function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

30 Ocak 2025 Perşembe


MESLEĞİM YAZARLIK KİTAP YORUMU: 

ARKAKAPAK:  Roman yazmak yüreğinizdeki karanlığın dibine dek inmektir. Yalnız yapılan bir iş olduğunu söylemek sıradan bir ifade olur ama roman yazmak –özellikle de uzun bir roman yazmak- gerçekten de yalnız yapılan bir iştir. Bazen derin bir kuyunun dibinde tek başıma oturuyormuşum gibi bir hisse kapılırım. Ne kimse yardım edebilir bana, ne de biri çıkıp *Bugün iyi iş çıkardın* diyerek sırtımı sıvazlar. Neticede ortaya koyduğum eser birileri tarafından (elbette iyi olmuşsa) övülebilir ama kimse roman yazma işinin kendisini değerlendirmez. Bu, yazarın tek başına sessizce sırtlanacağı bir yüktür. Yaşayan en büyük edebiyatçılardan biri olan Haruki Murakami’den bir meslek olarak *yazarlık*... Tüm yazma heveslilerine ilham verecek tespitlerle dolu, *yazma dersleri* olarak da okunabilecek bir metin.

YAZAR: HARUKİ MURAKAMİ 

ÇEVİREN: ALİ VOLKAN ERDEMİR

YAYINEVİ: DOĞAN KİTAP

SAYFA SAYISI: 207


YORUM: Herkese merhaba bugün yazmak üzerine harika bir kitapla geldim. Murakami ülkemizde de dünyada da epey tanınan bir yazar. Kitapları hemen her ülkede çok satanlar listesinde. Bu usta yazarın edebiyata, yazamay bakışı nasıl? Eleştirileri neler, yeni başlayan yazarların karşılaşabileceği zorluklar bu kitapta anlatılıyor. 

Açıkçası ben okurken sanki başım sıkışmışta Murakami'ye bir şeyler sormuşum o da açık yüreklilikle anlatıyor gibi. Yazmaya karar verdiği ilk an ve yazarlık serüveninde başına gelenler ülke, millet fark etmeksizin bir çok yazarın deneyimleyeceği yahut deneyimlediği şeyler gibi geliyor bana. 

Kitabı okurken Murakami'nin Japon halkına biraz sitemli olduğunu hissettim gerçi bunu açıkça da söylüyor. En acımasız eleştiriler, en zor kabullenme belki de kendi milletinden geliyor. Son bölüm hariç diğer bölümleri keyifle okudum, son bölümde biraz eleştirel yaklaştım yazara. Batı özentiliği, hafiften bir pazarlık kokusu çalındı burnuma. Son bölüm Murakami'nin Amerika'da yaşadığı dönem ve orada ki popülerliği  üzerine. Bilemedim kendi halkından aldığı ağır eleştiriler, dile, üslüba olan yaklaşımlar bana Orhan Pamuk'u anımsattı. Bizler de Pamuk hakkında sanki yakın eleştiriler içindeyiz. 

Kitabı okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Yazma meraklılarına şimdiden keyifli okumalar dilerim. Harika bir yazarın harika tavsiyeleri sizleri bekliyor. 

PUAN: 4.5 /5

16 Ocak 2025 Perşembe

Hyunam - Dong Kitabevi Kitap Yorumu

 


ARKA KAPAK YAZISI :  Youngju her şeyi doğru yapmıştır; üniversiteye gitmiş, düzgün bir adamla evlenmiş, saygın bir işe girmiştir. Sonra bir anda her şey altüst olur. Tükenmişlik hissiyle eski hayatını terk eder, zirvedeki kariyerini bırakır, kocasından boşanır ve hayalinin peşinden gider. Bir kitapçı dükkânı açar...

Youngju ve müşterileri, Seul’ün şirin bir mahallesinde kitapların arasına sığınırlar. Yalnız bir baristadan evli ama mutsuz bir ev hanımına ve Youngju’da özel bir şeyler olduğunu gören yazara kadar hepsinin geçmişinde hayal kırıklıkları vardır. Hyunam-Dong Kitabevi zamanla onların, hayatı nasıl yaşamaları gerektiğini öğrendiği yer haline gelir.

