function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

3 Kasım 2017 Cuma

MECBURİYET KİTAP YORUMU:

ARKA KAPAK YAZISI:
Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder. Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalmıştır. Ferdinand her ne kadar “insanlığın ötesinde bir vatanı” olmasa da, “yirmi milyon insanı boğan o zinciri” kıramayacağını düşünür...

YAZAR: Stefan ZWEIG

ÇEVİREN: Gülperi SERT

YAYINEVİ: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

SAYFA SAYISI: 50

YORUM: Herkese merhaba. Bir Stefan Zweig klasiğinden daha bahsetmeye geldim . Yazarın okuduğum ilk kitabı Satranç'tı ve o kitaptan sonrada arkası kesilmedi Zweig'den okuduğum kitapların. Her kitabında yazar beni etkiliyor ve diğer kitaplarına merakım daha da artıyor. Mecburiyet'te de öyle oldu. Arka kapak yazısını okumak yeterliydi kitabı alıp okumak için. Normalde savaş konulu kitaplara biraz soğuk baksam da,  Sweg'in savaş  dönemiyle ilgili yazdıkları tabi ki de merakımı cezbetti. Çünkü bu adam her şeye farklı bir persfektiften bakıyor ve konu ne olursa okutturuyor kendini. Çok kısa olan bu kitap tek seferde bitirilebilir. Kitaba başladıktan sonra bir bakıyorsunuz ellinci sayfaya gelmişsiniz ve kitap bitmiş. Arka kapak yazısında konudan çok güzel bir şekilde bahsedilmiş o yüzden ben direk kendi yorumuma geçmek istiyorum.

  Kitabın başında bizi çevirmenin ön sözü karşılıyor. Zweig kitabı yazma aşamasında kitabın adının önce Firari olarak belirlemiş ve sonrasında da Mecburiyet olarak değiştirmiş. Çokta iyi olmuş bence çünkü ''Mecburiyet'' adı bu kitaba cuk oturmuş. 1920 de yazılan eser Zweig'in savaş karşıtı düşüncelerinden izler taşıyor. Gerçekte de Birinci Dünya Savaşı'nı ülkesinden başka bir yerde geçiren yazar, o dönemde yaşadıklarından bahsetmiş kitabında. Yaşadıklarını anlatırken o dönem hakkında bir çok da durum incelemesi yapmış. İnsanların durumu, yaşadıkları, düşünceleri hakkında bir çok  şey öğrenebilirsiniz bu kitaptan.

  Ressam Ferdinand ve karısı Paula arasındaki diyaloglar, eşi Paula'nın güçlü bir kadın olması, ne olursa olsun savaşa isyanını bir an bile yitirmemesi ve eşine yaptığı haklı baskı beni çok etkiledi. Paula'nın karakterine ve aşkına hayran kaldım. Pek çok yerde ana karakter Ferdinand'ı gölgede bırakan Paula karakterinin, savaşa boyun eğmemesi, insan öldürmekteki caniliği , üstüne basa basa söylemesi ve lafından geri adım atmaması tam bir güçlü kadın örneğiydi. Paula'ya rağmen sanki hipnotize olmuş gibi Ferdinand'ın ülkesine dönme ısrarı Paula'yla birlikte beni bile çileden çıkarttı bazen. Kitapta ana karakter Ferdinand'ın mecburiyetten duyduğu hisleri ve karısının Ferdinand'ı bu mecburiyet hissinden kurtarma çabasını okuyacaksınız. Ben çok beğendim bu kitabı umarım sizde beğenirsiniz .Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim . Hoşça kalın :)

PUANIM: 5.0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder