DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU KİTAP YORUMU:
-Elimdeki baskının arka kapak yazısı mevcut değil. Yazarın portresi bulunuyor-
YAZAR: PEYAMİ SAFA
YAYINEVİ: ÖTÜKEN NEŞRİYAT (1993 BASKISI)
SAYFA: 114
YORUM: Herkese merhaba bugün Türk klasikleri dendiğinde akla gelen bir kitapla geldim, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu... Okumak için biraz geciktim mi? Evet ama olsun anlayarak, yorumlayarak ve tam bir tahlille okumak çok önemli. Bazı klasiklerimiz lise, ortaokul gibi erken yaşlarda bir ödev gibi dayatıldığında bence o eserlerin kıymeti kayboluyor. Gençler bu kitapların maneviyatından çok alacakları nota odaklandıkları için özümseyemiyorlar ve hatta Türk klasiklerine bir nebze duvar örüyorlar. Benim elimdeki bu baskı gibi günümüz Türkçesinden bir nebze uzak olan baskılara zaten hiç yaklaşılmıyor. Neyse burada beylik laflar etmeyeceğim.
Ben kitabı çok sevdim. Yazarın da hastane günleri göz önüne alındığında kitabın bir hastanın psikolojisini yansıtmaktaki başarısının kaynağı anlaşılıyor. Kitapta ki karakterin ismi yok. On beş yaşında olduğunu biliyoruz. Bacağından mustarip. Yedi senedir ağrısız, acısız yürümenin hayalini kuruyor genç adam. Uzak bir akrabası olan Paşa ona kol kanat germese belki de çok daha kötü olacak her şey. Hem Paşa'nın kızıyla da çalkantılı bir gönül ilişkisi içinde bu hasta genç. Kendinden dört yaş büyük Nüzhet ile hem kardeş gibiler hem de kardeşliğin ötesine geçen anlar paylaşıyorlar herkesten gizli.
Aşık genç adam ama oluru yok gibi. Ayrıca önemli bir hekim de Nüzhet'e talip alıp Berlin'e götürmek niyetinde. Tüm bu olanların ardında genç adamın psikolojisi ve hekimlerle mücadelesi anlatılıyor romanda. Bacağı her an kesilebilir çünkü. Bir uzvun geride bırakacağı boşluğu kendince kıyaslıyor genç adam. Bir diş eksildiğindeki kalan boşluk hissini bacağında hissettiğinde ruhu daralıyor. Bir yandan çok okumak, çok yazmak derdinde ama hayat müsaade etmiyor. İşte böyle... Kısa ama derin bir kitap. Olaylardan çok psikolojik çözümlemelerle öne çıkıyor. Önerimdir okuyalım efendim.
PUAN: 3.8