function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

10 Kasım 2018 Cumartesi

İÇİMDE BİR KEDİ KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI : 

  Sevgiliyi terk etmekten de bir ofise sıkışıp kalmaktan da çocukluk korkularından, karşılıksız aşklardan ya da ölümden de söz etse, bir ses geziniyor bu hikâyelerin içinde: hınzır bir kız çocuğu sesi.

"Bir kız vardı ofiste, oraya ofis diyen bir ben kalmıştım, herkes için orası "şirket"ti, evren demeye dilleri varmazdı. Arı kovanına el sokmak istemediğimden sesimi çıkarmazdım. Hey! Aklınızı mı kaçırdınız siz? Burdan çıkınca başlıyor hayat, demezdim. Bilmezdi onlar yasta olduğumu, gözlerim hep şiş sanıyorlardı mesela, ben hep gülecim sanıyorlardı, internetten sohbet ettiğim herkesi sevgilim sanıyorlardı. Laf aramızda, akıllarını kaçırmışlardı."

YAZAR : Eda GÜNAY

YAYINEVİ : Ayizi Kitap

SAYFA SAYISI :109

YORUM : Herkese merhaba . Bugün pek bilinmeyen bir kitaptan bahsedeceğim. "İçimde Bir Kedi" Ayizi yayıncılık tarafından basılmış. Bu yayıncılığın en belirgin özelliği feminist kitaplar basması. İçimde Bir Kedi de feminist bir kitap. Ayizi Yayınları, 2010 yılında, üç feminist tarafından kurulmuş (Aksu Bora, İlknur Üstün, Selma Acuner) İyi ki de kurulmuş. Kitabı okuyunca tekrar feminist tarafım kabardı sayelerinde. Arada erkeklerinde kadınlarında böyle kitaplar okuması gerekiyor bence. 

  Neyse kitabın konusuna gelelim. Kitap ince ama içinde yirmi tane hikaye var. Hikayelerin bazıları çok çok kısa. En uzun hikaye sekiz sayfa. Bazı hikayeler pat diye başlayıp pat diye bitti kitapta. Keşke daha uzun olsa dedirtti bana ama yazarın dilini çok sevdim, çok samimi geldi bana. Değindiği şeyler çok güzel anlaşılıyor. Bir hikayeden bir sürü ders çıkarılabiliyor.


 Her hikayede bir kadın var. Hikaye onun etrafında şekilleniyor. Bu kadınlar yeri geldiğinde bir anne, babaanne, küçük bir kız ya da hayatının baharında olan genç kadınlar oluyor. Hepsinin ortak buluştuğu bir nokta var : yaralı olmaları. Genel olarak ölüm, ihanet, özlem, çocukluk, sevgi ve aşk konuları işlenmiş. Anlatılanların hepsinin yaşanma ihtimali çok yüksek tabi. İnsan okudukça sinirleniyor. Öyle gerildim ki kitabı okurken, kitabı bitirdiğimde gerçekten çok sinirli hissettim kendimi. Arada böyle insanı tokatlayan kitaplar okumak lazım. Unutmamak lazım göz yummamak lazım. 


 Size tavsiyem bu kitabı edinin başka hayatlara bir dokunun bir savrulun bakalım, bir hırpalanın biraz.  Böyle kitaplardan kimseye zarar gelmez. Şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın ...


PUANIM : 4.0

5 Kasım 2018 Pazartesi

MEKTUP AŞKLARI KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :
“Leylâ Erbil’de ağırlıklı olarak çarpan tek bir şey vardır: Başkaldırıdır bu! Başkaldırı her şeydir onda. Bir bakıma ‘bunun için yazıyor’ diyebiliriz. Buradan büyük bir düzyazı çıkarmıştır Erbil.
Bu ilk ağızda görülmezdir; sanki gizli bir izlektir; pek bilinsin istemiyordur. Daha çok sezilsin, hissedilsin istiyordur. Sanki ormanda çok yakınımızda akan bir şelalenin sürekli sesini işitmemiz ama kendisini göremeyişimiz gibi.”
İlhan Berk

YAZAR : Leyla ERBİL

YAYINEVİ : Türkiye İş Bankası  Kültür Yayınları

SAYFA SAYISI : 229

YORUM :   Herkese merhaba. Bu sefer size Leyla Erbil'in, Mektup Aşkları kitabından bahsedeceğim.


  Öyle güzel bir kitaptı ki, öyle sürükledi ki beni öyle aktı gitti ki, benden hiç beklenmedik bir şekilde kitabı bir günde bitirdim. Kitap da altı çizilecek bir çok yer vardı ama kitaba ara vermemek için durup altını bile çizemedim beğendiğim yerlerin düşünün yani o kadar heyecanla okudum kitabı. Meraktan sayfaları heyecanla çevirdim. Aslında öyle çok büyük bir beklentim yoktu kitaba karşı. Sadece arka kapaktaki yazıyı okumuştum, merak etmiştim ve almıştık.

  Ayrıca kitabın kapak tasarımı ve bir kutu şeklinde okuyucuya sunulması da insanı cezbetmiyor değildi. Uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir kitap okumamıştım. Yazarın okuduğum ilk kitabı da bu olmuş oldu. Çok sevdim yazarın diğer kitaplarına da bir göz atmayı düşünüyorum. Yazarın, sizin bana önerebileceğiniz, bir kitabı varsa benimle paylaşırsanız sevinirim.

  Kitabın konusuna gelecek olursak;

  Kitap mektuplardan oluşuyor. Bir çok kişinin Jale'ye yazdığı mektuplardan. Bu mektupları yazan kişiler de Jale'nin arkadaşları ve Jale'ye ya aşık erkekler. Bunların isimleri, Ahmet, Reha, Zeki, Sacide ve Ferhunde . Hepsi o dönem içinde Jale'ye bir çok mektup yazıyorlar fakat Jale'nin bu mektuplara verdiği cevaplar kitapta yer almıyor. Sadece kitabın sonunda,iki mektubu mevcut ama o mektuplarda tabiri caizse ''bomba'' mektuplar. Kitabın sonu beni aşırı şaşırttı. Başta anlayamamaktan çok korktum kitabı çünkü direk bir giriş var ve anlaması biraz güçtü başta. Ama sonradan alıştım herkesin mektubuna. Her karakterin mektubu ayrı bir yazı tipiyle yazılmış. Bir süre sonra mektupları kimin yazdığını yazı tipinden  bile anlıyorsunuz.


  Kitap beni durmadan düşündürdü, aşırı bir merakla okudum her bir mektubu ve mektupları okudukça da Jale'nin hayatında buluverdim kendimi. Bolca empati yaptım onunla. Öyle neşeli bir kitap değil, çok gerçekçi bir kitaptı. İlk defa bir kitaptaki kasvet beni rahatsız etmedi çünkü merak duygum o kasvetin üzerindeydi. Ben mektup, günlük tarzında şeyleri okumayı çok severim zaten. Bu kitap da o yüzden çok hoşuma gitti. Herkese önerebileceğim bir kitaptı. Kitabın verdiği bir çok mesaj vardı. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın :)

PUANIM : 5.0

2 Kasım 2018 Cuma

 CESUR YENİ DÜNYA KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI:  "Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."
"Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.

 YAZAR: Aldous HUXLEY

ÇEVİREN : Ümit TOSUN

YAYINEVİ : İthaki Yayınları

SAYFA SAYISI : 266

 Herkese merhaba. Bugün bir distopyadan bahsedeceğim size. Cesur Yeni Dünya. Kendi yorumuma geçmeden, kısaca konusundan bahsedeyim size.

  Kitap 1932 yılında yazılmış. Bundan 86 yıl önce. Yazar o zamanlar bile, zamanının çok çok ilerisinde bir dünya yaratmış. O zamanda insanlar doğarak dünyaya gelir, önceden belirlenmiş rollerini yerine getirmek için kuluçkadan çıkarılır. Yani insanlar artık üretilir. Anne baba kavramı yok olmuştur. Olur da biri bundan bahsedecek olursa da, insanlar bunu çok ayıplar ve bu kavramlardan tiksinirler.Çünkü onlar böyle koşullanmıştır.

   Aile kavramı, sadakat, sevgi, din, ahlak, edebi değerler asla yoktur bu dünya da. Herkes herkes içindir. Kimsenin birini sevip onunla bir yuva kurma gibi bir amacı yoktur. Çünkü evlilik kavramı da yoktur. Hiç kimse daha önce beraber olduğu kişiyle bir daha beraber olamaz. Olduğunda da o kişiye kötü gözle bakılır, ayıplanır. Dert tasa mutsuzluk yoktur hayatlarında, ama mutlu olmaya da bir sebep olmadığından insanlar ''soma'' adı verilen haplardan içerek mutlu olup, hayattan zevk alırlar.

  Kuluçkadan çıktılarından itibaren hipnopedya (uykuda öğretim) yoluyla pek çok şey için koşullanırlar. İnsanların, kendi dünyalarına uygun şekilde büyümelerini ve düşünmelerini sağlarlar. Kast sistemi gibi bir sistemle herkesin yaşama koşulları ve meslekleri belli olur. Yaşlanma diye bir şey olmayan bu dünyada, insanlar yaşlanmadan ölür ve cesetlerden kullanışlı fosfor kaynakları olarak yaralanırlar.

  Bu dünya dışından yaşamalarına izin verilen insanlarda vardır. Bunlar çeşitli Vahşi Ayrıbölgelerinde yaşarlar. Bunlar eski dünyada olduğu gibi yaşamaktadırlar. Evlilik,din, ahlak gibi şeyler buralarda varlığını sürdürür.

  Hikayede Bernard 'ın bu Vahşi Ayrıbölgelerden birine ziyaretiyle hareketlenir. Bundan sonrasını anlatmamın doğru olacağını düşünmüyorum. Heyecanını kaçırmadan kitap hakkındaki düşüncelerimden bahsedeyim.

 Ben  uzun zamandır  bu kitabı okumayı çok istiyordum. Kitap için beklentimi arşa çıkarmıştım. O yüzden kitaba çok hevesli başladım ama beklediğimi bulduğumu pek söyleyemem. Düşündüğümden biraz farklı çıktı kitap. Güzeldi kötü değildi ama benim beklentim çok olduğundan olsa gerek çok fazla keyif alamadım bu kitabı okumaktan. Çok yordu beni, olaylar kitabın sonlarına doğru hareketlendi neredeyse. O yüzden okurken biraz sıkıldım. Konu olarak çok güzel anlatılmak istenen de güzeldi şüphesiz ama anlatış biçimini ben pek sevemedim. Karmaşıktı kitap. Okuyup çok seven elbetteki vardır. Belki yanlış zamanda ya da okuma aralarım uzun olduğundan bana karışık gelmiş olabilir. O yüzden kitabı ileride bir kez daha okumayı düşünüyorum. Bu kitabı okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. Hoşça kalın.

Puanım : 3.0

1 Kasım 2018 Perşembe

BU GÜN BİZE KİM GELDİ KİTAP YORUMU: 


ARKA KAPAK YAZISI : 

Sezgin Kaymaz ile Türkçenin merkezine yolculuk!

Matrak lakin vefakar, hırpani ve fakat cefakar, en hararetli yerinden, helalinden öyküler, mektuplar!

Derdi günü, işi gücü dil olan bir yazardan hallere, duygulara, insana, hayvanata dair bir edebiyat ziyafeti.

Cayır cayır evler, köpür köpür Hülya'lar, sinmiş ufacık olmuş önlüklü bebeler, koca koca kararları eline yüzüne patlayan biçareler...

Halk ağzından derlemelerle, icat sözcük ve deyimlerle, bitmeyen enerji ve sürprizlerle bakın bugün size kim geldi!
(Tanıtım Bülteninden)

YAZAR: SEZGİN KAYMAZ

YAYINEVİ: APRIL YAYINLARI 

SAYFA SAYISI: 180 


YORUM: 

Hepinize merhabalar. Yine bir Kaymaz kitabı ile birlikte geldim. Kaymazdan okuduğum ilk öykü kitabı " Bugün bize kim geldi" oldu.  Bu kitabı ortalama bulduğumu söylemeliyim. Bence Kaymaz okumaya başlayacaksanız kesinlikle bir romanından başlayın. Benim tavsiyem bu yöndedir. Daha önce de söyledim, ben çok fazla öykü kitabı okuyan birisi değilim buna rağmen kitaptan çok koptum diyemem, kopmadan keyifle okudum. Kitapta en çok ilgimi çeken şey ise son öykü oldu. "Mektup arkadaşım" adlı bu öykü aslında monolog halinde geçen bir anı. Kaymaz kendi hayatının ufak bir parçasını anlatıyor. Neden sol elinde hep bir eldiven ile dolaştığını açıklamış ve beni en çok etkileyen öyküde bu oldu. 

Kitabın geneli zaten Kaymazın kendi çocukluk, gençlik dönemlerinden. En azından ben böyle tahmin ediyorum. Karısının adını, annesinin adını kullanarak yazıyor öykülerini. 

Bu kitap bir anı kitabı olsa çok daha hoşuma giderdi yine gitti ama romanlarına göre kıyaslarsam romanlarını çok daha iyi bulduğumu söylemeliyim. 

Öykü kitabı seven dostlarım bir  alıp kurcalayın derim. Şimdiden iyi okumalar. Hoşçakalın. 

PUAN: 3.5