YAZAR :  Hwang Bo-reum 

ÇEVİRMEN : Nilay Özeser 

YAYINEVİ : ATHİCA YAYINLARI

SAYFA SAYISI :  285 

YORUM: Herkese merhaba size okumak için sabırsızlandığım bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Hyunam- dong Kitapevi… Arka kapak yazısını okuduğumda kesinlikle okumalıyım dediğim bir kitaptı. Kapağı zaten o kadar tatlı ki keşke böyle kapaklı bir defterim olsaydı dediğim kitap kapaklarından. Bu aralar bilinçli olarak yapmasam da son üç kitaptır ‘’anda yaşamak’’ temalı kitaplar okuyorum. Bu kitap da şu anı güzel yaşamak konusunu çok güzel işleyen bir kitaptı. Pişmanlıklar, korkular ve endişeler, küçük mutluluklar, başarı, başarısızlık… Bu kitapta hayatta yaşadığımız her şey var aslında. Karakterlerin özellikleri  yaşanılan şeyler o kadar hayatın içindendi ki. Hepsiyle okudukça bağ kurdum. Kitabı okuduğum süreçte o kitapevinde kahve kokuları eşliğinde karakterleri izlemiş gibi hissettim kendimi. Gözümde kolay canlandırabildiğim bir kitaptı. Aktı gitti resmen. Kore dizisi izler gibi kitap okudum diyebilirim. Uzun zamandır kore dizisi izlemediğim için de bu, ayrı bir hoşuma gitti. Okurken keşke bu kitap dizi ya da film olsa diye çok geçirdim içimden. Keşke bitmeseydi diye düşündüğüm kitaplara denk gelmek de kolay olmuyor. Bu yüzden bu kitabın yeri bende hep ayrı kalacak. Çok şey öğrendim bu kitaptan. Her bir karakterde biraz kendimi buldum. Düşüncelerime yön veren bir kitaptı. Özellikle Kore Edebiyatına ilginiz varsa bence bu kitap okuma listenizdeki kitaplar arasında kesinlikle olmalı. Eminim çok seveceksiniz. Şimdiden iyi okumalar dilerim. 💓💓


13 Ocak 2025 Pazartesi


  BOŞ ZAMANLAR KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK:  

Burası neden çok tanıdık geldi sana? Çocukluğunun ıssızlığını bulman ve unuttuğun kokuları duymandan olsa gerek. Evlerden birinde biber kızartılıyor, sokak aralarında çocuklar oynuyor, yaşlı kayalar ise acı çekiyordu. Girdiğin bir kahvede ortaya verdiğin selam askıda kaldı. Müşterisi değişmeyen mekânın yabancısısın. Boş Zamanlar edebiyatımızın usta öykücüsü Cemil Kavukçu’nun yeni kitabı. Küçük ayrıntılardan katı gerçekleri çekip çıkaran, gölgesi koca bir yaşama vuran bir anıyı ince ince işleyen yazar her zamanki gibi iç dünyaların derinlerine nüfuz ediyor. Toplumun farklı katmanlarından kişilerin sanrılı gerçekliklerine, sıkıntı ve çilelerine, bağımlılıklarına, yaşadıkları küçük yerlerden kurtulma hayallerine ve sürgün edilmişliklerine ışık tutan yazar bir kez daha görünürdeki gerçeklik ile yaşananlar arasındaki uçurumları gözler önüne seriyor.


YAZAR: CEMİL KAVUKÇU 

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 80 

YORUM: Herkese merhaba bugün uzun zamandır tanışmak istediğim bir yazarın kitabıyla geldim. Cemil Kavukçu'nun modern edebiyatımızda öykücülük anlamında yeri büyük. Ben de Boş Zamanlar kitabı ile bir başlangıç yapmak istedim. Bence yazarın en iyi kitaplarından birini okumadım öyle hissediyorum. Daha güzel kitapları vardır muhtemelen. Boş zamanlarda gerçekten çok sıkılan bir adamın haykırışları gibi geldi bana. Tam olarak konu bütünlüğü olmasa da öyküler arasında bağlantılar var. Daha çok öznel, kişisel anların öyküleşmiş formları gibiydi okuduklarım. 

Eserin içinde, biri uzun olmak üzere altı öykü var. Bu uzun öykü Fayık ve Diğerleri sanki bir çatı öykü gibi sonradan gelen öykülerle dirsek temasında. Ben yazarın diğer öykülerini merak ettim, bu kitaptan tam olarak istediğimi aldım mı emin değilim ama Cemil Kavukçu okumaya devam etmek niyetindeyim. 


PUAN: 3.5 

9 Ocak 2025 Perşembe


 2084 KİTAP YORUMU:  Hacı adayları çoğunlukla tehlikeli koşullarda uzaklardan, ülkenin dört bir yanından yayan gelirlerdi, üstleri başları dökülürdü, ateşleri olurdu; hikâyeleri kehanet, mucize, sefalet ve suç doluydu, daha da rahatsız edici olan hepsini alçak sesle anlatmalarıydı, ta ki en ufak sesle duraksayıp omuzlarının üzerinden dikkatle etrafa bakana dek. Hacılar ve hastalar, muhafızlar ya da belki de korkunç V’ler tarafından suçüstü yakalanma ve aşağılık cemaatin, yani Putperestlik Birliği’nin propagandacısı, makouf olarak suçlanma korkusuyla, herkes gibi, daima tetikteydiler. Ati, uzaktan gelen bu yolcularla iletişim kurmayı severdi, bunun için çaba gösterirdi, seyahatleri boyunca biriktirdikleri hikâyeleri, keşfettikleri şeyleri dinlemekten hoşlanırdı. Ülke o kadar büyük, o kadar bilinmezle doluydu ki insanın bu gizemlerin içinde kaybolası geliyordu.

George Orwell’ın 1984’üne ithaf niteliğindeki bu romanda Boualem Sansal, dine dayalı, totaliter rejimlerin sınırlarını genişleterek okuru yakın gelecekte geçen gerçek bir kâbusun, bir din distopyasının içine çekiyor ve böyle bir dünyada umudun hâlâ var olup olmadığını sorgulatıyor... Sıradan bir Abistanlı olan Ati, tarihin yok olduğu, kültürel farklılıkların ortadan kaldırıldığı, zorbalık ve tahakkümle tek bir inancın dayatıldığı ve insanların düşünmelerine imkân verilmediği bir ülkede, yani Abistan’da aslında başka gerçeklikler olduğunu fark eder ve tüm korkularına rağmen bunların peşine düşer...

YAZAR: BOUALEM SANSAL

ÇEVİREN: ŞİRİN ETİK 

YAYINEVİ: AYRINTI YAYINLARI

SAYFA: 223

YORUM: Herkese merhaba bugün size çok merak ettiğim, çok severek aldığım ama beni hayal kırıklığına uğratan 2084 ile geldim. Ben distopya severim özellikle kitabın arka kapağında 1984'den bahsedince çok ilgimi çekmişti ayrıca bu kitap bir din distopyası. Gerçekten ilginç ve keyifli bir okuma olur diye düşündüm ama kitap ilk sayfadan anlatım açısından sınıfta kalıyor. Yüzeysel, betimlemeden uzak, derinliksiz ve neredeyse diyalogsuz bir anlatımla insanın atmosfere girmesi çok zor oluyor. 

Oldukça cesur göndermeler, güzel düşünceler olsa da eseri kurgusal değil daha çok deneme niteliğinde yazsaydı yazar belki daha iyi olurdu ben kurgu ve anlatımı çok zayıf buldum. Olaylar arasında neden sonuç ilişkisi, okuru inandırmak için bir gayret yok. Anlatım kopuk kopuk.

Kitabımız Ati adında otuzlu yaşlarda bir adamın sanatoryumda yatarken nedensiz bir aydınlanması ile başlıyor. İçine doğduğu düzeni temellendirmeden sorgularken yazar bize içine girdiğimiz dünya hakkında kopuk bilgiler vererek bizi dünyasına çağırsa da bu çağrı gerçekten cılız. Ati bir senelik tedavisinin ardından taburcu olup yaşadığı kente bir yılı bulan bir yolculukla ulaşırken tanıştığı Nas adındaki araştırmacıdan kaynaklı içinde yaşadığı topluma daha çok şüpheyle bakıyor. Anlatılan dünyada hem çok ilkel kullanımlar hem çok gelişmiş teknolojilerin olması bağlantı kurmakta zorluk çıkarsa da anlatılmak istene şeye odaklanarak bunları görmezden geldim. 

Ati bu yolculuktan sonra kendi kendine geldiğinde yeni bir işe başlıyor ve yazar bize kopuk bir şekilde içinde bulunduğumuz dünyayı anlatmaya devam ediyor. Kitapta bir karakter olduğunu unutacağınız kadar sayfa sonra birden Ati'ye  geri dönüyoruz ve genç adam sorgulamalarına devam ediyor... 

Kitabı ne yazık ki başarılı bulmadım. Anlatımı, kurgusal zayıflığı ve edebi yönü gerçekten zayıftı. Bir şeyleri, birilerini eleştirmek için yazılmış gibiydi. Amaç edebiyat yapmaktan ziyade bir taraf olduğunu göstermek gibi geldi.  Meraklısı şans verebilir. 


PUAN: 2.0