıkların çocuğu.
Arafta kalmış ve sıkışmış insanların arasında.
Yaşamı soruyor tanrılara.
Ölümün ardındaki çizgiyi arıyor.
Kâh Himalayalara tırmanıyor, kâh Ganj kıyılarında, elinde bir avuç su...
“Hadi göster bana, insanoğlunun kirletmediği dar sokakları. Ruhlarımızı satmadığımız bir yer ver bana.”
Güneşi yakan ateş... Zamanı donduran boşluk... İnsan, gözbebeklerini kavursa da parıltısı, ölümüne istiyor gerçekliği.
İnsan ile Ka, modern bir Musa hikâyesi...
YAZAR : Kerem ILGAR
YAYINEVİ : Sapiens Yayınları
SAYFA SAYISI : 70
YORUM : Herkese merhabalar. Ben Şeyda 👩👋
Bu sefer size yıllardır yorumunu girmeyi hayal ettiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Kerem'in yazdığı, benim şimdiye kadar en az beş kere pdf den okuduğum ve son olarak da Sapiens yayınlarının kitabı basmasıyla okuduğum İnsan ile Ka' dan bahsedeceğim size. İlk okuduğumdan itibaren Kerem'in kalemine hayran kalmıştım. 2017 yılında Kerem bana bir kitap yazmaya başladığını söylediğinde çok şaşırmıştım ve çok meraklanmıştım. Hemen bana atmasını söyledim. Kitabı okudukça hayran kaldım. Çok güzel cümleler kurmuş. Anlatmak istediğini çok güzel anlatmıştı. Bana yazdıklarını her attığında kitaba duyduğum heyecan arttı. Zaman geçtikçe romanın sonuna geldik. Ve kitap bittiğinde Kerem ile ortak hayalimiz kitabın basılmasıydı. Bu vesileyle de bir ''yazar'' olarak imza günü hayal ettik hep. Bir de benim ayrı bir hayalim vardı. Bu romanı kitap haliyle okumak ve burada hakkında düşüncelerimi yazmak en büyük hayallerimdendi. Hepsi bir bir gerçekleşti. Kitap basıldı. Çok güzel insanlarla tanıştığımız samimi bir imza günümüz oldu. Geriye bir tek şey kaldı. Onu da bu yazının sonunda gerçekleştirmiş olacağım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim. Bu övgüler, Kerem erkek arkadaşım diye değil asla. Kerem öyle bir kitap yazmış ki bana çok hitap ediyor. Kitabı tekrar tekrar okumak istediğim yerlerin altını çizerek okumak da bir diğer hayalimdi. Kitap bittiğinde bir baktım ki altını çizdiğim yerler bir hayli fazla. Bu da demek oluyor ki bu kitap bana çok şey katmış. (Okuduğum bütün kitaplarda böyle bir değerlendirme yaparım.) Uzun lafın kısası benim gibi insanlar bu kitaba bayılacaktır. Sevmeyeni de olacaktır tabi başımızın üstüne. Herkes aynı düşünce sahibi olamaz. Her renkten, düşünceden insan okuyacaktır bu kitabı. Bu renklerin hepsinin illa alacağı bir şey olduğunu düşünüyorum bu kitapta.
Kitabın konusuna geçmeden bir konuya değinmek istiyorum. Kitap çıkmadan önceki uzun, sabır gerektiren, zorlayıcı yolda, Kerem yayın evlerinden çok darbe aldı. Kitabın içeriğinden dolayı karşı taraflardan hep cesaret eksikliğinden kaynaklı sıkıntılar çıktı. Ama bir gün Kerem'in karşısına Sapiens Yayınları çıktı ve her şey büyülü bir masala dönüşmeye başladı. Karşımıza çıkan bu yayınevi her şeyiyle mükemmel, insanlara değer veren insanlardı. Kerem'in kitabına gösterdikleri ilgi gururumuzu okşadı. Verdikleri değer kitabın basılmadan önceki oluşan yaralarımıza merhem oldu. Onlar sayesinde imza gününde çok güzel insanlar kazandık ve evlerimize asla unutulamayacak anılarla döndük. Onlara her şey için, güler yüzleri için, Kerem'e değer verdikleri ve yayınevlerinde bir aile oluştukları için çok minnettarım. Biliyorum çok çenem düştü ama maruz görün bu konuda biraz içimi dökmek istedim.
Son olarak şunu söylemek isterim. Kerem seninle gurur duyuyorum. İnsan ile Ka daha şimdiden çok güzel şeylere vesile oluyor ve olmaya devam edecek. Kitabının hakkettiği değeri gördüğü için çok mutluyum. Umarım diğer yazdığın kitaplarda en kısa zamanda okuyucularla buluşur. Başarılarının katlanarak büyümesini diliyorum.💗
Şimdi gelelim kitabın konusuna:
Sapiens yayınevinin sahiplerinden Semih Bey çok mükemmel bir arka kapak yazısı yazmış. Arka kapak yazısından da anlaşılacağı gibi kitapta bir sorgulama var. Tanrı odaklı bu sorgulama başka yollara da açılıyor. Ana karakterimiz Zemheri zıtlıkların çocuğu. Kendini şöyle tanımlıyor :
Ben Zemheri. Arafta kalmışlıkların en beteri. İki zıt kutbun arasında meydana gelen ben. Hayatımı iki kutbu da bir arada tutmak için harcadım. Hoyrat bir babadan, narin bir anneden bu dünyaya geldim. İstenmeyen bir çocuk oldum. Adımı; yazları delicesine seven, kışlardan pek hazzetmeyen annem koymuş. Adım Zemheri.
Zemheri çok okuyan, çok düşünen bir üniversite öğrencisi. Hindoloji bölümünü okuyor. Son sınıftayken kafasını kurcalayan, kendi kendine düşündüğü, kimseye içini açamadığı şeyleri bir mektuba dökmek istiyor. Düşüncelerini somutlaştırmak için yaratıcıya bir mektup yazıyor. Ve bu mektubu kaybetmesiyle olaylar başlamış oluyor. Bu mektuba cevap gelmesi en son bekleyeceği şey Zemheri'nin. Fakat o cevap geldiğinde olayların rengi değişiyor ve karşıda ki KA ile, İnsan'ın (zemheri) karşılıklı sohbetlerine şahit olurken bi yandan da Zemheri'nin dünyasına ortak oluyoruz.
Yorumumu bitirirken bir kaç alıntı bırakmak isterim buraya. Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar dilerim. Yorumlarınızı Kerem'den esirgemeyin lütfen. Kitabı hakkında dönüşleri okumak onu çok mutlu ediyor 😊
Hoşça kalın 💖
💜Kaçımız ölümün soğuk yüzüyle yüzleşti? Bu acılı, bu korkulu, bu iğrençlik dolu dünyayı kim bir cennetmiş gibi pazarladı bize? Kaçımız yaşamakla kandırıldı? Soluğun soğuk sesi bir armağan olarak verildiğinde, kimler reddetme cesareti gösterdi?
💜Ben hep koca çınarın gölgesinde yeşeren bir çam ağacı oldum. Dikenli, acıtan ve sevimsiz. Güneş göreceğim diye sağa sola eğilen biçimsiz bir suret...
💜Okuduğum her roman hayal etmemi sağlar. Kitapları severim, sanırım sevdiğim ve iyi anlaştığım tek şey onlar.
💜Nereye gitsen ilk soru "kimlerdensin?" olur. insanların birbirini illa yargılayacak bir şey bulma hastalığı ne zamana dayanıyor acaba? Dinlere mi? Belki öyle,belki de değil! Ne zaman insana insan olduğu için değer verilen bir dünyada yaşayacağız? Ne zaman yalnızlık bir hazine olarak olarak görülecek? Ne zaman düşüncelerimize müdahale edilmeden sevileceğiz? Neden ille de taraflı olmalıyız? Oysa ben siyasetten anlamayan ben nasıl bir taraf olabilirdim ama en büyük hata da burada değil mi? Neyi savunduğunu bilmeyen insanlar kırıp dökerken, öldürürken ve hatta ölürken birileri en dolgun maaşlarıyla evlerinde oturmuyor mu?
💜Artık dersler umurumda değildi. İnsanı insan yapan şeyin notları ya da hangi okulu, hangi bölümü bitirdiği değil de insanı insan yapan şeyin seçimleri olduğunu öğreneli çok olmuştu.
💜İnsan bir gitarın sapındaki tek tel olma çabasını her daim sürdürdü ve sürdürecek. Diğer üç teli kopararak kendinden başka seslere izin vermeyen bizler, tek bir telle dünyadaki en iyi melodiyi yaratma çabasına girdik. İnsan her daim bir hayvan olarak kalmalıydı belki de.
💜Gözlerim başka yere baksa da gördüğüm şey birkaç saniye hiç değişmemişti. Kızın iki yanağının ortasında iki koca çukur. Kız güldüğüne sanki koca bir hazinenin kapısı açılıyor. O boşluklardan parıltılar saçılıyordu. Gülmediği zaman kocaman kapılarını kapatıp, o hazineleri gizliyordu yanakları.