function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

2 Temmuz 2025 Çarşamba

ÜÇ İSTANBUL KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  Türk romanının kilometre taşlarından biri daha Oğlak Klasikleri arasında... Yirmiyi aşkın, önde gelen roman kahramanı, bir romanı roman yapan bütün ruh çözümlemeleriyle karşınızda. Bir o kadar sayıda gerçek tarihi kişilikler ile başka yardımcı unutulmaz tipler romana ustaca yedirilmiş... Simsiyah ve otuz üç yıl sürmüş Abdülhamit dönemi baskısıyla “İstibdat İstanbul’u”... Ve bütün bu İstanbullar’ı dikey olarak kesen bir yazar hayatı: Muharrir Adnan Bey.
Bugüne kadar yapılmış olan bütün sıralamalarda ilk 10’a girmiş olan efsanevi roman Üç İstanbul’u okumuş olanlara katılmak isteyenlere. 

 

YAZAR: MİTHAT CEMAL KUNTAY 

YAYINEVİ: OĞLAK YAYINLARI

SAYFA: 575

YORUM:  Herkese merhaba bugün çok uzun zamandır okumak istediğim bir kitapla geldim. Üç İstanbul... Yazarın tek kurgusal eseri olsa da büyük oranda tarihe ışık tutuyor diyebiliriz. Kitabın ismi üç farklı dönemden geliyor. İstibdat dönemi, İttihatçıların yönetimi büyük oranda ele aldığı dönem ve milli mücadele, mütareke dönemi. 

Kitap tamamen tarih kitabı değil, hayır korkmayın. Kitap tam olarak tarihle iç içe harika bir kurgu. Beni bu tarihi romana daha çok bağlayansa Adnan karakteri. Kendisi bir muharrir yani yazar. Bütün kargaşaların içinde bitirmeye çalıştığı romanı kendi kibri gibi ne bitiyor ne de kaldırıp atılamıyor... 

Kitapta kırktan kadar karakter var ve her biri baş karakter niteliğinde diyebiliriz. Bu kırk karakterin arasında akrabalık, dost ve düşman ilişkileri olduğu için bunları takip etmek biraz zor olsa da ilk bir kaç yüz sayfada alışıyorsunuz.  Kitabın dili içinse saatlerce konuşabilirim çok lezzetli, çok kıymetli ve edebi bir dil. Tabii döneme ait bizlere uzak terimler, unvanlar çokça kullanıldığı için okuma hızımı düşürdü fakat  onlara da alıştım. Hatta araştırırken eski kelime dağarcığımı da biraz olsun geliştirdim diye düşünüyorum.  

Kitabın konusuna kısaca değineyim. Uzun uzun anlatmak istesem de bu zor çünkü bu denli hacimli bir kitap çok katmanlı ve bu katmanlar arasındaki geçişler dahi farklı bir kitap olabilir gibi hissediyorum. 

Yazar yahut yamak için didinen Adnan Bey henüz taze avukattır.  Babası 93 harbinde ölünce annesiyle İstanbul'a gelmiş burada büyümüştür. Babası gibi nice şehitlerin, yaşadığı zor çocukluğunun suçlusu olarak 2.Abdülhamit ve onun sadrazamlarını, paşalarını görüyor.  Baskıcı dönemi eleştiren aydınlarla bir araya gelerek sistemi eleştiriyor, gelecek için hayaller kuruyor. Bütün bu entelektüel kimliğinin yanı sıra hasta annesine bakmak için çalışmak zorunda. Tarih ve edebiyat öğretmenliği yaparak geçinmeye çalışırken kendini her zaman haksızlığa uğramış hissediyor. Gelecek için istemeden hırslara bürünüyor...  

Ders verdiği iki hanımefendiden birine sırılsıklam aşık olunca işler karışıyor. Güzeller güzeli Belkıs  Erkânıharp Müşirinin kızı. Adnan onu gördükçe fakirliğine lanet ediyor bu durum hırslarını her geçen gün tetikliyor.  Tarihin içinde bir aşk üçgenini okuyor Adnan'ın hırslarına yenik düşüşünü, sahte dostluklarla gönül eğleyişini okuyoruz. 

Bu çok katmanlı romanı okuduktan sonra kaçırdığım noktaları yakalamak için Fethi Naci'nin "Yüz Yılın 100 Türk Romanı" kitabından Üç İstanbul kısmını okudum.  Romanı gerçek anlamda çok iyi tahlil eden Naci şöyle diyor, "Çürüyen, yozlaşan İstanbul ve bu İstanbul'un çürümüş yozlaşmış insanları... Mithat Cemal Kuntay'ın romanından sürekli olarak bir leş kokusu gelir burnunuza...  O çürüme içinde namuslu insan olarak  Şair Raif'le  Dağıstanlı Hoca'yı, iyi insan olarak bir Süheyla'yı görüyoruz... Mithat Cemal, namuslu ve iyi insanları anlatmaktan zevk almaz gibidir..." 

 Eseri okursanız kesinlikle  Fethi Naci'nin yorumlarını da okuyun derim. Bir başka kitapta görüşmek üzere... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder