function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

29 Aralık 2021 Çarşamba


 BİR NOEL ŞARKISI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  "Dünya üzerinde kahkaha ve güler yüzlülük kadar karşı konulmaz derecede bulaşıcı

olan bir şey yoktur."

Charles Dickens'ın ünlü eserlerinden, insana dair sıcak ve ürkütücü bir Noel hikâyesi olan Bir Noel Şarkısı, Ebenezer Scrooge'un sıradışı hikâyesini anlatır.

Yıllar önce hayatını kaybeden iş ortağı Marley'nin hayaleti, huysuz, cimri ve Noel ruhundan yoksun Scrooge'un evine gelir ve ona üç hayalet tarafından ziyaret edileceğini söyler. Bunlar, Geçmişin, Şimdinin ve Geleceğin hayaletleridir. Scrooge, bu üç hayaletle birlikte hayatını sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa çıkacaktır.


YAZAR: CHARLES DİCKENS

ÇEVİREN: BAŞAK BELİŞLİ

SAYFA: 175

YAYINEVİ: YABANCI YAYINLARI


YORUM:  Herkese merhabalar, yeni yılın son kitabı Bir Noel Şarkısı oldu. Biraz kolay okunan bir kitap olduğu için birazda yeni yıl arifesinde olduğumuz için tam okunacak kitap diyerek başladım ve sevdim diyebilirim. 

Öncelikle kapaktaki gibi şen şakrak bir Noel hikayesi beklemeyin biraz karanlık bir hikaye. Bu kitap bana çocukken kiliseden aldığım öğüt verici kitapları çağrıştırdı. Gidenler bilir kiliselerin ufak bir bölümünde İncil, peygamberlerin yaşamını  anlatan kitaplar, dini açıdan öğüt veren çocuk kitapları olur. Hah! İşte bu kitapta onlardan sanki. Tanrıya inanmayan, Noel kutlamayan mendebur bir yaşlı adama üç hayalet dadanır. Geçmiş, şimdi ve gelecek olarak adlandırılan bu hayaletler yaşlı adama yaşamının geçmişini, şimdiki halini ve gelecekte nasıl olacağını ilahi bir güçle göstererek onu daha iyi bir insan yapmaya ve inanmaya çağırırlar. Öğüt veren tutucu bir kitap. Çocuk kitabı olmasına şaşırmadım, Genelde bu tip kitaplar tüm toplumlarda çocuklara okutulur. 

Harika diyemeyeceğim ama yine de sevdim diyebilirim.  Meralısına tavsiyedir. 

PUAN:3.5

24 Aralık 2021 Cuma


 SON CÜRET KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  

Şişli'deki üç katlı pembe binanın perdeleri sıkı sıkıya kapalıydı.

Gaz lambasının cılız ışığı, odayı hayal meyal aydınlatıyordu.

Altı kişiydiler.

Üzerine harita yayılmış masanın etrafında, ayaktaydılar.

Talihsiz bir kuşağın çocuklarıydılar.

Hayat onları hep mecbur bırakmıştı.

Bıyıkları terlediğinden beri neredeyse bir gün olsun günyüzü görmemişlerdi, Çanakkale'den Trablus'a, Yemen'den

Sina'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a vuruşmadıkları coğrafya kalmamıştı.

Ve neticede, işte bu daracık odaya sıkışmışlardı.

Uzuuun uzun anlattığı haritadan başını kaldırdı.

Adeta nefes bile almayan arkadaşlarına baktı.

Ulusun kader anıydı.

Söylenecek ne varsa söylenmişti.

Söz bitmişti.

O çelik mavisi gözlerinde belli belirsiz bir keder bulutu dolaştı.

"Vakit tamam" dedi...

"Umutsuz olmayacağız.

Uçurumun kenarındayız.

Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar.

Son bir cüret

belki kurtarabilir.

Anadolu'ya geçiyoruz!"


YAZAR: YILMAZ ÖZDİL

YAYINEVİ: Sia Kitap

SAYFA: 452

YORUM: 
Herkese merhaba size bugün çok sevdiğim gazeteci, yazar Yılmaz Özdil'in son çıkan kitabıyla geldim. Bu eser bir önceki kitap "Mustafa Kemal" in izlerini taşıyor ve onun tamamlayıcısı niteliğinde denilebilir. Yazarı tanıyanlar zaten bilecektir fakat ben de söylemek isterim, muhabbeti, sohbeti çok tatlı, yer yer güldüren üslubuyla insanı kendine bağlayan şahane bir insandır. Yazarın aynı üslubu kitabında da görülüyor. Okuru hiç sıkmıyor, bağlantıları ustaca kuruyor, sözünü sakınmadan gerçekleri yazıyor. Tarih okumayı insana sevdiriyor...
Bilinmeyen gerçekleriyle, İzmir'in işgali ve Yunan'ın Birinci Dünya Savaşından sonra ülkemize neler yaptığı, kimlerin hangi cephede saf tutuğunu bizlere gösteren Özdil, Mustafa Kemal Atatürk'e ne kadar minnettar olmamız gerektiğini bizlere hatırlatıyor. 
Ben kitabı çok severek okudum, herkese tavsiyemdir.

PUAN: 5.0

21 Kasım 2021 Pazar


 KIYAMET PARK KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

“Yakında dünya daha iyi bir yer haline gelecek çünkü ben daha iyi biri olacağım; ama önce halletmem gereken işler var.”

Mozart 5 yaşında beste yapıyordu, Alper Kamu cinayet çözüyor!

Lüks bir otelde gedikli bir gazeteci vahşice öldürülür.
Böylece dünyanın en küçük dedektifinin hayatına renk gelir.
Zanlılar arasında mekik dokurken, 8 yaşında tecrübeli bir rakibi vardır
bu defa: Altan… şeytana pabucunu ters giydiren yeni nesil bir şeytan.
Kahramanımız katili Altan’dan önce bulabilecek midir?
Yoksa davayı, bahsi ve hayalî arkadaşlarını kaybedecek midir?

Kıyamet Park, sahici dehşet ile sahte şöleni biraraya getiriyor.
Her sayfasında katilin gölgesini görecek, maktulün parfümünü duyacaksınız.
Şöhreti ülke sınırlarını aşan Alper Kamu'ya bir kez daha hayran kalacaksınız.

Tıkır tıkır işleyen kurgusu, hiç dinmeyen temposuyla Kıyamet Park bir kahkaha deposu.

Türk edebiyatının müstesna müellifi Alper Canıgüz’den akıllara seza bir polisiye şaheseri daha!

Descartes ile Kansız Celal, Batı ile Doğunun bu iki büyük filozofu, düşünsel sistemlerinin merkezine yerleştirdikleri şüphe unsurunu farklı biçimlerde ele alıp çözümlüyor ve neticede ikisi de aynı sonuca varıyordu: Tanrı vardır,
var olmalıdır. Frenk gururla ünlüyordu: Düşünüyorum öyleyse varım.
Türk çocuğu, müdanasız, el yükseltiyordu: Sen varsan, ben de varım!


YAZAR: ALPER CANIGÜZ

YAYINEVİ:A LFA YAYINLARI

SAYFA: 245


YORUM: Merhaba bugün size Canıgüz'ün yeni romanıyla geldim. "Oğullar ve Rencide Ruhlar" kitabıyla tanıdığımız Alper Kamü'nün yeni macerasını gülerek, heyecan ve merakla okudum. Alper Kamü beni tek cümlesiyle kendisine bağlamıştı: " Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar..." bu cümleyle beraber çok sevdiğim bu ufaklığın tüm maceralarını okudum. Bu son kitabın çıktığını görünce de hemen alıp okumak istedim. 

Kamü bu macerada konfor alanından, çok sevdiği mahallesinden oldukça uzaklarda.  Dayısının çevirdiği oyun sonucunda ait olmadıkları ultra lüks bir otel olan Kıyamet Park'ta ailesiyle bir bayi toplantısına katılıyor.  Küçük hafiye otele girdiği anda kapitalizm eleştirisi, sosyoekonomik tespitlerde bulunmaya başlıyor, bu tespitlerle insanı düşünmeye sevk ederken güldürmeyi de ihmal etmiyor. Otelde eski dostu Hakan ile karşılaşmasıyla artık bu iki küçük dostumuz için her şey yolunda gidiyor. Oyunlar, güneş ve havuzun keyfini süren iki küçük arkadaş bir gün havuz kaydıraklarına gizlenen bir gazetecinin cesedini buluyorlar ve olaylar başlıyor.

Alper Canıgüz, alışıldık polisiyenin çok dışında kendi jargonu ve tarzıyla polisiye severler için çok güzel bir alternatif. Klasik polisiyeden sıkılıp olayları çok zeki bir çocuğun gözünden görmek, onunla beraber katili aramak istiyorsanız okuyun derim. Ben severek okudum, herkese tavsiyedir. 


PUAN: 4.5

9 Kasım 2021 Salı


 ZAMİR KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Yeni bir binyılın arifesinde, Birinci Dünya Barışı Vakfı’nda çalışan Zamir’in görevi ne pahasına olursa olsun savaşları durdurmaktır. Baş döndüren barış senaryoları, komplolar ve mücadeleler içinde Zamir şu soruya yanıt arar: İnsan nasıl barışır?

 
“Demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. Ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu. Demek ki Samanyolu ve içindeki güneş ve etrafındaki dünya ve üzerindeki insan ve aklındaki her şey bir şarapnel. Düşüncesi, inancı, duygusu, icadı, hepsi. Demek ki insan insana saplanmak için var… Zaten öyle olmasaydı bu kitap olmazdı.”

YAZAR: HAKAN GÜNDAY

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA: 368





YORUM:  Herkese merhaba bugün size benim çok sevdiğim yazar Hakan Günday'ın yeni kitabıyla geldim. Günday, farklı üslubu, anlatım tarzının derinliğiyle ülkemizin en değerli yazarlarından. Yazarın benim kalbimdeki yeri de başkadır. Bir kaç yıl önce "Kana diz Kana" ile okurlarıyla buluşmuş olsa da Günday, neredeyse sekiz senedir yeni roman yazmıyordu. Bu kitabı ben de dahil bir çok okuru heyecanla bekliyor ve merak ediyordu. Sonunda kitap çıktı ve bende işlerimden fırsat buldukça heyecanla kitabı okudum ve bitti. Umarım bir sekiz sene daha beklemek zorunda kalmayız....

Günday kitaplarının belki de en önemli özelliği çarpıcı ve etkileyici girişlerinin olması. Daha ilk cümleden okur ne ile karşılaşacağını anlıyor ve soluk soluğa bir okuma oluyor. Bu kitapta da öyle. İlk sayfa ile  okuru içine çeken eser bir çok önemli konuya parmak basıyor. Göçmenler sorunu, vakıfların arka odalarında dönenler ve tabii ki insan denen canavarın vahşeti var bu kitapta. Kime güvenebiliriz? Hadi güvendik diyelim nasıl sevebiliriz? Sevmek ile barışmak aynı şeyler mi? İnsan kendisiyle barışabilir mi? 

Kitabın ana konusu barış ve savaşların durdurulması, Zamir adında mülteci kampında yüzünden yaralanan küçük bir çocuğun vakıfların ellerinde oyuncak oluşu, sonra o çocuğun kendi varlığını insanları barıştırmaya adamasını okuyoruz. Kimse kendi gibi olmasın diye uğraşan Zamir başarabilir mi dersiniz? İnsan barışabilir mi? Bu hikaye hepimizin hikayesi. Senin, benim, onun... 

PUAN: 4.5

7 Kasım 2021 Pazar


 İKİNCİ HAYAT KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :

Uyuyana Kadar’ın yazarından, hayatını mahvedebilecek bir maceraya sürüklenen bir kadını anlatan, müthiş bir psikolojik gerilim…

Julia kocasını seviyor.
Fedakâr bir anne.
Ne yaptığını biliyor.
Masum.

İki ayrı hayat yaşıyor.
Bir yabancıya âşık…
Her şeyini kaybetmeye hazır bir kadın.
Kontrolden çıkmış durumda.
Suçlu.
İkisini birden kaybedebilir.

YAZAR :  S. J. Watson  
ÇEVİRMEN : Sabri Gürses
SAYFA SAYISI : 418 
YAYINEVİ : Doğan kitap yayınları
YORUM : 
   Herkese merhabalar. Bugün size bol entrikalı, okurken sayfaları heyecanla çevirdiğim bir kitaptan bahsetmeye geldim. Kitabı bitirmem bir aydan daha fazla sürdü. Bir ayda ancak yüz sayfa okuduğum kitabın, son üç günde geri kalan üç yüz sayfasını okuyarak bitirdim. Bu ara gerçekten dersler dışında pek bir şeyle ilgilenemiyorum. En küçük fırsatta biraz nefes almak için diziye filme atıyordum kendimi açıkçası ve kitabı hep ihmal ettim. İlk yüz sayfada da o kadar heyecanlı bir durum yoktu ama artık bitireyim diye tekrar okumaya başladığımda bu sefer de elimden zor bıraktım. Kitap sonradan bambaşka bir hal aldı ve beni içine çekti. Bütün bahaneleri bir yere bıraktığımda da hemen bitirdim kitabı.  İyi ki okumuşum. Benim tam da böyle heyecanla okuyacağım bir kitaba ihtiyacım varmış. Bunu kitabı bitirdikten sonra anladım. Şimdi gelelim kitabın konusuna.

  Psikolojik gerilim diye geçen bu kitapta  ana karakterimiz Julia. Julia  evli, kardeşinin çocuğunu evlat edinmiş bir kadın. Eşi doktor ve oğlu Corner da ergenliğin eşiğinde bir delikanlı.  Tam da kız kardeşi Kate'in çocuğunu geri almak istediği ve Kate ile arasında anlaşmazlıklar olduğu bir dönemde Julia kız kardeşinin vefat haberini alıyor ve dünyası başına yıkılıyor. Sonrasında gelişen olaylar, Julia'nın kardeşinin katilini bulma çabasına girişiyle Julia'nın hayatı bambaşka bir hal alıyor. İkinci bir hayat yaşamaya başlıyor. Bu ikinci hayatta bambaşka birine dönüşen Julia kendini içinden çıkılmaz olayların içinde buluyor. 

 Çok ters köşe eden bir sonu var kitabın. Kitabı bitirdiğimde şoklar içerisindeydim. Kurgu güzeldi ve çok akıcıydı. Keşke filmi de olsa diye düşündüm. Zevkle izlerdim . Benim gibi entrikalı kitaplar okumayı seviyorsanız eğer bu kitap tam size göre. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar dilerim. 
Hoşçakalın 
◕‿-

28 Ekim 2021 Perşembe


 KAYIP TANRILAR ÜLKESİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  Ahmet Ümit’ten polisiyeyi arkeoloji ve mitolojiyle harmanlayan usta işi bir roman. Berlin Emniyet Müdürlüğü’nün cevval başkomiseri Yıldız Karasu ve yardımcısı Tobias Becker, göçmenlerin, işgal evlerinin ve sokak sanatçılarının renklendirdiği Berlin sokaklarından Bergama’ya uzanan bir macerada, hayatı ve insanları yok etmeye muktedir sırların peşinde bir seri cinayetler dizisini çözmeye çalışıyor. Soruşturmanın Türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor. Kayıp Tanrılar Ülkesi, Zeus Altarı ve Pergamon Tapınağı’nın gölgesinde mitlere günümüzde yeniden hayat verirken, suçun çağlar ve kültürler boyu değişmeyen doğasını bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. *O yüzden unuttuk dediğiniz yerden başlayacağım. Unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar. Cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin…

YAZAR: AHMET ÜMİT

YAYINEVİ: YKY

SAYFA SAYISI: 502

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok uzun süredir okumadığım bir yazarla geldim. Ahmet Ümit'in yeni eserinde Yunan mitolojisinin izleri olduğunu duyunca alıp okumak istedim. Çok daha genç yaşlarımda polisiye severken okuduğum, belki de en çok okuduğum yazardı. Fakat zamanla başka okuma zevkleri geliştirince tekrar Ümit kitapları okumadım. 

Kitabın büyük bölümü Yunan mitleri üzerine oturtulmuş ve mitolojiyi iyi bilen biri için bazı şeyleri tahmin etmek zor olmayacaktır. Ümit, eserini mitolojik anlatıların asıllarına bağlı kalarak kendi anlatımıyla süslemiş ve güzel bir okuma zevki veriyor. Ayrıca Yunan mitlerine daha önce aşina değilseniz bu roman ile başlayarak kendinize bir kapı açabilirsiniz. Daha sonra klasik eserlerle belki de çok daha derinlemesine bir mitoloji bilgisi edinirsiniz ki bu çok güzel olur. Genç dostları mitolojiye yönlendirmek adına güzel bir adım atan Ümit'i bu açıdan taktir ediyorum. Nitekim ülkemizde mitoloji ancak masal olarak değer görmekte. 

Berlin'de işlenen bir cinayet ve cinayete bakan Türkiye kökenli Yıldız Karasu ile başlayan cinayetler serisi oldukça gizemli. İlk kurban yine Türkiye kökenli ve eşcinsel olmasıyla ilk akla gelen soru okuru manipüle ediyor, yani eşcinsel olan oğul bir aile kurbanı mı, yoksa bir Neo Nazi tarafından mı katledildi? Bu gibi sorularla boğuşan okur soluk soluğa katilin peşinden koşuyor. 

Polisiye seven okurlara tavsiyedir.

PUAN: 3.7


12 Eylül 2021 Pazar



LOCKE LAMORA'NIN YALANLARI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

"Locke Lamora'nın Yalanları en sevdiğim on kitap arasında bulunuyor. Belki de ilk beştedir. Kitabı okumadıysanız, okumalısınız. Okuduysanız, muhtemelen yeniden okumalısınız…"
-Patrick Rothfuss-

"Canlı, orijinal ve çekici. Muhteşem bir şekilde yazılmış."
-George R.R. Martin-

"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğney­le ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor." Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.

Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. Yarattığı dünya ve kuvvetli kalemi sayesinde Patrick Rothfuss, Brandon Sanderson gibi isimlerle adı sık sık anılan Scott Lynch, çarpıcı romanı Locke Lamora'nın Yalanları'ında bir macera kitabının sürükleyiciliğini, bir fantastik kitabın yaratıcılığıyla birleştirip üzerine George R. R. Martin'in okuyucuyu beklemediği yerden vurmayı başaran anlatımını katıp, bizlere eşsiz bir hayal dünyası sunuyor.

YAZAR: SCOTT LYNCH

ÇEVİREN: CİHAN KARAMANCI

SAYFA  SAYISI: 581

YAYINEVİ: İTHAKİ YAYINLARI


YORUM: 

Herkese merhaba size okuduğum en iyi fantastik kitaplardan biriyle geldim. Ben son dönemlerin en iyi fantastik eserinin "Rüzgarın Adı" olduğunu düşünüyordum. Oldukça etkili ve akıcı olan bu eseri tahtından edebilecek kalitede olan "Locke Lamora'nın Yalanları" beni büyüledi. Çok iyi kurgulanmış, dili, olayların akışı ve anlatım tarzı çok güzeldi. "Rüzgarın Adı" kitabının yazarı  Patrick Rothfuss' da bu kitabı okumuş ve çok beğenmiş. Sanırım yazarın tanışıklığı ve dostluğu var. Bu beni çok mutlu etti iki kitabı da okumuş, iki yazarı da tanıyan bir okur olarak çok sevindim. İki eserde bir birinden güzel ve etkili. Şimdiden iki eseri de tavsiye ettiğimi söylemeliyim. Kitabın konusuna gelirsek: 

Centilmen Piçler....Calo ve Galdo kardeşler, Böcek, Jean ve Locke Lamora bu beş genç hırsızlar kendilerine böyle diyor Centilmen Piçler.  Bu ismin nedeni altıkları eğitim. Her biri çok küçük yaşta onları eğiten Peder Zincir ile tanışıyor ve bir tapınakta hem hırsızlık hem de ahlak kuralları üzerine dersler alıyorlar. Yemek yeme, dil bilgisi, farklı dillere olan hakimiyet, dinler... İşte bütün bu eğitimin sonucunda hem çok kibar hem çok hırçın yerine göre beyefendi yerine göre acımasız insanlar olabiliyorlar.  Bu çocukların ortak özellikleri zeki olmaları, becerikli ve kimsesiz olmaları. Peder bu beş çocuğu özenle seçip eğitiyor ve hayali bir gün bu çocukların "Gizli Anlaşma" yı bozmaları. Gizli Anlaşma ne mi? Ee merak edenleri Centilmen Piçler serisinin ilk kitabı olan Locke Lamora'nın yalanlarına davet ediyorum. İyi okumalar.

PUAN: 5.0 


 

27 Ağustos 2021 Cuma


 


YEŞİLİN KIZI ANNE -1- KİTAP YORUMU :

ARKA KAPAK YAZISI :  Hayal kurmayı her şeyden çok seven Anne Shirley, sizi kâh güldürüp kâh hüzünlendirecek unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.

Matthew ve Marilla Cuthbert kardeşler kendilerine yardım edecek bir oğlan çocuğu evlat edinmeye karar verir. Ama ufak bir yanlış anlaşılma sonucu Green Gables’a renkli hayal gücü, büyük fikirleri ve hiç sevmediği kızıl saçlarıyla sevimli Anne Shirley gelir. Green Gables’a varır varmaz çiftliğin güzelliğiyle büyülenen ve hayaller kurmaya başlayan bu küçük kız çocuğu maceradan maceraya koşarken becerileri, aklı, mizahı ve bitmek tükenmek bilmeyen heyecanıyla karşılaştığı herkesi şaşırtır, eğlendirir ve etkiler. Bu sırada yaptığı hatalardan da ders çıkaran Anne dostluğu, aile sevgisini ve büyümeyi öğrenir.


L. M. Montgomery’nin çok sevilen ve Netflix tarafından diziye de uyarlanan bu kitabı, sizleri Anne’in uçsuz bucaksız hayallerle bezenmiş dünyasını keşfetmeye davet ediyor.

YAZAR :  L.M Montgomery 

ÇEVİRMEN : Çiğdem Köfüncü 

SAYFA SAYISI : 407

YAYINEVİ : Ephesus 

YORUM :  Herkese merhabalar uzun zaman sonra bir kitap bitirebildim sonunda.  Yarım bırakmayı hiç sevmesem de bundan önceki kitabımı yarım bırakmak zorunda kalmıştım. Sonrasında emin olduğum bir kitaba başlamak istedim ve bu kitap da netflix dizisini izlediğim Yeşilin Kızı Anne oldu. Dizisine hayran kalmıştım. Hatta sezonları bitirdikçe üzüldüğüm, bitmesini hiç istemediğim bir dizi oldu benim için. 4. sezonun gelmeyeceğini öğrendiğimde de hemen kitaplarına sarılmak istedim. Serinin ilk altı kitabı şu an elimde mevcut. Kitapların hızla çevrilip yayınlanması beni çok heyecanlandırmıştı. Çünkü dizinin devamını çok merak ediyordum ve dizinin satır aralarını okumak, öğrenmek çok istemiştim. Bilmediğim şey dizinin kitaba göre epey farklı olması. 3. sezonun bitimi ilk kitabın bitişine denk geliyor. Geliyor gelmesine ama iki farklı son diyebiliriz. Açıkçası dizinin gidişatı, olan olaylar kitaba göre çok daha güzel. Belki de ben önce dizisini izleyip aşık olduğum için bana öyle geliyordur. Ama kitap diziye göre daha dar kapsamlı çünkü sadece Anne etrafında: Anne'e odaklı ilerliyor. Diğer karakterlerin ne yaşadığı, ne hissettiği ancak Anne de olayın içinde olduğunda öğrenilebiliyor. Öğrendiğimiz şeyler de zaten çok kısıtlı. Kitapta olan bir kaç karakter dizide yok, dizide olan bir kaç karakter de kitapta yok. Açıkçası kitap boyunca dizideki birçok olayın ve karakterin ortaya çıkmasını bekledim ama meğerse dizi tam bir kitap uyarlaması değilmiş.

  Sadece kitap olarak değerlendirecek olursak...

  Kitap da güzeldi. Anne'in iç dünyasını yazar çok güzel anlatmış. Green Gables'ı çok güzel betimlemiş. Sonradan öğrendiğime göre Anne'i yazarken kendi hayatından da esinlenmiş. Hiç sıkılmadan okuttu kendini kitap.

Beklentim çok farklıydı o ayrı Ve ilk kitabın sonu beni baya bir üzdü diyebilirim. Hatta bu son serinin diğer kitaplarına devam etme şevkimi azalttı ama Anne ve onun hayal dünyası hayata olan umudu bana ışık oluyor. Hayatımın en zor döneminde tanıştığım bana umut veren  Anne'i kolay kolay bırakmam. Bir kaç kitap sonra tekrar seriye devam etmeyi düşünüyorum. Yeterince gevezelik yaptım sanırım.◕‿◕ 

 Benden bugünlük bu kadar...

Hoşçakalın

TuaGom : a little cute girl 2 sticker #5534834
"Birlikte son okuduğumuz hikayede yazdığı gibi, yıllar boyunca senin anıların yalnız hayatımda bir yıldız gibi parlayacak."

"Çabalayıp kazanmaktan daha önemli olan şey kazanamasan da çabalamandır."

"Marilla, sevdiğin birini memnun etmek için bir şey yapmak gerçekten harika bir duygu."

"Çocukken çok istediğin şeyler onları elde ettiğinde gözüne hiç de o kadar muhteşem görünmüyor."

"Bence ormanlar yazın olduğu gibi, kışın da çok güzeller. O kadar beyaz ve durgunlar ki sanki uyuyor ve güzel rüyalar görüyor gibiler.
Marilla, şu garip dünyada insan çok uzun süre kederli kalamıyor, öyle değil mi?"

" Yiyemiyorum. Derin bir çaresizlik içindeyim. Siz derin bir çaresizlik içindeyken yemek yiyebilir misiniz?"

"Ah, Marilla bir şeyleri iple çekmek mutluluğun yarısıdır." diye haykırdı Anne. "Onları belki elde edemeyebilirsin  ama hiçbir şey seni onlara kavuşmayı hayal etme coşkusundan men edemez. Bayan Lynde, 'beklentisi olmayanlar hayal kırıklığına uğramazlar, ' diyor ama bence hayal kırıklığına uğramaktan daha kötüsü hiçbir beklentinin olmamasıdır. "

"Çok rahatlamıştım ama bir şeyleri hayal etmenin en kötü yanı hayal etmeyi bırakmak zorunda kalmaktır ve bu insanın canını çok yakar.
Eğer onlardan kopartılacaksanız bir şeyleri sevmenizin hiçbir faydası olmaz, öyle değil mi?"

25 Temmuz 2021 Pazar


 DAVA KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

Franz Kafka'nın Dava adlı romanının bu çevirisi, yazarın Oxford Metinleri diye adlandırılan el yazıları üzerinde Amerikalı ve Alman uzman-ların yaptıkları son çalışmalarla oluşturulan metinden yapıldı.

Dava, Korku Çağı diye adlandırılan 20. yüzyılda insanoğlunun artık neredeyse kurtulunması olanaksız bir yazgıya dönüşen kuşatılmış yaşamının öyküsüdür.

Bu çağa korku egemendir, çünkü insan, hemcinsleriyle insanca bir dil aracılığıyla iletişim kurabilme, böyle bir dille insanca tepkiler uyandırabilme olanağından yoksun kalmıştır.
Albert Camus'nün deyişiyle, bu olanağın bulunmadığı bir çağ artık ancak "Korku Çağı" diye adlandırılabilir.

Kafka'nın Dava'da betimlediği yargılama süreci, böyle bir çağın en güçlü simgelerinden biridir ve onun eseri, insan insanın korkusu olarak kaldığı sürece, güncelliğini hiç yitirmeyecektir.


YAZAR: FRANZ KAFKA

ÇEVİREN: AHMET CEMAL

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 246

YORUM: 

Herkese merhabalar, bugün size edebiyatın dev isimlerinden biri olan Kafka'nın Dava romanı ile geldim. Roman Kafka'nın öldükten sonra çıkan kitapları arasında yer alıyor. Notlarının derlenmesi ve uzun uğraşlar sonucunda ortaya çıkan bu değerli eser okurken insanı etkisinde bırakıyor. Kitaba başlarken "Acaba konu bütünlüğü var mıdır?" gibi sorularım vardı. Sonuçta taslaklardan oluşan bir kitap okuyacaktım fakat kitap oldukça iyi bir şekilde hazırlanmış. Akış ve dil oldukça iyi ve çeviride çok iyi olmuş. Okuru yormayan ve günümüzle de bağlantılı bir kitap. Yasalar, Adalet gibi kavramları eleştirmekten geri durmayan bu kitap günümüzün bir özeti gibi. Korku çağı olarak adlandırılan bir çok dönem oldu fakat bence en beteri bu günlerde yaşanıyor. Yargı ve davalar ile bezdirilen insanlar, yargının iktidarların oyuncağı olması gibi konularda kitapta geçen ortamdan çokta farkımız yok, benim düşüncem bu yönde. Bu kitabı okurken Orwell'ın  "1984" adlı romanı aklıma geldi. Bu iki kitapların yakın aralıklarla okunması çok etkili ve keyifli olabilir.  Kısacası ben kitabı sevdim, tavsiye olarak söylemek istediğim ise bu ve bu gibi kitapların 25 yaşının üstündeyken okunması kitabın alt metninin anlaşılması için önemli olabilir. Bence bu gibi klasiklerin okunması biraz ileri yaşlarda yapılırsa daha etkili olacaktır. 

PUAN: 4.5

29 Haziran 2021 Salı


 

YENİ TANRILAR KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: 

Bilgelik yaralarımızın kılığına bürünür. Bize nasıl gizlice kanayacağımızı öğretir.
Delilik belki de artık değişim geçirmeyen bir acıdan başka bir şey değildir.
Hangi eski yazarda okudum üzüntünün kanın yavaşlamasından ileri geldiğini? Tam da budur üzüntü:  Durgunlaşan kan.
İnsanı hiçbir şey, o ana kadar kendine itiraf etmeye cesaret bulamadığı, hatta bihaber olduğu kusurlarından birinin berrak görüntüsüyle uykuya dalmaktan daha iyi vicdan sahibi yapmaz.
Söz ve sükût. Konuşan bir delinin yanında, ağzını açmayan bir delinin yanında olduğundan daha güvende hissederiz.
Cioran, taklit edilemez yazı ustalığı ve ürkütücü zihin açıklığıyla tüm zehrini yaşamın üzerine akıtıyor. Yine de Yeni Tanrılar’ı kaplayan mutlak umutsuzluğa ve karanlık sayfalara son cümlede hayat mucizesinin zayıf ışığı sızar: "Hepimiz, her anı bir mucize olan bir cehennemin dibindeyiz."

YAZAR: E.M. CIORAN

ÇEVİREN: MURAT ERŞEN

YAYINEVİ: REDİNGOT KİTAP

SAYFA: 136

YORUM:  Herkese merhabalar bugün size Cıoran'ın belki de en çok okunan ve bilinen kitabı olan "Yeni Tanrılar" ile geldim. Kitabımız deneme türünde,  Cioran'ın bazı konulardaki fikirlerini okuyoruz. Kitap altı başlık altında önemli konularda ilerliyor, çok sağlam tespitler ile insanın ufkunu açan bu kıymetli kitabın başlıkları şu şekilde: 
,
*Kötü Demiurgos
*Yeni Tanrılar
*Paleontoloji
*İntiharla Karşılaşmalar
*Kurtulmamış Olan
*Boğulmuş Düşünceler

Bu başlıklar altında insan ve insanın zihni incelenirken Cioran'ın ne kadar farklı bir düşünce yapısı olduğunu görüyoruz. Keyifli fakat zorlu bir okuma sizi bekliyor. Zorlu dememin sebebi her cümlenin kavrayarak okunması gerektiğini düşündüğüm için. Yazarın derin bir bilgi birikimi ve kültür seviyesi var ve sizlerin de bunları bildiği varsayılarak konular anlatılıyor. Bu sebepten kendinizi yeterli hissettiğinizde kitabı  okursanız sizin için daha keyifli okuma olur diye düşünüyorum. 

PUAN: 4.0