function goClicked() { $('#yunero').empty().append(' loading ...'); youTubeURL=$('#youTubeUrl').val(); loadYunero(); }

25 Eylül 2024 Çarşamba

 

SARSINTI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Sustunuz… Uzunca bir süre sustunuz. Niye böylesiniz? Böylesiniz işte. Sevdiğini hiç bağıra çağıra söyleyememişler gibisiniz. Haksızlık görünce dili tutulmuşlar gibi… Suskun. Bedeni huzurda namaza durmuş, kafası başka yerde münafıklar gibisiniz. Verdiğiniz sözleri yutmuş, ettiğiniz yeminleri bozmuşsunuz. Duyulmasından korkmuşsunuz. Olduğunuzdan cesur davranıp zayıflığınızı saklamışsınız. Sesinizin çok çıktığı anlarda boyun eğmişsiniz sanki... Âciz. Keşke söylemeyi değil duymayı öğrenseydiniz... Barış İnce, büyük beğeni toplayan romanı Çelişki’den sonra okurlarını her anlamda “sarsacak” bir romanla karşımızda. “İsimsiz” bir adadaki esrarengiz cinayetler, ada halkını avucuna almış, mafyalaşmış bir dinî grup, bir masa etrafında toplanıp hem kaybolan arkadaşlarının hatırasıyla hem de dostlukları ve aşklarıyla hesaplaşan üç arkadaş ve tüm gizemlere ışık tutacak sahipsiz bir günlük… Sarsıntı, yalnızca bugüne değil Türkiye’nin tüm zamanlarına, artık katran bağlamış acı gerçeklerine dair, ustaca yazılmış bir roman.

YAZAR: BARIŞ İNCE

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 120 

YORUM: Herkese merhaba bugün uzun zamandır elimde olan bir kitapla geldim. Sanırım üç dört sene önce Can Yayınları kampanyasından D&R dan bu kitabı almıştım. 8 lira indirim yahut 16 lira kampanyasındaydı sanırım. Evet bir zamanlar kitapların fiyatı bu kadar ucuz olabiliyordu... 

Kitap hakkında çok güzel yorumlar görmüştüm yazarla da tanışmak istiyordum fakat bazen kitaba eliniz gitmez işte ben de ancak okuyabildim. Sevdim mi? Evet güzeldi fakat ben kitabın içindeki oyunu biraz erken fark etmiş olmalıyım ki daha başka bir sürpriz bekledim. Kitabın sonu çok tatminkar değildi ama yine de güzel bir kitaptı. İnsanların iç çatışmalarını, yüzleşmelerini okuduğumuz bir eser. Kitaptaki Bulgurcular tarikatı kanımca daha detaylı anlatılabilirdi, işlenen cinayetler diye çokça konuşulan bu cinayetler biraz daha detaylı anlatılsaydı bence daha güzel olabilirdi. Bunlar ufak eleştirilerim fakat yazarın ustalığı malum. Çağdaş edebiyatımızdan bir şeyler okumak niyetindeyseniz bu kitaba bir şans verin derim. 

Genel olarak kitabın konusu şöyle, bir adamız var. İsimsiz bir ada fakat eğede olduğu malum gibi... Bir depremle sarsılmış halkı kaçışmış. Bir de demirbaş bir fenerimiz var. Adamın en yüksek yerinden insanları izliyor. İnsan ruhunu aydınlatan bir fener gibi düşünelim bence... Bu fenerin uzağında fakat bolca fener ışığının yansıdığı bir koyda içkili bir restorandın var. Sahibi Levent ve arkadaşları koyu bir sohbetteler.  Bu sohbet nerelere gidiyor bir bakın derim. 


PUAN: 3.5 

20 Eylül 2024 Cuma


 HER GÜN PERŞEMBE OLSA KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Yaşlı kadının plastik bir kutu içinde sunduğu lokumları sever, hele pembe olanlara bayılırdı. Yaşlı kadın güllü diyordu onlar için. Tadını tam çıkaramadığı, ama limona benzettiği sarılarını da severdi. Yalnız yeşil olanlardan hoşlanmaz, ağzını yakan keskin nane tadından nefret ederdi.

Bazen yaşlı kadın kutuyu masanın üzerinde bırakıp giderdi. Küçük kız o zaman kutudaki lokumları dilinin ucuyla ıslatıp tozlarını siler, renklerini açığa çıkarıp pembelerini seçerdi. Sonra öbürlerini kutunun dibinde biriken toza bular, bir şey olmamış gibi yerine otururdu.

Attilâ Şenkon`un, 1991 Akademi Kitabevi Öykü Özendirme Ödülü`nü alan bu ilk kitabı, gerçek ile masalın, var ile yokun arasında erimiş incecik çizgide gezinen kısacık ve duygu dolu öykülerden oluşuyor.

Her Gün Perşembe Olsa, otuz yıl önce kaleme alınmış olmasına rağmen güncelliğini hiç yitirmemiş öykülerin kitabı.

YAZAR: ATTİLA ŞENKON

YAYINEVİ: İLETİŞİM YAYINLARI

SAYFA: 87

YORUM:  Herkese merhaba bugün Attila Şenkon'un ufacık ama çok güzel öykü kitabıyla geldim. Sanırım yazar Everest Yayınları ile anlaştığından İletişimden çıkan kitapları bir çok yerde çok uygun fiyatlara satılıyor. Ben de bu kampanyalardan ilk önce Hoş Bulduk Hayat kitabını edinip okumuş çok da sevmiştim. Sonra bu öykü kitabını görünce de hemen aldım. Bu kitap ödüllü onu da ekleyelim. 1991 Akademi Kitabevi Edebiyat Ödülünü kazanmış.  İçerisinde ufak öyküler var. Yazarın dili çok güzel olduğundan çoğunlukla o dilin ahengine kapılıyorsunuz ve öykü hemen bitiyor.  Bir kaç öyküden çok yoğun otobiyografik öğeler sezinledim bu yazarımızın çok cesur olduğunu ve kendisiyle yüzleştiğini de gösteriyor. En azından ben böyle yorumladım.  Öykü okumayı sevenlere tavsiyemdir ben severek okudum. Şenkon'u çok geç keşfetmiş olmak beni ayrıca üzüyor onu da eklemek istedim. Yazarın diğer kitaplarını da edineceğim. Hoşça kalın... 


PUAN: 3.7 



17 Eylül 2024 Salı


UYDURMANIN İNCELİKLERİ KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK : Hep kitap, yazmayı hayatının merkezine yerleştiren, herkesin ilgisini çeken “Atölye” serisine eşsiz bir kitapla devam ediyor: Uydurmanın İncelikleri: Kurmaca Üzerine Kişisel Yaklaşımlar!

 
Başar Başarır, Doğu Yücel, Fuat Sevimay, Hakan Günday, İsmail Güzelsoy, Jale Sancak, Mahir Ünsal Eriş, Mario Levi, Mine Söğüt, Murat Özyaşar, Müge İplikçi, Nermin Yıldırım, Seray Şahiner, Yavuz Ekinci…
 
Kimi yazacaklarını önceden kalem kalem planlamayı seviyor, kimi akışına bırakmayı. Kimi ne anlattığına önem veriyor, kimi nasıl anlattığına. Kimi karakteri üstün görüyor, kimi olay örgüsünü. Kimi zaman zaman yazar tıkanması yaşıyor, kimi içinden taşan yazma dürtüsünü kontrole alma ihtiyacı hissediyor… Hepsinin kitaplarını büyük bir haz alarak okusak da aslında her biri birbirinden farklı, bazen de birbirinin tam zıddı. Türkçe edebiyatın güçlü kalemleri bu defa Hakan Bıçakcı’nın hazırladığı soruları yanıtlıyor.
 
Dünya edebiyatından örneklerle, teorik ipuçlarıyla ve en önemlisi yazarların samimi cevaplarıyla eşsiz bir kitaba dönüşen Uydurmanın İncelikleri, sadece yazmak isteyenler için değil, sevdikleri yazarların çalışma odalarına girip etrafa şöyle bir göz atmak isteyenler için de olağanüstü bir kaynak!

HAZIRLAYAN: HAKAN BIÇAKÇI 

YAYINEVİ: HEP KİTAP

SAYFA SAYISI: 195 

YORUM: Herkese merhaba bugün Hep Kitap'ın Atölye serisinden bir kitapla geldim. Yazmaya, yazıya meraklı herkesin çok severek okuyacağı bir kitap. Ayrıca sevdiğiniz yazarların yazma ritüelleri ve yazıya bakışlarını öğrenmek için de çok kıymetli bir kitap. Ben kitabı çok sevdim kitabın içindeki sorularda çok güzeldi. Farklı yazarların aynı konuya farklı yaklaşmaları yazma konusunda tek bir doğrunun olmadığını gösteriyor. Eğer yazıyorsanız bazı yazarların size çok yakın durduğunu görüp cesaretlenebilirsiniz.  Ben kitapta en çok Başar Başarır, Yavuz Ekinci, Mine Söğüt ve Hakan Günday'ın cevaplarına yakındım. Hep Kitap'ın bu serisi çok güzel diğer kitapları da almak istiyorum. Meraklısına kesinlikle öneririm... 

PUAN: 4.0 

13 Eylül 2024 Cuma

ZEHİRDE DEMLENEN BÜYÜ KİTAP YORUMU

 


ARKA KAPAK YAZISI :  Büyü sisteminden kurgusuna kadar harika bir şekilde kaleme alınan Zehirde Demlenen Büyü hem fantastik okurlarını hem de drama severleri etkisi altına alacak. Judy I. Lin başka ne demleyecekse içmeye gönüllüyüm!”

—Joan He, New York Times çoksatan yazarı


“Ning’in unutulmaz karakteri ve kurgunun çekiciliği, ölümcül sihrin hüküm sürdüğü bu heyecan dolu hikâyede okurları büyüleyecek. Lin, Çin kültürünü heyecan verici bir gizemle harmanlıyor ve bu, sayfaları hızla çevirmek için mükemmel bir tarif.”

—Booklist


Çaresiz insanlar korkunç şeylere başvurur.


Ning’e göre annesini kaybetmekten daha korkunç olan şey, bu ölümün onun yüzünden olmasıdır. Tüm toplumu tehdit eden zehirli çaylardan birini farkında olmadan demleyip annesini bu korkunç zehrin pençesine terk eden ondan başkası değildir. Ning suçlulukla kıvranırken aynı zehir şimdi de kız kardeşi Shu’yu ondan koparmak üzeredir.

Günlerini endişe içinde geçirirken imparatorluktan gelen bir çağrı ona umut ışığı olur. İmparatorluk en iyi çay ustasını seçmek ve seçilenin büyük bir isteğini yerine getirmek üzere yarışma düzenleyecektir. Yarışmaya katılması gereken kişi kız kardeşiyken Ning onun yerine geçer ve bu fırsata sarılarak her şeyi arkasında bırakıp evden kaçar.

Saray hayatına adım atmak sandığından çok daha zor ve karmaşık çıksa da kız kardeşinin hayatını kurtarmak için her engele göğüs gerer ve yarışmanın aşamalarını başarıyla tamamlamak amacıyla her şeyi göze alır.

Birbirinin kuyusunu kazan yarışmacılar, entrika dolu saray hayatı ve gizemli bir yakışıklıya rağmen Ning yarışmaya odaklanmaya çalışsa da tehlike çanları onun için çalmaya başlayacaktır.



YAZAR:  Judy I. Lin

ÇEVİRMEN : Serpil Çelebi

YAYINEVİ : İndigo Kitap 

SAYFA SAYISI : 408

YORUM :  Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Epey bir zamandır kitap bitirmiyordum. Bu kitabı da uzun bir sürede okudum. Aslında kitap güzeldi ama niyeyse kitap okumaya vakit ayırmak biraz zorluyor bu ara beni. Neyse kitaba geçelim. Bu kitabın arka kapak yazısı benim ilgimi çok çekmişti. Aldığımda hemen okumaya başlarım diye düşünmüştüm fakat kitabın ikincisinin çıktığını görene kadar bir yükselip okuyamadım kitabı. Ama ikincisini görünce  başladım. Beğenirsem direkt ikincisine geçerim dedim. Öyle de oldu  bitirmeye yakın ikinci kitabı aldım. Araya zaman girmeden onu da okumak istiyorum.

   Şimdi  gelelim kitabın konusuna. Aslında distopik bir konusu var bana göre.   Ana karakter Ning yanlışlıkla topladığı zehirli çayla annesinin zehirlenmesine neden olur. Annesi hayatını kaybeder. Bunun acısı ve vicdan azabını çektiği sırada aynı duruma kardeşi Shu düşer. Günden güne zehrin etkisi artarken Ning sarayda bir yarışma yapılacağını duyar. Bu yarışma en iyi shennong (çayı kullanarak büyü yapan kişi) ustasını seçmek üzerine yapılan bir yarışmadır ve ödülü kazanan usta prensesten istediği bir şeyi dileyebilecektir. Ning'in amacı ise prensesten kardeşini kurtaracak bir çare  istemektir. Yarışma için saraya giden Ning bir anda kendini sarayın entrikalarının içinde bulur.  Saraya gittiğinde neler oluyor? Çay ustasını seçmek için ne tür yarışmalar yapılıyor ? Bunca zorluk arasında Ning'in hayatını bile tehlikeye atacak neler yaşanıyor ve açığa ne tür sırlar çıkıyor? Bunları okuyoruz. Gerçekten konusu değişik ve ilgi çekici bir kitap. Çin kültürüyle, yemekleriyle ilgili de çok şey var kitapta. Çok fazla çiçek ve ot ismi öğrendim. Mekanların bazıları da gerçekte olan yerlerdi. Kitabı okurken onları da araştırdım. Bunlar okuma zevkimi arttırdı. Kitap tam can alıcı noktada bitti bu yüzden en kısa zamanda ikinci kitaba başlayacağım. Okuyacak olan okurlara şimdiden keyifli okumalar dilerim. Hoşça kalın.💓

3 Eylül 2024 Salı

 

DENİZ KURDU KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Jack London’ın bütün eserlerine bir simgeci natüralizm örneği olan Deniz Kurdu ile devam ediyoruz. Varlıklı bir aileden gelen Humphrey Van Weyden, geçirdiği deniz kazasının ardından Hayalet adlı uskunanın kaptanı Wolf Larsen tarafından kurtarılır. Barışçıl bir “beyefendi” olarak, iradesi dışında Larsen’in hizmetine girmesiyle kendini şiddet dolu “gerçek dünya”da bulacak; bu deneyim onu elitist bir entelektüelden, cesur bir eylem adamına dönüştürecektir.

Van Weyden’la Larsen arasındaki çatışma, yalnızca zayıf olanın ezildiği bir dövüş değil, bir fikir savaşıdır aynı zamanda. Hayatı “kutsal” olarak gören Van Weyden’ın idealizmiyle, var olmak dışında bir kaygı taşımayan Wolf Larsen’in materyalizmi arasındaki karşıtlık roman boyunca yinelenirken, Deniz Kurdu’nu farklı düzeylerde okunabilecek bir yapıt haline getirir. Ancak, London’ın en büyük başarısı hiç kuşkusuz ustalıkla geliştirip ete kemiğe büründürdüğü unutulmaz Wolf Larsen karakteridir. Nietzsche’nin “üstinsan” kavramını anıştıran Wolf Larsen, Ambrose Bierce’in de dikkat çektiği gibi, bir yazarın yaratabileceği en muazzam karakterlerden biridir...

YAZAR: JACK LONDON 

ÇEVİREN: FADİME KAHYA 

YAYINEVİ: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SAYFA: 367 

YORUM:  Herkese merhaba bugün çok sevdiğim yazar Jack London'ın Deniz Kurdu kitabı ile geldim. Benim için uzun bir okuma oldu. Biraz ağır ve yavaş okuduğum, başka bir çok işle çokça meşgul olduğum bu dönemde sindirerek okumak zorunda kaldım diyebilirim.  Kitap genel olarak güzel fakat bazı betimlemeler, zaman akışının aralıksız verilmesi beni zorladı. Biraz sıkıcı buldum diyebilirim. Bir denizcilik romanından daha heyecanlı daha dinamik bir hikaye bekliyordum. Fakat daha çok psikolojik yönü ağır basıyor. Sanki yazarın edebiyatçı kimliği ile denizci kimliğinin bir araya gelip konuşması tartışması gibiydi.  

Kitabın konusuna gelirsek Humphrey Van Weyden adındaki kitap kurdu ve eleştirmen bir deniz yolculuğu sırasında kaza geçirerek denize savruluyor. Bir kaç saat sonra bir uskuna ile kurtulduğunda hayatta kalacağını, artık kurtulduğunu düşünerek sevinirken Wolf Larsen ile tanışıp bu ümitlerini kaybediyor. Geminin acımasız kaptanı Larsen edebiyat düşkünü, fikir insanı birinden zorla bir tayfa yaratmak istiyor. 

Hayatın acı taraflarını görmüş, zihnini ve vücudunu acılarla nasırlaştırmış bu adam için Weyden bir hiç. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir zavallı. Ve onu bir nevi sopayla hizaya getirip "adam" etme niyetinde. Gerçek olan tek şeyin hayatta kalabilmek ze güçlü olabilmek olduğuna inanan kaptan düşüncelerinin gerçekliğini kanıtlamak için çoğu zaman zalimce davranıyor. Weyden ise bunların bilgi ile alakalı olmadığını, düşünen insanın zayıf olmadığını kanıtlama çabası yer yer yetersiz kalıyor. 

İşte böylece başlıyor kitap. Kitaplarla yaşayan zihni düşüncelerle geliştiren biri, hayatın zorluklarıyla dövülmüş bir kas yığınına karşı deyim yerindeyse savaşa tutuşuyorlar. Yer yer felsefe yapıyor yer yer dövüşüyorlar. Bu iki karakter sanki yazarın ruhunun iki parçası gibi. Kitabın sonunda da biri hayatta kalırken diğeri yok olacak. London'un edebiyatçı kimliğinin denizci kimliğine açtığı bir savaş mı nu kitap bilmiyorum ama ben bir hesaplaşma hissetim. 


Meraklısına önerimdir, bir başka kitapta görüşmek üzere... 

PUAN: 3.5