28 Ocak 2024 Pazar


 DELİ İBRAM DİVANI KİTAP YORUMU: 

ARKA KAPAK: Fabrikanın bacasının tüttüğü ilk gün başladılar can almaya. Dişlerine kan değmiş kurt sürüsü gibi denize daldılar. Yaş almış demediler, küçük demediler, yavrulama zamanı demediler. Köstence’nin göğü yağ kokusuyla doldu. İnsanlar öğürerek gezer oldu. Süngüyle vurmak başka ama tüfekle avlanmak dayanılır değildi. O tarraka, o gümbürtü! Dağlara kaçtım kaç defa. Mağaralara girdim. Solucanlarla çıyanlarla geçirdim günlerimi. Ama sabah olup gün doğunca o sesler yine her yanı tutuyordu.Deli İbram Divanı, öykücülüğümüzün yaşayan büyük ismi Ahmet Büke’nin romanda da ne kadar mahir olduğunu gösteren, uzun yıllar akıllarda kalacak, konuşulacak bir eser. Ege insanının doğayla, tarihle, efsanelerle beslenen hayatı, coğrafyamızın kangren olmuş adaletsizlik, gelir eşitsizliği sorunlarıyla harmanlanıyor, bir ada ve deniz hikâyesi olarak biçimleniyor. İzmir’in de yer yer karakter olarak belirdiği bir dönem romanı olan Deli İbram Divanı, deniz edebiyatımızın klasikleri arasına girmeye aday.


YAZAR: AHMET BÜKE 

YAYINEVİ: CAN YAYINLARI

SAYFA: 204 

YORUM: Herkese merhaba, bugün modern Türk edebiyatının önemli hikayecilerinden Ahmet Büke'nin  "Deli İbram Divanı" adlı eseri hakkında bir kaç kelam edeceğim.  Öncelikle kitap güzel! Dili akıcı olmakla beraber bolca denizcilik terimleri ve yöresel bazı kavramlar yok değil. Fakat bu kitabı daha da zenginleştiren bir unsur. Ben denizcilik hakkında Türk edebiyatından çok fazla örnek okumamış olmakla beraber en iyi eserlerden birinin Anar'ın Amat kitabının olduğunu düşünüyorum. Dil ve üslup açısından Deli İbram Divanı'nı da yer yer Anar'ın kalemine benzetmedim dersem yalan olur. 

Türk edebiyatında -Halikarnas Balıkçısı- Cevat Şakir Kabaağaçlı'yı saymazsak çok denizcilik hakkında eser verilmiyor, verilmemiş... Bu açıdan Büke'nin bu denli canlı bir denizcilik hikayesi anlatmasını çok önemsiyorum. Kitabın konusuna gelirsek bizler Osman'ın hikayesini okuyoruz. Köstenceli Osman... Dalyancılık yani bir nevi balıkçılıkla geçinen fakir bir ailenin evladı olan Osman babasıyla balıkçılık yaparken beldeye bir kapitalist dadanır. Eczacı ünvanlıyla nam salan bu zat denizdeki yunuslara gözünü dikmiş yağlarından yüksek kar elde etmenin peşinde. Bu iş için insanları kandıracak türlü oyunlara girerek bir kıyım yapmanın peşinde olan Eczacının karşısına yürekli bir kaç insan dikiliyor bunlardan biri de Osman'ın babası. 

Aslına bakıldığı zaman kitap bir sanayileşme eleştirisi yaparak hem ahlaki hem toplumsal bazı değerleri sorguluyor. Açlık ve sefaletin insanlardaki etkisini ve paraya sahip, gücü elinde tutanların gücünü görüyoruz. Siyasi oyunlar, örgütlenmiş kötülük anlatılıyor kitapta. Bizim toprağımızın hikayesi yani... 

Ben severek okudum, sizlere de tavsiyemdir. Bir başka kitapta görüşmek üzere hoşça kalın... 


PUAN: 4.0 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder