function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

9 Nisan 2024 Salı


 AŞIKLAR BAYRAMI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: “Babam, tamı tamamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması, diğer elinde ahşap bavulu, kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti aniden ortaya çıkmış mahcup bir konuk veya geçip giden zamandan borcunu mahsup etmeye gelmiş eski bir alacaklı gibi öylece beni bekliyordu.”

Evvela, baba-oğul hesaplaşmasına dair bir roman bu… Kırgınlığın, kızgınlığın, suçluluk duygusuyla, hayatından çıkartma arzusunun kopamamakla boğuştuğu bir hesaplaşma. Romanın kahramanı avukatın “Her oğul gibi, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama karşı yeniktim” hissinin hep orada durduğu bir hesaplaşma.

Bir yandan da kırık bir aşk hikâyesinin bulutu dolanıyor babasıyla “meselesini” halletmeye çalışan adamın üzerinde… Yoksa, iki aşk hikâyesinin mi?

Roman, aynı zamanda bir yol hikâyesi… Hem, düz anlamıyla bir yol hikâyesi: Diyarbakır’dan Kars’a yolculuk ediyoruz. Uzun yolun menzilleri, konaklama tesisleri, aramalar, kontroller, ıssız taşra köşeleri… Memleket hastaneleri…

Ama bir yandan da hafıza içinde bir yolculuğun hikâyesini dinliyoruz. Zihnin kuytularına, bilincin dehlizlerine de uzanan bir yolculuk. Her konakta çırak ve hayranlarının adeta onu beklediği saz aşığı babanın müphem ilişkilerinin ve evvel hayatındaki kadınların sırrına doğru
yolculuk… Asıl uzun yol, o işte…

YAZAR: KEMAL VAROL

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 227

YORUM: Herkese merhaba uzun bir aranın ardından buralardayım... Aşıklar Bayramı'nı çok hızlı bir şekilde okusam da kalan son otuz sayfasını bir ay gibi uzun bir süre bekletmek zorunda kaldım. Bu yüzden çok sevdiğim kitaba uzun bir ara vermiş oldum. Fakat dönüp son sayfaları okurken kitaptan kopmadığımı ve hikayeye kaldığım yerden devam edebileceğimi gördüğümde çok sevinerek kitabı bitirdim. Öncelikle Kemal Varol'un modern edebiyatımızda büyük bir yeri olduğu aşikar. Yalnızca bu kitabı dahi iki önemli ödülle taçlanmış. Yazara başlamak için de iyi bir kitap olduğu kanısındayım. Gelelim kitaba... 

Bu eser bir hesaplaşma, bir yol, bir baba oğul hikayesi. Benim gibi geçmişten gelen bazı özel durumları olanlara içinde ekstra bir hüzünlü olabilir uyarmadı demeyin. Yıllar sonra bir gece yarısı kapısı çalan genç avukat karşısında yıllardır görmediği babasını görünce sessiz bir hesaplaşma başlıyor. Aşık - saz ustası- olan bu yaşlı adam yıllar sonra oğlunun kapısına neden geldi? Bir hesaplaşmanın peşinde mi yoksa, ölmek üzereyken evladına bir şeyleri kanıtlama isteğinde mi? İhtiyar saz ustasının aslında tek bir dileği var o da yılda bir kez düzenlenen Aşıklar Bayramına katılma isteği. Bu istek bir vasiyete dönüşürken bir evladın babasıyla olan hesaplaşmasını okuyoruz. Benim için dokunaklı bir kitaptı. Tavsiyemdir fakat zor bir zamanınızdaysanız çok daha neşeli kitaplara göz atın derim. Bir başka kitapta görüşmek üzere, hoşça kalın... 


PUAN: 4.5 

28 Şubat 2024 Çarşamba


 YENİŞEHİR'DE BİR ÖĞLE VAKTİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Sevgi Soysal, 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde, çok boyutlu bir toplumsal kesiti sanki hiç zorlanmadan edebiyata aktarmış gibidir. Gözlemlediği alabildiğine gerçek insan portrelerini, birbirinden kopukmuş gibi duran hayatlarından alıp, zekice bir kurguyla buluşturur. Bu çerçevenin içine de, Ali, Doğan ve Olcay’dan oluşan bir üçgen kurar; o dönemin sorularını, abi-kardeş, arkadaş ve sevgililik ilişkileri üzerinden yansıtır. Ve ortaya, insanın "sol" tarafını sağlam kılan bir roman çıkar.

YAZAR: SEVGİ SOYSAL

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 272

YORUM: Herkese merhaba bugün size bir kent yazarıyla geldim. Edebiyat dünyamızda romancıların ana mekanı, asıl kenti genelde İstanbul oluyor fakat Soysal bir Ankara yazarı. Yazarla aynı okulda eğitim görmüş olmak, dolaştığı yerleri bilmek ve kitabında bir motif olarak kullandığı yerlerde aysak izlerimin olması beni esere daha çok bağladı. Yazarın özellikle Yürümek kitabını da çok merak ettiğimi eklemek isterim. Soysal, "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti" eserinde Kızılay'da yer alan bir apartmanın önünde devrilmek üzere olan bir kavak ağacını güzel bir metafor olarak kullanarak başlıyor kitabına. Öğle vaktinde Ankaralılar bu devrilmek üzere olan kavak ağacını izlerlerken bizlerde bu birbirinden farklı insanların hayatlarına misafir oluyoruz. Kitap tam olarak bir roman bütünlüğünde değil daha çok insan manzaraları ile bir eleştiri sunulmakta. Modernlik algısının 1960'lı yıllarda Ankara'da ve tabii Türkiye'de nasıl anlaşıldığı anlatılıp eleştirilirken, kadının toplumdaki konumu da irdeleniyor.  

Yer yer feminizmin ayak seslerini duyarken yer yer zenginleşmek uğruna yapılan yolsuzlukları okuyor, insanın karanlık ruhuna hafif bir tebessümle bakıyoruz. Bu roman bütünlüğü olmayan insan manzaraları bir yerde Ali, Olcay ve Doğan üçlüsü arasında bir aşk hikayesine dönüşüyor. Devrilen kavak metaforuyla faklı insan yaşantılarını birleştiren kitabın özellikle psikolojik analizleri kıymetliydi. Ben yazarı okumaya devam edeceğim. Sizlere de öneririm. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın... 


PUAN: 3.7  

13 Şubat 2024 Salı


 VEBA KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Bir şehri tanımanın en kolay yolu, oradaki insanların nasıl çalıştıklarını, nasıl seviştiklerini, nasıl öldüklerini öğrenmektir.

 
Her şey, Doktor Rieux’nün bir nisan sabahı ölü bir fare görmesiyle başlar. Bu olay, Oran şehrini on bir ay boyunca perişan edecek, korkunç bir panik yaratacak büyük bir salgının habercisidir. Başta hastalığın kendilerine bulaşmayacağına, dokunulmaz olduklarına inanan insanlar, salgının iyice yayılmasının ardından kendi bireysel hapishanelerine hapsolurken fiziksel ve ruhsal olarak da çöker. Bu krizi aşmanın tek yolu ise bireyciliği bir yana koyup dayanışma göstermektir.
 
Veba’da salt bir salgından ziyade insanlığın kötülük sorununa, onun evrendeki metafizik yalnızlığına eğilen Camus, umutsuzluğa alışmanın umutsuzluktan daha korkunç olduğunu vurgulayarak bizleri, sonu gelmeyen kötülüğe karşı direnmeye çağırır.

YAZAR: ALBERT CAMUS

ÇEVİREN: NEDRET TANYOLAÇ ÖZTOKAT

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 303 

YORUM: Bugün çok sevdiğim bir filozofun kitabıyla geldim. Ben Camus'u çok seviyorum. Gerek düşünsel tarzda yazdıkları gerek kurguları okuru çokça içine çekiyor. Bu kitapta öyleydi bir sabah doktor Rieux ölü farelerle karşılaşıyor ve artık salgım yavaş yavaş Oran şehrini kaplamaya son hızıyla devam ediyor. Bir karantina romanı olsa da alt metinde insanlık ve insanın bir kriz anında neler yapacağına odaklanıyor. Yazar iyi bir kurgu için değil daha çok anlatmak istediklerini anlatmaya değe veriyor ve öyle bir yazım tarzı takınış. Alt metinde insani duygular işlenirken bir doktorun açmazları, bir sevgilinin çırpınışları işleniyor. Ben okurken biraz zorlanmadım değil. Sert geçişler, nadir sayılabilecek tasvirler ve isimlerin sürekliliği beni okurken biraz zorladı. 
Okurken ister istemez korona günlerine gittiğimi de itiraf etmeliyim. Her karantina ve bulaşıcı hastalığın zaman gözetmeksizin bireylere olan ruhsal etkisi iyi yansıtılmış. 

Eleştirilecek yönleri de yok değil tabii, az tasvirler, detaylara çok da önem verilmiyor hissini yaşadım. Karakterin doktor oluşuna bir türlü inanamadım. Yazar beni ayrıntılar ve ufak detaylarla karakterine inanmamı kolaylaştırmadı dersem doğru olacaktır. Bir hastanın karantinaya alınması yalnızca, "Onu karantinaya aldık," gibi bir cümleyle geçiştiriliyor. Yöntemler, varsa maskeler ve diğer tedbirlere odaklanılmadığı için bazı şeyler havada kaldı. Her şeye rağmen okunması gereken bir modern klasik. Okuyalım okutalım... Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın. 

PUAN: 3.7 

12 Şubat 2024 Pazartesi

EĞER BENİ GÖREBİLSEYDİNİZ KİTAP YORUMU

 


ARKA KAPAK YAZISI : 
 HİÇBİR SIR GÜVENDE DEĞİL!

Birbirinden zengin sinif arkadaşlarinin arasinda tek burslu çğrenci olan Alice Sun, Pekin’deki seçkin uluslararası yatılı okulunda her zaman

kendini görünmez hissetmiştir. Ama bir planı vardır: sınıf birincisi olmak, prestijli

bir üniversiteye gitmek, harika bir iş bulmak ve sonunda ailesini yoksulluktan

kurtarmak.

Ne yazık ki anne babası bombayı patlatır: Burslu bile olsa artık okul masraflarını

karşılayamayacak durumdadırlar. Ancak bu, Alice’in sorunlarının en küçüğüdür

çünkü önlenemez biçimde görünmez olmaya başlamıştır. Yani tamamen, fiziksel

olarak görünmez oluyordur.

Bununla beraber Alice bu tuhaf yeni gücünün bir de iyi tarafı olduğunu keşfeder.

Çin’in en zengin ve nüfuzlu gençlerinin sırlarına eşi benzeri olmayan bir biçimde erişebiliyordur.

Kısa süre içinde yeni bir plan yapar: Görünmezlik yeteneğini kullanarak

sınıf arkadaşlarının bilmek istediği şeyleri öğrenecektir… tabii para karşılığında.

Ancak ödevleri, hem akademik rakibi hem iş ortağı olan Henry’yle arasında

yeşermeye başlayan ilişki ve yerine getirmesi gereken gizli görevleri derken bir süre

sonra her şey tepetaklak olmaya başlar. Görevler küçük skandallardan gerçek suçlara

dönüşürken Alice ailesine yardım etmenin, sağduyusunu, hatta hayatını kaybetmeye

değip değmeyeceğine karar vermelidir.

YAZAR :  Ann LIANG    

ÇEVİRMEN : Kemal TOKGÖZ

YAYINEVİ : OLİMPOS YAYINLARI

SAYFA SAYISI : 320 

YORUM : Herkese merhaba. Size çok severek okuduğum ''Eğer beni görebilseydiniz'' isimli bir kitaptan bahsedeceğim.  Kitaba geçmeden önce kapağından bahsetmek istiyorum. Ben kapağına bayıldım. (Yurt dışında ciltli de basmışlar o daha güzel görünüyordu tabi). Yazar, kapak hakkında kitabın sonunda bahsetmiş. İçine çok sindiğini ve bu konuda emeği geçen kişilere teşekkür etmiş. Bizim ülkemizde de  orijinalindeki gibi basılması bu yüzden çok hoşuma gitti.

  Kitabın konusuna gelecek olursak, ana karakterimiz  Alice Sun Pekin’de prestijli, zengin çocuklarının gittiği  Airington Uluslararası Yatılı okulunda son sınıf öğrencisidir. Çok çalışkan bir öğrenci olan Alice nerdeyse okulun birincisidir. Henry ile dişli bir rekabet içindedirler. Lakabı bilgi makinası olan Alice bu okulda yarı burslu okumaktadır. Durumu pek iyi olmayan ailesinin bir dahaki dönem okul ücretini ödemeyeceklerini söylemesiyle Alice’in dünyası başına yıkılır. Sonrasında ödül törenine ödül almak için giden Alice kendini çok üzgün hissetmektedir. Bugüne kadar başarılı bir öğrenci olmak için her şeyini ortaya koyan, gelecekte iyi bir mesleğe sahip olup ailesinin yaptığı fedakarlıkların karşılığını vermek isteyen Alice’nin bütün planları suya düşmüştür. Ödül töreninden sonra bütün vücudu yanan bayılacak gibi hisseden ana karakterimiz birden görünmez olduğunu fark eder ve olaylar bununla başlar. 

  Ben çok severek okudum. Çin'de ve yakın zamanda geçen bir kitap okumak çok istiyordum. Bu yüzden bu kitabın arka kapak yazısını okuyunca hemen dikkatimi çekti. Çevrildiği için çok sevindim. Sanki bir dizi izler gibi gözümün önünden geçti bütün sahneler. Çok akıcı bir kitaptı. Kitapta geçen her mekana baktım internetten bu yüzden okuma zevkim daha da artı en güzeli de Çin kültürüyle ilgili birçok şey olmasını çok sevdim, şiddetle tavsiye ediyorum. Şimdiden iyi okumalar dilerim.💗