function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

26 Ocak 2018 Cuma

GÜLÜN ADI KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:  

Umberto Eco’nun 1980’de yayımlanan dev romanı Gülün Adı, çağdaş klasikler arasında yerini çoktan aldı. Çok katmanlı bir yapıt olan bu romanda, 1327’de İtalya’daki bir manastırda geçen bir cinayet soruşturması anlatılıyor. Dünyanın belli başlı tüm dillerine çevrilen Gülün Adı yayımlanışının üzerinden 21 yıl geçtikten sonra, yazarı tarafından yeniden ele alındı; bazı bölümler eklendi, bazı bölümler çıkarıldı. Gülün Adı’nın bu yeni bir soluk 
kazanmış olan formunda, yine kendinizi XIV. yüzyıl Avrupa’sının dinsel entrikalarının ortasında bulacak, gizemli bir öykünün labirentlerinde din ve bilimin çatışmasını izleyeceksiniz. 

Günümüz edebiyatına bambaşka bir soluk getiren, yepyeni bir türün kapılarını açan Gülün Adı, hem Ortaçağ Hıristiyan dünyasını derinliğine irdeleyen bir tarihsel roman hem de büyük bir ustalıkla kurulmuş, soluk soluğa okunan bir polisiye öykü. 


YAZAR: UMBERTO ECO

ÇEVİREN: ŞADAN KARADENİZ

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 733


YORUM: Herkese merhabalar. Uzun zamandır yorum giremedik bunun en büyük nedeni de Gülün Adı. Kitap çok güzel ama herkesin bildiği üzere epey kalın bir kitap. On, on iki gün gibi bir sürede anca okuyabildim. 

Kitap bu yılın ilk favorisi oldu bile. Çok güzel bilgi dolu bir kitap ve hiç unutamayacağım.  Bu kitap kitaplığımın gözdelerinden oldu. Eco'ya hayran oldum diğer kitaplarını da alıp biran önce okumak istiyorum. Eco bir tarihçi, bir Sembol bilimci, Labirent tutkunu ve her tür mekanikten anlayan çok zeki bir yazar. Eco'nun lakabı Dedalus (Akıllı İşçi) bu lakabı yaptığı işlerle misliyle hak ettiğini düşünüyorum. Kitabın kalınlığı sizi korkutmasın bende oldukça çekimser başladım fakat başlayınca gerisi su gibi geldi. Ortaçağ tarihine bir ilginiz varsa veya Hristiyanlığa bir merakınız varsa kesinlikle okuyun derim. Eco bir kitap koleksiyonuna sahip ve tam 50.000 kitaba sahip. Bu kitapları bir apartmanda kendisinin tasarladığı bir labirentte saklıyor. 

Engizisyon mahkemelerinden, Dominiken tarikatına ,Katarosçulara , Fransiskenlere, Benediklere kadar bir çok tarikat ve bu tarikatların görüşleri uzun uzadıya anlatılıyor. Bütün bu  bilgiler bir cinayetin etrafında okura aktarılıyor. Daha çok uzatmadan kitaba geçelim. 

Kitap İtalya'da bir manastırda bir ceset bulunmasıyla başlıyor. Bildiğiniz üzere Ortaçağda hukuk işleri bu günkü gibi olmuyordu. Dominiken yani Kara Rahiplerin kurduğu Engizisyon mahkemeleri vardı ve bu mahkemede Dominiken rahipleri sorguculuk ve yargıçlık yapıyorlardı. Bir çok kadının ölümünden sorumlu olan bu kanlı tarikat o dönemde kadını şöyle tanımlıyor: " Kadın Şeytanın Arabasıdır." 

Önceden bir Dominiken ve dolayısıyla eski bir sorgucu olan William bu cesedin bulunduğu Manastıra yollanır ve soruşturma yürütmesi istenir. William yanında çömezi Adso ile manastıra giderler. Eski Dominiken olan William; artık Fransisken tarikatına geçmiştir ve Minorit denilen rahiplerden olmuştur. Fakat Sorgucu olduğu dönemlerde çok ünlü olduğu için tarikat farklılığı bir kenara bırakılıyor ve soruşturma başlıyor. Manastırda  kayalıkların dibinde bulunan cesedin izini süren kahramanlarımız  daha bu olayı aydınlatmaya çalışırken hemen ikinci bir cinayet işlenir. Bu cinayetler çoğalacaktır ve  bu cinayetler zinciri çözülmez bir hal alacaktır. Romanın en keyifli tarafı da burada başlıyor. Ortada esrarengiz bir kitap, girilmesi kesinlikle yasak olan  girenin tekrar çıkamadığı labirent şeklinde bir kütüphane. Bakalım kahramanlar ne yapacaklar.   

Burada bahsettiklerim umarım ilginizi çeker ve alır okursunuz. Herkese tavsiye ederim. 

PUAN: 5.0 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder