function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Ocak 2023 Pazartesi


 SUSKUNLAR KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.

Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır.

YAZAR: İHSAN OKTAY ANAR

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 268

YORUM: Herkese merhaba bugün size İhsan Oktay Anar ile geldim. Benim yazarla tanışma kitabım Suskunlar oldu. Elimde Amat ve Tiamat olmasına rağmen bu kitaplarla başlamak istememiştim. Suskunlar müziğin bol olduğu bir kitap olarak  daha çok dikkatimi çekti diyelim. 
Kitap üç bölümden oluşuyor ve ben ilk iki bölümü gerçekten çok sevdim son bölümde nedense bende bazı şeyler eksik kaldı. Ben daha "etkili" bir son beklemiştim. Kitabı genel olarak sevdim fakat favorilerime girmeyecek bir doku bir tat benim için biraz eksikti. Yazarın dili üslubu zaten malum olduğu için bunlara değinmeyeceğim. 
Kitabımız Osmanlı İmparatorluğunda geçiyor. İki müzisyen kardeşin üzerine odaklanmış diyebiliriz. Biri suskun sessiz olan Eflatun diğer kardeş ise çok iyi bir udi olan Davut. Karakterlerin her biri çok ayrıntılı ve güzel işlenmiş bu geçekten güzeldi. Mevlevihane ve Osmanlı zamanlarında gündelik hayattan çokça bilgi verilmiş bu okuru biraz yorsa da bence büyük bir emek var. 
Kitabın ana konusu aslında birinin ölümsüzlük uğruna İstanbul'daki en iyi yedi müzisyeni öldürme çabası diyebiliriz. 
Yazar kitabın anlatımını dağınık ve parçalı yaptığı için zihninizi buna adapte etmeniz gerekecek. Ben çok zorlanmadım ama zorlanacak kişilerin olduğu kanısındayım. 
Genel olarak sevdim ve yazarın Puslu Kıtalar Atlası adlı eseriyle devam etmek istiyorum. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın.... 

PUAN: 3.8

26 Ocak 2023 Perşembe


KUŞTİMUR KAHVEHANESİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  Yirminci yüzyılın ortalarında, Kahire’nin kalburüstü semtlerinden Abbasiye’de birlikte büyüyen beş arkadaş ve dostluklarına yıllar boyu tanıklık eden, vazgeçilmez buluşma yerleri olan kahvehane. Geçip giden zamanın anılarıyla ve etraflarını saran, sürekli gelişen bir kentin renkleriyle bezeli bir masal.

Büyük değişimler yaşayan Mısır toplumunda, arkadaşlardan her birinin kendi yolunda akan hayatları, bu kahvehanede sığınılacak güvenli bir liman bulur. Doğuştan iş adamı olan Sadık, babasının arzusunun aksine doktorluğu seçmeyip edebiyat yollarında yürüyen Tahir, zevk insanı Hamada, eylem adamı İsmail ve geri planda kalan beşinci arkadaş: anlatıcı. Kahvehane buluşma yerleri olsa da aralarındaki bağlar onun ötesine uzanır. Aşkları, evlilikleri, boşanmaları, çocukları, torunları ve kariyerleriyle bu beş arkadaşın birbirinden farklı hayatları, bütün olanlara rağmen değişmeyen bu kahvehanede birleşir. İkinci Dünya Savaşı’ndaki bombardımanlardan 23 Temmuz 1952 darbesine, Özgür Subaylar hareketinden Batı’ya açılan Mısır ekonomisinin 1980’lerde geçirdiği çalkantılara kadar çağdaş Mısır’ın tarihini belirleyen pek çok siyasi ve tarihi olay, Necip Mahfuz’un usta kaleminde kimi başarılarla dolu, kimisi hüsranla yoğrulu bu yaşamların arka planına dönüşüyor.
Necib Mahfuz’un ölümünden önce tamamladığı son roman olan Kuştimur Kahvehanesi, temelleri çocuklukta atılan bir dostluğun zamanın alıp götürdüklerine karşı direnişinin simgesi gibi.

YAZAR: NECİB MAHFUZ

ÇEVİREN: UTKU UMUT BULSUN

YAYINEVİ: KIRMIZI KEDİ YAYINLARI

SAYFA: 143

YORUM: Herkese merhabalar bugün size Mısır edebiyatıyla geldim. Doğunun en iyi yazarlarından bir olan Necib Mahfuz ile "Cebelavi Sokağının Çocukları" adlı eserle tanışıp çok sevmiştim. Kitapçıda gezerken yazarın bu eserini görüncede dayanamadım alıp hemen okumak istedim. Yanlış bir bilgi değilse yazarın ölmeden önce yayınladığı son kitap olma özelliğiyle bu kitap ayrı bir önem kazanıyor. 
Eser kısa öz ve sıkmayan güzel bir dille yazılmış. Benim düşüncem Mahfuz isteseydi bu kitabı daha ayrıntılı yazabilirdi fakat vermek istediği mesajı daha kısa yoldan vermek istemiş gibi. Beş çocukluk arkadaşının  70 senelik dostluklarını okuyoruz. On yaşında tanışan bu arkadaşlar seksen yaşına kadar dostluklarını sürdürüyor ve bizde okuyoruz. Anlatıcı bu arkadaşlardan biri fakat ne adını ne de ne yaşadığını bilmiyoruz. Anlayıcı olan - arkadaş- kendi gözüyle dostlarının neler yaşadığını nasıl tanıştıklarını ve başlarından geçenleri bizlere anlatıyor.  Beş arkadaş ergenlik çağlarında Kuştimur Kahvehanesi'ni keşfederek oraya gitmeye ve zaman zaman orada buluşup siyası, dini ve hayat üzerine sohbetler ediyorlar. Bu alışkanlık çok uzun senelerce sürüyor ve biz amnezik hatırlamayla ( kesik kesik) bu anlarda neler yaşandığını ve arkadaşların neler yaptığını okuyoruz. Beş arkadaşta birbirlerinden çok farklılar biri dine çok düşkünken biri şiire düşkün ve dinle pek işi olmayan biri. Diğer iki arkadaşlardan biri çok siyasi diğeri ise hiç bir şeyi umursamayan bir yapıda. Bu çatışmalar bazı konuşmalarda keyifli hal alıyor ve hayatın akışını yazar bize harika aktarıyor. Çocukken kurulan hayaller ve dertlerle altmışlı yaşlardaki konuşulan konu ve dertlerin farklılığı çok güzel anlatılıyor. 
Kitabın sonunda anlatıcının bir tek anına tanıklık ediyoruz. Bir tek kitabın sonunda anlatıcı Kur'an'dan Duha Suresini anımsamaya çalışıyor. Bu manidar bir durum gibi geldi bana. Ben anlatıcının yazar yani Mahfuz olduğu kanısındayım. Yazar bunu bilerek yapmış. Kendisine hayali arkadaşlar kurarak kendini oraya, onların içine yerleştirerek çok gerçekçi bir anlatım sunmuş. Ben keyifle okudum size de tavsiye ederim. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın...

PUAN: 3.7 

24 Ocak 2023 Salı


 SUS BARBATUS 3 KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Ormanda her mevsimin bir kazananı olur… Bugün zayıf görünen çiçekler, sözgelimi papatyalar. Mevsimi geldikçe güçlenir. Güçlenince de o kötü kaba borazançiçeklerinin, çarkıfeleklerin gözünün yaşına bakmaz.”

Sus Barbatus! 3’te mevsim dönüyor!

Sus Barbatus!’un üçüncü ve son cildinde umutlu yarınlar için çalışan devrimci gençler pınarları kurumuş A. Dağları’nın eteklerinde örgütlenerek Ş. Mitingi için kente inerler. Kadir Ağa’nın gölgesi ve radyodan çalınan marşlar yeni bir kışın, ülkede Eylül darbesinin habercisidir.
Faulkner, Yaşar Kemal gibi yazarların kaleminde destanlaşan modern romanın çağdaş bir çeşitlemesini sunuyor Faruk Duman. Gerçeküstünün dilini yaratarak siyasal, tarihsel, toplumsal gerçekleri ete kemiğe büründürüyor.

Orhan Kemal Roman Armağanı ve Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü alarak geniş bir yankı uyandıran Sus Barbatus! doğanın tahrip edilmediği, ütopyaların diriliğini koruduğu, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği, masumiyetin egemen olduğu zamanların romanı.

YAZAR: FARUK DUMAN

YAYINEVİ: YKY 

SAYFA: 596

YORUM: Herkese merhabalar bugün size uzun soluklu Sus Barbatus serisinin son kitabıyla geldim. Bu seriyi ilk gördüğümde ismi çok fazla ilgimi çekmişti. Kitabı biraz araştırıp sonra serinin tümünü almıştım. Seri geldikten kısa süre sonrada ilk kitaba başlamış ve çok sevmiştim. Toplamda aralara bolca kitap alarak geniş bir okuma takvimiyle 6- 7 ay gibi bir sürede 1700 sayfalık bu seriyi bitirdim. Bir adamın kışın ortasında domuz avına çıkmasıyla başlayan roman büyük bir miting ile sona erdi. 

Ben serinin en çok ilk kitabını sevdim. Daha sonra bazı yerler ufak kopuk geldi fakat daha sonra yazın tarzına alışınca bu kopuklukları bir şekilde tamamladım. Eserin kolay okunan akan bir havası olsa da getireceğim eleştiri şu özellikle son kitapta sayfalarca süren doğa betimlemeleri biraz beni yormaya başladı. Yani son kitap 596 sayfa ama sanki anlatılmak istenen toplamda 300 sayfada anlatılabilir gibi geldi. Bu tabii ki serinin uzun ve biraz beni yormuş olmasından da kaynaklanmış olabilir. Genel olarak bence güzel bir seri okudum. 80 darbesinin ve 79 yılının doğuda nasıl geçtiği oradaki insanların neler yaşadığını okumak gerçekten hoştu. Siyaset ile ilgisi olmayanlarında bence seveceği bir seri olmuş fakat bence çok arka arkaya okumayın derim. Ben bir kaç ay arayla okumama rağmen biraz önce dediğim gibi beni biraz yıprattı. 

Kitapta çok fazla karakter var her kitapta onlarca yeni karakter katılıyor ve bu karakterlerin bir biriyle ilişkisi karmaşıklaşıyor bunu takip etmek çok zor olmadı fakat dikkatinizi bir an bile kaybetmemelisiniz. 

Ben genel olarak edebiyat açısından doyurucu ve güzel bir seri bitirdiğimi düşünüyorum. Bu seri yazarla tanışmamı sağladı ve biraz ara verdikten sonra yazarın diğer kitaplarına  da göz atmak istiyorum. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın.... 

Total Seri Puanı: 4.0 

3. Kitap Puanı: 3.7 

9 Ocak 2023 Pazartesi


 SARDALYANIN GİZEMİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Hayır Peder. Yanılıyorsun… Sen bir Dış Güç tarafından verildiği için ahlak kurallarımız olduğuna inanıyorsun. Bense ölü bedenler pis koktuğu için böyle kurallarımız olduğunu düşünüyorum… İnsan ölü bedenlerin pis kokusunu sevmiyor… Ama etrafındaki dünya öyle ki, öldürmek ve ölü bedenler üretmek zorunda kalıyor. Öldürmekten hoşlanmıyor demiyorum. Kokudan hoşlanmıyor diyorum. Çelişkinin özü bu. Öldürme zevkini bozan nahoş çürüme kokusu karşısında burnunu kapatmasına yol açan o dünya-dışı gücün ne olduğunu soruyor ve cevap olarak dinlerini ve ahlak kurallarını icat edip, sinir sisteminin üst kısmının medeniyetin başlangıcını yaratmasına izin veriyor; nihayetindeyse sadece etin bozulmasını geciktiren buzdolaplarını değil, aynı zamanda hava sızdırmaz gaz odalarını, canlılardaki proteinleri okside eden alev makinelerini ve kokusuz, temiz atom bombalarını icat ediyor. Böylece medeniyet bir zamanlar onu doğuran şeyi bastırmanın yolunu buldu. Hayır, medeniyetimiz ateizm yüzünden değil, ölümün kokusunun giderilmesi yüzünden intihar sürecinde.”

Polonya asıllı Britanyalı yazar Stefan Themerson’ın hayatının son yıllarında kaleme aldığı Sardalyanın Gizemi, yazarının çokyönlülüğünü ve engin birikimini yansıtan sıradışı bir roman. Merak uyandıran olay örgüsüyle bir dedektif hikâyesini andıran ama derin felsefi diyaloglarıyla, hayata ve tarihe ayna tutan isabetli tespitleri ve toplumsal eleştirileriyle, Öklit’e pabucunu ters giydiren teoremleri ve ince mizahıyla, herhangi bir kategoriye sokulmayı reddeden bir roman.  

YAZAR: STEFAN THEMERSON

ÇEVİREN: ÖZGE DUYGU GÖRKAN

YAYINEVİ: METİS YAYINLARI

SAYSA: 225

YORUM: Herkese merhaba bugün size farklı bir eserle geldim. Bu kitabın bir kaç yorumunu okuyup kitabı çok merak etmiştim. Hemen kitabı alıp okudum ve ne yazık ki benim beklentilerimi karşılamadı. Dili ve anlatım tarzı bana pek hitap etmedi. Kitabın konusu bir polisiye gibi görünse de kitabın polisiyeyle alakası yok. Bir yazarın yaşamından kesitler okurken adamın birden bire ölmesi ve daha sonra bir eve bombalı saldırıyla devam ediyor. Yazar bazı soruların cevabını üstü kapalı söylese de bir çok şey açıkta kaldığı için biraz buruk bitirdim kitabı. Ben bir kitabın başı ve sonunun anlaşılır olması yada iyi bir mesaj vermesini önemsiyorum bu sebepten kitap pek benlik değilmiş. Kitabın ilk bölümü aslında çok iyi başladı ilk bölümü severek okudum fakat ikinci bölümden itibaren kitap benden yavaşça uzaklaştı. 
Sizlerde bu kitaba belki bir şans vermek istersiniz, şimdiden iyi okumalar. Bir başka eserde görüşmek üzere...

PUAN: 2.5