ARKA KAPAK YAZISI :
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı…
Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.
Anlatılan bizim hikâyemizdir!
ÇEVİREN : Sevinç ALTINÇEKİÇ
Özcan KABAKÇIOĞLU
YAYINEVİ : Doğan Kitap
SAYFA SAYISI : 383
YORUM : Herkese merhabalar. Bugün uzun zamandır okuyup yorumunu girmek istediğim bir kitapla geldim. Damızlık Kızın Öyküsü. Feminist bir distopya.
Bu kitabı kitapçı da ilk gördüğümde, yazarı ve kitap hakkında hiç bir bilgim yoktu. Kitabın dizisinden de bir haberdim. Sadece arka kapak yazısını okudum ve içimde kitabı okuma isteği oluştu. Nihayetinde de sıra bu kitaba geldi ve büyük bir heyecanla okumaya başladım. Kitabın konusunu pek çok yerden çok ayrıntılı okuyabilirsiniz ben yorum ağırlıklı yazmak istiyorum bu sefer. Aralarda kısa kısa konusundan da değineceğim.
Kitaba başlamadan önce gerçekten çok heyecanlıydım. Pek sık yaşamam bu durumu açıkçası. Genelde heyecanım kitabı okuduktan sonra başlar. Yoğunluktan baya bir beklettim bu kitabı ama en sakin zamanımda başladım ve iyi de yaptım bence.
Kitaba başladığımda heyecanım korkuya dönüştü çünkü kitabın dili hiç alışık olmadığım bir tarzdaydı. Devrik cümleler... Şimdiki zaman ekleri... Başta baya bir zorlandım açıkçası kitaba ayak uydurmaya ve bu böyle devam ederse diye korktum. Ama hiç korktuğum gibi olmadı. Bir süre sonra ya alıştım ya da bu dediğim şeyler azaldı bilmiyorum ama hiç zorlanmadan gayet akıcı bir şekilde okudum. Zaten bir süre sonra kitabın anlatıcısı Fredinki ile inanılmaz bir bağ oluştuğunu hissettim aramda. Bir kadın olarak empati kurarak okuduğumdan olanları sanki kendim yaşıyorum gibi hissettim ve bölümler nasıl bitti saatler nasıl geçti hiç anlamadım.
Okurken düşündüren kitapları seviyorum. Damızlık Kız'da da bu oldukça çok mevcuttu. Kitap ABD hükümetinin yerine geçen Glead rejiminde geçiyor. Bu dönemde ciddi bir sorun var. KISIRLIK. Nüfus azalmakta ve çocuk doğurma olasılığına sahip yeterince kadın yok. Bu yüzden bir anda banka hesaplarındaki paralara el konuluyor kadınlar işlerinden atılıyor ve Fredinki gibi kadınlar hayatlarından koparılıp alınıyor. Ve damızlık bir kız haline getiriliyor. Çocuk doğuramayacak olan kadınlara ne oluyor peki ? Pek bir seçenek yok aslında . Ya bu rejimde kendilerine bir yer ediniyorlar ya da kolonilere gidip kötü şartlar içinde çok zaman geçmeden ölüyorlar. Damızlık kızlar bir eve yerleştiriliyor. Evde komutan, komutanın eşi, evin hizmetçisi (Martha) ve damızlık kız yaşıyor. Rejimde bir sınıflandırma söz konusu. Bunların dışında damızlık kızlara kendilerince ders veren Teyzeler var. Teyzeler damızlık kızlardan sorumlu ve onların üstünde büyük bir baskı kuruyorlar. Her yerde Gözler var. Bu Gözler olup biten her şeyi görüyor ve duyuyor. Yanlış yapan hainlik eden herkes cezasını çekiyor. Bu kişileri ibret olsun diye eskiden bir okulun duvarı olan yere asıyorlar. Okumak yazmak içki içmek hatta biriyle sevgi bağı dostluk bağı kurmak bile yasak.Damızlık kızların etrafa bakmaya bile hakkı yok. bütün hakları elinden alınmış durumda. Tuvalate bile Teyzeler'in kontrolünde süreli bir şekilde giriyorlar. İntihar etmek bile yasak olan bir rejim bu. Damızlık kızların buna meyil ettiklerinde, kendilerine zarar vermelerini engellemeleri için düzenlenmiş her şey. Durum bu haldeyken içerideki işleyişi düzeni Fredininki'nden dinliyoruz. Ara ara önceki hayatından kesitlerde anlatıyor Fredinki.
Çok depresif bir dönemi çok doğal bir şekilde anlatıyor baş karakter. Hatta öyle anlar oluyor ki önceki hayatında yaptıkları giydiklerine tuhaf gözle bakıyor. Bu kitap bir geçiş dönemini anlatıyor.Yeni bir düzene geçiş dönemini. İşin kötüsü olmayacak şeyler değil bunlar. Kadınların yeri hala tam olarak kabullenmemiş bu toplumda ilerde işler kötüleştiğinde kadınların harcanması an meselesi olabilir. Çok büyük dersler çıkarılması gereken bu kitabı herkese şiddetle öneriyorum. Asla pişman olmazsınız. Sadece kadınlara yönelik bir kitap değil tabi ki özellikle erkeklerin okumasında yarar var bana göre. Şimdiden iyi okumalar dilerim . Hoşça kalın...
''Hiçbir şey bir anda değişmez: Derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz.''
PUANIM: 5.0
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder