GULYABANİ KİTAP YORUMU:ARKAKAPAK:
“Şimdi artık mehtabın yardımıyla görünüşünü bütün ayrıntılarıyla seçebiliyordum. Kazan büyüklüğünde bir baş... Üzerinde o korkutucu büyüklüğe uygun beyaz sarıklı bir kavuk... Birer lombar deliği zannedilecek bir çift müthiş göz... Ortası tümsek, yarım endaze azman bir burun... Sekiz on beyaz atın kuyruklarından yapılmışa benzer, göğsüne kadar inmiş bir ak sakal.”
Olağanüstü varlık ve olaylara dair yerel inançlarla mizahı ustaca bir araya getiren Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Türk edebiyatının klasikleri arasında yerini almış romanı Gulyabani, Ertem Eğilmez’in alametifarikalarından 1976 tarihli Süt Kardeşler’in de esin kaynağı. Masalla roman arasında gezinen, manevi âlemin sır dolu olaylarında dolaşıp okurları yine maddi dünyamıza döndüren bu kitap, yazarının da en şöhretli metinlerinden biri.
Dul kalıp elindeki avucundaki her şeyi kaybeden Muhsine, bir köşkte hizmetçilik yapmaya başlar. Ama söylenene göre burası cinlerin ve perilerin kumkuma yeridir. Denir ki iç bahçedeki havuzun kenarında cinler toplanırmış, çiftlik sahibi hanımefendi gidip onlarla konuşurmuş. Köşkteki Çeşm-i Felek Kalfa ve Ruşen Kadın’ın da iyi saatte olsunların onlara musallat olduğunu söylemesi üzerine Muhsine köşkten ayrılmak ister. Gelin görün ki köşkten ayrılmak, buraya gelmek kadar kolay olmayacaktır.
Gulyabani, yazarına “Eğer şiddetli çarpıntıdan tandır mangalını devirmez ya da bozayı üstünüze dökmezseniz her türlü azarlamanıza razıyım...” dedirtecek kadar heyecan dolu bir eser.
YAZAR: HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
YAYINEVİ: İTHAKİ YAYINLARI
SAYFA: 187
YORUM: Herkese merhaba uzun bir aradan sonra buralardayız. Bu unutulmaz Türk klasiğini aslında bir ay kadar önce okudum fakat yorumu için ancak fırsatım oluyor. Bu kitabı hemen hepimiz Süt Kardeşler filmine ilham olmasıyla tanıyoruz. Fakat filim ve kitap arasındaki benzerlik epey az. Kitap benze çok daha güzel ve merak uyandırıcıydı. Zengin bir hanımefendinin delirtilmeye çalışılması aslında her iki eserde de ana konu fakat kitapta çok enteresan, detaylı anlatımlar mevcut. Kimsesiz bir kadını bir yakını iş bulma umuduyla kandırarak İstanbul'un ücra bir köşesine götürüp atıyor. Bu eski ve esrarengiz evin halihazırda zaten ismi perili köşke çıktığı için zavallı ve çaresiz kadın karın tokluğuna orada çalışmaya mecbur olur. İçeride çalışan bir kaç kadınla beraber kilitli tutulan evin hanımına hizmet ederler. Esrarengiz olayla, bir minare boyunda Gulyabani ve daha niceleri bu evdeki kadınları rahat bırakmazlar. Genel hatlarıyla kitap böyle. Ben severek okudum. İçerisinde güldüğüm yerler oldu. Korkutmaktan ziyade güldüren bir kitap diyebiliriz. Meraklısına öneririm. Bir başka eserde görüşmek üzere hoşça kalın...
PUAN: 3.9
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder